- . — 2.2 ms Aİ 1 Mart 1938 AE | Rasadhanede oturan bir yıldı İrene Dunne'ün başlıca merakı teleskopun başına geçerek gökyüzünde yıldızları seyretmektir Artistin kocasıda aynı merakta olduğundan kendilerine bir rasadhane yaptırdılar, karı koca burada yatıp kalkıyorlar Irene Dunne AKŞAMI çok beğendi: “Avrupa ve Amerika gazetelerinden farksız , hattâ resimler daha güzel, tebrik ederim,, diyor Hollywood, kânunusani — John Bols ile çevirdiği «Kadın asla unut- maz» filminde yeryüzünde milyonlar. €a kişiyi ağlatan, sonradan oynadığı komedilerle bütün dünyayı eğlendi- Ten İrene Dunne kendisine uzattığım Akşam gazetesi nüshalarına hayret- 1e baktı: — Bunlar türkçe gazete mi?.. de- di... Hakikaten türkçe mi?... Onun bu suali pek tuhafıma git- — Tabil türkçe.. dedim. — Fevkalâde güzel... Avrupa. Ams- rika gazetelerinden katiyen farksız... Hattâ resimler, bakınız, Avrupa ve Amerika gazetelerinden daha net çı- kıyor... Sizi tebrik ederim. Çok güzel Büzeteleriniz var, İren Dunne son zamanlarda oyna» dığı ağır dramlarda ve âyni zamanda şen komedilerde o kadar büyük bir Sanat kudreti göstermiştir ki hemen hemen Greta Garbo, Marlene Diet- rich, Jeanette Mac Donsid gibi büyük Yıldızlarla ayni seviyede addedilir. Greta Garbo'ya, Marlene Dietrich'e, Jeanette Mac Donald'a denildiği gibi Ona da «Yıldız» payesinden çok yük- sek olan «Büyük isim denilir. Bir yıl- iz bir kere de «Büyük isimi diye anıl- dı mi? artık biltüc. gözeteler kendi” sinin ceketinin*dilidiği tirenin ren- Bine kadar her şeyinden bahsederler. Sinema yıldizları arasında tahsili- nin yüksekliği ve okuma merâkinin bir hastalık halinde oldu- Bu söylenilen İrene Dunne, eline ver- Âlğim türkçe gazeteleri okumağa çar yn. Beceremeyince bana rica *— Birkaç satır okusanıza... *Türkçe ne güzel lisan...» Okudum." Sanki güzel bir musiki dinliyormuş gibi gözlerini süzdü: — Ne güzel, ne musikili dil... Fev- ... Şikago kolejini bitirdiğim #aman «Şark dilleri; ni öğrenmek İçin Avrupaya gitmek niyetinde idim. olmadı, . Üniversiteye girdim. Astrolojy okudum... Gözlerim hayretle açıldı: — Astrolojy mi?.. Ne münasebet? — Hiç... Sadece âlim olmak için... Yıldızların kendilerini garip göster- Mek için iend ettikleri bazı garip me- Taklar vardır. İrene Dunne'ün astro- İojy merakını da ben evvelâ böyle bir $€Y zannettim. Fakat sonradan bak- O, bu işten gayet ciddi bahsedi. NL, “— Tasavvur etmezsiniz astrolojy'ye Me kadar meraklıyım. Sinema haya- na atıldım. Kendimi başka bir mes- verdim. Fakat bu merak benden Btçmedi, «Hollywood: da bir ev yap- İrmak © niyetinde idim. Tuttum, <Holmby Hills» denilen tepede ev ye Yihe küçük bir rasadhane yaptırdım. Bu hususi rasadhanenin ayrıca dört Odası da vardır. Bu dört odada biz ko- beraber otururuz. Yani sizin ie ağınız, ben rasadhanede otu- dem. Bundan da benim ne ka- astroliy meraklısı olduğumu an- İyabilirsiniz Fatin hoca ile ayni meslekte! Hayrette kalmıştım. Meşhur İrene pi çe'lin bizim Fatin Hoca ile ay- Meslekte olduğu doğrusu aklıma Belmezdi, Bu emada benim şaşkın şaşkın Cia, Düne ile konuştuğumu gören ark Gable yanımıza yaklaşmıştı, >> Muhakkak İrene Dunne size as- İrene Dunne, muharririmiz Hikmet Feridun'dan aldığı AKŞAM nüshalarını tedkik ediyor. trolojy'den, hususi rasadhanesinden bahsediyor... Çünkü pek şaşırmış bir Gülümsedim: — Evet... Bir yıldızın büyük bir dürbün başında, hususi rasadhanesin- de yıldızları seyretmesi doğrusu tu- hafıma gitti... Clark Gable ilâve etti: — 0. İrene Dunne'ün hususi ra- sadhanesi pek meşhurdur, Ben «Kadın asla unutmaz; fllmi- nin yıldızına sordum: — Peki astrolojy okurken nasıl si- nema yıldızı oldunuz?., Şık tabakasını evvelâ bana, sonra Clark Gabele'e uzattı, kendi dudakları arasına İliştirdiği sigarasını ateşledik- ten sonra anlatmağa başladı: Babam Captain Joseph İ. Dünne adında bir denizci idi... Ohio nehri kenarındaki küçük tezgâhlarında ufak vapurlar inşa ederdi. Biz nehir kenarında küçük bir kasabada oturu- yorduk. Çok hülyalı bir kızdım. Ge- celeri odamın penceresini açar, yıl- dızlara uzun uzun bakardım. Bu yıl- dızlarda hayat olup olmadığını düşü- nürdüm, İkinci büyük merakım da musikiye karşı idi. Babam beni Şika- go kolejine gönderince bir yandan da konserratuara gidiyordum. Kolejde beraber konservatuardan da 1926 se- nesinde şehadetnamemi aldım. Üni versitede iken tiyatroya atıldım. Son- | ra Nevyorka geldim, Artık tamamile karar vermiştim. Tiyatroda çalışa» | cak, ayrıca kendi kendime astrolojy | okuyacaktım, Fakat Nevyorke geldik- | ten sonra hakiki hayatın, mektepte | öğretilen hayattan çok farklı olduğu ! nu gördüm; hayatımı kendim çalışa- Tak kazanmak istiyordum. Tiyatroda | ilk ralüim «Aşk zamanı» piyesinde | idi... Bir gün sinema artisti olacağımı aklıma bile getirmiyordum. İşin tu- hafı sinemaya girmeden evvel asıl bü- yük sanat olarak tiyatroyu görüyor- dum. Sinemayı âdetâ bir sanat te- Yikki etmiyordum. Bulunduğum tiyat. To Los Angeles'e gelince Hollywood re- jisörlerinin dikkatini celbettim. Bana sinemada oynamamı teklif ettiler, İti- raf ederim ki bu teklifi istemiye iste- miye kabul ettim. Fakat sinema haya- tına atıldıktan sonra anladım ki bu da büyük bir sanattır, Nasil evlenmiş? Birdenbire aklına gelmiş gibi: — Benim nasıl evlendiğimi biliyor musunuz? diye sordu. — Maalesef bilmiyorum, anlatırsa- niz öğrenirim, Hollywood'a geldikten sonra 8stro- Jojy merakım büsbütün artmıştı. Ge- celeri Hollywood'un meşhur rasadha- nesine gidiyordum. Hollywood rasad- hanesi müdürü kibar bir adamdır, ahbabımdır. Bana dürbünlerle yıldız- ları gösteriyordu. İşte bu gecelerin birinde rasadha- nedeki ikinci derecede kuvvetli dür- bünlerden birinin başında bir genç adama rasladım. Dürbünün önünde dalıp gitmişti. Rasadhane müdürü bi- raz sonra onu bana takdim etti; — Doktor Francis E, Griffin... Ken- disi ayni zamanda son derece astro- lojy meraklısıdır. Genç doktorun estrolojy'ye merakı pek hoşuma gitmişti. Tuhaf değil mi? Doktor Griffin beni hiç tanımıyordu. Gayet nadir sinemaya gidermiş. Ra- sadhane müdürü benim için: — Mis Dünne de bir yıldızdır. de- yince, genç doktor: Ne yank ki, dedi, şimdiye kadar bu yıldızı görmemişim... O geceden sohra her gün doktor Griffin'i rasadhanede < görüyordum. Bazı geceler beni rashaneden evime getiriyordu. İşte böyle abap olduk ve evlendik. — Mesud musunuz? — Son derede... Bir karı koca an- cak bu derece anlaşabilir. Düşnün ki İ Tastrolojy merakma kadar her şeyimiz, her tabiatimiz, her buyumuz biribiri- ne uyuyor. Daha tuhafı var: Meselâ ben dondurmaya bayılırım, bir otu- rTuşta 7-8 bardak dondurma yediğim çoktur. Doktor da fazla dondurma ye- menin sıhhate muzır olduğunu bile bile dehşetli bir dondurma meraklısı- dır. O da benim gibi 7-8 bardak don- durma yer ve doymaz. Son zamanla ra kadar aramızda yalhız bir tek tabi- st ayrılığı vardı. Ben sinema seyrin den hoşlanırdım, O da aksi gibi hiç sinemaya gitmezdi. Maamafih onu yo la getirdim. Şimdi benden riyade sine- İ ma delisidir, Bazan ben: Mi — Bu gece sinemaya gitmiyelim... desem, 0: — Olmaz... der... Sinemada ben ba» şımı dinliyorum... En büyük zevki — Hayatta en büyük zevkiniz pe dir?.. ikmet Feridun Et — En büyük zevkim açık have'ı bol yıldızlı gecelerde doktorla beraber hususi rasadhanemize çekilmek Yüdızları tedkik etmek... Yıldızlar'n güneş etrafındaki devirlerinin hesap- darını yapmak... Rasadhanem son üe- Tece enteresandır. Bu ayın 15 inci ge cesi güzel geçerse ve arzu ederseniz evime geliniz, sizi doktorla. tanıştıra- yım:.. Hem de: rasadhyonemi görü- nüz.. İrene Dunne'ün oynıyacağı rolün zamanı gelmişti: — Doktorla evlendikten sonra ha- yalta en büyük arzumuz bu idi: «Ah bir hususi rasadhanemiz olsa... Boş zamanlarımızda çok sevdiğimiz bu a8- trolojy tedkikgtile meşgui cisak...» di- ye biribirimizle konuşur dururduk. Bu arzumuzu başka kimseye de aça- muyorduk. e Çünkü herkesin emeli güzel bir ya- ta sahib olmak, en yeni model otomo- billeri almak, güzel elbiseler giymektir değil mi? Birisine: — Benim en büyük eimelim bir ra- sadhaneye sahip olmak!... derseniz, hele bunu söyliyen bir sinema artisti ise, size gülerler.. nihayet ev yerine küçük bir rasadhane yaplırmağa kâ- rar verdiğimiz zaman herkes bizim aklımızı kaçınıp kaçırmadığımızı an- lamak istiyordu. Halbuki biz o derece mesudduk ki... Söz sinemaya intikal etmişti. Sor- — Birçok genç erkek artistler ile oynadınız. Kendisine en ziyade âşık rolünü yakıştırdıklarınız kimlerdir? Gıdıklanmış gibi güldü. Sigarası- nın dumanını ağzından halka halka çıkararak: Gary Grant... John Bols... Genç Duglas... dedi... Onlar çok güzel âşık Tire (Akşam) — Tire kazasında Hâlkevinin kurulüş yıldönümü müna sebetile bir toplantı yapılmış ve bir müsamere verilmiştir. Yukarıdaki resim, bu toplantıyı tesbit etmektedir. Sandıklı (Akşam) — Sandıklı Halkevinin kuruluşunun beşine! yıldönü- mü münasebetile Halkevinde bir toplantı yapılmış ve bir müsamere verilmiş» tir. Yükarndaki resim, müsamere tertip heyetini gösteriyor.