ZABITA NUVELİI Elektrikler sönünce... Me ve hanımefendi yaz kiş Acıba- 'dem'deki koskoca köşkünün İçinde adamlarile yapayalnız oturur- du. Erkekli kadınlı birçok kardeş ço- Cukları, yeğenleri olduğu halde hiç birini yanına almamıştı. Zira pek ti- zdi; evinin intizamma fevkalâde me- Taklıydı; bunu biri bozacak diye ödü kopardı. O akşam, bütün bu kaldeler alt üst “ldu. Çünkü Adile hanımefendinin #evgili merhum hemşiresinin küçük kizi Nebile nişanlanıyordü. İhtiyar kadn, bütün akrabaları bu genç kızı herkese tercih derdi. Hattâ köşkü bile ona bıraka- Cağı rivayet olunurdu. Damad, Adile hanımın otuz sene ev- vel bir Mısırlıyâ varmış olan diğer bir hemşiresinin oğluydu. Bu gelikanlıyı Son senelerde hiç görmemişlerdi; fa» kat gençler, çocukluğundarberi biri- lerine nişanlıydılar, Mehmed Ali, Mısır'dan o gün gel işti. Tabii bu vesileyle yakın akra- balâr, Acıbadem'deki köşke, gece yâ- tasına, davetliydiler. Misafirler şunlardı: Ev sahibesinin amcazadesi olan iki ire... Biri Meliha, biri Mediha... Lâkin ikisi de melâhatlerile medhedi- İecek şeyler değil... Al birinden vur birine!... Çirkinlikte yarış ediyorlar, Bu sebepten de evlenmemişler, yaşla” m hayli ilerlemiş, İki ihtiyar kızın zamanie ruhları tün ekşimişti. Aksaray tarafla- Tında ahşap bir evde otururlar, kalle- Tinden fevkalâde şikâyet ederler, ba- ından kalan az para ile güçbelâ &eçinirlerdi. Bir çekemedikleri varsa hanımefendiydi. Onun yaldızlı Malonları, kıymettar elmasları ve gü- Müş takımları, zamane değiştiği hal- do değişmemiş konak hayatı -çifter Çifter uşakları, hizmetçileri, bahçıvan- arı, aşçıları - «Zenginin serveti züğür- çenesini yorar!; dedikleri gibi, Beco gündüz dedikodu mevzularını ederdi. Hesaba nazaran, zengin kadın şa- Yed bir muziplik yapmazsa, kendileri- > de bir miras kalması mevzuu bahiş- Ayni ümidde olan diğer akraba ise Şunlardı: Dayısınm üç öğlu Murad, Sedad, ve bir kızı Nejad, Murad, zabitti, binbaşıydı. Sedad, İselerde muallimlik yapıyordu. Fuad da bankacı. Hemşireleri Nejad'a gelin- 6, kırk yaşlarında kadar, güzel ve ev- M bir kadındı. Biricik yüz karası, ko- tasıydı! Kadının servetini kemirip bitiren bir kumarbaz! Gündüzün davete gelenler dağıldık- tan sonre, köşkte nişanlılardan maada bu yukarda saydıklarımız kaldı. Akşam yemeğine yakın, avukat Ce- Mİİ, mazeret beyan ederek içeri gir- di. Bu adam, Adile hanımefendinin Umumi vekiliydi. Senelerdenberi işle- YİNE bakan da oydu. Ev sahibesinin elini hürmetle öp- | ten ve diğerlerini selâmladıktan TA: — Böyle mesud bir toplantıya vak- Ünde gelmek isterdim, Fakat umu dik meşgaleler çıktı. Başımı kaşı- Yacak vaktim olmadı! - dedi Kendi; i yemeğe alıkoydular. Oto- dı. Kadıköyünde oturduğu r geç kalsa, kolay- ece a dönebiiirdi Genç nişanlı Mehmed Ali, esmer gür | 281, sevimli bir delikanlıydı. Türkçeyi Don bir Arap şivesile konuşuyordu, at tahsilini Avrupada yapmış, 26- | bir münevverdi. Onun için nişanlı Aralarında kolaylıkla anlaşıp kay» alar, Mehmed Ali'nin beraberinde getirdi: » Abdürrahman isimit bir berberi i. Bu habeş suratlı uşak, efendi- 1 Peşinde gölge gibi dolaşıyor, on- hab Ayrılmıyordu. Dâmadın annesile - Ası ölmüş, kendisini bu uşağa va” Yet etmişlerdi. Abdürrahman, mer- umların arzularmı harfiyen ve sada- * yerine getiriyordu doğrusul İ zaman elektrik —2— emekten henüz kalkmışlardı, kahveler dağılıyordu ki, ansızın elektrikler söndü. Herkes; — A... » diye bağırdı. Hizmetçiler derhal mum getirdi. Şamdanlara dikip yaktılar. Uşaklar da tamir için uğraştı, Lâkin bozukluğun içerde değil, ana hatta olduğu anla” gıldığı için bu gecelik mumla geçiştir- meğie karar verildi. Tamirciye ertesi gün haber yollanacaktı. Şayed elektrik olsaydı belki gece geç vakte kadar oturulacaktı, Fakat bu alaca karanlık herkese bir sıkıntı ver- miş olmalı ki erken yatmak fikri hâ- kim oldu. İlk dağılma teşebbüsünü de, avukat Cemil ileri atlı; ayağa kalka» rak: — Hanimefendiciğim, bana müsaa- de edin. Biran evvel evime gideyim, za» ten yarın sabah erken işim de var. Baş- ka bir akşam gene inşatlah toplanırız. İhtiyar kadın nişanlı gençleri, müş- fik bir tebessümle göstererek: — Onları tuzun müddet burada alı- koyacağım. İkisi de evlâdım, siz de teş- rif ederseniz gene bu akşam olduğu gi- bi vakit geçiririz. Her seferde elektrik- ler sönecek değil ya! Adile hanımın, gençlere gösterdiği muhabbet diğer akrabalar arasında bir hoşnudsuzluğu mucip oldu. Hattâ aralarında fısıldaşanlar zuhur etti: — Sakın bunları evlâd etmeğe kalk- masın!, — Avukatı sık, sık çağırmasının s€- bebi acaba bu İş için fikir mi danışa- cak| — Mirası elimizden kaçırmak #hti- meli var, —— O gece sabaha karşı evin içinde acı bir feryad koptu. Henüz uy- kuda olan misafirlerin hepsi, bu bağ- rışla uyandılar ve birbirlerinin ardısıra sofaya fırladılar. Hizmetçilerden biri, Adile hanımefendinin odasından doğ- ru koşarak geliyordu ve heyecan için- deydi. — Hanimefendi... Hanımefendimiz... Orada yatıyor... Yerde... Ölmüş... Biran herkes hayretle dona kald. Bonra, odaya doğru koşuştular. Meh- med Ali kapıyı açmak istediyse de ki- Mdiiydi. Fakat ev sahibesinin tuvalet odasile yatak odası arasındaki kapı camlı olduğundan içerisi sabahın ale- ca karanlığında görülüyordu: Adile hanım, boylu boyunca halınm üstünde yatıyordu. Bu ince kapıyı kırarak içeri girmek mesele teşkil etmedi. Mısırlı nişanh he- men ihtiyar teyzesinin kalbini dinliye- rek: — Zavallı! Vefat etmiş! - dedi, Ve sonra ilâve etti: — Daha doğrusu, öldürmüşler, Kadının boynunu sıkan ince bir si- yah şerld, hâlâ olduğu yerde duruyor. du. —— ahkikata girişen polisler arasın» da Yilmaz Ali de vardı, Hizmetçilerin hepsi, birer birer is- tintak edildi, O gece zarfında ne gibi bir gayri tabillik gör ary dan bahsetti. ler. Meliha'yle Mediha ellerini yıkâma- Ka gittikleri vakit, merdivenden beyaz- hayalin usulle çıktığını bildir Fakat peri sanmışlar. Korkularındar Yarına, kaçıp kilidlenmişder. Mediha, büyük bir imanla başını sallıyarak — A... Tabii... Böyle koskoca ber- | hanelerde öyle şeyler bulunur! - di | dö a Die Ye İ Jar da mahud hayali görmüşler... güve ediy: du. Polisler bu izahı, iki hemşire aley- | hine bir ifade bile telâkki ettiler: Bel- | ki de cürümlerini gizlemek maksadile böyle söylüyorlardı! Evin adamları, eski, sadık uşaklar( ve hizmetçilerdi. Böyle bi: cinayeti yapmakta da hiçbir menfaatleri yok- tu. Bilâkis kapılarını kaybederek ze- rar göreceklerdi, Şüphe, evde misafir kalan ve her biri mirastan şu veya bu derecede is İlfade edecek olan ferdler . üzerinde toplandı, ükleri sorulduğu | İki ihtiyar kız, hem hasis, hem para | Aşığı, hem hasud tablatli insanlardı. Polislerin, «Tahkikat bitinciye ka- dar köşkten kimse çıkmasın!» demesi | Üzerine, Sedad ve Fusd isyan etti: — Aman, ne yapıyorsunuz? Benim mektebim var. Sonra işimden olu rum. — Benim de bankam var... Murad ilâve etti; — Ben zabitim! Vazifeye gitmekten beni kimse menedemez! Mehmed Ali, gülerek: — Ban istediğiniz kadar kalabili- rim. Zaten şimdilik işim yok! Polislerin her biri, bu itirazlara ay- nı ayrı mim yapışlırıyorlardı, İçlerin- den bir komiser muavini, Nejadın ko- cası Refet beyin kumarbazlığına tel- mihler yaptı: — Bu cinayeti klüpteki oyuncular. dan biri işledi, diyeceğim geliyor. Çünkü Refet bey, gene kumarda para savurmak imkânlarını bulacak! » di. ye alay etti Nejad hanım kızarak: — Affedersiniz siz onu... Hususi hayatımıza siz karışmayınız! » diye köpürdü ve tahkir davası açacağını söyledi. 2l — D iğer polisler bunlarla uğraşıp dü- rurken, Yılmaz Ali, evin içini dört dönüyor, her şeyden şüpheleniyor, her şeyi tedkik ediyordu. Bu meyanda bir kapı dikkatini celbetti: Bu, bir arka merdiven kapısıydı ki, en alt kattan tavan arasına kadar çi- kardı, Fakat eski konaktaki hayat nis- beten daraldığı için bu hizmet merdi- Nebile ile nişanlısı Mehmed Ali bir gece içinde anlaşmışlardı. nımefendi tarafından iptal edilmişti. Merdiven ve kapı, senelerdenberi hiç kullanılmıyordu. Yalnız arada sırada açılır ve temizlik yapılırdı. Acaba şimdi kiliğsiz oluşunun 8€- bebi, son temizlik esnasında bu halde unutulması mıydı? Fakat rezelerin yeni yağlanmış olmasına ne demeli? Bütün hizmetçilere sordu. Hepsi de: — Biz yağlamadık ve kapı Möödiy- | Gi. İyice biliyoruz! - dediler, Bunun üzerine, Yılma Ali'ye, eve hariçten birinin girdiği kanaati gel- | di. Elektriklerin sönmesini de tedkik | etti. Bozukluk, köşke epeyce uzak bir | yerde husule gelmişti. Bunun bir kasd | eseri olması da çok muhtemeldi. | Komiser muayini o akşam, Aliye: | — Çok yanlış izler üzerindesin, azizim... Halbuki biz faili buluyor gi- biyiz... - dedi, - Hizmetçilerden bazı- Hattâ bu hayal, sofanın köşelerine, kapı arkalarına da saklanıyormuş... Onu teşhis ettik: Mısır usulü beyaz entarile gezen Abdürrahman Bu ibtiyar uşak, efendisinin odasında diye Mehmed Ali beyi sı- Kendisi maazallah yalan r. <RBimemi> kıştırdık, yers yeminde! , larını çatarak: — Peki amma bunda re m gece Gışarı çikmadıysa | ık. İfade veremi- | var? - dedi. - Adile hanımefendinin bir ayağı zaten çukurdaydı, Buna mukabil, Nebile de, kendisi de genç... Ya doğrudan doğruya mirasçı, yahud. da kısmen mirasçı vaziyetindedirler. Bu ölüm onlara bir şey kazandırmı- yacağı gibi, belki de servetin tema- mına konmak hakkını onlardan sel bedecek. Nişanlısının şüphe <ma girme sinden müteessir bulunan Nebile, Yilmaz Alinin bu sözlerini memnu- niyetle dinledi ve ona takdirle baktı; yaklaşarak: — AM bey! - dedi. - Sizinle hususi bir şey görüşmek istiyorum, Çünkü siz, anlayışlı ve merd bir adanisınız. Ben o akşam bir çocukluk yaptım. Elektrikler sönüp de avukst Cemil gittikten sonra nişanlımıdan ayrı kal- mak İstemiyerek onu gizlice odama 1, Mehmed All geldi. Ab- dürrahman da, malümya, gölge gibi onun peşindedir... Sofalarda, kori- dorlarda, beyaz enlarisile dolaşmış, her sefer ayak sesi işitince gizlenmiş. Şüpheler bu yüzden... Nişanlım, be- nim şerefim! gözeterek bu meseleyi gizli tutuyor... Lekeleri durup durduğu yerde üzerine sıçratıyor. İşte ben size her şeyi söyledim. Bizi kurtarın... Yılmaz Ali, genç kızı müşfik bir nazarla süzdü ve telâşla: — Demek o akşam bir misafiriniz daha vardı? - diye sordu. - Şimdiye kadar ondan niçin bahsetmediniz? — Bilmem... Aklımıza gelmedi.. Fakat kendisi şüphe edilir bir adam değil... Teyzemin avukatı ve umumi ekiliydi. Hem pek az oturdu. Ote- mobiline (o binip gitti... ği uymaz Ali'nin tavsiyesi üze Cemil, merhu- menin serveti hak- kında slâkadar- lara izahat verir- ken: devirde en gengin insanlar bile bir veni lüzumsuz görülmüş, Adile har | apartıman katında oturup âzami iki hizmetçi kullanırken, böyle çifter çifter adamlar, böyle paşa konağı hayatı ne demek!.. Varidat masrafı örtmiyordu, her ay açık veriliyor, hanımefendi debdebesini bozmak is- temiyordu ve aradaki masraf farkını ödemek üzere, boyuna şu veya bu satılırdı... Ben, verdiği emirleri har- fiyen icra eder ve kimseye bu sırrı faş etmezdim... Nebile, yerinden öfkeyle fırladı. Genç kızın güzel yanakları kıpkır. mızı kesilmişti: — Hayır! bu, doğru değildir. Çün- kü teyzemle en sıkı fıkı görüşen be- nim... Beni severdi... Boyuna gece yatısına davet ederdi. Teyzem hesa- bni son derece bilen, hatâ çok mer- hametli olmasa - hasis denecek dere- cede hesabi bir insandı... Son günler- de bana bir de iradının ve servetinin listesini yaptırmıştı. Hepimizi bir gün bir araya toplayıp tasavvur ettiği vasiyetnameyi yüzümüze karşı söyli- yecekti, Eğer Cemll beyin dediği gi- bi emlâkini yemiş olsa bunlardan bana bahsetmesi ne mâna?... Avukat, serin kanlılıkla: — Söyledim ya... Caksyı severdi, Allah rahmet eylesin! - dedi, Fakat genç kıza zehirli bir ok ka- dar keskin ve hain bir nazar atışını ANI farketti ve sordu: — 'Teyzenizin listeyi nerede sakla- Nakleden: (Vâ - Nü) dığını biliyor musunuz? — Evet. Odasında, yazı masasının e, Arandı, fakat böyle bir şey buluna- , madı. Ve çekmece karışık bir haldey- di, Beli ki, biri oralarını araştırmış- t. Demek cinayet ancak bu kâğd parçasını yokötmek, zengin kadını da ortadan kaldırmak kaygusile işlen- mişti, Yılmaz, polislere; — Avukatı binadan dışar: çıkarman yın! - Emrini verdikten sonra, yanı- na iki memur aldı ve kapının önün- de bekliyen otomobilin şoförüne gitti: — Oğlum! - dedi. - Senin adın ne? — Beşir. — Yakayı ele verdin... Bey, elek- trikleri senin bozduğunu itiraf etti, Şoför: un gibi usta avukat öyle şeyi Hiraf eder mi? Haydi oradan! Ali; — Mesuliyet sende deği... Sen kurs tulursun,.. O seni kandırmış!... - di- ye devam etti. . Kapıyı - yağladınızı da söyledi. Her şeyi, her şeyi söyledi. — Vay... Hapı yuttuk öyleyse. Peki benim cezam çok olmıyacak mı? — İtiraf edersen olmaz! Şoför, kaşlarını çattı, bir müddet düşündü ve sonra, kararını verdi: — Madem o beni ele verdi, ben de söylerim vallahi! - dedi. - Hem o ken- dini kurtarır, avukattır. Ben okka altına gidersem yandım! Dinleyin öyleyse: Bey, bu eve sık sık girerdi, malüm... Paraları iç edince, kocakarı hesab sormadan evvel onu öldür- meğe, mirasçılara da katakulli oku- mağa karar verdi... Arka kapıyı, bahçede otomobille beklerken, ben açtım. Gıcırdıyordu, yağladım. Ve gene örterek bıraktım. O gece elek- trikleri de ben bozdum... Bey evvel- ce hazırlanmış kapıdan girdi. Merdi- venden çıkıp pencereden odaya dal- dı. Kocakarının gelmesini beklemiş. Ben de bir ağacın tepesinden seyret- tim. Mum işığı odada dolaştı. Bey birdenbire dolabın arkasından çıkın- ca efendim, yallah kocakarının boğa- içinde bırakmıştık... Bindik, koydunsa bul.. Bu iş için partronum bana üz Üç bin lira verecekti amma, yüz pa pelden ötesini koklatmadı.. Halbuki zenginliğine zengin... Hanımın maj- larını satıp kendine aparlımanlar B —1— u itiraf esas tutularak, bir vüz- leştirme yaptırıldı, Avukat, mahare- fâni kullandı, uzun müddet hakikat! gizlemek istediyse de, servetinin men- baını da izah edemedi: Cemil daha bir sene evvel bakkalın hesaplarını ödeyemiyen bir müflis. ken ve hiç bir mühim dava deruhde etmemişken, nasıl olmuş da bugün, otomobilleri, dükkânları, müteaddie evleri olan bir zengin haline gelmişt!? Bu delilleri kurcalamak, tevkif için kâfi ipuçları verdi. Cürmünün ceza- sını görmek ve çaldığı serveti yaris- lere inde etmek üzere, avukat, mah- kemeye verildi. Tabii, şoför de bera- ber! e Esirgeme Derneğinin senelik balosu Bu martın 12 nci cumartesi günü akşamı, Tokatliyan salonlarında Esir- geme Derneğinin senelik balosu par- Jak bir şekilde verilmek üzere bütün tertibat şimdiden alınmıştır. Bu ba- loya şehrimizin en nezih ve münev- iştirik Varidatın yüzde beşi veremle mü- cadele cemiyetine rit olacaktır. Biletier bir liraya, yemek kartları iki Tiradir.