Başmakaleler Bakimiyeti M Ingiltere - Almanya 1762 de lord Ştanbert'in, Ber- lin Muhedatı Düveliye muhavere- leri esnasında irat ettiği beliğ nutuktan sonra, Waşhington iti- lâfnamesi Londra (o hükümetinin noktai nazarına tevafuk eylediği gibi, devletler mecmuasının radiko - sosyal temayülâtı, statüko - nun muhafazası esas (tutularak, pro- tokola muhalif gibi görünmüş ise de Kiçner misakının inikâsları 1930 da ayan beyan meydana çıkmıştır. İşte anlattığımız gibi, bu suretle İngiltere - Almanya münasebatı tavazzuh etmiş bulu- ye İilliyet Sıkılmıyalım Istanbulda parasızlık ve işsizlik varmış gibi bir hal mevcut. Fil- vaki, aslında buhran varmış gibi görünüyor ise de, haddı zatında parasızlık yoktur. İşsizlik, tem- bellerin ağızlarına virdettikleri bir kaçamaklı sözdür. “Demadem öyle hayal eylerim ki, Karunum ,, deyen Fuzuli'nin eserine imtisal etmeliyiz. Bugün en büyük vazifelerimizden biri yediğimiz zeytini havyar, içtiğimiz terkosu şampanya farzetmektir. Karihamızı ne kadar genişle- tirsek, o kadar rahat ederiz. Siirt mebusu Mahmut Cumhuriyet Çaresi Dedik, gene de diyoruz. Amma bizi iktisada aklımız ermemekle itham edecekler. Bu itham bazı betbahtların silâhıdır. Havayici zaruriye fiatleri ucuz- dur. Eğer bu ucuzluk devam ederse, iktisadi buhranın önüne geçilemez. 8 kuruşa ekmek, 12 kuruşa patates, 50 kuruşa şeker yenmez. Bunların fiatını yüzde elli art- tırmalıyız, ki müştehlik para ka- zansın, müstahsil züğürtlesin ve bu:halin neticesi, malların fiatleri, bizzarure yüzde yirmi beş düşsün, hayat ucuzlasın... Hayatı ucuzlatmanın başka çaresi yoktur. Yunus Nadi VAKIT Arladığımızı anlatalım Istanbulun havası malümdur. Bu herkesçe malum olan havalar hakkında, fazla tafsilâtla malumu ilâm etmeği - biraderin müğaade- siyle-başka bir makalemize hasr- edeceğiz. Bu gün Istanbulun su- yundan bahsedelim. Herkesçe malum olduğu gibi bundan terkos © musluklarında su pek ender bulunuyor. Bunun sebebi nedir? Malumdur, ki (o musluk- larda su bulunmaması, suzuzluk tevlit ediyor, Bu susuzluk da ter- kosun susuzluğundan münbaistir. Şimdi bu sususuzluğun önüne nasıl geçilir? Işte maksadımız bunun, bu mühim noktanın izahıdır. Bittabi bunun izah edileceği ve bu- nun çaresi bulunup susuzluktan kurtulmak için tedbirler alınacağı dergârdır. Mehmet Asım Bon Posta Havadis Cazetemiz sahiplerinin bugün, Halk. fırkası cıvarında O sünnet mi istiyor dersin ! Garip şeyler Aklı havada bir maden amelesi. Ekşi yüzlü bir tatlıcı. Şeker hastalığına mübtelâ bir turşucu. Susamış bir dalgıç. Armut gibi bir elmacı — Terakki var, geçen hafta gerideki ağaca çarpmıştım | Kadın Bir resim sergisinde. — Güzel, yalnız anlamadığım bir şey var. Neden zafer'i daima kadın temsil eder? — Galiba siz hiç evlenmediniz? — Ne yazık! 25 — Neden? — Çukur vücudundan dar | Imtihan — Başını havaya kaldırdığın zaman ne görürsün ? — Gökyüzünü. — Hava yağmurlu olursa? Dilsiz sağır — Sor bakalım bir kızkardeşi var mı? cemiyetleri icra edilere ettiklerine dair olan niyazkâr açık istidaları İstanbul vilâyeti canibi âlisine takdim kılınmıştır. XX İsmi belli olmıyan bir akşam gazetesinin başmakalesi: Aaaaytl. Varmı bize yan bakan!.. Bunu biz değil: Capon söylüyor Capon!.. Mançurideki son harpte akan kanlardan Bahrı Muhiti Atlasi taşmış, Şanghay şebri kanlı sular altında kalmıştır. Boğulanların adedi 3.999.889.524 dür. Baygın bir halde olanların adedi sayılamamıştır. Debreli Hasan Işbu, yukarda yazılı baş maka- / lelerin suretleri asıllarına katiyen mutabıktır. Böylece tasdik ederim, Selâmi izzet Hanım hiz- melçisini ça- gırdı: — Komşu- muzdan ha- ber 'var mı? — Dün gece çok hastaydı. — Biliyo- rum, doktor- lar ümit kes- mişler. Git te bir kere sor bana ha- ber getir. — Ne diye- yim? —Hasta öl- müşse cena- zesi kaçte kal- dırılak? Hizmetçi gitti, o biraz sonra geldi. — Hasta daha iyi imiş efendim, ce- zenin ne za- man kalka- cağını henüz bilmiyorlar. yeceksin galiba? — Hayır, paraya ihti bir. otomobil al! Yemeğe heves! Nermin hanım, ömründe bir yumurta pişirmemiş olan ha- nımlarımızdan biridir. Fakat dün, kocasına bir sür- priz yapmak istedi. Kayın valdesi : — Oğlum tavşana bayılır! dedi. Nermin hanım da derhal hizmetçisini gönderdi, bir tav- şan aldırdı. Kollarını girdi. l Ömründe bir yumurta pişir- memiş olan * bir kadının tav- şan pişiremiyeceği malümdur. Nermin hanım da, tavşanı pişirmek için ne yapmamak lâzımsa hepsini yaptı. Bu sürat rekoru kıran hay- vancağızın başıma, pişmiş tavu- | ğun başına gelmiyenleri ge- | tirdi.. Nihayet bu işi beceremiye- ceğini anlayınca, tavşanı ateş- ten alıp pencereden fırlattı. Akşam, beyefendi eve gelir- ken belediye memuru karşı- sına çıktı : Lütfen eve tembih ediniz, bir daha pencereden, ateşten çıkarılmış kayış parçaları at- masınlar! dedi. sıvayıp mutfağa — Bugün pek lütüfkârsın, para iste- Yangın var- dı. Üst katta birikalmıştı. Ifaiyenin merdiveni ye- tişmedi. Oradan ge- çen bir hanım ii kolundaki pa- keti açtı, için- deki kumaşı orada bulu- nanlara uçla- rından tuttu- rup çarşaf gi- bi yaydı. Üst kattaki adam kendi- ni attı, ku- maşın üstüne düştü. Kur- tuldu. Nasıl oldu da yırtılmadı ? Şaşılacaş şey! — Bunda şa- şılacak bir şey yok, bu ku- iyacım yok, bana maş/pekiş'in kumaşıdır. Ver parayı Dilenciliğin türlü türlü şe- Gi killeri var. Tanıdık simalardan biri de, nev icat bir dilencilik usulü bulmuş. | Kibar dilencilik. Galata rıbtımında duruyor. ©! Yolculara yaklaşıyor: — Efendim, Bursada ihtiyar anam ağır hasta yatıyormuş. Iki yüz kuruşum var, acente 235 kuruş istiyor, 25 kuruş lütfedin de, son nefesinde an- nemin yüzünü geryim! l Eh, insan cidden bir hayır işlemiş olur değil mi? Bir çok kimse 35 kuruşu veriyormuş. Bu usul ile gündeliği doğ- i rultuyor, on, on beş kişiden Bi| 35 kuruş alıyormuş. Geçenlerde benim de ya- nıma yaklaştı, aynı şeyleri söyledi. Dedim, ki: — Mademki 200 kuruşun var, ver o parayi bana, seni Bursaya götüreyim! Adam gözlerini dört açtı: — Siz beni iflâs ettirip dilen- dirmek mi istiyorsunuz? — Peki, yüz sene sonra ne oldu? — Yüz birinci sene geldi! Berherde — Bu ustra beni dün traş ettiğin ustura mı? — Evet. — Öyleyse hacamat parasını peşin vereyim! — Neden geç kaldın? — Büyük Çekmecenin nerede olduğunu bilemedim, zeza verdiler. — Etrafına iyi bakaydın ? Sadaka Hanım, fikaraya para vermek üzere olan karısına: — On kuruş ver, Mehmet beyler pençereden bakıyorlar! daha 7 lira yazdı, nereye gidecğiz ? — 7 lira ha... Gefi'ğeri bin- diğimiz yere git! Kahraman Kahramandı. o Cesareti şecaati ile meşhurdu. Bir gün, şehir haricine » kadınlı ile, erkekli gezmeğe gitmişlerdi. Silâb attı. Hanımlardan birinin ödü patladı. Kahraman alay etti ve bu korkak hanımla evlendi. Şimdi geceleri geç kalır da eve geç giderse, kapıdan, papuç- larını çıkarıp giriyor... Korkudan! CEVAP TUVALET)” Ağzında Dekolte piposu gir- bir elbise di. Bir yol- yaptımıştı. cu, yanın- Kocası yi de- bir müddet Li baktı, son- — Kan- ” 5 ra; sere müp- ki Giyin- - tel& olan- 72 | bi e sene, dedi. eri e Giyin- — İyi neyin var garson? pipo içer- dim ya.. — Huyum! 7 Yalnız yı: | —Burun- lan. derisi Bilmece ları çarpık ir iskarpin) — Çat orda, çat burda, çat olanların isterim. İ kapı arkasında. Nedir o bilin. yüzde dok- Kocası — Bunu bimiyecek ne var, sanı üstle- euz silkti:| süpürge. rine vdzi- RE — Bilmedinız: Ismail Müştak B. feolmıyan i — Ne münasebet? uvalete PEN - 1 yy bu- yen a — OÖğleya: Buz bayii, Gayri runlarını — Bana bir kat elbise ver, çalışacağım mak diği mübadiller cemiyeti reisi, B.M.M. soktuk ları ) | Hukuku esasiye müterecimi, Halk- için burun. demiştin, bu mu çalışmak? yalnayak | evi idare heyeti âzası, Darülâce- ları çarpıl- — Ne yapıyım, elbisenin cebinde bir lira gez.. Daha | ze yardım komisyonu erkânı, mıştır. unutmuşsun! muvafıktır!| Galatasaray klübü kâtibi umumisil —