47) mazıra Dikkat: — Bilmece hallini, gün zarfında g İderiniz.İki hafta ile almadığınız diyeleri bir daha alamazsınız | Gi Yukardaki bilmecemizi okuyunuz! Doğru halledenlerden 1 kariimize kol saati ve 200 kariimize de ayrıca şıkerleme, çıkolata, bisküi, albüm, kitap, cepdefteri, cetvel, mürekkep, beyaz kart vesaire hediyler vereceğiz. (Bilmece müddeti 15 gündür. Unutkanlık! Zihni B. garın lokantasında karnını doyurmak için istasyonda vagondan iner. İndiği vagonu dönüştek olayca bulabilmek için vagonun numarâsına bakar: 1492. Kendi kendine: işte bu mükemmel der. 1492 Amerikanın keşif tarihi. Artık unutmamın imkânı yok. Bir çeyrek sonra geri dönen Zihni beyin zihninden bu dört rakkam tamamile çıkar. Ne yapacak? Bir memura yaklaşır: Ve nazi- kâne sorar: — Affedersiniz memur Efendi, acaba Amerikayı ne vakit keşf- ettilerdi biliyor musunuz? Akşam muharrirleri iy (Vâ - Nü) B. Öğrenmiş iki üç lisan, Birçok yerleri dolaşmış: Moskovadan: Çine kadar Bin bir memleketi aşmış! —. Selâmi İzzet B. Ihtısası: Adaptedir, Yazıyor hikâye, roman! Tenkidi pek ateşlidir Bir yanlış gördüğü zaman! m Iskender Fahreddin B. Tarihi tefrikaları Atar kariin yasını! Perşembeden perşembeye Süsler Çocuk dünyasını! A Hikınet Feridun B. Edebiyat anketçisi Köşe, bucağı geziyorl Mevzu olacak şeyleri “Bir çırpıda; tam seziyor! e Cemal Nadir B. Onun oğludur Amca Bey Tuhaf sözlerile meşhur! Yaptığı karikatüre Manidar nükteler bulur! ge Necdet Rüştü B. Doldurur hoş mısralarla Sahifelerin üstünü! Üstat (manzum komedi) ler Yazıyor her pazar günül —17-— Sermet Muhtar B, Çok tatlı ifadesile Yaşatır mazide bizil Bütün “masal olanlar,, a Anlatıyor dizi, dizil Giga. Hilâli B. Gözlerinde bağa gözlük Ağzında bir sigara varl Okuyoruz: Pek mükemmel Rumcadan tercüme yapar! Küçük muharrir | — | Küçük sanatkârlar köşesi) m | — Haluk B, — — Yahu, bizde ne kadar çok sinema yıldızı varmış.. İİ Zengin olsaydım! Eeeh.. Yaradan Tanrı bizi bu günlerede erdirdi. Böylelikle sene şonunu bulduk nerdeyse yarın, öbürgün birbirimizi kaybedeceğiz. Hepimiz dört bir tarafa dağılaca- ğız.. Eğer zengin olsaydım mek- tep tatil olmadan arkadaşlarım için neler (yapmazdım neler.. Meselâ: Eğer zengin olsaydım 156 Mitata kendisini biraz zayıf- latacak, 155 Ahmede ise onu biraz şişmanlatacak birer ilâç alırdım. Roman meraklısı 554e bir muazzam kütüphane, şarkı söyle- meğe haveskâr Hayıma 100 plaklı bir gramofon hediye oetmeği ihmal etmezdim. 114 Mansura boyunu uzatmak için bir reçete yazdırır ve İsmail Hakkıya aklının yarısını ... a ver- mesi için ameliyat yaptırırdım. — Muallimlerin! gözüne girmeğe çalışan Cevdete bir şirinlik mus- kası bulur, ve yazı yazabilmek kudretini o kuvvetlendirmek için kendime bir maşallah lavhası asardım. Fakat ah bu züğürtlükl. Kabataş - 337 - Behçet Açık muhabere : O Ankarada İzzet Hakkı B. — Yap tığınız resimleri bu ajın sonuna kadar gönderiniz. O Adanada İsmail Hakkı B. — Kita- bınızı postayla gönderdik. O İzmirde İlhami B.— Yazınız çocuk sahifesi karilerini alâkadar etmediği için neşretmedik, Çocukları Hilmi -bey doktora gitmişti. “Doktor sordu : — Kaç çocuğunuz var? — Sayısını Allah bilir. — Anlamadım!!! — Ben muallimim.. Talebelerim benim çocuklarım sayılır. Fakat o kadar çok talebem var ki sayr- sıni unuttum |?.. Tayyare açtı kanat, Dönüyor pervanesi; Artık gökleri kat kat Dolduracak gür sesi. Akşam bilmecesi e — — kia 23 Haziran 932 Müsabakası: 6 Lâdes Ikisi de gençti. Ramiz küçükten beri edebiyatı severdi. Benligini saran bu illet nihayet onu çok arzu ettiği bir muharrir yaptı, meslegini sevdi ve ısındı. Idarehanenin kendisine * tahsis ettiği odada mutevazıane çalışır, yevmi gazetenin günlük hikâyesini ve romanını yazardı. Az zamanda kendisini mubhitine sevdirdi. Selim de Darüşşafaka'yı ikmal etmiş büyük postahaneye dolgun maaş ile yerleşmişti. Selimin kimsesi yoktu. Ramizin de öyleydi. Yalnız OoAnadolunun neresinde olduğunu bilemediği bir teyzesi vardı. İşte bu kimsesizlikleri onları birbirine daha çok ısındırmıştı. Hayata yeni atılmışlardı. Rami- zin hemşiresinin nurtopu gibi bir yavrusu vardı. Ramiz bütün sevgisini ona verdi. Yaz geliyordu. Senenin bu güzel mevsimini adada geçirmek üzere, bitişik, balkonlu birer ev tuttular. Her sabah birlikte Istanbula inerler ve akşam tekrar köprüde buluşarak avdet ederlerdi. * .. . Akşamdı.,, Gurubun son hüz- meleri camları yaldızlıyordu. Ra- miz o günkü hikâyesini yazdı, işlerini bitirdi. Idarehaneden çıktı, Babıâliyi birande indi ve Selimle köprüde buluştu. 6,5 vapuruna bindiler. Ramiz, Selime dedi ki: — Bu akşam hemşireni al, bize gel, beraber yemek yiyelim. Bi- zimki her şeyi hazırlamıştır. Bunu sana sabah söyliyecektim. Teklif- sizdiler. Hem de Ramizin bunca senedir hatırı vardı. Selim; — Peki dedi. Vapur iskeleye yanaştı, çıktılar eve kadar beraber geldiler her iksi evlerine girdiler. Biraz sonra Selim kız kardeşini alarak Ramizlerin Tayyare Bıkmadan, usanmadan Uçacak, dolaşacak, Bir dakika konmadan Enginleri aşacak. evine geldi. Zaten sofra hazırdı, doğru yemeğe indiler. Ramizin bu ziyafeti onlara neşeli bir taam oldu. O gece yemekten çıkan zar gibi ince bir kemiği Selimin kardeşi gös- tererek : — Nebile hanım dedi. Haydi seninle lâdes tutuşalım. Razı oldular. Vaitler söylendi. O andan itibaren kim birbirini aldatırsa zafer onundu. Bu aralık Ramiz: — Vallahi hoş dedi. Bak bu bizim hatırımıza gelmemişti. Ben de onu kendime bir mevzu yapaca- ğım. Yukarı çıkıldı, sohbet ettiler. Güldüler o gece pek neşeli ve samimi geçti. » “» Ertesi gün... Iki arkadaş erken- den işlerine gittiler... Saat onbire doğru Ramizin kardeşi çocuğu ile balkona, denizin temiz havasını almak için çıktı. Saadet hanım da evinin balkonunda idi. Tatlı tatlı konuştular, Bir aralık Seli- min hemşiresi: — Yeter kardeş bir azda bana ver, ben seveyim dedi. Hakikaten bu yavruyu çok seviyordu. Bu sırada Ramizin kardeşinin aklına akşamki hâdise geldi. Fırsattan istifade ederek lâdes yapmak maksadile çocuğunu bak kondan Selimin kardeşine uzattı, Zaten iki balkonun arası bir metre ya vardı ya yoktu. Oda almak için ellerini uzatmıştı. Ço- cuğu Ramizin kardeşi tam bıra- kacağı sırada lâdes deyi verdi. Selimin kardeşi şaşırdı, heman kolları gevşedi. Bu anda zavallı yavru elinde kurtulmuş ve yer- deki sivri taşların üzerine düş- müştü. Hilmi Şaban Ufka şen ve bahtiyar Renk renk çelenk örecek; Gezecek diyar diyar, Binbir iklim görecek... Muallim: Hasan Nahit At yarışlarında çocuklar Yüksek atlamalarda bir kız çocuğu kazandı ingilterede hâlâ devam eden at yarışlarının yüksek atlamalar kısmında mis Pauline Jones isminde genç bir kız birinci galmiştir. Istanbulda da son zamanlarda genç kızlarımızda ata binmek merakı uyan- mıştır. Sipahi ocağında her akşam koşu talimleri yapan hanım kızlarımızın da bundan sonraki koşularda muvaffak olmalarını temenni ederiz.