16 Haziran 1932 Masal olanlar : Eski eğlenceler Konaklardaki saz âlemleri, orta oyunları, karagöz oynatmak... Üsküdarda Aziz Mahmut efendi dergâhı minaresinde verilen salâ Beşiktaştan işitiliyor Eski saz âlemlerine cevelângâh olan Göksu önleri Gönderdiği mektupla, yazıları- ma samjmi bir alâka gösteren ve (Eski meyhane âlemleri) hakkında, geçenki tafsilâtı lütfeden kariimin, o zamanki ahenk ve eğlencelere müteallik şayanı dikkat sözlerini, hatırladığım bazı noktaları mez- cederek, berveçi ati naklediyorum: O devirde, Istanbulun kibar riçali, miras yedileri, paşazadeleri, konak ve yalılarında, ayda, on beş günde bir, bir eğlence tertip ederler, saz âlemleri yaparlardı. Bunların içinde, evelleri Çamlı- cada, sonraları Kartalda oturan Tanzimat, O Şurayıdevlet dairesi reisi merhum Ali bey zade Süleyman beyin tertip ettiği âlem- ler cidden emsaline faikti. Piyasa sazendelerinden yalnız meşhur Kemençeçi Vasil ve yahut | Sotiri bu meclislere iştirak ederdi. Diğer sazende ve hanendeler, hep saz ve söz ehli beylerden, sanat âşıkı dost ve ehibbadan ibaretti. Okuyanlar meyanında, Nedim bey gibi sesinin güzelliğine hâlâ bir eş olmıyanlar bulunduğu gibi, Enderunlu hafız Hasan, postane memurlarından Beylerbeyli Ziya beyler gibi nağme halikleri de vardı. Ahmet Rasim bey üstadımız, vaktile Nedim hakkında yazdığı bir makalede, mumaileyhin, Üskü- darda, Aziz Mahmut efendi der- gâhının minaresinde salâ verirken, Beşiktaştan işidildiğini söylüyor. Kemençeci Vasil, o hahikaten biricik bir musiki üstadı ve kıy- metli bir icrakârdı. Para ve şöh- retten müstağni, yalnız sevildiği ve takdir edildiği yere koşan bir adamdı. Davet edildiği yerde, fasla başlamadan evvel soyunur, ge- celiğini giyer, ayaklarına mercan terliklerini geçirir, bir taraftan çakar, bir taraftan da çalardı. Gene Ahmet Rasim bey üsta- dımız, bir yazısında, Vasil hak- kında, takriben şunları zikrediyor: “ Sazına bülbül konduran bir sanatkâr görmedik; fakat ehib- badan birinin (OBağlarbaşındaki köşkünde, Vasil çalarken, kırk elli adım ötede, henüz büyümeye başlıyan arpa saklarının üstüne bülbüllerin (O konduğunu, O Vasil çaldıkça kuşların çırpındığını sey- rettik. , Anavutköyünde oturan, esbak Lazistan mebusu Çürüksulu Ahmet paşanın kayın pederi, oOGürcü Ramiz paşa zade Ali beyin tertip ettiği saz âlemleri de meşhurdu. Ali bey güzel ve falsosuz tan- bur çalardı. Mökrim, ebli dil, misafirperver adamdı. hoş sohbet, Rüsumat mensuplarından udi Galip, Postane (memurlarından tanburi Fuat beyler gibi güzide saz ehli zevat, bu meclise iştirak ederler, bilhassa omehtaplarda, Kanlıca körfezinde ve Göksu açık- larında, musikimizin en seyyal, en ruhnevaz ve en cevherin par- çalarını çalarlar, etrafa neşe ve şataret saçarlardı. Bu gibi âlemlerin en mümtaz simalarından birisi de udi Nevres beydi. 5 Bilhassa ve tercihen Süleyman beyin saz fasıllarına iştirak eder, bu iki eski dost, sazdan evvel, saatlerce tavla partisi yaparlardı. Dairei askeriye Teshilât komis- yonu reisi arnavut Mustafa paşanın Sarıgüzeldeki konakları da, en üstün ve nadide, en mubhrik ve hazin musiki nağamatına cevelân- gâh idi. Tanburi Cemil beyin eşi, em- sali bulunmıyan tanburu ve ke- mençesi, udi Nevres beyin naziri olmıyan eninleri, en ziyade orada tanin endaz olurdu. Çok mültefit ve yakışıklı bir zat olan Mustafa paşa merhum, her akşam hanende Osman beyi refakatine alarak, Şehzade başın- da, Fevziye krathanesinde otur- mağı itiyat edinmişti. Eski Adliye müşteşarı Arifi beyin Kanlıca koyundaki sahil- hanesinde, Maliye ser veznedarı Halil (beyin © Kozyatağındaki arabesk (oo selâmlığında, (Sergi müdürü Rıza beyin Fener- yolundaki köşkünde, inşaat dai- resi ikinci şube müdürü Kadı- köylü Hüsnü paşanın Bahariye caddesindeki konağında (elyevm, Süreyya o sinemasından ( Altıyol ağzına gelinirken, solda, sokağa çıkıntı vaziyetinde bulunan ko- naktır.) verilen musiki ziyafetleri, yükselen gazeller, heyheyler, işiti- len şarkılar, besteler emsaline gıptabahş olurdu. Rıza beyin neyinin, piyade dairesi (obaşkâtibi Nuri beyin tanburunun, Feshane başkâtibi kanbur Ahmet beyin piyanosunun, methü silayişle bahsı geçerdi. * .. Eski eğlenceler omeyanında, rüfeka arasında oynayan Orta oyunlarını da zikretmek farizadır. Konaklarda, ahbaplar ve arka- daşlar arsında tertip edilen bu orta oyunları çok eğlenceli olurdu. Hele Manyasizade Refik bey merhumun, Kavuklu rölünü, em- salsiz, hattâ Hamdiden daha mü- ” kemmel bir surette taklit ettiği mervi idi. Istanbul taklit husu- sunda harikalar yetiştirmiştir, Daha eski zamanlar, Kurban Üsebin üstüne gelen yokmuş. Ondan sonra Paskal (OSami çıktı. Samiyi ise, Borazan Tevfik, Kadıköylü Refik, paskal Salih ve ressam Muazzez, Üsküdarlı Etem merbum gibi hem taklitte, hem de zarafet, meşe ve nüktede eşi, menendi bulunmayanlar istihlâf etti. Paskal Sami, Manakyanın bütün piyeslerini, (o bilhassa (O ( Ladam okamalya ), (Balmumcu), (i£k- mekçi kadın)ı, tek başına temsil eder, Manağın, Holâsın, Aleksan- yanın tavurlarını ve sözlerini noktası (noktasına taklit eder, madam Sateniğin, Hekimyanın, Binemeciyanın seslerini aynı aynına söyler, herksin parmağını ağzında bıraktirdı. Bu meyanda, bir zamanlar (Hayal), (Geveze) ve daha birçok mizah gazetelerine karikatürler yapan Ahmet Münir merhumu da unutmamak lâzımdır. Muallim Üsküdarlı Zeki bey, bu çığırda büsbütün başka, çok orijinal, meclisine doyum olmaz bir şekilde, kafilenin kıymetli peyrevlerinden bulunuyor. Geçen sene, bir ahbap nezdinde tanıştık ve mütemadiyen, gülmeden kırı- larak, zevk ve neş'e içinde, tatlı saatler geçirdik. * . Aile eğlenceleri arasında, bir'de Karagöz oynatmak faslı vardı. Bu meraklıların başında meşhur dava vekillerimizden, Kabakulak namile maruf Sami bey efendiyi hatırlamamak bir küfran olur. Sami bey, kâtip Salihten daha mütekâmil, daha nükteli bir şekilde Karagöz oynatırdı. Umumi harpte, şehiden rahmeti rahmana kavuşan, Kaptan Mehmet paşa zade yüzbaşı Celâl B. merhum da bu vadide emsalsizdi. Samimi ahbaplarına ne zaman gitse, kapıdan içeri adımını atma- sile rica ve ısrarlar başlar, merhum dayanamıyarak derhal perdeyi kurup ve kolları sıvayıp arkasına geçer, Karagözün herhangi bir oyununu, hayalilerden çok üstün olarak oynatır, dostlarını neşelere garkederdi. Bu mebhasta söylenecek son söz varsa oda ismi geçenlerin göçenlerine rahmet, kalanlarına afiyet temennisidir. Sermet Muht Bir ormanda 3 kadın cesedi bulundu Londra 15 (A. A.) — Zabıta, Kingswood mıntakasında kâin bir ormanda günün bir kısmında mütemadiyen taharriyatta bulun- muştur. Dün akşam bir otobüs şoförü 3 kadın naşı bulmuştur. Pottersbar yakınında bir çiftliğe iltica etmiş olan ve cinayetin faili olduğu zannolunan bir nefer müş- külâtla tevkif edilmiştir. Nefer, zabıtaya karşı 5 defa silâh atmış olduğundan adeta usulü dairesinde muhasara edilmek suretile tevkif edilmesine mecburiyet hasıl ol muştur. Mısırlı kaçakçıların mahkü- miyeti Kahire, 15 (A. A.) — Uyuş- turucu maddeler kaçakçılığı ya- pan bir çetenin reisi Muhammet Mustafa ile şerikilerinden 4 kişi 5 sene hapis cezasına ve 1000 İngiliz | lirası cezaya . edilmişlerdir. ——— Tefrika numarası:13 ÇANAKKALE muharebeleri Yazan : Ceneral A. F. Oglander Tercüme eden: Muharrem Feyzi 2 ağustos sabahı büyük taarruz için hazırlıklar bitmişti. ingilizlerin karaya çıkardıkları askeri gizledikleri muhfuz mahallerden birl 1915 ağustosunun üçüncü günü sabah Anzak yani Avustralya ve Yeni Zelant kolordusunun büyük mikyasta yapılan iptidai deniz nakliyat ve harekâtı ikmal edil- mişti. Karaya 7,000 yeni efrat ve kırk top ve külliyetli miktarda mühimmat ve levazım ihraç edil- mişti, Şimdi sıra daha nazik bir vazi- feye gelmişti. On üçüncü fırkayi, onuncu fırkaya mensup yirmi do- kuzuncu livayı ve Hint piyade livasını karaya ihraç (oetmek icap ediyordu. Anzak kolordusunun * kusursuz tertibatı sayesinde bu harekât, küçük bir istisna ile, emniyet dairesinde icra edilmiştir. Her gece askeri nakliye gemi- leri gecenin zulmeti içinde hamu- lelerini ihraç ediyordu. Karaya çıkan (askeri kuvvetler evvelce hazırlanan mahfuz ibtifagâhlara yerleştirilerek emniyetle gizleni- yordu. Sabah olduğu vakit Türk tarassut noktaları göz alabildiğine Adalar denizini ove sahildeki demirleme mahallerini bom boş buluyordu. Bu harekâtın bidayetinden nihas yetine kadar geçen zaman zarfında türkler ingilizlerin faaliyetinden haberdar olmamışlardır. Bu kadar azim bir kuvvetin düşmanın burnu dibinde karaya ihraç edilip üç gün gizli tutulmuş olması harp tarihlerinde ihtimalki emsali görül- memiş bir hadisedir. Yeni büyük taarruz 2 ağustos sabahı büyük taarruz için iptidai tahaşşüt ve tecemmü nihayet ikmal edilmişti. Çanakkale dramının ikinci per- desi kendisini çok beklettikten sonra nihayet başlamıştı. Sahne şu suretle tertip edilmişti : Helles'te ve Anzak'ta aktörler şimdiden mevkilerini almışlardı. Kalan iş on birinci fırkanın küçük merakip ile Suvlaya nakledilerek karaya atılmasından ve onuncu fırkaya mensup iki livanın gün doğarken karadaki (kuvvetleri takviye için Mundros ve Midilli- den getirilmesinden ibaretti. Sir Jan Hamilton'un esas hare- kâtının birinci safhası, Anzak mevziinin şimal cenahında hare- kete getirilmiş olacaktı. Burada fecrin (o bulülünden Oo mukaddem (971 rakımlı) Koçaçimen tepe- sinden Battleship tepesine kadar Sarıbayır sırtının bütün zirvesini işgale teşebbüs edilecekti, Bu sırt bir defa muhacim kuv- vetin eline girdikten sonra An- zaktaki Türk müdafaa mevakii artık bunlar tarafındun muhafaza olunamıyacak bir hal kesbedecekti Müstevliler de Akbaş limanın- dan Çanakkale boğazının dar yerlerine kadar boğaza bilâ fasıla nazır mevakii elde etmiş olacak- lardı. Arazi gayet arızalı Bundan sonraki harekâtın son derecede müşkül olduğunu takdir etmek için bu harekâta sahne olan arazinin ne kadar sarp ve arızalı olduğu hakkında bir fikir edinmek lâzımdır. Ingiliz askerlerinin hareket ede- ceği yerlerde arazi çukurların ve çıkıntıların çokluğundan son derece bozuk, arızalı, ve uçurumlu olduk- tan başka kesif ve sık dikenli çalılıklar ve fondalıklarla mestur bulunduğundan sulh vaktinde ve güpe gündüz bunların arasında yol bularak ilerlemek gayet güç- tür. Buralarda saatlerce zahmet çekmek icap eder. Halbuki buraların acemisi olar muhacim askerin gecenin zifiri karanlığı içinde bu yolsuz yerler den süratle geçmesi ve harekât icra eyleinesi adeta muhal bir iş bulunuyordu. Ceneral Godleyin (hazırladığı plâna göre bu ceneral Sarı bayır sırtına iki kol ile hücum edecekti. Hücum kollarının daha harekâtın iptidasında durdurulmalarına mey- dan bırakmamak için evvelâ Sarı bayır sırtı civarındaki alçak tepe- ler müstakil müfrezeler tarafından düşmandan temizlenecekti. Sağ hücum kolu liva ceneralı Johnstonun Okumandası altında olup yeni Zelant piyade İivası, yirmi altıncı Hint cebel bataryası (bir cüzü noksan idi) ve yeni Zelant istihkâm kıtasının birinci sahra bölüğünden mürekkepti. Ceneral (o Jonhstonun emirleri fecirden bir saat evvel Cork bayırına yetişilmesini bildiriyordu. Yeni Zelandalı (o Canterbury taburu sazlı bit derenin çatallaşan koluna kadar ilerliyecekti. (Bu dere Destroyer tepesinin şimal tarafını ve Table Top tepesinin cenup tarafını çeviriyordu. Ceneralın kalan kuvveti çaylak dere tarikile hareket edecek ve Table Top tepesinin şimal tarafından geçtikten (sonra sağ taraftan tırmanmağa başlayacak ve Rhododendron 5pur yani (Alp gülü dağ burnunun) garp omuzu ile Table Top (yani Düztepe) arasindaki at eğeri gibi olan bele çıkacaktı. (Devamı var)