tutulmamıştır. Say, filmlerinde her çeşit rollerde denenmiş, iyi ve ma- sum kız, kötü kadın, dansöz ve şar- kıcı rollerine çıkmış, yine de göze girememiştir. Ama bu, hiçbir zaman göze gire- miyecektir demek değildir. Herşe- yin bir çaresi; bir yolu yardır. Say, ermeni asillidir ve asıl adı, Meri Özbıyıkhyan'dır. e Dini bütün bir gregoryen ailenin kızıdır. Ama sinemaya girdiğinde, öbür ünlü ve ünsüz gayrimüslim sinema oyuncu- ları -ermeni asıllı Kenan Pars, rum asılı Tülin Elgin v.s.- gibi, adını Türk adına çevirmiş ye Figen Say oluvermiştir. Yeni adı ile filmler oçevirmeye başlayan genç kadın, prodüktörler- le kendisinin beklediği sonuca bir- türlü varamamıştır. Bu, fizik üstün- lüğün bir oyuncuyu -hele de kadın oyuncuyu- beyazperdede kurtarma- ya yetmediğini, herşeyden önce, ka- biliyet kn göstermiştir. Fa- kat Figen Say, buna rağmen, sine- mayı bırakmak istememiştir, Çünkü sinema cömerttir, insanı üne eriş- tirmekte hayatında hiç bir zaman varamıyacağı bir düzene ve paraya götürmektedir. İşte, gregoryen Figen Say'ın müslümanlığı seçmesinin gerekçesi budur. "Star" olmanın kestirme yolu Tiz müslüman Figen Say'ın rek- lâm programında -organizatörler bunu ona göre sıraya bindirmişler- di- Eyüp Sultan camiini ziyaret de vardı. Yine, gazetelerle sinema der- gilerine haberler uçuruldu man, duyulmasın! Bir, size haber veriyoruz, ona göre.." kaydı ile ku- laklar büküldü ve böylece işin cid- diye alınması sağlandı. Genç kadın, yeni durumunun ya- rattığı burukluğu sezdirmemeğe ça- lışıyordu. Zaman iyi seçilmişti: Ra- mazanın ilk Cuması. Yer de, en az zaman kadar iyi düşünülmüştü. Eyüp Sultan camiinde, taze müs- lüman Figen Say'a ilgi, umulanın da üstünde oldu. Büyük tiraj gaze- telerince doldurulan ve sinema der- gilerinin de takviye ettiği okur - se- yirciler, Figen Say'ın bu olağanüstü davranışım takdirle (karşıladılar. Genç kadın, beklenmedik bir anda gözlerinde büyümüş, eni - konu iti- barlı bir kişi olmuştu, Fakat ilk densizdik, caminin için- de patlak verdi. Say, "müslüman ol- muştu ama, işin gereklerini bilmi yordu. Aceleyle aldığı resimli na- maz kitabından ancak hareketleri öğrenmiş, fakat duaları ezberleye- memişti. O yüzden, namaz kılanlar kalabalığına girmedi, bir kenarda urdu ve seyretmekle yetindi. Sonra, camiden çıkıldığında, av- luda satılanlardan bir tesbih aldı. Ardından Beyazıt'a, ziyadesiyle ün- lü Şemsettin Yeşil Hoca'nın kitap- çı dükkanına gidildi. Figen Say, o- radan, yeşil kaplı bir Kur'an satın . Dükkâncı, tezgâhtarlığını gös- terdi, Figen Say'a, dinle ilgili ne kadar yeşil yayın varsa hepsini bir çırpıda satıverdi. Yorulan gazeteciler, Sahaflar'ın hemen önünde, çınarın' altındaki kahvecinin sandalyalarına iliştiler, birer sigara yakıp yorgunluk kah- vesi söylediler. Figen Say ise oruç olduğunu unutmamıştı. Türk Sinemasının çürüklükleri Buzin, bir yerli film şirketinin -sö- züm ona- yazıhanesinde, iki prodüktörortak Ooarasında (o şöyle bir kop İt olmak her za- man mümkün: "— Kızı g met zaman senin de ağzın kulaklarına varacak zaten. Çok bir para istemiyor bizden. Bü- tün hayali, yıllık iznini, rüyalarına giren İstanbul'da geçirmekmiş. Ye- memi içmemi sağlayın, bir de ya- tacak yer verin bana, yeter, di- pü — Hiç sinema tecrübesi var mıymı > — Hayır, yokmuş. Fakat bunun SİNEMA ne önemi var? Bizim, filmimiz için, şöyle herkesin, bütün o seyircilerle basının ilgisini üzerine çekecek bir oyuncuya ihtiyacımız yok muydu? Vardı. İşte bu kız, bize bunu sağla- yacak!" — Ya yutturamazsak, rezil ol- maz mıyız?" "— Olmayız! Kızın, kendi ülke- sinde oyuncu olup olmi adığını kim, nereden bilecek? Geldiği gün hemen bir basın toplantısı düzenleriz. Mümkün olduğu kadar açık-saçık resimlerini çektiririz, bu bayan, kendi ülkesinde beş filmde başrol oynamıştır PR olur biter; Kim itiraz edecek?" — Sonra?" "— Sonra, aradan birkaç gün ge- çer; bu defa da kızın bir Türk er- keğine tutulduğunu, bu aşkı yüzün- en müslüman olmaya karar verdi- ğini gazeteler vasıtasıyla açıklarız. Bu da ilgi çekici olduğu kadar, bize büyük bir reklâm yerine geçer. — Kız, dinini değiştirmeye razı olur mu bakalım?" — Canım, değiştirmeyecek kil.. Gerektiğinde müftünün önüne çıka- cak, evet, tamam diyecek, hepsi o kadar... Fotoğraflar çekilecek, sütun sütun gazetelerde yayınlanacak, a- rada biz de parsayı toplayacağız. ena mı?" Bu yoldan yurdumuza nice oyun- cu şarkıcı ve strip - tease yıldızı gel- miş ve hemen hepsi de, bu "Türk erkeklerine çıldırasıya âşık olma ve müslüman dinini seçme" oyununa katılmıştır. Kamuoyunun en zayıf ve en can alıcı noktasına parmak basan bu yem tip sömürücüler, böy- lece, ceplerinden beş kuruş bile har- camadan getirdiklerine dünyanın reklâmını yaptırtmışlar ve reklâm yapılanın sırtından da alabildiğine gelir sağlamışlardır. Türk Sineması- nın temelindeki bu çürüklük bugün, insanı rahatsız edecek kadar artmış- tır. MUZAFFER A. ESİN AKİS (Yeni Ajans: 8991) - 474 31