HAFTANIN İÇİNDEN Türkiye ve yi Patrikhanesinin ve İstanbul rumlarının göç ha- a gelip çatmışa benzemek- , Vizasız seyahat imkânının kaldırılması ve zararlı faaliyetlerde bulunan Patrikhane mensuplarının hudut dışı edilmesiyle açılan yeni devrede, sıranın, tahminler- den çok kısa bir süre içinde Fener Patrikhanesinin ken- disine ve İstanbul ramlarına gelmesi hiç kimseyi şaşırt- mamalıdır, Şurada veya burada türklerle rumların yan- yana yaşamalarına müsait olmayan bir ortamın yaratıl- ması demek. Fener Patrikhanesiyle İstanbul ramlarının statüsünün Türkiye tarafından yeniden gözden geçirilme- si demektir. Bu yapılacaktır. Cumhuriyet Hükümeti buna kesin olarak kararlıdır. Bir bütün olan ve bir parçası Kıb- rıs tarafından teşkil edilen Lozan Andlaşması bir uc bulunan ve karasularımızın 12 mile çıkarılmasını derpiş eden tasarının bir an önce kanunlaşmasıyla Türkiye, lü- zum gördüğü bölgelerde bu hakkı kullanmak imkanını bulacaktır. Kıbrıs Meselesine ban kimseler, istedikleri kadar, bir milletlerarası müstakil mesele gözüyle bakabilirler. Kıb- rıs Meselesi, türk-yunan münasebetlerinin bir parçası Yunanistanla birim, kendimizi aldatmamıza ihtiyaç yok- tur. Kıbrıs Devleti Yunanistanla bizim, karşılıklı oturun yarattığımız bir devlettir. Ne ortada bir Kıbrıs milleti var- dır, ne de Kıbrısın, Türkiye ve Yunanistan olmazsa yaşa- mak ihtimali mevcuttur. Zaten Makariosun türk hakları- nı kaldırarak Kıbrısı üniter bir devlet yapmakla nasıl bir gaye takip ettiği, çocukların bile görebileceği kadar i Türkiveyi kandırıp bir Kıbrıs Dev- bir giri türklerin haklarını yok edip bu devleti üniter ha getirmektir. Üçüncü safha üniter devletin meşhur “self-determination" prensibinin kalkanı arkasında (Yunanistana o ilhakıdır. Geçenlerde sayın Averof, yunan meclisinde Kıbrıs And- laşmaları görüşülürken bu andlaşmaların o zaman hangi şartlar altında hazırlandığını açıklamış ve öteki hal su- retinin Taksim olması yüzündendir ki a amisların bu statüyü benimsediğini, Makariosun da yunan hükümetini bundan dolayı tebrik ettiğini bildirmiştir. İsmet İnönünün o tarihteki görüşünün ne olduğunu öğrenmek de zor de- ğildir. İnönü görüşünü 21 Haziran 1958 tarihinde bu mec- muaya yazmış ve şöyle demiştir: "Bu sistemin işlemesi bir esaslı şarta bağlıdır. Yunanistan, tedhiş usulüyle ne- ticeye varmak ve türk haklarını, türk cemaatinin yaşama hakkını ihlal etmek mümkün bulunmadığını kati şekilde anlamış otsun. İm ime bir suretle itimat edileme- yecek faaliyetlerine karşı n nihai ve son çare olacağının şimdiden ve ahden tesbit edilmesi de lü- zumlu, haklı bir teminattır." Bugün Yunanistan "tedhiş usulüyle neticeye varmaktı ve "türk m türk cemaatinin yaşama hakkını ih- lal etme! mümkün sanıyor. Bu, türk-yunan münase- betlerinde yemi bir safha demektir. Zira İsmet İnönü 21 Yunanistan Metin TOKER Haziran 1958 tarihli yazısında şunu ilave etmiştir: "Kıb- rısın her hangi bir şekilde Yunanistana iltihakının Kıb- rıstaki türk halkının ergeç imhası neticesine varacağı ta- rih! tecrübelerle sabittir. Adanın Yunanistana iltihakı bir çok bakımlardan anavatanın emniyetini ciddi surette ha- leldar edecektir. Buna türk umumi efkârının seyirci ka- lamayacağının bilinmesi esaslı bir noktadır." Türkiye İkinci Dünya Harbinde Yunanistana ve On- iki Adâya hâkim olan kuvvetin Ege Denizini kontrol etti- gini, İstanbul ve İzmir limanlarını işlemez hale getirdi- ğini tecrübeyle görmüştür. Ama bu kuvvet için Kıbrısı ele geçirmek mümkün olmamıştır. Bundan dolayı Türkiye Mersin ve İskenderun limanları vasıtasıyla deniz müna- sebetlerini devam ettirebilmiştir. Bu tecrübe ortadayken Tiirkiyenin Kıbrıs üzerindeki haklarını odevredebileceği, terkedebileceği nasıl düşünülebilir ve Pentagone işin bu tarafını görmez mi? Kıbrıs Türkiye için bir güvenlik me- selesidir ve Makariosun bizi bu güvenlik unsurundan mah- rum bırakmaya gücü yetmeyecektir. Ama Yunanistanın ona arka çıkması bir yandan bütün tiirk-yunan münase- betlerini günün konusu haline getirecek, diğer taraftan iki memleket arasındaki ipleri tamamile rini umursamamaya kalkışsa bile, Yunanistana ne ka- zandıracağını sayın Papandreu tecrübeli bir devlet ada- mına yakışan olgunluk ve sükünetin düşünmelidir. Türkiye, stratejik ve jeopolitik durumu itibariyle, sa- vunması için Yunanistana o kadar muhtaç değildir. Ba- na mukabil dost bir Türkiyeye sağlam bir ittifak man- zumesi içinde sırt dayamak Yunanistan için hayatidir. Atina Hükümetinin "kuzey komşuları" ile “samimi temas- lar"ının Ankarada tebessümle seyredildiğini bilmekte fay- da vardır. Acaba Yunanistan, Bulgaristan için hayati ih- tiyaç olan Ege Denizindeki mahreci vermeyi mi kabul edecektir, yoksa Sofya Hükümeti bu ananevi talebinden mi kesin şekilde vaz geçecektir? Zira bu noktada bir mu- abakata varmadan, Türkiyeyle arası bozuk bir Yunanis- tanın rahat uyku uyuyacağını sanmak için çok sefdil ol- mak lâzımdır. Yahut belki de Mareşal Tito Yunanista- nın kuzey doğu sınırının bekçiliğini yapacaktır! Bu ma- nevralanyla ilgili olarak bizim Yunanistana artık suna- bileceğimiz, sadece başarı dileklerimizden ibarettir. Türkiye, Kıbrıs konusunda sabrının sonuna gelmiş- tir. Umumi efkârı şöylece bir yoklamak bunu anlamaya yetecektir. Türkiye nasihat ve temenni tavsiyesi dinle- enfaatlerini kaale almayanlar, bi- zimle dostluk istemeyenlerin arkdaşlarını bizim de, kendi Türkiyemizde istemeyeceğimizi mutlaka hesaplamalıdır- lar İnönü Türkiyesi daima, bütün kartları açık olarak oyununu oynamıştır. İnönü Türkiyesinden bir tek defa şantaj veya blöf sâdır olmamıştır. Buna bugün başlamak la yoktur. Usullerimize devam ediyoruz ve yap- a kesin niyetli bulunduğumuz şeyleri önceden, hulüs ib: İiakEnE haber veriyoruz. AKİS/7