ke geldi. "Dert çok, hemdert yok" K Öy İşleri Bakanı oYurdoğlu, Pa- Zar günü saat 10 da Örencikte köy- lü ile çalışmaya başladı. Köy okulunun büyük dershanesi, civar köylerden de gelen köylülerle dolmuştu. İlgi o ka- dar fazlaydı ki, Bakanla köylülerin karşılıklı konuşmalarını mikrofon va- sıtasıyla dışarıdaki köylülere dinlet- mek icabetti. Bakan. Örencikte de köy- lü ile idare adamını karşı karşıya ge- tirdi. Örencikte dağ köyleri temsilcile- ri de konuştular ve Devletin orman po- litikasından yakındılar, orman memur- larını Bakana şikâyet ettiler. Orman- cılar da kendilerini savundular. Ba- kan, idarecileri suallerle bocalatırken, binanın dışında kalan köylüler kendi aralarında konuşuyorlardı : sıl, gördün mü Köy Baka- nını ! Nasıl terletiyor korucuyu!..» Şikâyetin büyük bir kısmı da ge- ne D.S.İ. den ve onun hizmetlilerinden eldi. Samsun Bölge Müdürünün açık- laması köylüyü tatmin etmekten uzak- tı. Köylü, eldeki imkânlarla daha çok iş yapılabileceği kanaatindeydi ve ken- disi de yardıma hazırdı. Nitekim bir köylü şöyle dedi : — Biz devletin tekliflerini benim- siyoruz. Devlet de bizim payımızı biz- den esirgemesin.» Bakan bu sözlere hak verdi ve şöyle dedi : «— Tamamen haklıdır, arkadaş- lar. Allah benim yardımcım olsun.» Öğle yemeği Örencikte köylülerle birlikte yenildi ve yola çıkıldı. Yurd- oğlu,. Alaçamda da köylülerle dertleş- ti, partileri hiç ayırmadan ziyaret etti ve köylüye, birleşilmesi (o tavsiyesinde bulundu. Bütün gezi boyunca bir tek politik yatırım yapmadı. Muhalif ve muvafık, bütün köylü, yeni Bakanı pek sevdi ve ümitlendi. Alaçamdan sonra bir balıkçı köyü olan Yakakent ve Koz köy ziyaret edildi. Köy Bakanı köylü ile temas ettik- ten sonra, bölgenin problemlerini kav- ramış olarak Başkente döndü ve bu defa da büro çalışmasına başladı. Sim- di Bakanın, karşı karşıya bulunduğu mügkillerin en mühimi, masa başında oturan ve tatbikat plânlan hazırlayan teorisyenlerdir. o Yurdoğlu onlara bir ürü meramını anlatamamaktadır. Yurdoğlunun bütün beklediği, bir sistemle çalışma maktadır. Ne yazık ki Bakan, arkadaş- larında bile umduğu anlayışı göreme- mektedir. Yurdoğlunun tek ümidi. Par- lâmentonun meseleye bir çare bulaca- gıdır. Şurası muhakkaktır ki, Köy İş- leri Bakanlığı, köy dâvasının hallinde ok mühim yeri olan bir kuruluştur. Bunu inkâr etmeğe imkân olmadığı, köylünün davranışından anlaşılmakta- dır. Kıbrıs İç savaşın eşiğinde eride bıraktığımız hafta içinde Kıbrısta olup biten yeni hâdiseler, bun- dan çok değil, daha bir hafta önce bü- tün dünyada esen iyimserlik havası- nın ne kadar geçici olduğunu bütün açıklığıyla ortaya koydu. Dünyadaki iyimserlik harası, Kıbrıs anlaşmazlığı Birleşmiş ai geldikten kısa bir süre sonra Konseyinin bir karar tasarısı üzerinde birleşmesiyle doğmuş bulunuyordu. Önsözünde Zürih ve Londra anlaşmalarıyla 1960 Garan- i andlaşmasına değinen ve Birleşmiş Milletler Andlaşmasının milletlerin ba- gımsızlığına ve toprak o bütünlüğüne saygıyı gerektirdiğini hatırlatan bu. ta- sarıya göre, anlaşmazlıkla ilgili bütün taraflar kuvvete başvurmaktan kaçı nacaklar ve Adaya bir Birleşmiş Mil letler kuvveti gönderilecektir. Bu kuv- vet Adada bulunduğu sırada seçilecek bir arabulucu da, ramlarla tükler a- rasında bir anlaşma yolu bulmaya ça- lışacaktı. Bu karar tasarısı kabul edildiği zaman, ortaya, bunun hangi taraf için Makarios Hani kazanmıştı? YURTTA OLUP BİTENLER bir başarı olduğu konusunda çeşitli söylentiler çıktı. Kıbrıslı rumlar bu- nun kendilerinin tanı istediği türden bir karar (olduğunu ileri sürdüler.. Türklere göre de, asıl derdin devası ol- mamakla beraber, Makariosa istediği davranış hürlüğünü vermediği için ka- rar rumlar için bir bozgun sayılırdı. Fakat hangi tarafın iddiası doğru olur- sa olsun, daha kararın altındaki im- zaların mürekkebi (o bile kurumadan, Kıbrıs rumları bu kararı kökünden baltalayan bir takım hareketlere gi- riştiler. Adaya gönderilmesi beklenen Birleşmiş Milletler Kuvveti daha ku- rulup yola çıkmadan, Kıbrıs türkleri ne kendi isteklerini kabul ettirebilmek için yeniden silâhlı saldırılara başla- dılar. İşin acıklı tarafı, bu saldırılar, Güvenli'k Konseyinin Kıbrısa Birleş- miş Milletler kuweti gelinceye kadar Adanın güvenliğini korumakla görev- lendirdiği rum hükümet adamları ve polisler tarafından yönetildi. Şu satır- ların yazıldığı voları altında, canlarını ve mallarını korumaya çalışıyordu. Evdeki hesap ramlarının kararın mürek- kepi bile kurumadan türklere kar- şı giriştikleri saldırı, hiç şüphesiz, Gü- venlik Konseyinin otoritesine indiril- miş büyük bir şamardır. Rumlar, ken- di istedikleri türden bir fetva almak ümidiyle gittikleri Birleşmiş Millet- leri, hayal kırıklığına uğrayınca bir tarafa itmekten kaçınmamaktadırlar. Rumların samimiyetlerinin derecesini anlamak için bundan güzel bir örnek aranmakla bulunamaz.. Milletlerarası geleceği, zihinlerde pek haklı bir soru olarak takılı kalmaktadır. Ancak, Kıbrıs anlaşmazlığı konu- sunda Birleşmiş Milletlerin otoritesine şüphe düşürenler yalnız ramlar değil- dir. Türk Hükümeti Birleşmiş Millet- lere gidilirse işlerin daha fazla sürün- cemede kalacağını söylerken bu söze kulak vermeyenler, şimdi, alınan kara- TI Mi güçlüklerle karşılaşıldık- ça, ona hak veriyor olmalıdırlar. Ka- rarın ii HeEndeği bir haftayı aşkın bir süre geçmiş olmasına rağmen, kurul- ması istenen Birleşmiş Milletler kuv- reti konusunda hâlâ hiçbir ilerleme yoktur. Genel Sekreter U Thant şim- diye kadar birçok devletten asker iste- miş, fakat buna Norveç ve Kanadadan başka olumlu cevap veren çıkmamış- tır. Breizilya döviz durumunun elveriş- li olmadığını ileri sürerek işin içinden AKİS/13.