* YURTTA OLUP BİYTENLER Goloğlu, ilk, orta ve llse tahsilini bzonda yaptı. 1988 yılında İstan- Fakll tesini bi tamamladıktan #onra İstan- isarlar Umum Müdürlüğü Muhakemat Şubesi memuriyete başladı. İnhisar müfetu;lxgi yaptı. Bi- lâhare memuriyetten ayrılarak avu- katlık stajını tamamladı ve 1948 de Trauozonda yazıhanesini açtı. O tarih- te 33 )aşındaydı Bir çok genç idealist Bibi D. ye kaydını yaptırdı ve de- kmsı unda imanla çalışmay'a koşuld Goloqu 1950 de Trabzon milletvekili idi. B. M. M. nde İnhi- sarlar Encümeni Başkanlığı, Grup İ- darc Heyeti üyeliği gibi vazifelerde bulundu. Açık kalpliliğiyle ve dürüst- lüğüyle Mecliste muvaffık muhalif herkesin sempatisini kazandı, Trabzon milletvekılı muhatabı Üğe- rinde derhı.l iyi bir insan tesiri yapar. nu kalm. konuşma şekli tok ıfadelıdır 44 yaşından fazla göz- umayı, bilhassa hukuk ve ta- rih kıtaplarım oku ayı sever gecderi galışır ve dış but bir hayatı vudır Ülaerh oıdugu icln az ve itinalı yemek yer, cok az içer. Si- nema ve tiyatroya bıle ender gıder. Bu yıl Ankara r Lisesi bitiren ve Sümerbank hesabına Av— Tupaya gitmeye hazırlanan, gında ÂAyşe ve henilz ilk okula gıden 10 vaşmda Zehra adlarında iki kızı "Politıkada ahlâk şarttır. Samimi- yet şarttır. Acıklık ve hüsnüniyet kai- desine sadakat — gösterilmelidir. Ben politikayı böyle anlıyorum” diyen loğlu 1958 de Meclis Ba: ğine getirikli. Bu mevkide meclis Üs- tü kuwetler karşısında, istediği gibı i d © yaşında benimse- diği demokrasi fikirleri ve davranış- ları arasında bir lUçurum açmamak düşüncesiyle başkanlık kürsüslüne çık- nı&mayı tercih etti. Bunun içindir ki Goloğlu, buglün Meclis çalışmaları ve demokrasi hakkındaki değişmemiş fi- kirlerini yüzakıyla tekrarlıyabilmek- ir. Goloğluna göre “Meclis müza- kerelerinin selâmeti temin edilmedik- ce, siyasi! havadaki gerginlik azalmı- yacaktır. Münakaşalar, münasip bir dil ve azaml serbestlikle Meclis için de yapıl, , memleketin miting ha vasından kurmlması elbette ki müm- kün olmaz. Türk milleti çok olgun bir millet olduğunu ispat etmiş ve İlk de- fa yaptığı serbest bir seçimle, tek par- ti lktldarını değiştirmiştir. Bu, siyasi tari müstesna bir hâdiseler. Böy- le bi başl ngıç nasıl ilmitsizliğe sü- rüklenebilir? Ne yapıp yapıp, Meclis müÜzakerelerini, kâmil bir topluluğun münakaşa yeri hâline getirmek lâzım- dır. Bütçe müzakerelerinin anormal şartlarını yaratan husus, milletvekil- lerinin söylemek ihtiyacından doğu- yor. Bütge bir boşalma, iç dökme fır sSatı oluyor. Halbuki normal çalışma şartları temin edilse, Bütce zamanla- rına mahsus bu sinirli hava asla gö- rülmiyecektir”. Goloğlu bu 2 meselelorin dallinin 8Üç olmadığı kanaatindedir. Her şey- den evvel “partilerarası münasebet- lerde düşmarılık olmıyacağı hakikati” anlaşılmalıdır. “Bir iktidarın, hizmet mevkiinde kalıp millet ve memleket faydasına çalışmak istemesi ne derece tabii ise, muhalefetin de ayni talepte bulunmas) o derece normaldir ve bu mücadeleyi düşmanlık şeklinde tecelli ettirmek memleket menfaatlerine son derece zararlıdır”. Bir ümit işareti N eclis Başkanlığına adaylığını ko- yan Yırcalı da, Balıkesir gezilerin- de Golog!udan farklı bir dil kullan- şan düşmanlık zZıhniyetini şiddetle tenkit etti. Bu yüz- dendir ki yaylaymış. şuymuş, buymuş şeklindeki hiç bir hizbin adamı olmı- yan ve meselenin bir * kazan kaldır- ma” şeklinde tefsirini aslâ istemiyen Meclis Başkanı aday adayı, vatanda- şın kalbinde yeni bir ümit ışığı yaktı. Vatandaş Meclisin yeniden çalışır hâ- le geldiğini görmek İstiy Şimdi mesele .ı[enderesin bu aday- hğı nası) karşılıyacağı idi. Koralta- nın değiştirileceği yolunda bir hazır- hk olduğu Menderesin haberi vardı. Hatdgar Menderes, ismi yaylacı- ya çıkan milletvekillerinden birine “Bu yıl Meclis Başkanlığı için kimi dÜşünüyorsunuz” diye sormuş ve “Hiç bir şey düşünmüyoruz” cevabını al- mıştı. Bu “Hiç bir şey düşünmüyoruz” cevabında, “Biz ne GUŞünüyorsak. ak- si yapılıyor” sitemi gizliydi... Menderes, Meclıs Başkanının de- ğişmesini lüzumlu sayan kimselerin kulağına lâf ızotu.'ebılccek bâzı şahıs- lara “Ben Meclis Başkanlığı seçim- lerine karışmıyorum. Ne yaparlarsa yapsınlar” cevabını ulaştırmış ve son- ra Amerikaya hareket etmişti. Ama yakın mesai arkadaşlarına kuliste dö- nen ve cek olanları dikkatle- tâ- kip etmeleri dircktmni vermişti. Gru i serb>st bir secimde Ko- raltanın kaybedeceği aşikârdı, yalnız Menderesin Koraltanı bırakacağına pek çok kişi ihtimal vermiyordu. D. P. Genel Başkanının politikada, taassun- İa inandığı bâzı fikirler vardı. Bu fi- kirlerin başında “Grubu adam yemeye alıştırmamalı” düşüncesi vardı. D. P. Genel Başkanına göre, “Grup bir de- fa adam yemeye ulışırsa bunun sonu gelmez"” idi. Ama bir kuvvet deneme- eçirerek, Koraltanı me- selâ Devlet Bakar:ı vapmak mümfk iin- dü. Mutedil Yırcalı, asla bir kuvvet denemesine girişmek arzusunda de gil- di. Fakat Yırcalı sözünden dönen a- dam da değildi. Bir defa herkesin ö- nünde “adaylığımı kovaca, geçmiyeceğim” dedi andı. Bu sebeple, Menderesi, Merclis sının lüzumlu mitle Menderesi karşılamaya Kİt Politikacılar Suyunca gitmek yok! " eçen haftanın başında sabahı, daha ortalık iyice aydın- lanmadan Divan Otelinin "Room Ser- vice”inin telefonu çaldı ve 608 numa- ralı odadan bir kişilik kahvaltı isten- di. Garsonlar şimdiye kadar, bu ka- dar erken saatte kahvanı isteyen müşteriye rastlamadıkları için 606 nu- mMmaralı odanın muşterlsmı merak etti- ler. Müşteri, C. H. P. Genel Sekreteri İsmail Rüştü Aksaldı. Bir gün evvel Stanbula gelen Genel Sekreıer, aya- ğının tozuyla Kadıköy İlçe Kongresi- nin yapıldığı Süreyya sinemasına git- miş ve akşama kadar orada kalarak konuşmaları takip etmişti. Akşam, Günaltay, Satır, Sancar ve diğer par- tiilerle beraber Divan Oteline gelmliş, yemeğini otelde yemiş ve gece yarısı- a doğru odasına çekilmişti. Aksal o gece hem yerini yadırgadığından, hem de yorgunluktan iyi uyuyamamıış, £-- kat buna rağmen mutadı veçhile sa siga- ra içmek kendisine rahatsızlık veri- Kahvaltıdan sonra, akşama kadar kim bilir kaç tanesini içeceği Yenice- lerden ilkini ateşledi. Sonra otelin alt kattaki salonuna indi. Öğleye kadar rada kaldı ve ziyaretçilerini kabul etti. Bu arada aynı otelde kalan Şem'i Erginle de kısa bir konuşma yaptı. Metodik Aksal, İstanbulda geçire- ceği 4 gün için bir program hazır- ladı ve bu program harfiyen tatbik edildi. Pazartesi gününün — öğleden sonrası gazetelerin Zziyaretine ayrıl- mıştı. Genel Sekreter, gazete idareha- nelerine giderek selâhiyetlilerle görüş- meler yaptı. Vatan gazetesini ziyare- ti sırasında Genel Sekreter ile Ahmet Emin Yalman arasında geçen konuş- ma. alâka çekici bir zemin Üzerinde Ve daha ziyade bir *'münazara” havası kinı’e cereyan etti. Miünazarada Yal- man, “suyunca gitmek” tezini savun- Gu. Aksala ise, bu tezi cürütmek dilş- tü. Bir hayli uzun sülren sohbette Yal- man, Muhalefete daha yumuşak dav- ranmasını tavsiye edince, Aksal, “Ya- ni onlar muttasıl sert hareket edecek- ler, şiddet kullanacaklar, biz de tatlı- lğı elden bırakmıyacağız Bunu mu istiyorsunuz ?" sordu. Yalman, “Millet görür ve onla.r haksız mevkie düşerler” diye mukabele etti. Fakat sal, bu derece “tatlılık'a taraftar değildi ve Yalmana uzun misallerle Muhalefetin tatlılığı, meşhur tâbirle cesareı arttırmaktan baska hiç bir te- r yapmadığını izah etti. Muhalefet, mllletin hakkını aramak mecburiye- tindeydi ve bu mecburiyet ifa edili- yordu. ixlı AKİB, 80