SANAT DÜNYASINDA lasıyle durup dınlenmeden çalışan ti- c ol saat kaçta nerede buluşulacagını Sezonun son akşamı, tiyatro sa- natkârının yeni bir faaliyet devresinin arefesıdır Daha yorucu, daha üzüntü- , daha meşakkatli ve daha çok mah- rumıyet isteyen bir dev Memleketini muhtelif bölgelerine, birer mücahit azim ve teşekkülü ile dağılan turne tiyatrolarının her biri, bir büyük hizmetin işçisidir. Edebiyat olarak değil, fakat hakikaten — bağrı yanık Anadoluya biraz ışık, biraz neşe ve bir uyanıklık götürürler. Kendileri dertli, belki yoksul, i de hastadır- lar, fakat zindelik ve ferahlık aşıla- makla mükellef olduklarım bilirler, öyle hareket ederler Memleketimizde tiyatroların olduğu tiyatro menuplarının da imtiyaz- vardır. Devlet babanın ve Istan- Belediyesinin himayesindeki iki tiyatromuz, imtiyazlı durumu o dere. cede benimsemiş ve o kadar şımarmış- lardır ki, esasen sezon içinde canları istemediği zaman sahneye çıkmamakta bir mahzur görmeyen himayeli sanat" kârlar, turneyi — lütfen kabul edebile- ceklerı bır külfet sayarlar. ü gibi lıları bul nâzu'niyâz ile "büyük şehirler"e meye razı olurlar. git- u sene Devlet Tiyatrosunda, pa- zarlıkta uyuşulamadığı için turneden sarfınazar edilmiş, İstanbul Şehir Ti- yatrosunda ise, her şahısla ayrı ayrı pazarlık yapılarak, mua bir para mukabilinde Meşrutiyet devrinin bü- yük sanatkârları turneye çıkarılmıştır. Halbuki her iki tiyatroda da, maddi sıkıntı içinde bunalmış, en az pazar- iştirak edenler kadar sanat kıy- meti olan bir çok sanatkâr, hem bu memleket hizmetinden hem de maddi menfaatten mahrum bırakılmıştır. Kendi kaderlerine terkedilmiş olan- lara gelince: Bunların belli başlıları üç tanedir Küçük Sahne, Muammer ve Ses Tiyatroları... Küçük Sahne, yesindedir. Turneye sundaki sanatkârlardan bir kısmına tatil aylarında para verir, bir kısmına vermez. Muammer ve Ses Tiyatroları, kadrolarım muhafaza edebilmek için turne yapmak Zzaruretini hissederler. Tabit bu patron görüşüdür ve haklı- dır. Sanatkârlar ise, bu işe memleket dâvası olmaktan çok ekmek — meselesi olarak bel bağlamışlardır, onlar da haklıdırlar de mevsimlik teşekkül eden ti- yatrolarla yaz, kış memleketi dolaşan 'küçük ve fakir topluluklar vardır. Asıl yürekler acısı hakikat işte bu himayesiz — teşekküllerin mütevekkil bağırlarında gizlidir. bir bankanın hima- çıkmaz; kadro- 30 e Istiklâl caddesinde, Tophane ve Be- yazıtta, muayyen kahvelerde, traşı uzamış, avurtları çökmüş, vaktiyle i- yi bir terzi elinden çıktığı anlaşılan eski elbisesi ile, kapıdan her girene ü- mitle bakan muayyen insanlar vardır. Tarlabaşmda, Galatada, Fatihte hattâ Yeldeğirmeninde; bakkalın, ma- navın gölgesinde kaçarak, ev sahiple- rinin öksürüğünden korkarak iç ne sıgınılan birer göz odalar vardır, O lardaki kadınlar, ağlamasın diye çocuklarını kucaklarından ayıra- mazlar, kapılan çalınınca yürekleri "hop" eder; geleni ya alacaklı veya iş müjdecisi sanırlar. Ot yoktur, ocak yoktur, fakat ümitlerinden bir zerresi- ni kaybetmezler. Kahvelerdeki o adamlar ve kenar sokakta, tek göz odalardaki o kadınlar sanatkarlarımızdır İ yenler çok olduğu gibi, bazıları da sırf başka iş yapamadıkları için tiyatrocu olmuşlardır Gerçek tiyatrocuyu ayırıp himaye etmek ve bu sanatı parazitlerden ayır- mak için mutlaka bir teşkilâta bağlan- mak zarureti vardır. Bir Şiir Gülen Adam İnsan vardır. sabah güler. Bazılar da aksam güler; Fakat asıl adam olan. Ağzında — tek — diş — kalmışken. Sabah akşam demez güler. (İngilizceden) Turne tiyatroları, Anadolunun en tenha köşelerine kadar uzanır. Sergi ve panayırlar, dernek ve dü- günler, tütün, pamuk, zeytin, buğday v.s. mahsulün nevine ve satış mevsi- mine göre bütün — bölgeler, gezici ti- yatroların haritalarında yazılıdır. Bu. toplulukların içinde, akla haya- le gelmiyen mevzuları ele alıp sahneye intikal ettirenler ve bunların seyirciler üzerindeki tesirlerini dikkate almıyan- lar çoktur Memleketi dolaşan tiyatorların ka- lite gibi repertuvar bakımından da tâbi oldukları bir nizam yoktur. Onlar halk eğitiminde k müessir ve geniş ölçüde faaliyet gösterirler, fa. kat başıboş oldukları için bazan menfi tesir icra ederler. Bundan da sorumlu değildirler Bilerek veya bilmeyerek, büyük bir içtimaf mesuliyet taşıyan gezici tiyat- rolarımızm, sosyal eğitimle alâkalı bu- lunan makamlarımız tarafından bu derece kontrolsuz bırakılmaları bir değil, bir çok cepheden — zararlı olu- yor.—TCD. Karikatür Turhan Selçuk'un Albümü arikatür, biç şüphe yok ki, genç kıymetlerin — elinde bizde en feri götürülmüş sanat şubelerinden biridir. Turhan — Selçuk, son beş yıl içinde karikatürleri ile nâdir zevkler veren sanatkârlardan biridir. Hepimiz biliyoruz, — telif haklarmı korur görünen bir kanun Var. a rağmen gündelik, haftalık gazeteler mecmualar, durmadan makas hazretle- rini işleterek — yabancı — karikatürleri "idare" ederler. Bu haksız rekabet kar- şısmda nasıl olur da memlekette bir Turhan Selçuk, bir Ali Ulvi, bir Se- mih Balcı, bir Süruri — ve daha nice- leri — yetişiyor? Karikatüristlerimizi tebrik etmeli, hattâ onlara minnettar olmalıyız. Turhan Selçuk, "Yeditepe" yayın- ları arasında, bir yeni albüm neşretmiş bulunuyor Renkli bir kapak 33X25 ebadında kırk sayfa içinde yüz elliden fazla karikatür bulunan albüm, Tur- han Selçuk'un 1950 den 1954 e kadar olan çizgileri arasından seçilmiştir. Karikatür kelimesi, lâtince hücum mânasına gelen "karkare" den alın- mıştır. Turhan Selçuk bunu hiç unut- Fakat onun hücumları "kaba" acılığından, şiddetinden bir şey kaybetmiyor. Daha da tesirli oluyor. Edebiyat Sait Faik ve Einstein Sîqit Faik'in vefatının kırkıncı günü ünasebetiyle ailesi ruhuna mevlüt okuttu Bir gazetede, havadis, şöyle veril. mişti: "Sait Faik'in kırkıncı ölüm yılı dolayısiyle..." Einstein'in "relativite"; edebi bir misal. Kıymetli hikayecinin gözlerini dün- yaya açtığı Adapazarı, bir mahallesine onun adım koymağa karar vermiş bu- lunuyor. Atina Tradyosu, nazariyesine Türk - Elen kültür münasebeti saatine — başlamış ve ilk neşriyatını Sait Faik'in saatine tahsis etmiştir Bizim radyo? "Yesün onu nenesi... Yesün onu nenesi!" Sinema Film mevzuları İ stanbul Konservatuvarı eski Mü- dürü Yusuf Ziya, maları serisi nesini alıp ondan bir masal getirip "Boş Beşik" isimli ta neşretmişti. Bir hayli müddet sonra, prodüktörlerinden biri, bir film ortaya çıkardı. bir kitap- İstanbul isimle Bunun senar- AKİS. 3 TEMMUZ 1954