Tiyatra : TİYATRO VE AKTÖR NASIL DOĞDU? Tiyatro sanatinin ilk insanlarda banşi ruh hâdiseleri altında ve ne şekil tezahürler içinde doğmuş olduğuna dair bir ikinci HYPOTHESE daha vardır ki bu, aym zamanda aklörün de nasıl vücut bulduğunu göstermek itibarile öte- kinden dalıa kandırıcıdır. Tarihin kaydetmediği iptidai insan İayatı içindeki. müşterek tezahürleri kıyas yolile tet- kik ettiğimiz zaman hayalimizde şöyle bir levha canlanıyor İlk insanlar meramlarını ifade ve müşterek duygularını teali etmek için, meselâ bülün bir kabile ansızın, şimdiki lisanla ( dans ) diye tercüme edebileceğimiz ga- rip, muttarit hareketlerle zıp- lamağa, oynamağa başlarlar- dı. Derken bir an yelirdi ki içlerinden, dans edenlerden biri ötekilerine nazaran da ha cazip, daha canlı ve dik- kate değer hareketler göste- rir, yavaş yavaş üçüne, be- şine, daha sonra hepsine ön- ayak olmağa başlardı. Çünkü o benzerlerinin hepsine hâ- kim bir (MAGNETİGUE) ve (DYNAMİOUE) ruh taşırdı. Sonra bu tesir altında öteki: ler yavaş yavaş sahadan çe- kilirler, o tek başına hepsi- hin orlasında çılşıınca dansı- na devam eder,dişerleri elra- lında halkalanırlar, onu seyre dalarlardı. İşte bu hâdise ilk solisile ilk seyircilerin teşekkül tarzını araşlıranlara aydınlık bir yol açmağa kâlidir, Filhakika ilk sahne ile ilk sanalkârın bu tarzda vücut bulması ihtimali pek ziyade kuv- vetlidir, Bu hâdiseyi bazan çocukların oyunlarında da görmez miyiz | Evvelâ hepsi karmakarışık, kü- me halinde bir oyuna başlarlar, fakat biraz son- ra içlerinden biri ayrılır ve elebaşı olur, ötekiler hi Gulip Arcan onun etrafında toplanır, ona uyarlar.. Sonra du- rup onu seyre başlarlar. Gayri meşur bir tarzda, ilk zaman seyircileri gibi örnek veren sanatkâ- rin etrafında çevrenirler. Halka yenişler, halk olur, küçük, iptidai bir sirk meydanı ve baş ro- lü öyniyan sanalkâr (protayoniste) de kendili- ğinden doğar. ni Yukarıki faraziyeyi kabul etliğimiz taktirde sanalkâra kendisini dinliyen, seyreden halkın bir nevi murahlıası nazariyle bakmamız lâzımgel- diği meydana çıkıyor.. Çünkü benzerlerinin ka- rakterlerini teşalıhus ettiren adam aynı zamanda onların düşünce ve duygularını da Lemsil ediyor demektir.. Bir kitlenin düşünce ve duygularını ifade eden adam o kitlenin bizatihi muralıhası demek de- ğilde nedir? Esasen Jou- vet'nin dediği gibi ( aktör, halkın bir temsile manen İş: liraki nisbelinde mevcutlür ve © nisbette inkişaf eder) ve içtimai rolünü ancak bu iştirakin ahengi içinde ifa adebilir. Eğer tiyatro hadim ve mümessilleri ken- dilerini dinliyen halkın ruh ve İikirlerine hâkim bir ve- kar ve cazibeye sahip değillerse ve onun mü rahhası olacak bir seviye ve liyakat gösteremi- yorlarsa (temsil) de bir mâna ve ahenk aranma- malıdır. Şimdi bu kıyaslara göre paradoxale zannedilebilecek bir hükme varıyoruz ki o da: Aktör harekete geçen bir murahhası - seyirci ve seyirci de (murahhasınn duygu ve düşüm- celerine mânen iştirak etmesi lüzumundan do layı) temsilde rolü olan sakit bir aktördür ! İ. Galip ARCAN sanalinin