HOELDERLİN VE «EMPEDOCLE» ÜN ÖLÜMÜ Bu hal kendi lirik inkişalının «Diyonisiague» devrine, Asyaya temayül devrine tekabül ediyor. Bu sıralarda « Soplwele » ü tercümeye baş- layor ve bu emelini şu suretle bize izalı ediyor: | Halka Yunani sanati göstermek isterim; bu sanat bize yabancı kalmışsa bu kabahat bi- zim mili hasletlerimizindir. Bu Yunani sanalın inkâr etliği Asyai unsurların hakiki kiymetini göstermek arzu ediyorum.| diyor.« Sopocle» ün «Antiyone» ve «Öedipe Roi» isimli eserlerinden çıkardığı ders tabiattaki kuv- vetlerin kudsiyetini ve kalıraman insanın onun içine nüfuz edişini göstermekten ibarettir. Bu- nunla sanat kaidelerine ehemmiyet vermeksizin biribirini takip eden sahnelerle kâinatta mevcut şayanı hayret muvazeneyi bize anlatmak istemiş tir. Soğuk bir dram teknikinden ziyade hailevi bir coşkunluk ve şairane bir tasavvulla dolu bir ders Hoelderlin kadim Yunan trajedileri nevinden bir eser meydana gelirmek endişesinde değildir. Onun istediği trajedinin bizzat kendisidir. Ta- bialın unsuruna hâkim muhtelif kuvvetlerle mu- zallerane çarpışarak zamanı geçen, hailevi bir kahramandır. Bu onun için bülün bir âlem, bir tasalluttur. lercümemle Eşyanın kederde ve sürurda, şekilde ve şe- kilsizlikte, sükünda ve harekette temasa geldiği ve içerisinde fâni bir ışığın de- gil,ilâhi bir âlevin yandığı âlem..Milletlerin hercü merç Olduğu, ayni anda yükselen ve sukut eden bir halkın kendi kendini ilna etmek iste- diği, mümkünün hakikiye nüfuz eltiği ve haki- kalın telsir ettiği bir âlem,. olmakla olmamak arasında esatiri bir mevcudiyet Empedocle onun zihni bu vadide yürüyor. Mamalih onun gittik- ce genişleyen bir terkip araması, esaliri bir şiir peşinden koşması - bu lirik ve trajik şiiri mez- cedecek bir «Synthöse» dir - elleri arasındaki dramın çerçivesinin parçalanmasına ve serbest ilâhilerin doğmasına müncer mütemadiyen nazımla birçok oldu. Denebilir ki bulduğu tarz daha afaki bir lirizm, daha kesif ve architectoniğue bir şekil» den ibaretlir. « Choeur » ler için kullandığı ve- zin şulu-u-u| şeklinde oluşu ve beş heceli «iamb » veznile karşılaşışı insana âdela yekdi- gerini kovalayıp kabaran dalğalar hissini veriyor. Bu son lecrübede Empüdocle arlık o kendi mukadderalına alılınış ve kendi kendini nezret- miş gibidir. Bir münleliaya çıkmışlır ki bu yükseklikler- de artık insanlar arasındaki mevcut betler bile yaşayamaz. münase * Bütün eşhas muhayyel insanlığın fevkine yükseltilmiş ve konuşuşları v kadar ince, o ka- dar manalıdır ki onların şekilleri ve tavırları bize başka bir âleme mensupmuş hissini veriyor. « Pausanias » harekâlını tadil etmiş olmasına rağmen Empödocle onun mevcudiyetini çeke- miyor. Karşısında da sanki mukadderatının hu- dudunu genişletmek maksadile gelmiş gibi Mı- sırlı « Manâs »in siması dikili durur. Yalnız bu şalısiyet sesi ve tavrile Ernipüdocle'ün fevkinde gibi görünür. Zamanın çerçivesi haricinde ya- şayan Empedocle'ün ayni zamanda hâkimi ve şeytanı olan bir şahsiyet haline derinleştikce dini ve esaliri bir temaşada niliayet buluyor. Bununla Empödocle'ün efsanevi hayatı da sönü- yor ve bu surcile onun ölümü ebedi sulliun ve halâsın bir remzi oluyor. Ayni zamanda Empâdoele ile Mesihin akibetleri arasındaki bu müşabehet şimdiye kadar ancak iki şahsiye- tn tavırlarında ve teşekküllerideki ayniyel noktasından izah olunduğu halde Hoelderlin bu hususla geniş bir kehanelin fikrini anlatıyor. İlk defa olarak Hoelderlin İsanın hayatını bütün şiriyetile seyrediyor ve kadim Yunan âleminin mukadder nihayeti ile mukayese ediyor, bu fikir onda o derece esaliri bir inkişal buluyor ki İsanın hayali son şiirinde esas hayali teşkil ediyor. Madde ile göslerilemiyen bir şekle bü- rünüyor. Bu hayal ona sanki kadim putperest- likle hüristiyanlık o istikbalde dini bir âlemde mezcolacakmış gibi görünüyor...» (Bitti) Andrö BABELON — Salih Zeki AKTAY