Hikiye: BİR GENÇ KIZ Ben, şeklen, alelâde ve basil insanların bü- lün meziyel ve kusurlarına sahip bir Tani yim. Yolda, bana lesadüf ederseniz, başınızı çevirip bakmazsınız. Heryün, sokakla, bana benzer yüzlerce kişi görülür. Hoş ben bile bazı dükkânların önünden geçerken camekânlarında, aynalarında kendimi gördüğüm zamanlar w İşte bu, beniml» diye bir an olsun düşünmem. Görünüşümde ne bir fevkalâdelik, ne de bir yarabel vardır. Bunu bilmeme ve aksinin imkânsızlığına, şuur ve manlığımın bülün kuv: velile inanınış olmama rağmen, bir yün, bir ka" dın, hem de çok yüzel bir kadın, az kalsın... Sincınadan çıkıyordum. Gayel saçma bir film, yanı sanat idehalı bir filin gördüğüm için sinirli idim, ve bunun için, omuzları pamukla şişirilmiş ceketlerile, insana, yanlarından yeçer- ken, denk taşıyan liamallarda olduğu gibi, yol vermek iliiyacı uyandıran kıvırcık saçlı iki de- likanlının dal gibi ince, iri yözleri imelâl dolu bir genç kızı, hayasız bir göz hapsine alarak biraz evvel beyaz perdede gördükleri «başyenç Jeine premier» nin İavırlarını takınışlarına. İcna halde canım sıkıldı ve adetim olmadığı halde onlara dik dik baktım. Genç kızın da onlardan sıkıldığı belli idi. İstiğnalı bir eda ile önlara arkasını dönüverince, onunla göz göze geldik. Biran öylece kaldık. Sonra genç kızın yüzünde halif bir pembelik oldu. Bir tereddül belirdi ve bana doğru ilerledi, Yanıma gelince : — Bir dakika, dedi, sizinle görüşebilir miyim? Hayret ellim. Hayalımda ilk dela olarak böyle bir hal başıma geliyordu. Kekeledim : — Emredersiniz.. Haylay.. O, gözlerini “yere iğmişti. Hicabı daha art- mişlı. Heyecandan kurumuş bir boğazdan gel- diği anlaşılan bir sesle : — Fakat, dedi, burada olmaz, Kendini yöz hapsine almış delikanlılardan kurtulmak için onlara dik dik baktığımı yöre rek cesaret aldığını zaünelliğim genç kızın bu teklifini anlıyordum. 13 — Peki, dedim, çıkalım. İsterseniz bir pas- talianede biraz isliralıat edersiniz, Sonra sizi... Şiddetle sözümü kesli : — Hayır.. Hüyır... Sonra görürler, annem alır... — O halde sizi doğruca evinize... haber — Dedim ya.. Muhakkak görürler. — Fakal burada öyle durursak... Delikanlılar, şimdi bize doğru yaklaşıyor- ardı. Bu harekeli, sinemadan çıkan halkın iti- şip kakışmasından istifade ederek pek kurnazca yapıyorlardı. Genç kız da bunu görmüştü ve: — Hakkınız var, dedi, çıkalım. Çıktık. Konuşmadan biraz yürüdük. Bu sü- küt garip olmaya başlamıştı. Ona dedim ki: — Ne laralla oturuyorsunuz, söyleyiniz de, islerseniz bir otomubille... İri gözlerini ilk defa olarak bana kaldırdı: — Demin size, sizinle görüşmek istediğimi söylemiştim, unullunuz mu? Cevap vermeme vakit bırakmadan ilâve eli: - Ben sizi lamyorum. Fakat görüyorum ki siz beni lanımıyorsunuz, halırlamıyorsunuz ! Onu hakikalen tanımıyordum fakat belki de lanıyordum. Hem bir nezakelsizlik “yapmış ol mamak, hem de halızamın bence malüm olan mulitemel bir zaafını örlmek için, müplem bir kaç söz süyledim. o, acı bir tebessümle ; — Hayır, dedi, boşuna kendinizi mazur gös- lermeye çalışmayınız. Bir türlü sizin nazarı dik- kalinizi celbetmeye muvaffak olamadığımı anlı yorum. Bunu esasen biliyordum. Fakat ne de olsa içimde bir şüphe vardı. Şimdi artık kana: al getirdim. Hem bunun ne Zarari var... kendimi alleder- — İNe zarası var? Bundan dolayı bir türlü alfedenem... Küçük İanım.. siniz... İsminizi de unulnuşum. İkinci defa olarak yözlerini bana kaldırdı. İliral edeyim kı sarsıldım. Bu bakışta, unulul- muş kadının şikâyeli, metruk sevyilinin müte-