TİYATRO dinmı? Garson — Aktörler daha salıneye gitme: diler. TİYATRO MÜDÜRÜ — Ne yapıyorlar? Garson — Salonda konuşuyorlar. TİYATRO MÜDÜRÜ — Ne konuşuyorlar? Garson — Bilmiyorum. Yalnız bağıra ba- ğıra konuşuyorlar. TİYATRO MÜDÜRÜ — Çok lar mı? Garson — Çok bağırıyorlar. TİYATRO MÜDÜRÜ— Peki Git! (Garson çıkar, müdür felefonu açar.) Allo ! kişeyi isti- yorum. Evet, evel. / Giren ) kişemi orası?... Bu akşam için biletler satıldı mı?...Hiç mi satılmadır.. Ne diyorsun canım, ih- bağırıyor- Yalnız bir loca ha?... tiyaç ta lâf mı?., Hemen şu dakikada bin iki yüz lira lâzım... Demek hiç hir yerden bulmağa im- kân yok?... Bankadan lilânr... Yazık! (Telefo- nu kapar, masa başına yeçip bir kaç fotoğraf imzalar, Kapı öowruler Giriniz! Kadınlı, erkek- li bir artist grupu gelir. Erkeklerin en genci altmış yaşında.) İyi ki geldiniz. Ben şimdi siz- leri çağıracaktım. Geçende bir İotoğraf çektir- miştim. Çok güzel çıkmış, hepinize birer tane hediye etmek istiyorum. İşle az evvel onları imzalıyordum. ( Fotoğrafları alır. ) İKİNCİ AKTÖR — Bize vereceğiniz şey yalnız bu mu? TİYATRO MÜDÜRÜ — İyi bir hatıra olur diye düşünmüşlüm. BİRİNCİ AKTÖR — Fotoğraflarınızı başka vakit verebilirsiniz. Biz buraya para için gel- mi şti TİYATRO MÜDÜRÜ — Demek ki hatırala- rın sizce hiç bir kıymeti yok ? BİRİNC! AKTÖR — Paraya çevrilince ne kadar tutar ? TİYATRO MÜDÜRÜ — Manevi kıymeti inkâr ediyorsunuz öyle mi? BİRİNCİ AKTÖR -— Paraya çevrilmiyen kıymetler kıymetsizdir. TİYATRO MÜDÜRÜ — Halbuki bu kadar senelik arkadaşlığımız var. Şu çatının altında az mt beraber çalışlık ? BİRİNCİ AKTRİS — doyurmaz ki.. TİYATRO MÜDÜRÜ — Mesele orada de- gil, asıl mühim olan şurası. Bütün bu hatırala- rın sizce hiç bir kıymeli yok mu ? Peki ama bu karın MÜDÜRÜ — Prova zilini çal ARTİSTLER — (Hep birden) yok ! TİYATRO MÜDÜRÜ — Yazık ( fotograf- ları masanın üstüne atar.) ÜÇÜNCÜ AKTÖR — Şimdi, azizim, uzun İâfın kısası, sen bizim aylıkları veriyor musun, vermiyor musun ? İKİNCİ AKTÖR — Bakkalın önünden ge: çemez oldum yahu ! Olur rezalet değil. İKİNCİ AKTRIS — Bu ay da kira vere mezsem, ev sahibi eşyamı sokağa atıyor, anla- dınız mı şimdi ? DÖRDÜNCÜ AKTÖR — Açız bel Bu nun daha ötesi yok işte ! TİYATRO MÜDÜRÜ — Sizlere birer mil- yoner rolü versem? Bu süretle kendinizi yen gin farzelseniz ? Efendim ? BİRİNCİ AKTÖR — Sen Bizimle alay m ediyorsun. Allahaşkına ? Harple beygirler acı- kınca, yem yerine sadece bir yem borusu çö- larlarmış. Böylelikle hayvanlar, avunurmuş. Bu milyonerlik te ona benziyor. TİYATRO MÜDÜRÜ — Öyle ise biraz daha bekleyeceksiniz. O zamana kadar belki işler düzelir... Bugün için başka bir şey vere- bilmeğe imkân yok. BİRİNCİ AKTÖR — Bizim için de artık öyun oynamağa imkân kalmadı. Meşhur sözdür. w Aç ayı oynamaz » derler. ARTİSTLER — Evet, oynayamaz. | TİYATRO MÜDÜRÜ — Orasını siz bilir- siniz, Ben azmetlim. Tek başıma kalıncaya kadar çalışacağım. İKİNCİ AKTÖR — kimi çıkaracaksınız? TİYATRO MÜDÜRÜ— Sokakta aç mı yok? Bu kadar sanatkâr açıkta geziyor. Benim için mesele gayet basit: Buradaki bir sürü aç gi derse, onların yerine bir sürü aç gelebilir. ÜÇÜNCÜ AKTÖR — Allah onların yar- dımcısı olsun. İKİNCİ AKTRİS — Siz bizim gibi çalışa cak artisti zor bulursunuz. BİRİNCİ AKTÖR — Dünyada atmış yaşın- dan daha aşağı bir Jön Prömiye bul da benim yerime oynat bakalım. BİRİNCİ AKTRİS — Kendimden yüksek bir genç kadın düşünemiyorum, İKİNCİ AKTÖR — Ya ben? Ya ben? AKTRİSLER — Allahaısmarladık, (Yürüyor) Biz gidersek sahneye daha