NE İLERİ NE GERİ Ne ileri, ne geri, Kimlerin var haberi Benim sonsuz dünyamdan ? Belki sabahtan beri, Ve belkide akşamdan Bakıyorum bir camdan, Bir ışıklı ehramdan. Ne geri, ne ileri. İskemle düşmüş, bırak | Açma, çalsın çıngırak, Geçen tirenlere bak! Rüyada bir kabartma. Onlar gidiyor ama Kalıyor dumanları. Bu tiren götürüyor, Dağdan dağa sürüyor, Arkasından gölgesi, Kendi yüzü ve sesi Koşuşan insanları. Vaz geç onlardan vaz geç, Bin hayal içinden geç, Ve benim hulyamı seç! Bak şu ağaçlı yola Bize doğru geliyor. Orda üç kız, kol kola Bize doğru geliyor. Kömür tozundan ince, Ten renginde bir gece Doldurmuş yüzlerini, Silmiş pürüzlerini; Kalmamış Meryem gibi Yüzlerinde kırışık, Ve o Bakirem gibi Yüzleri birer ışık, Vücutları bir ahenk. O kadar hafifler ki, Elimizi uzatsak, Havayı kımıldatsak Üçü de titreyecek; Bir ahenk gibi ürkek, Havada eriyecek. Hava erguvan ve mor. İçim ne de istiyor: Kapımın kenarına, Dayanıp duvarına, Bir genç âşık otursun. Başını taşa kosun Ve derin, sıcak, uzun Şarkısını okusun. Tirenler gitmeseydi; Yolda gezen kızları, Ve gökte yıldızları Zaman eritmeseydi, Şarkılar bitmeseydi. İsterse gelsin gece, Her taraf akşam bence. Böyle aynı noktanın Üstünde saatlerce Kaderime iğilsem. Ortasında odanın Karanlıkla çevrilsem, Yavaşça ölebilsem, Yeni baştan dirilsem, Görsem, duysam ve bilsem. Ne ileri, ne geri Ne geri, ne ileri... Necıp Fazıl KISAKÜREK