PASCAL VE YARATICI ENDİŞE Gerçi yumuşak yastık çok rahattır; düzgün, tabii kafalar o yastıkta dinlenir. Fakat herke- sinkine benzemeyen kafalar bu tüyün üstünde huzur bulamaz. Öyleleri vardır ki en ince kuş tüyünde bile uyuyamaz.» Pascal, (Montaigne) in bahsetliği bu sonun- cu kafalardandı. Bir saniye olsun, huzur nedir tanımadı. Fırtınanın yaklaştığını elektrikli, sıkıcı bir hava nasıl bildirirse, bir çok gayri tabiilik- lerde'- Chateaubriand'ın tabirile - «korkunç de- ha» gp öylece bildiriyordu. ascal, çocukluğundan ölümüne kadar her an maddi ıstıraplarla kıvrandı. Bir yaşında umu- mi bir dermansızlığa düştü. Büyük, sebepsiz korkularla sarsıldı. Kızmaksızın suya bakamıyor, çırpınmaksızın babası ile anasını yan yana gö: remiyordu. Ölümle el ele verdiği anlar oldu. Yaşaya- cağından ümidi bile kestiler, Hemşiresi on sekiz yaşından başlamak üzere kardeşinin ıstırapsız geçen bir günü olmadığını söyler. Çürüyen midesi ancak yudum yudum alınan sıcak içkilere katlanabiliyordu. 24 yaşında be- linden aşağı bir nevi felce uğradı. Ancak kol- tuk değnekleri ile yürümek imkânını buluyor- du. Vücudunun aşağı kısmı, bilhassa ayakları daima mermer gibi soğuktu. 1654 yılından iti- barein solunda daima bir uçurum gördüğünü ve müsterih olmak için o tarafında daima bir san- dalye bulundurduğunu anlatırlar. yaşında ölen (Pascal) ın son dört yılı sürekli bir dermansızlık içersinde geçmişlir. Çektiği ıstırabın şiddetinden, ne konuşabiliyor, ne okuyabiliyor, ne de çalışabiliyordu. Kendisini yemek yemekten alakoyan sancıların geleceğini bir diş ağrısı önceden bildiriyordu. Bütün vü- cudu, ölümüne kadar, ihtilâçlarla ürperdi. Dayanılmaz beden işkenceleri... fakat bunlar, (Pascal) ın ruhunu yakan endişe azabı yanında hiçtir. (Düşünceler) de göze ilk çarpan şe Keli bir Gl dir. i Fe ye Bu endişe, ne Th, Joulfroy'nın «inanıyor: mıyım, inanmıyormıyım ? » suallerinden doğan endişesi, ne de dünyada çok marazi hassasiyet- lerini duyuracak bir şey bulamayan |. |. Rous. seau) nun ve (A. Chateaubriand) ın endişesidir. (Pascal) ın endişesi, zekânın kâinat karşı- sındaki durumundan doğan bir endişedir er an sıcak bir hayatın açılan yeni bir 2 çukurda kâyboluşu; her an genç bir kahka- hanın bir dudakta kuruyuşu; kavrayışımızın dar bir çenber içinde çırpınışı... (Pascal)ın kısılmış dudaklarından korkunç bir istihza ile dökülüyor: Ön jelte un peu de,terre sur la iğle, el en voilü pour jameis | Bu sayha, büyük muammanın ateşile yanan endişe dolu ruhunun dinmeyen «leitmotiv» ini teşkil eder. Her cümlesinin altında bu ateşten sözler gizlidir. Fakat (Pascal), (Yorick)in kala tası delik lerinden hayata bakıp titreyen bir Hamlet zan etmemeli. Elbet (Pascal) da insandı, her insan gibi onun da derisi, korkunç bir ağız gibi yer yer açılan siyah çukurlar önünde o soğuk ve sinirli ürpermeyi duyuyordu. Fakat onu, gece- leri uyutmayan bu hayvani ve maddi ürperme- den, torküdak ziyade, yenilmez manevi bir ürpermedir. Onu korkutan ölüm değil, uzviyetin çürü- mesi değil, fakat ölüm karşısında her şeyin, her şeyle beraber bütün kâinatın ebedi sessizliğidir. Pascal, hasta vücudunu yenerek, esrarengiz muammanın anahtarını aramakla uzun, bitmeyen veceler geçirdi. Akıl, derinden esen o soğuk sessizliğin tesi- rile tamamile uyuşuyor, Slenksleşiyordu. Hangi tarafa bakdı ise büyüyen ve sırıtan bir istifham gördü. Yaklaşmak ve tutunmak istediği her is- kele ondan uzaklaşdı : «Daima belirsiz ve kararsız, bir uçtan öbür uca ililerek geniş bir muhitte çalkalanıyoruz, Bağlandığımızı vg tutunduğumuzu sandığımız her hangi bir son durak derhal sallanıyor ve bizi terkediyor. Ve eğer onun arkasından gidersek elimizden kurtuluyor, bizden ebedi bir kaçışla kaçıyor, sıyrılıyor. Nihayetsizliğe yük- selen bir kule inşa elmek için sağlam ve sar- sılmaz bir temel bulmak arzusile yanıyoruz; Ta: kat bütün tahammülümüz çatırdayor ve toprak uçurumlar halinde açılıyor.» (Pascal) kadar hiç kimse ölüm ve nihayetsizlik karşısında aczi ve ümidi terennüm edememiştir. Tecessüse meyilli olanlar, aczin şuurda uyandırdığı akisleri, yeis ve ihtilâli iyi bilirler. Pascal ise yanan varlığında nihayetsiz te- cessüsü ruh olarak taşıyordu. Endişesini besle- yen ve büyüten bu tecessüs oldu. İnsanlığın yarattığı enbüyük âbidelerden olan (Düşünceler), bu tecessüs ve endişenin eseridir. Suut Kemal YETKİN