DAYAK Dayak, hiç bir zaman devrimizdeki kadar hor görülmüş değildir. Pedagoglarımızın mâni- sız ve lüzumsuz gayretlerile resmi terbiye ku” ramlarından kalkan zavallı dayak, eğer hususi hayalta ve evde bütün kudrsi ve mamciile yaşamasaydı kim bilir ne kadar üzüleceklik. Şimdilik, dayağın evde olsun yer bulması bizi birsz tescili ediyor. Bu ilibarla endişemiz zamanımız için değilde daha ziyade ilerisi için. Pedağoglarımızın bu sahadaki gayrelleri de vüm edecek olursa korkasm ki bu harikülürle vasıla evden de kalkacağı benter ve asıl kıya- met de işle o zaman kopac'k. Dayağın tadını almayacak böyle bir neslin vay halıne! Vasi. yetin dehşetini düşünüp de ürkmemek elden gelmiyor. Zira büyük adam ruhunun leşekkü- binde dayağın çok mühim bir rol oynadığına inananlardanız. Her büyük adam, her yaralrcı adam, çile geker ve bundan en büyük nuh ferahlığını duyar. Çilenin zevkine erişmeyen hiç bü haki | sanatkâr, düşünücü. veya ülim tasavvur oluna bilir mi? Her şnheser uzun seneler çekilen çiöelerin mahsulü değil midir? Günlerce, aylarca, senelerce her lürlü hayat zevklerinden kendini mahrum ederek bülün dikkat zekâ, ve kabi. Gyellerini yalnız gayesi uğrunda selerber eden dam, çilekeş değil de nedir? Georülüyor ki kendi kendini sıkıntıya sokmaklan, kendi ken: dine zülüm yapmaktan hoşlanmak, yasalıcı ada min en karaklerislik vasıflarından biridir. Da. ha açık söyleyelim, her büyük ve yarâlici adamda az çok mazohisilik vardır. Simdi sorarım sie, büyük adam ruhunda gördüğü nüz, çileden zevk duyma İliyadını uyandıran en tesirli ve en kali vasıla ne olabilir acaba? şüphe yok ki dayak. Dayaktır ki bize çilenin ilk tadını verir, Büyük adamın ruhunu saran ihliras ve aşkın doğmasında da, dayağın ehemmiyelli bir rol oynadığına inanıyoruz. “Beethoven, in ruhunda gördüğümüz hari. külüde ihtirasta muhakkak ki babasından yw diği dayakların izi vardır. Dalma sınıfının sonuncusu olan “Newlon,un ihürasla çalışmasında, arkadaşının indirdiği bir yumruğun âmil olduğunu bilmeyen yoktur. Hocalarına serkeşiik ederek bir türlü oku- mak kabiliyetini gösleremeyen Falihi yola getiren, Molla Güraninin sopasıdır. Dayak, daima bir olornte taralından icra edildiği için mukabele eimek, ve tam manasile boşalmak imkânını bulamayan çocukla, deh- şetli ihtibaslar uyandırır. Sopayı yiyen çocuk babasından, İbocasından, büyüklerinden daha kuvvetlilerinden alamadığı öcünü içine akılır. İşte ruhta biriken, bu tatmin olunmamış arzu» lar, öslikamelini sanal, İelsele İlim gibi yüksek mevzulara çevirerek bu saha'arda mülhiş ber ihtirasla boşalmaya başlar. Dayak, uzviyeti le aha çıkaran işkenceli, eriyetli ameliyatlara benrer. Muhakkak ki in. gana dehşet veren bir şey, İakat ruha kazan dırdığı meziyeiler de muhakkak ki gene © nis- belle büyük. Dayağın yaralıcı adam ruhu üzerinde oynadığı rolü gördüklen sonra de delerimizin «dayak cennetten çıkmıştır sözün- deki inceliğe, ve sezişe hayran olmamak el den gelmez. Hurotlin Şazi KÖSEMİHAL rl ni zi may KORKTUĞUM ŞEY Gün çekildi pencerelerden; Aynalar baştan başa tenha. Ses gelmez oldu bahçelerden; Gök yüzleri döndü siyaha. Sular kesildi çeşmelerden; Nerden dölacak bu tas nerden, Nerkislerin açtığı yerden Ey kuş uçurtmıyan ejderhal Benim şimdi beni seyreden: Korkuyorum bu gecelerden; Bel bağladığım tepelerden Gün doğmuyabilir bir daha. Cahit Sıtkı TARANCI