—amıız. AĞAÇ /ANAT » FiKiR < AK/İYON MANZARA HÜYÜK HARİ SONRASI TÜRK SANATKÂR VE ENTELLEKTÜELİNE KISA PİR BAKIŞ Büyük herp, dünya şehrinde öç e bir yangındı ki öna en uzak kalan milletlerin mahallesi- me bile kıvılcımları yağdı, ona en yabancı semilerin evlerinde bile telâş we korku, gın ye rindekilerden eksik olmadı, eşyala toplandı, tahtalar söküldü, damlar ıslatıldı ve bir gün bu eğya yerli yerine iade edildiği zeman, hiç birinin kaldırıldığı yere arlık uymadığı, hiç birinin terkettiği nizamı tekrar kabul elmediği, hiç birinin temsil ettiği kıymet hükmile bir daha barışmazdığı görüldü. Sebepleri ve neticeleri üzerirde durmadan denebilir ki, büyük harp, hemen her milletin hayatında, götürdüğü ve getirmek istidadım möslerdiği kiymeller bakımından en keskin bir hareket bağıdır. Türk cemiyeti, bu kasırga” gövdesinin büyük kısımlarile kaydetmiş cemiyetlerden biriydi. Onun içindir ki onun sanal ve fikir hayatında, büyük harbin yıkıcı, itici, aratıcı lesirleri ik bakışla meydandadır. Büyük harp çerçevesi içinde Türk cemiyeti, hemen ilk defa olarak halis me şahsi, ör entellekiör! ne İanuşur, Hiç hir felsefe möriekinin te fikir öisleminin dam ve fek mübdii olmasa da, 7 ya Gök Alp, okuduğunu anlamış, meyil ve nistel göslerdiği Av. ruşarlı fikir sistemini kend” ferdi ve içtimai şarflarile y bilmiş, onu orijinal bir feri ve millet dovus haline geliret'İmiş, idenl çilesi ve fikir cekmiş ilk Türk tefekkür adamıdır. Kendisine geniş bir tes'r ve Halim meydanı kurmuş olan Ziya Gök Alpan edebiyat üre Si siyade fmevzuj, fruh) rindeki tesiri, fmazrujf) ol naklen ziyede fdar/|, (muhteva) ol. almaktan ziyade fkalır) tesiridir. İşin en kaba plünda başlangıcı bile olsu birdenbire bir TURK, TÜRKÇE, TURKİYE şuura, asırlardan beri hakkını vi we en göze yörüm- mez his tabakalarında uyuyan bir, KENDİSİNİ BULMA ve KENDİNE GELME cezbesinin ilk hamlesiydi. Bu Acreket şiirde ve nesirde derhal talebelerini kaydetti. Son günlerde (hece ciler), (milli edebiy” içler) ismi altında minicik bir çıkış hareketi yapmak isteyen ve (şiirde Türk dilini ve hece “alıbını biz kurduk) iddinsenr fesldayen sümre, işte bu direktilin, kalıp, İlan ve mevzudar ileriyi osomumuş ilk ve masum talhikalçılarıdır. O güne mahsus kesafetli pir, bunlardan “yede Yahya Kemal ve Ahmet Haşim gibi şairlerin caribe mınlakasında ge- #iyar we öz türkçe yazmak, hece vezni kullanmak ve memleket mevzularını lercih etmeklen ölürü hiç bir sanat telâkkileri olmuyan gençler, aralarına hiç bir fark ve mesafe koyamadan ve ni taraflarını tefsir edemeden bu iki şatsiyeli kayılsızve şarisız birer (üstel) lanıyor ve safen bu orta malı kelimeden başka bir (ustuj uasfına va bir sanat davasına akılları yetmiyordu. Arada, ( Edebiyat Cedide) dünyasın ufak tefek islihelelerle mirasçılığını yapmak istiyen ( Fecri Ali) min bir hümlede eriyip gitmesine mukabil, dağı kıymetleri halinde elenmiş bir kaç şahsiyei, evvelki inkleri açmak ve sığlıkları cehdine namzet yörünüyerlardi. Rumanda Yaf“, Sadri, okuyucusunu, ilk defa olarak kafa ve ruh meselelerile karşılaştırıyor, bir kaç romancı ve hikdyeci memirket hayat ve esleliğine sokulmak istiyordu. Fakat gene ro- man muayyen bir siniri aşamıyor muayyen bir deriyi patlalaimıyor, muoyyen bir yokuşu sökemiyordu. Ahmet Haşim semdoliz'nanın Fransada bile ileri bir mensubu derecesinde &ir şohsiyel femsil ediyor, Yahya Kemal. eirajında kalabalık bir hayran zümresi, Sullanalımei baliçelerinde ve ii altlarında! , sohbetlerile herkese yeni bir estetik, yeni bir dil, yeni bir (Üçüncü sayfaya) 1 .—