İMAN VE ŞÜPHE İman nasıl kazanılırsa kazanılsın vene vadi: de olursa olsun ruhun sükün ve isiikrara kavuş mak, yaşamak ihtiyacının kendine bir ilade bul- mak iştiyakını gösterir. İmana kavuşan ruh, kendi kıymetlerinden gmin, müvazenesini bulmuş, şüp- he ve tereddütlerden kurtulmuş görünür. Es sen ber şiddetli his ve ber liâkim arzuda umuallanma, islikbale inanma havaları eser, İman, akıl olmak is İnmez, çünkü biline miyecek yakut henüz bilinmiyen şeyler ia İlm eder. Bilinen ve bilinebilen şeyler kar- gısında durmaz, kay- bolur. Hakikali delil siz ispni etmek ımki mana inandığı için de sırlar âleminden ha- berler verir. Talniz bu haberler şüpheden İimamile o sıyrılamar. Çünkü imanın en a“ beşli günlerinde bile erişeceğimizi o umudu gumüz sırlar âlemine agih değil, hayra nır. Hedeline lamir mile ulaşmak, bekle: diğini bulmuş bir iman ise İnimin edilmiş bir ihtiras gibi sönme ye malıkümdur. Mere de kaldıki istediği- mize kavuşmak bizi çok kere şaşırtır, rüyalarımızla karşılaşmak hayretini verir. Ö halde ki, saadetin kucağına düşmek bahtiyarlığı içinde ya kendi. mizden geçer ve yalul kendimizi bulmaya doğ- ru gideriz. Kendimizden geçdiğimiz taktirde kavuştuğumuz sevgiliden isülsde telişinin he yecan ve sabırsızlıkları arasından emniyetsizlik emarelerini, kendimizi takviye ve temin ihtiyaç- larının belirdiğini görürüz. Vakıa bu feliş ve sabarsızlıklar İrenliz bir şüphe değildir. Fakat Mirafafa Şekip » Meshur öevketin firpenile gekânin İsmamile kanmadığını, aklın yalışmadı- ğini İaberimiz olmadan yüsleren alâmeilerdir. Yalmız bu kadar da değil. İmandan önceki araşlırma ve düşüncelerin, gski şüphelerin das mamile sönmeyen kıvılcımları imanın yeni keşil: lerine ve bulduğu hal sureilerine rekânım mui- lök bir teslimiyet göstermesine, ruhun imanla İemamen kaynaşıp tek bir vücut haline gel mesine engel olmak tan geri kalmaz. İste. mediğimiz rüyaları yörmeklen nasıl kur- tulamıyorsak, imanda eski halıraların müda- halesinden Oo kurtula- maz. Kovduğumuz nis» belle yakamızı birak- miyan sinekler gibi bunlar da görünmez böcekler halinde ruli- İsra musaliai olur. Aymı zamanda yürü- yen ve değişen ha yalın yeni şariları dir- sek verdikce şüpbe- mii mümkün olduğu İikeri uyanır, biç ok marsa yüz açar. Fazla olarak bir yok veyâ bir hayalet olduğu nu zannelliğimiz eski dünyadan bari zevk ler kalır, doğru bazı düşünceler bir hükme müncer olmadan bir takım imkânlar halinde akla yeniden gelir, yahut da ruhumuz ikiye bö lümmüş gibi başka türlü bir düşünce imkinmi müphem bir surelie olsun iahayyül eder. İman, yalnız bir ruh hali olarak kalmaz; Kendisini bilmek ve tanımak ister. Hisler nasıl bir tasavvur veya likir halinde cssellenmeye muhlaç ise iman da kendisini bir akide halinde ilmde elmeye muhtaçtır. Bu olmadıkça kendi- sini görmüş, şuuruna sahip olmuş değildir.