Aliço bü çetin mülcadelenin meeliklerine vâkıf olduğu için farlaca heyecan duyuyordu. He le Aliço Yusufun güreşini ve kuüvvetini bildiği için Mollanın oytadığı rollere hayret ediyor- dü. İki pehlivan ayağa kalktıktan gonra, Aliço nefeslenerek — A be; hepten heyecanlı be! “Yuüsuf zorlandı bel. — Bu Molla göründüğü gibi değil be!.. Çok. kuvvetli be!.. “Diyince. yamndakilürden- bi fi: ç — Ama, künteyi aşıramadı. usta!. Dedi. . Bumun üzerine Aliço: — A be; Yusufa künte aşır - mak kolay değil Ben bile Yüsufün — kulçasım. bozamadım. bel.. Hepten. kavi delikanlıdır. bel. Mmdntzn Yusafem. kalçası bir manda kalçası gibt kavi idi.| Aliço söyleniyordu: — Mollanm yan büşmr gör- dünüz mü?.. usuf gibi bir pehlivema: bu yapılamazdı be!.. yyince sordülür: — Usta güreş uzadı. Ne ola| cak dersin?. — A be belli olmaz be'. — Berabere mi kalacaklar a* caba?.. — Te hey, bn de belli olmaz| be!, Pehlivanlıktır bt be!. — | — Usta hangisi daha üstüm üreşiyor.. B“_ İkisi de be!.. — Molla!.. — A be Molla, hepten pehli- vanbe!.. Yusufun gövdesi onda olsa adam mı dayanır ona be!.| Hakikaten: Yusufun gövdesi Mollada olmuş-olsaydı, onun ö- müne- kimr durabilirdi. Fakat Motla, okkasız olmak- Ja berabör Yusuftan: daha acı| kuvvete malikti. Onun:kaldırdı. ğr pekmez — küpleri, su- küpleri | her tarafmı demir'gibi yapmış-| i tutsa f gşîla kadar kuvveti olduğu mu- hakkaktı. Hafbuki, buna mu - kabil Yusuf ağırdı. Sonra Molla, oynaktı. Nere -| den: tutarsan mukabilini bulür | ve kapardı. Biçbir vakit zoru- na güreşmezdi. Bu sebenle ken- dini yormazdı. Kanarası geldiği Zaman kuvvetini sarfederdi. Molla, el ense bağladığı za- man hasım karşısında yumuşa- cık dururda. Onun sımsıkı ense tuttuğu görülmemisti. Fakat, ne vakit hasmı hare-| kete geçerse Mölla o vakit a- teşpare kesilirdi. Yusuf, usta | bir pehlivan olduğu için ikf bu- cuk saatlik güreş içinde hasmı- nan bütün tabiatlarımı anlamış- tı. Yusuf Mollaya karşı zoru bi- rakmıştı. Çünkü Mollaya zor geçmezdi. Akıllı Yüsuf böyle yaptığına çok iyi etmişti. Zaten zoru bırakmamış olsa da ne ya- pabilecekti?.. | | | Yusuf, Mollayı tırpanlarla, domuz toplariyle,, kurt kapan- lariyle zora koşmuştu da ne yapmıştı? Molla, Yusufunn zor hareket-| lerine karşı en ustaca ve en| zor hareketlerle mukabele ede-| Fek bunun bir. çıkmaz oldu -| ğunu anlatmamış mıydı? | Bu, Yusufun Adah Halil ile yaptığı güreşe benzemiyordu . Ustalık ve incelik lâzımdı. Çün- kü, Molla başka balıktı. İki pehlivan — karşı ense bağladıkları zaman güre- şe başlayalı tam iki buçuk saat olmuştu. Acaba bu mücadele daha ne | kadar devam edecekti? Yoksa iki pehlivan berabere mi kala- caktı. Her nedense hemen ek- seriyet Mollanın galebe çalma- sını istiyordu. Herkes kücük tarafımı takdire meyletmişti. Haremağalarından ve kızlar ağası Cevher ağa, Aliçonun ya- nına geldi. Cevher ağa, Aliçoyu Sultan Aziz devrinden beri tanı- yordu. Cevher, Sultan Hamidin kız- lar ağası idi. Hamidin efendiliği Zamanındânberi yanımda bulu- nuyordü. — Bü sebeple Aliçoyu çok yakmdan tanıyordu. Hattâ, Aliçonun, çok haşin ol- duğumu, Sultan Aziz tarafından saryaydan kovulduğunu da - bili- Cevler-sğa; Aliçonum bir-çok güreşlerini de soyretimişti, Genç- $ deyiniz!. kd | dir GOLAK MOLL SAMİ KARAYEL NEM% — 162 —— lik güreşlerini de biliyordu. Büu| sebeple pehlivanı severdi. Aliço, kızlar ağasının simsi - yah suratiyle bir gündüz fene- ri gibi kanşısına dikildiğini gö: rünce derhal el bağlayıp ayağa kalktı. Ve, etekledi. İhtiyar kızlarağası, Aliçoyu omuzundan tutarak oturtmak istedi. Fakat Aliço otundu. İh- tiram ve tazim gösterdi. | Arap, kendisine mahsus şive- | siyle soruyordu: | — Usta,ne olacak dersin?. Şimdilik bir şey denemez ağa- hazretleri.. — İki buçuk saat oldu. — Evet, ağa hazretleri — Daha uzayacak mı? — Bilinmez, ağa hazretleri.. — Ayobne olacaksa - olsa da kurtalsak ?, Aliçonun yüreğine sıkıntı bas-| maştı. “—Arap zorla işi bitirmek istiyordu. Elnden gelse şöyle bir emir verecekti: — Ayol haydi' birinir- yenili- niz! Arap sözlerine dövamla: — Usta; kim yenecek dersin? — Bilinmez ağam.. — Ayol; sen efendimizin: baş bilmiyorsun ?. — Bilitmez ağa hazretleri. Aliço, yavaş yavaş - çileden çıkıyordu. Hoyratlığını ele- alıp | muhakkak pot kınacaktı. Nite-| kirm'de kırdı. | Ağa: — Küm galip: gelecek usta? —| Deyince- Aliço, iradesini kay- bederek cevabi yapıştırdı: | — Ağam, ben faler değilim , bal.. Deyiverdi.. Ağanm simsiyah rengi alaca bulaca — olmuştu.| Hiç birlâf etmeden — Aliçonun | yanından uzaklaşmıştı. * Aliçonun” etrafında- bulunan : Cihan USTASI HERGELECİ İBRAHİM rının en üstatlarından ramadığı bir ler yapmış bir pehlivandı larında M. Sami Karay in kaler l edike SPOR a) Fenerbahçe Kuvvetleniyor mu ? | Haber aldığımıza göre bu se- ne mektepler arasında tertip €- dilen futbol maçlarında şampi yonluğunu kazanan Havdarpaşa lisesi takımının iyi oyuncuların dan Bülend, Nazmi, Muammer Fenerbahçe kulübüne girmişler- Mekteplerini ikmal etmiş bulunan bu üç fatbolcü de Lâciverd takımda yer alac lardır. İstanbul Atletizm Bay- | karsıya 'yamı Final müsabakaları | İstanbul Atletizm Ajanlığından: | 1 Haziran Pazar günü saat 1480 da Robort Kollej saha- | sında yapılacak İstanbul atle- tizm bayramı final müsabakala- rında 3000 metre açık koşu ilân | olunur. İştirak. arzusunda olan- | lar müsabaka günü orada isim-| lerini yazdırmaları lâzımdır. —| Bölgesi Göztaşı beyannameye tabi tutuldu Elinde göztaşı bulunduranlar beyannameye tâbi tutulmuştur. | Beyanname verme mühleti Cu- ma günü akşamına kadardır. Hırdavat. fiyatları Piyat mürakabe . komisyonu hırdavat eşyası satışlarına aza- mi meşru kür hadleri koyacak- tır. Bu hususda faaliyete - ged mek üzere fiyat mürakabe bü- rosu tetkikler yapmaktadır. — | geçmiştir. İdare ilk iş: olarak, | lanın güreşine pehlivanı KARA AHMEDİN KOCA YUSUFUN en çok korktuğu pehlivanlardan biri ve bir türlü ortadan çıka- HERGELECİ İBRAHİM Adalı Halifi meydandan kaçırmış ve Pariste çetin güreş- Yakında ü Tıp Fakültesi De- Türkiyenin bir se- nelik odun ihtöüyacı | aklı başmda ağalardan biri: — Usta ne yaptın?. | — A bene yapacağım be? Hep Araplar böyledir be!. Te- hey delirederler insanı be! — Bu kadar boşboğazlık olur mu hiç?. | — A be bırak bunları be! Sarayda da çekerdin bunları bel.. Ne işi var bu arabın peh- livanlıkla be!. — Tehey! — Hepten seyirci be!.. Bunlar, hep horoz dövüşçü- | südür be!.. Dedi. Hakikaten bu arapların hep- | si Hind horozu dövüşçüsü, peh- | livan — meraklısı, koç meraklısı | idiler. | Nerede — büyük- güreş olursa | sarayın hanemağaları — oraya toplanınlar, yanındakilere saçma sapan sualler sorarlardı. | Aliçonum. sarayda iken de a- raplarla. hiç başı hoş değildi. Sabredemez, nihayet bü arap-| ları terslerdi. | Her nehal ise, iki pehlivan | yarım.saat kadar daha ayakta | birbirini. kapmak için boğuştu- lar. Güreş tam üç saati bul- muşta, Bu sefer, yarım: saat olduğu | halde iki pehlivan birbirinden 0- | yun. alamıyordu. — Molla, ayun kaptırmak istemediği gibi, Mol- az çok alışan Yusuf da kendisini idare ederek oyun. kaptırmıyordu. Bu sebeple yarım saatlik son güreş biraz tatsız geçmişti. Hiç heyecan vermemişti. a| Pehlivanlar, oyun kapacağım diye âdeta birbirlerini iter dür- ter-hâle gelmişlerdi. Molla, bir kaç defa- çapraza girmeğe te- şebbüs ettiyse de Yusuf tara- fndan defolundu. | Yusuf da hasmıma bir iki defa çapraza gireyim oldu. — Fakat Molla, tarafından — söküldü. (Arkası var) OLAN Türk Başpehlivanla- ve mümtazlarından pehlivandır. ENI SABAH,, itan- minden okuyacaksınız. — Bek- & İKTİSAT Almanlar deri alıyorlar Almanların memleketimizden yumurta almağa başladıklarını yazmıştık. Haber aldığımıza gö Te Almanlar, sade yumurta d ğil, deri de satın almak - is mektedirler. Bü husustaki te masalr başlamıştır. Yağ davası Belediye kooperatif müdürü tarafından Vatan gazetesi sa .| hibi ve Neşriyat Müdürü hine acilan ve bir yağ yazısın. dan dolayı çıkan dün de sekizinci olundu. Sıhhiye — Vekâletinden | henüz cevap verilmediğinden bunun tekidi için duruşma baş- ka bir güne bırakıldı. kanı geldi | Tıp Fakültesi dekamı Kemal | Atay bir müddettenberi Anka- rada bulunmakta idi. Kemal A- tay dün sabah Ankaradan şeh-| rimize dönmüştür Tip Fakültesi dekanı Anka radâ Vekâletle Tıp Fakültesine ait muhtelif meseleler ettafın- da temaslar yapmıştır. MÜTEFERRİK Ovmanlar Umum. Müdürlüğü bütün . Türkiyenin bir:senelik 0- düm malirukatı ihtiyacımı tes - bit etmek- maksadile harekete | âir. liye cezada devam | » YENI HADI) ı HARP V Bir hava meyd: etrafında SABAN ş (Baş tarafı 1 inci sayfada) ceğine dair iddialar, otoniter bir kaç havacrya mal edilmişti inden — beki stilâ — yolalrım rile açmı çerçeveden rüşlülerce me: en doğrusu bir hayal diye kabul edilmiş ve bir çok memleketler mukadderatımı eherinde bulun. düran mes'ul makamlarca — na i, Dou hava k istemesi, , | zara alınmamıştı. Giride karşı yapılan baskın Tar, ordularım uçurulacağına ve metin cephelerin — gerilerinden vurulacağına dair serdedilen fi- kirlere kuvvet veriyor. Bir hava mevkibi, hâkimiyet kazandığı müddetçe, hareket hedefine — varırken — zayiattan korkmaz. “Buhranlı vaziyetler-| de bir milletin iradesi hâkim-| diyenler, her tehlikeyi de hiçe sayarak, düşmüan memle- ketlerin cehennemler — yaratan. harimine de inmeyi göze alabi-| lirler. Maleminin, nihayet, bir hava alayını barmdıran bir meydan olduğunu sanıyorum. Burasının | memleketin kudretin« -göre, bel ki kuvvetli bir de hava müda- faa sistemi vardır. Fakat, bir| meydan etrafında hava tümen- lerinin muharebe durumuna gir | mesi, bu alamı genişletmeye uğ-| raşması, yalnız. bir fedakârlık değil, gerçekten bir meharettir! Havaya karşı müdafaa ciha- zı, iniş başlayınca, ateşlerini | askerle dolu nakliye uçaklarına tevcih ederler. Hülâ meydanın topçu ateşi altında - bulunduğu | beyan edilmesine rağmen, indit | meler devam edip gitmektedir. Hava piyadesinin en zayıf za- mManı inerken ve tertiplenirken geçireceği bir safhadadır. Baskmın hedefi taayyün etmiş tiz. İniş yeri! Aradan altı gün | geçmiştir. Müdafaa kuvvetleri- | nin bu mıntakaya teveccühü| için vakit de kazanılmıştır. Di- ğer iniş meydanlarında vaziyet düzeltilince, buralardan; da bir kısım - küvvetin. muharebenin mihrak: noktasına kaydırılması imkânları elde edilmiştir. Öbür yandan, denize hâkim”olan mü- dafiler, harekât sahasile müna- sebetli noktalara çıkarmalar ya pabilirler. Vaziyet, müdafiler - icin mü- saittir. Mütearrız, büyük zorluk. lar içindedir. Bununla beraber, “maksad!,, diye-koşmaktadır. Hava baskınları, hava hâki- miyetini temin edemeyenler için acaba çok mu tehlikelidir? Manevra imkânlarını azaltan| iç denizlerde hava kuvvetleri donanmalar için büyük engelle-| ri çıkarırlar? Sonra, bu tehilke leri ve bu engelleri gidermek ü-| zere zayiata katlanmak, hakiki bir bilânço tanzim ederek ka: rarlar vermek gerekmez mi? Bu| suallerin cevabını, Girid mace- | rasının. safhaları ve inkişafları | verecektir. Giridin ziyarı, Akde-| niz vaziyetinde İngilizler için| sevilmez değişiklill. yarata-| bilir ve Süveyş müdafaası da bu yeni darbeden müteessir olabi- lir. Deniz, hava tehlikesi göze a hnarak, kontrol altında bulun durulur, ikmalin önüne geçile | bilirse, Girid müdafileri, ala cakları takviyenin de yardımile, bugünkü çetin vaziyetten sıyrı- | | ( bi labileceklerdir. Denizyollarının kapatılması için v n filoların bazı| mertebe za uğradıkları iki tarafın da tebliği n anla şılmaktadır. Girid faciası uzun müddet devam ederse, bu zayia tın artması da tabiidir nmanın hareki bestisini temin etmek itibarile, bu faaliyetin, eksiltilmemesi de kat'i bir zaruvettir. Hava ve deniz kuvvetl. i ara: sındaki bu murassa, denizcil, re olduğu kadar havacılara da yeni esaslar cizecektir. | Çörcilin Britanyalılara hitap eden yeni beyannamesi. Girid| ilarımda — ve havalarında da eden harekât günlerir nından, ay ir. Bü a şiddeti art- emmiyeti kınların mikyas ve tırılmak suretile adanın istilâsı ihtimali hâlâ derpiş edilmekte- dir. Girid ufüklarında geçirilem imtihanı kazananlar, bu ihti« malin kuvvet- derecesini - tesbit imkânanı da bulabilirler: Pakat, yime tekrar edebiliriz. Beitany ile Giridi mukayese etmek, ha-| talara düşmektir. | bütün resmi dairelere bir. aylık odun ihtiyaçlarının — miktarını | sormustum.. Sali , gasına bütün Y E ve B” PN İ 'J..ı) lâgat — öloyue san'atın, tebliğ vasılalarına göredir. ” - (Baş tarafı 3 üncü sayfada) | nan Allahlarınm ettiğini ve - rekabet yüzünden! - birbirleri aleyhine ne âdi entrikalar yaptıklarını ve muharebenin on sene sürme- | sine sebep olduklarını uzun uza-| y ediyor. Eski zama- | nın en büyük heykeltraşı (Fid- müdahale yas — Phidias) Yunan Allahla- rımdan — mühimlerinden — (Jü- piter — Jupiter) ile (Atena — Ath&na) nın, pek mükemmel ve güzel bir erkek ve kadın suret-! lerinde muhteşem vekarlı hey- kellerini yapmıştı. Milâdın on beşinci asrında (uyanıklık devri — Renaissan- ce) inde( yetişen emsalsiz ar- tistler, Tevratın ve İncilin riva» yatından ilham alarak düüyanm €en meşhtr şaheserlerini vücun getirmişlerdi. Mahşer günü öl lerin mezarlarından çıktıkları, İsa peygamberin, öldükten son-! ra tekrar dirilip göklere çıktığı- nı... Allahm Âdemi çamurdan heykel yapar gibt yarattıktan sonra - kendi parmağile onun parmmağına dokunarak can ver- diğini.. ilâh... — tasvir eden mü- kemmel toblolar vandır. O za- man meşhur İtalyan şairi (Dan- te Dante) — memleketinden garez üzerine sürülmüş, ötede beride serseri dolaşırken (ilâhi komedi — la comedie divine) si- ni tazmen vazmış ve Cennet ile Cehemnemi tafsilâtile tasvir e- derek günahkâr adamlarmm ne, müthiş azaplar çekmekte bulun- duklarım, cidden tüylerimizi | ürpertecek bir kadreti ifade ile | nakletmişti; dünyanım bugün en büyük heykeltraşı- sayılan| (Mikel Ancelo —Michel Angelo) hiç görmemiş olduğu Musa pey- gamberin dört metre büyüklü-| günde 'azim ve heybetli bir mer- mer hekyelini yapbıştı. Hâh... Şimdi düşünelim, büyük a- damlar, eserlerine mevzu itti -| haz etmiş oldukları bütün bu | vukuatı, buahvali ve- bu Allah- | ları ve çehreleri ve Cennet ile| Cehennemi ve xebaniler elinde a | zap: çeken: günahkârları şu bil- | diğimiz tabiatın: hangi köşesin- de gördüler de kopye ettiler a- caba?!.. Ben bu eserlerin bir kısmmı orijinal olarak, bir kıs- | manı da kopye olarak Avrupa müzelerinde gördüm. (Omer) ile | (Dante) nin Gdasitanlarını da birkaç defa dikkatle — okudum. | Mümkün olsaydı da sahipleri o- | lan artistlere sorsa idim: (|Bu | tablolarda gördüğüm, bu kitap. larda okuduğum şeylerin aslı faslı var mı?.. Bunlar bir ha-| kikat üzerine mi yapılmıştır?.) deseydim!.. Onlar benim bu safderunluğuma belki kahkaha- ile gülerlerdi, fakat müzenin ka- | piciları ve hizmetkârları bile: | LBu tfe budala herif!. Köylü mü!| nedir?..) diye hayret ederler- di. Bir tablo, bir heykel ka sında: (Acaba bumun asir asta- rı var mıdır?) san'atın mahiyı tinden, gayesinden, faidesinden zerre kadar anlamamak, demek- tir. Bir şürin, bir sebilin veya camiin, bir musiki bestesinin, meselâ Asım Beyin Rast peşre- vinin hakikati, aslı nedir?.. di; sorulur mu?. Bir tiyatro pi sinin aslı olup olmaması, o esi rin kıymetini arttırıp, eksilte - bilir mi?.. Bunları hepsinin artistin kendi ilhamıdır, ve ken di muhayyilesinin - şekiller ya- ratmak, t uyduürmak ve ak - hüner kudretidir. Dünyanın hakikaten en harikulâde ve dâhi artistle- rinden biri olan 1 Ancelo) Müsa in o heybetlli heykelini bitirdi sonra mış loduğu bir şiirde, şu bir buçuk mı hakh bir gurula söylemiş olsa gerektir Hiçbir şeyi havi - olmmyan şu taşta, yahut şu beyaz kâğitta Ancak benim istediğim (sey) medfundur Demiş yani (heykel yapmak *4*) Bu- hariktdâde her veçhile dâhi idi. (Senpiyer ) kuebbesini yapam mü- | mar odur; Tessamlakta da en-| deyr yetişen üstatlardamdıar. Bir- çok güzel şiürleri vardır ki, yük sek mertebede bir şair olduğun» dâ şüphe bwrakmaz, Hele hey- keltraşlıkta şimdiye kadar mi; l gelmemiş bir. harikudir. Bür tün sam'at erbabı ve münekkit- leri bu hükmü müttefikan ver- mişlerdir. Hele (Musa peygam- | berin hetykeli cidden karihasının emsalsit bir kudreti iddia ile| mümtaz bulunduğumu gösterir. Pransanm en büyük heykeltraşı (Roden — Rodin) onu: taklit etmiştir. Mikel Ancelo (1475) te 89 uaamda vafat ekmiztir. adam Romada | atla (İfade — expresslon);-ifadede (Be- l ED BiYAT | belâgat kakdreti her için kullandığım: şu taşta veya- hut üzerine gür yazdığım şu te- miz beyaz kâğıda ancak benim istediğim veçhile ibda etmiş ol- | duğum (zevkime göre yarattı- | Zım) fikir ve şekilden başka birşey yoktur. Onlar tamamile benim eserimdir), demek istiyor ki pek doğrudur. Bu hususta söylediğim sözler den maksadım yanlış anlaşıma- | sın, diye şunu da ilâve edeyim ki: (san'atda mevruu mutlaka karihadan icat etmelidir; tabi- at manzaralarından veyahüt ta- rih rivayatından ve ier güt bü- şımızdan geçen üdi vakuattan, veya cemaat hayatından alma- malıdır; |demiyorum.| İşin ebem miyeti orada değildir; kariha-| dan o mevzuua bir şekil vermek | ve-o şekli, hakkile ifade etmek- tedin| demek istiyorum. Vakıâ karihadan'icat etmek - her yiği- tin işi değildir; ona debâ-isten. Fakat dehânin derecatı da var- dir. Pek güzel (peri masalları) uydürarak ve bazı muvarelı da küçücük manzumeler ile nakle” dön bazı ihtiyar kadınlarımız da, 27 Mayıs , 184 ;î ü 3 3 İ kramiye, kazanan okîâ z) uyucutarımı Birer kitap kasanan, ; OKaTıMAk Rün b 201 — İdet) berber, Yalı mami sokağı Nö.; 180 İznit; , £ 202 — Ahmet Vösleiri, c Kosı / kin apartıman 3 üneü' kat'İdei githmre caddesi , İstanbal. ) 203 — Refet*Ünser, İhhisarâ lar bakım eksperi M. Hulüsi. Niksar. 204 — Turhan Önen, Darüş-i 2 Şafaka son sınıf edebiyat ko- lundan İstanbul. 205 — Neriman Cengiz, Fas tih Raztaşı Pazar No. 23 Imıî:.,l 206 — t, — Süleymaniyı Ayşekadın Hamam caddesi 20) 'No. İstanbul. | 207 — Nuri Özaydın, K. Kur! 'may Ş. VIT Topçu Binhaşı. 308 — İsmet ; Kadı < köy Şifa sokak. No. 16 Kadıköy! 200 — Sümer Dazanctı, Se- : merciler mahallesi Saraçlar s0- kak No. 14 Adapazar. 210 — Hieri Ttma. Karantina 181 inci sokak No: 6 İzmir. 211 — Huttar Uyüyon- sigorta şitiketi. Galata. 212 — Kerim Necati, Netati- | bey mauhallesi Kurusular sakak No. 2 ve Eskişehirli apartman 5 inci kat. yeri B benim: itikadımca bir (dehâ kr vıldımı) vardır. Pakat asil hü- ner, bütün bu uydurma şeyleri| güzel ifade edebilmektir; yoksa | pek. büyük dühilerde ekseriya Pek basit ve âdi vukuattan biri- ni esas ittihaz ederek en fevkh- lâde esexler vücude getirmişler- dir. Burada Şekspiri hatırlat - mak isterim. Büyük şair en gü- zel (dram) 1 olun (Hamlet) in pek basit olan hikâyesini (Saxo' grammaticus) namında. Dani - Markalı bir müverribin rivayet etmiş olduğa an'anattan almı Fakat ne yapmış!?.. Burada der- | hal bu (dram)a ta: gilim. l edecek' de- Tedebiyat babsinde-sırası gelir, izah ederim!.| hele; Ham| İete- sevgilisi: (Ofelya — Ophe- Ha) hazır olduğuma dikkat etmi- yerek - söylettiği hakimane söz- ler, bütün felsefei hayatın- hı lâsasıdır. ve hiçbir felsefe düt- turu bunun kadar doğru değil- dir: (Var olmak!. Yahut yok olmak!. Mesele budur.| diye başlıyan bt meşhur (monoloğ) bügün: hepimizin inandığı felse- fedir. Bu düşünceleri ve birçok | sahısrlarla cereyan: eden vükü- | | atı hep İngiliz şairi uydurmuş; tertip etmiştir, fakat bize artık | masal kabilinden olmuş bir ta: kım değersiz vukuatı nakletmek için değil, o âdi vukua$ vasıtasi- le bir elim Yaciayı: (Prenses Hamletin anası, amcasımı âşık olduğu için kocasını nasıl öldür düğünü ve bu vak'ayı anlıyar Hamletin nasil / deliliğe babasınm intikamım — aldığın göstermek maksadile o hikâye- yi istediği gibi tasarruf etmiş ve ihtirasatı beşeriyenin ne fe- na facialara vücut verdiğini gös- termiştir. (Makbi namındaki dramı çok daha föcidi Otda da cinayete sebep olan bir ki- bar kadının bilâhare ne fena azaba ve nedamete tutulmuş düğunu, Şekspir o Kadar mili sir bir surette gö giştir. kâ insan bu piyesleri tiyatroda tera sil olanurken görmek değil, ker di odasında bile okurken tüyleri ürperir, elleri titrer. Bütün bu eserler (ifade) kudretinin Mu ciz bir mertebesine misaldir. bitmedi. Otomobilden kaçarken düşüp ölen ihtiyar Edirnekapıda caddeden £ rken bir otomobilden kaçmal istiyen 60 yaşındaki Edirnek: pıda Vâi, da oturan Sabri düşn e ölmüş tür. Muayı pan adliyı doktoru Hikmet Tümer Hayri- nin eski bir feleli olduğu ve b hâdisede fazla heyecan duyma- sı dolayısile ölümünün — vuku bulduğunu tesbit ederek cese| din defnine ruhsat vermiştir. ı | | Teşekkür İstanbul — Zührevi lâtı Müdürü alip Sanusun ve- umuz. biyük acıyo| paylaşmak suretile bizzat cena zede bulunanlara, celenk, tel graf ve mektup göndererek ta> ziyetlerini bildirenlere teşekkür, lerimizin ayrı aymı iblâğına, te- essürlerimiz mâni bulunduğun- dan muhterem gazetenizin ta- vassutunu rtca ederiz. Zonguldak Sağlık Teşkilâtı Baştabibi Dr. Orhan Samus, Sümerbank Umum Müdürü, Mürhüm Zühmi Ramuas Babamız hastalıklar Doktor Zihni fatile duydu, —) vurup | 213 — Brkut Bözkür, Hamam önü WFidan sokak-No: 46 Amkara 214 — Rüçban Gürkan, Seli- miye Şerif kuyu sokak: No T Üsküdar. V 215 — S. Uslan, İş Bankası | yanmde Güneş Terzi evi Ah - | met yıkılmaz elile Sivas, 216 — M. Necibe: Darbent, | Pendik Pazar sokak No. 10 Pen- dik. ZIT — Fikret Gürzpmnar, Çam- lik Bulgüurlü mahallösi Şeker kaya sokak No. 8 Çatnlık. 218 — Feride Araçlı, Mithat paşa caddesi No. 20/1 Beyazd. 219 — Ali Öztürk, Pevzipaşa | caddesi 58 No. Patih: 220 — Bülend Danet; Yeni - şehir hükümet tabibi Asaf ah dümuü Bürsa. 221 — Esad Büdüh Özen A- vukat Bahkesir. 222 — Halil Edip Sökrek, Noter Antalya. 223 — Mehmed Yöşar Güler, Uzunçarşı - elbiseci Ali Babir tezgâhtarı Adapazanı. 224 — İrfan Olen, Penbegül sokak No. 6 Suadiye: | 225 — Mehmet Tubaklar, Ca- mi sokak No. 4 kahveci. 226 — Hüseyin Vfai, İkba- liye- Nâhid bey'#okek No. 28 Kadıköy. 227 — Mustafa Tülün, Posta Tölgraf, Telefon memuru Boz. öyük. 228 — Amastas Kozma, İstan Bul caddesi No. 10 Balırköy. 229 — Nedime Özsu, Gümrük memuru Şeref eşi Yalova. 280 — Kemal Çulban, Talim: hane Recep paşa caddesi ikin- ci Eğe palas Taksim MAARİF'T | Bâzı ekalliyet mek tepleri kapanıyor Şehrimizde bulunan Tütcad. dit ekalliyet mektepleri idarele- ri Maarif Müdürlüğüne müra- caatla mali vaziyetlerinin bo- zukluğu sebebile yeni ders — yı: lmdan itibaren mektepleri kapa tacaklarmı bildirmişlerdir. Bu meyanda Kadıköy ve Ka- lamış Rüm okulları. yeni der: yılında kapanmış bulunacaklar dır. tekmil ekalliyet ve aenebi larına bildirmiştir. | Tatilde İstanbulda ka- | lacak Leyli talebe Tatil devresinde mektebi ter- ketmiyecek leyli 'talebe için il mektep hazırlanmıştır. — Bunlar erkek talebe için Heydarpaşı ve kız talebe için Etenköy liss> leri hazırlanmışlır. Buralara bütün Türkiyede bulünan leyl talebe gelecektir. Altın fiyatı Altın fiyatları düşmeğe baş- lamıştır. Dün bir altınm fiyatı lira 80 kuruş idi. Evlerdeki çorap makineleri Evlerdeki gorap- makineleri- nin damgalanmasına — Güğden itibaren başlanmıştır. Makine- lerin sabit kısımları sökülerek Miıntaka İktiısad. Müdürlüğünce damgalanmakla ve ara. numa- Tasına tâbi tululmaktadır.