—— lama —— e Beciyanılamı. —— Geli yem Düöşünmeğe başladım. Mektepten çıktıktan sonra bu muhitte yaşamağı bir zül addediyordum. Ne yapacaktım? Çaresiz. İsmire giderek küçük evime yerleşecektim. Yaptığım resimler beni geçindirmez- di. Fakat annemden kalan beş on ku» ruşluk gelir de arada sırada medar © İurdu. Yalnız içimde bir özüntü, beni bu raya bağlayan derin bir kuvvet hisse diyordum. Küçüğüm ebediyen benden ayrılacak, ve belki de onun yüzünü hiç göremiyecektim. © benim son z- manlarda bakiki bir dert yoldaşımdı. nce sesile anlattığı ıstırapları benim acılarımı o dindiriyordu. Onun kede- rini görerek dünyada kendimden da- ha bedbahd insanların kanaat getiriyor ve teselli al Evet onu bir daha bulunduğuna ce çocuk hayali belki de yıllardan son” ra dimağımda bir rüyanın titrek renk- leri gibi silik kalacak. Onu hatırlamak istediğim zaman gözlerimi yumacağım.. İkindi güneşinin altında bir ipek yığı- nı gibi parlayan sarı saçlarını, bebekle- ri daima gülünisiyen deniz renkli göz lerini, ince dudakların çerçevelediği beyaz ve muntazam dişlerini bir an gö” rür gibi olacağım. Sonra gözlerimin 8- nünde toplanan bir duman yığını on» lari hayalimden uzaklaştıracak ve nisya” na karıştıracak... wi İki sene sonra Sonbahrın solgun ve sakin akşamla* rından biri: Başım dayalı, yavaş yavaş guruba yaklaşan gü- neşi seyrediyorum... İki yıl ne kadar gözle görülmez bir sür'atle geçti. Düşü- nüyorum'da buna bir türlü akıl erdire- miyorum... İstanbuldan dün hareket elmiş ve buraya bu gün gelmiş İşibiyime pencerenin kenarına ferrünlile bir saat evvel olmuş gibi ha- tırlıyorum. İzmiri bu sefer daha çok sevdim. Evimin alt katında ihtiyar bir kadın oturuyor. Benim ufak tefek iş- İerime baktığı için ondan para a'miyo- rum.. Ekseri günler bana arkadaşlık ta “ediyor.. Yalnız oturmaktan bazen sıkı- Yazan: KERİME NADİR o larak kendisine sesleniyorum: #Emine adın; işin yoksa gel oturalım /» O bu davete derhal koşuyor ve oyalı yeme nisinin üstüne yazma örtüsünü sararak karşıma gelip çöküyor. kendinden, oradaki evinden ve çocuk- larından bahsediyor, man işgaline uğradıklarını, nasıl çocuk larını ve kocasını kestiklerini ve nasıl muhacir olduklarını anlatıyor. Ben şek- İen kaba, faket ruhan ince olan köy kadınını dinliyorum.. Hatta çok defa- lar anlattığı hikâyeleri tekrar ettiriyo- rum Uzun uzun sonra nasıl düş- Bu gün yalnızım. Ö aşağıda bir işle Bir saattenberi kendi kendi- me, şu percerenin önünde oturuyorum. © kadar dalmışım ki, sokak kapısı- nın çalındığını bile duymadım. Emine kadın aşağıdan : — Beyefendi, misafirler geldi, azı- cık bakar mısınız? Diye seslenince, ye- rimden fırlayarak kapıya doğru yürü- düm. Merdivenden gelen ayak sesleri- ne kadın gülüşleri de karışıyordu. Aca- ba bunlar kimlerdi ?. Sofayı yürüyün ce genç bir kızla karşılaşmıştım. Arka- sından arap bir bacı geliyordu. Beni görünce ikisi de duraladılar. Kız Şımâ- meşgul!.. rık, hoppi Li bir tavırla : — Bonsuvar beyefendi, dedi ve gü” lerek bana elini uzattı. — Buyurunuz efendim, dedim ve küçük salonun kapısını açtım Gayet lâubali içeri girraişti Arka sından gelen bacı yanıma yaklaşınca yerlere kadar eğilerek bir temenna et tikten sonra hanımının peşi sıra yürü- dü. — Efendim... Siz ressam Âzmi Ce nap beysiniz değil mi — Evet hanımefendi. niz mi varr.» — Tabii degil mi yal. Bir ressam Bir siparişi» niçin aranır ?. Bize sizi Şinasi Ekrem bey tavsiye etti. Kendisi babamın çok Fakat evvelâ bir ke re resimlerinizi görelim Beni kırk yıldan tanıyormuş gibi serbest ve lâubali konuşuyordu. — Bu uyurunuz, dedim samimi dostudur.. Hepsini gö“ rünüz... Evvelâ salonda asılı duran bir kaç levhaya baktı. — Bunlar fena değil... dar mı — Hayır efendim. Yakası Öne: geçerek yol gösterdim.. Hepsi: ne dikkatli dikkatli baktı. Sonra yeni başladığım bir resmin önüne gelerek: — İşte, dedi. Bu kıtada bir *paysa ge? istiyorum.. Yalnız parlak ve acık bir resim olsun.. Öyle loş akşam man- zaralarından hiç hoşlanmam. Bakınız şu küçük levhaya.. O fena değil... Amı sürünün yanında bir akar su yol Ben Me sulu bir resim islak; efendim. dedim: Siz ne meli arzu ederseniz ben öyle yapi rım., Hepsi bu ka: Atelyemde de a rar salona döndük. Bacı sabır. sızlıkla bizi bekliyordu. — Aman nerede kaldınız Esma kı. zim haydi artık gidelim... Esma banım ona cevap vermedi ve bana döndü: — Fiatını sonra uyuşuruz.. Siz be nim ne tarzda bir şey istediğimi anlı” diniz değil mi ken kendi kendine bir şeyler mırıldı- nıyordu. Esma hanım elimi sıkarak tekrar etti: — Fiatını hiç düşünmeyiniz.. hetten müsterih olunuz... Onları selâmetledikten sonra odama döndüm. Bu kibar bir aile kızına ben zemiyordu. Fakat para cihetinden sa kınmadığına bakılırsa sonradan görmüş insanlardı. Bütün hareketlerine dikkat etmiştim. Hepsi yapmacık ve kendine yakışmayan şeylerdi. Güneş gurup et” tiği için masanın üzerinde duran bü yük gaz lambasını yakarak pancurlari kapattım. O ci * *»#