anlığına siyah ibi evi- m SİZE in msç- rörünce Vadat in gÖZ- iyordu. inle ev- şaşırdı, izgileri en aşkin gırıyor- erinden açılan m3 .olların- hişkırı- ini yir- 'edadın bazi kulağına çarpan hıçkırık sesi onu birden kendine getirdi. Başını pencerenin serin camlarına dayıyan genç kızın yanına gel- i, Onu omuzlarından tutarak kendine çekti, Vedadın omuzunı düşen bu güzel başın sahibi; — Vedat diye ağlıyordu. gin benim bir çöl Senin sev- gibi kurak hayatımı canlandırdı, çamur gibi kirli gecelerimi temizledi, öksüz ruhumu sevindirdi. Me- ğer sensiz hayat bir hiçmiş... Serabın solgun biçimli dudakları ge- riliyor, geniş ve düzgün alnı durgun bir suyun dalgalanması gibi kırıştı. aölıyayım Vedat. Oh... A lahım, sana isyan etmeden döktüğüm ilk sevinç gözyaşları, ne doyulmaz sandet- ler var bunların akışında... Ertesi gece genç adam sevinerek eve geliyordu.. Serap onu karşılarken güzel gözleri, Vedadın elinde itinayla sarılı ince uzun bir kutuya takıldı — Barak bise işinde bir manolya gibi u uzanan gü- zel boynu büküldü — Üzme beni Vedat, söyle, Vedadın e sevinç ışıklarının çapkın par- laklığı v — Senin bu, bunu sana getirdim. Aç, beğenecek misin, Genç kız ince paketi açarken, dudaklarında parlak sevinç te- bessümleri uçuşuyor. Güzel bir gelinlik elbise, ince parmaklarından yere aktı. O- nu şaşırarak yerden aldı. — Bu, bu güzel şey benim mi Vedat? — Senin, bu gece evleniyoruz Serap, şu siyah elbiseyi çıkar artık seni bu el- karşısında üzerine ölçerken içinde bir se. vinç fırtınasının estiğini hissediyordu. Ne mesuttu bu gece, manen ve maddeten ar- tik Vedadındı. Yarın da cemiyetin evlen- me dairesinde biribirlerinin olacaklardı. im radan iki ay geçti Umumi harbin baş- langıcındayız. Solmuş bir sonbahar akşamının güneş battığı dakikalarının hü- zün dolu anlarında Vedat, koşarak eve geliyor. Kapıyı hızla çaldı, Serap, mavi bir elbise içinde kocasını karşılıyor. Ka- dın birden şaşırıyor, onu baştan aşağı süz- dükten sonra: — Niğin bu kadar heyecanlısın Vedat. Fena birşey mi var.. Vedat hiç sesini bir karanlığa boyanan çıkarmadan kirli merdivenleri çi- — Evet Serap, şimdi gidiyorum, As- kerim, asker oldum. Harbe gidiyorum, Bu haberi bana sabahleyin verdikleri zaman neşıl üzüldüm, nasıl zavallı oldum. Anla- tamam Di e senin güzel yüzün gözlerim. de canlandı, siz sevgilim, Genç kızın düzgün Ye nde inen şların sessiz sessiz yy » dudak- İbi hafifçe kıpırdıya — Üzülme Veda Biz biribirimizi hiç utmıyacağız. oMukadderatın bütün in. safsızlıklarına mukavemet edeceğiz. İçimiz- de hiç sönmeyen aşkımızın koca bir volkan gibi yanışı var . sönmez... Bu sessiz sonbahar akşamının keder dolu demlerinde, bu lâcivert gecenin ka. ayrılıkken ıstırabının o acıla- andı benim zavallı talih- Vedat ayrılır ağlıyarak tekrar ediyordu. Başını yastıklar arasına gömmüş Serabın omuzlarını tutarak son defa söyliyordu: — Beni unutma Serap, gene sana dö- neceğim. Her gece benim ismimi tekrarla, beni an, sai her gece, hattâ ateşler içinde çar m da gene seni, her geci akşamın Le ala çağıracağım ve alal- ha yalvaracağım, Serap hığırıklarla sarsılarak Vedadın arkasından bağırıyor. — Bende Vedat her gece, bu saatte İsmin Kain yıldızlara bakarak silaha yalvaraca “ göneler sel gibi akıp gidiyor. Fakat ne acı bir akışı var bu senelerin Kan, sefalet dolu bir akış. , bu akış içine solmus bir yaprak gibi mi gidiyor. Hastahanenin çama- şirhanesinin bir köşesinde nesibini bir tekne başında arıyor. Gözlerinde Vedadın gözleri ve yükselen vücudu, dudaklarında onun mteş gibi busesinin, gözlerinde mür- min bir acının dinmiyen ıstırabın yanışı var. Serap, bu hastahanede hastaların ça- maşırlarını yıkıyordu, Gene ayeı odada da oturuyordu. Akşamdan akşama zavallı, sessiz, Vedatsız odasına giderdi. Her gece söz verdikleri sanite yaşlı gözlerle yıldız- lara bakarak Vedadı çağırıyor, Allaha yal- yarıyordu. Vedadın da aynı saatte cephede çatlak ve susuz dudaklarında Serabın ismi gezerdi. Vedat, genç kızı öyle özlemişti ki tpkı uzak bir diyar gibi ona kavuşamı: yacağını zannediyordu. Serap, her gece Vedada kavuşmak için harbin bitmesini dus ediyordu. .. erap hanım... Bahçede çamaşır ser: mekle uğraşan Serap, sert bir hare: kete başını çevirdi. — Ne var Feriha — Kardeşim, ami Bir borç mel omuzlarıma yüklenen bu şeye kızı caksınız ümit ederim, Beni lütfen dinle. #rzusunu Serap heyecanla fakat lâkayıt. — Nedir, söyleyiniz hemşire hanım. — Bugün artık taburcu olan şu yüz- başı Ferit beyi tanıyorsunuz değil mi, Hattâ bir gece, ben izinli olduğum bir gece siz onun başında sabaha kadar kalmışsınız. Genç eş kirliği gözlerini sik sik açıp kapad — Evet, yürbaşa Ferit beyi Hemşire Serabın sözünü kesi Sizinle evlenmek dair, bana rica etti size söylemem için, erabın siyah gözlerinde yağmur gibi yaşların akışı var, Elini hemşirenin omu- du. Acı acı güldü. Bir dizi inci gibi görülen dişler aralandı. — Kardeşim, ona deyiniz ki: onun kal- bi senelerdir beklediği bir adamın türbesi olmuş, gözlerinde sevdiği adamın şekli, kulaklarında onun sesi ve dudaklarında cephede çarpışan kocasının ayrılık puse- sinin yanışı varmış. O, başka bir slim olamazmış; ekime O ölme de gene ben onun İçin yaşıyacı Hemşirenin özleri dalmıştı. —Fakat Serap Ya b liyorsun — harp bitti ve daha gelmedi. öldüy. Serabın da ei gözleri bir LR blue: rın arasından kurtulamıyan güneşe takılıp kalmış, piril pırıl parlıyor — Ölsün diyor, ölsün, gene benonun vi yaşıyacağım o Öyle söyleyin yüzbaşi- Allaha ısmarladık Ep Akşam See artık kidiyoru “a erap yorgun bir vaziyette eve geli- S yordu. Kapıyı çaldı. Ev sahibi onu el 30 yaşında bir ihtiyar adamdı Gözleri bile görmiyordu Serap derin ah Gekii — Ne var ne yok baba, Vedattan bir haber yok değil mi gene. Zavallı yaşlı adam gözlerini açarak bağırdı. Sevin sevin, sz Kocan geldi. Yukari seni bekliy ir çoc Si gibi merdivenleri siyer” yukarı — çıktı. Ayrıldıkları o akşamı ayni saatinde, yi ve bir HEME var, hafif yağmur sesinin müzm yağışı il Ge BiyOr Genç b bi r çılgı gibi kapıyı açarak bağırıyor. — Vedat, benim Vedadım. Vedat pen- cerenin önüne oturduğu sandalyeden kal- karken:; — Gözlerim görmiyor Serap, sen ba: na koş, kollarım boş, sen doldur bu kol- ları. Serabın zavallı başı bu asker göğsü- nün üstünde dakikalarca ağladı, Vedadın dudaklarında acı bir tebessüm dolaşıyor. — Serap, kaldır başını artık yeter, ağ- lama gözlerim el diyen mn kapandı diyemi b Sirabin ie eler Vadadın emkli yüzünde dolaş n senin gözleri e e eni Bile Vedat Allaha şükür ki s0 ni tekrar Seni görmiyeceğim diye öyle haraptım ki. Gençadamın yüzü ümitsiz bir tebessümle gerildi. — Senin artık o güzel yüzünü görmi- yeceğim, ne acı kavuşma bu Genç kız yaralı bir kuş gibi Vedadın göğsünde çirpıpınıyor: — Çok acı, çokacı, diye inliyordu.