31 Temmuz 1939 Tarihli Yarım Ay Dergisi Sayfa 14

31 Temmuz 1939 tarihli Yarım Ay Dergisi Sayfa 14
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Böylece uzun bir müddet tek bir söz söylemeden, arkasını geriye da- yatarak sustu, Arasıra gözlerini kapı: yor, derin derin nefes alıyordu. Bazan gözkapakları açılıyor, yüzüme dalgın dalgın bakıyor, sonra başını kompart: man penceresine çeviriyordu. Bir siga- ra yakıp doğruldu. — Sormak istemiyordum, fakat o kadar samimi bir haliniz varki, sor- mak ünl kalacağım : Siz kim: Güld düm: — Artık yaslı durmıyacaksınız de. gil mi?. Çünkü gam sizi ibtiyarlatıyor. Omuzları ve e a seri bir hare- ket yaparak gi — Aman, dl mi söylüyorsunuz? İh- tiyarlıktan çok korkarım.. — Ciddi söylüyorum. Sonra bu dün- yanın, bâlâ bir Leylâ ile Mecnun dün- yası olmadığına kanisinirz. Müsbet ve sağlam fikirleriniz var. Gözlerinizin önünde hayal, kuruntu ve vehim per- desi de yok.. Bütün yaradılışı, bütün kâinatı sade bir görüşle görüyorsunuz. Sağlam bir kadınsıniz. — Ne tuhaf, beni bu kadar çabuk anlamanıza nasıl mana vermeli?. — Basit.. O da şu: Aramızda bir fi- kir beraberliği var ki, gayri ihtiyari bir seyir takip ederek aynı noktada bir- leşiyoruz. Benim gördüğümü sizde gö- rüyorsunuz. Benim düşüncelerim üze- rinde aynı düşünceyi taşıyorsunuz. kadın önüne bakarak, dizi üstündeki kumaş kıvrımlarını parmak- larile didikledi; — Beni teselli ediyorsunuz, size min- nettarım, — Estağfurullah, rica ederim. Sade ce sizi gamdan ve kasavetten kurtar- içmeğe başladığım sırada sevdiğiniz bir erkekten uzaklaştırmış, ne yapmak lâzım?. İnsan kudretinden üstün bir kudret dahi sarfetseniz, giden gelmez. Hayatta dört şeyin geri dön- mediğini söylerler: söylenen söz, atılan ok, geçen zaman ve kaçırılan fırsat.. Bu dördün içinde bir beşincisi daha var ki, 14 EM o da ölen insandır. Ebediyeti biliyor mu- sunuz? Ebediyet nedir, anl midir?. Elayir. değil mi?. O halde ken: dinizi yeni doğmuş farzediniz. Yeni cir hayata başladınız. Meselâ şu tren yol- cwuluğunun sonumda yepyeni bir dün- ya vardır. Ah, eğer bu yeni dünya içinde eski dünyanızın gamını ve kasavetini de taşırsanız, Ömrünüzün sonuna kadar bedbaht olursunuz. — Ne güzel söylüyorsunuz. — Kocanızı belki çok seviyordunuz? — Sadece onun şefkatinden mahrum kaldığım için kendimi bedbaht buluyo- rum. Yoksa kollarımda öldüğü gece GE ağladım ve düşündüm ki.... tu, başını pencereye çevirerek, ağır ia tepelere, Kegtğimiz yollar etrafindaki bahçelere baktı —... Kocamı igin gibi > Çe için taşıdığım aşk, sadece bir ana aşkı idi. O, sessiz, sâkin bir er- kekti. Üç yıl var ki, onun karısı olmak” tan lerini kız kardeşi ve anası oldum. Çü ar kimsesiz ve yalnızdı. Tren şimdi, bir kasaba içinden ge" çiyordu. Ta karşıdan, kurşuni bir ak- şam rengi içinde bir değirmenin küçük silosti görünüyor. Elma ağaçları ara- sındaki tahta evlerin pencerelerinde ışıklar yor, bir bostan dolabının küçük kövüleri dönüp duruyordu. — Bana bir sigara verir misiniz? — Buyurun.. Yüzüme gülerek bakıyordu; siğara- sını yakarken başlarımız yakınlaştı. Göz- lerini kaldırup yüzüme baktı ve hafif- es güldü : — Şaşıyornm, halâ şaşıyorum, size yalınız hayatımı değil, kalbimi de açtım. Amma, niçim? işte buna şaşıyo- rum: siz tuhaf bir insansınız. Bilmiyo- rum, galiba gözlerinizde bir kuvvet varki, karşınızdakine samimiyet veri: yor. Şimdi bana hiçda yabancı eki siniz sanki... Ha, kuzum, siza bir bi şey sormuştum, cevab vermediniz? siz kimsinizi? Sigara dumanlarını küçük, güzel ağ- zından ağır ağır ve halka halka aya mn meraklayüzüme baktı, dim — İmali Süleyman.. Doktorum. Fa” kat e mila zaman e m rum ki, hiçbir iş yapmıyorum, Ri bir mirasyedi gibi yaşıyorum. Babam zengin ve çalışkan bir adamdı. Öldük- ten sonra bıraktığı büyük servet, beni çalışmaktan uzaklaştırdı. Okadar geniş bir mülk ki, bazen beklemediğim bir yerde bir parçası baş gösteriyor ve şa- şırıyorum. İstiklâl harbında cebhede va- zife almasaydım, kendimi büsbütün tü- yeyli bir insan sayacaktım. Fakat sadece bu hizmet, beni teselli ediyor. Şimdi bir sene var ki İstanbuldan uzağım. Gâh Ankarada, gâh İzmirde vakıt geçirdim. Bu sefer de nalan çiftliğe gel- dim, oradan dön Genç kadın akaaak sordu: — Erli değil misiniz?, — Hayır, diye güldüm. Evlenmeği de hiç düşünmedim. Evlilik bana biraz kor- kunç gibi görünüyor. Serbest yaşama- ğa alıştım. Hiçbir kayıt beni, muay- yen bir yere, muayyen bir insana bağ- layamıyor. Hayatta benim gibi bir in- san mevcut olduğunu da zannetmiyo- rum. Öyle bir insan ki, size bunu an- latamam. Bazen kendi kendimden deh- şet duyuyorum. Bazen de hislerimin dı şında hareket ediyorum. İşte, bu hare- kettir ki, beni yaşamağa bağlıyor. — Evet... Muzir bir insan.. Haslet- lerimi, kudretimi inkâr etmiyorum. Fa: kat bütün bunlara rağmen bir vahşi ka- dar Mili ölem oluyor.. — Meselâ, para hususunda mı? — Para mı?. Ah, hayır... Bırakın, bi- rakın.. Belki bunu bir gün size anlatırım. Tren artık gece Kompartmanın yanınca, Leylâ hanımın yüzü daha çok gürelleş ti, şakaklarina doğru yayılan ve gö: çukurluklarında toplanan gölgeler, onu karanlık içinde, bir deniz kıyısında be lirivermiş bir deniz kızına döndürdü. Arasıra dili ile dudaklarını islatiyor, — m A AŞ —m 1 ida “a ras Bu ww 4 — ti Biz a ii NN rp pm iğ emk la us ün ew 4 e

Bu sayıdan diğer sayfalar: