Böylece uzun bir müddet tek bir söz söylemeden, arkasını geriye da- yatarak sustu, Arasıra gözlerini kapı: yor, derin derin nefes alıyordu. Bazan gözkapakları açılıyor, yüzüme dalgın dalgın bakıyor, sonra başını kompart: man penceresine çeviriyordu. Bir siga- ra yakıp doğruldu. — Sormak istemiyordum, fakat o kadar samimi bir haliniz varki, sor- mak ünl kalacağım : Siz kim: Güld düm: — Artık yaslı durmıyacaksınız de. gil mi?. Çünkü gam sizi ibtiyarlatıyor. Omuzları ve e a seri bir hare- ket yaparak gi — Aman, dl mi söylüyorsunuz? İh- tiyarlıktan çok korkarım.. — Ciddi söylüyorum. Sonra bu dün- yanın, bâlâ bir Leylâ ile Mecnun dün- yası olmadığına kanisinirz. Müsbet ve sağlam fikirleriniz var. Gözlerinizin önünde hayal, kuruntu ve vehim per- desi de yok.. Bütün yaradılışı, bütün kâinatı sade bir görüşle görüyorsunuz. Sağlam bir kadınsıniz. — Ne tuhaf, beni bu kadar çabuk anlamanıza nasıl mana vermeli?. — Basit.. O da şu: Aramızda bir fi- kir beraberliği var ki, gayri ihtiyari bir seyir takip ederek aynı noktada bir- leşiyoruz. Benim gördüğümü sizde gö- rüyorsunuz. Benim düşüncelerim üze- rinde aynı düşünceyi taşıyorsunuz. kadın önüne bakarak, dizi üstündeki kumaş kıvrımlarını parmak- larile didikledi; — Beni teselli ediyorsunuz, size min- nettarım, — Estağfurullah, rica ederim. Sade ce sizi gamdan ve kasavetten kurtar- içmeğe başladığım sırada sevdiğiniz bir erkekten uzaklaştırmış, ne yapmak lâzım?. İnsan kudretinden üstün bir kudret dahi sarfetseniz, giden gelmez. Hayatta dört şeyin geri dön- mediğini söylerler: söylenen söz, atılan ok, geçen zaman ve kaçırılan fırsat.. Bu dördün içinde bir beşincisi daha var ki, 14 EM o da ölen insandır. Ebediyeti biliyor mu- sunuz? Ebediyet nedir, anl midir?. Elayir. değil mi?. O halde ken: dinizi yeni doğmuş farzediniz. Yeni cir hayata başladınız. Meselâ şu tren yol- cwuluğunun sonumda yepyeni bir dün- ya vardır. Ah, eğer bu yeni dünya içinde eski dünyanızın gamını ve kasavetini de taşırsanız, Ömrünüzün sonuna kadar bedbaht olursunuz. — Ne güzel söylüyorsunuz. — Kocanızı belki çok seviyordunuz? — Sadece onun şefkatinden mahrum kaldığım için kendimi bedbaht buluyo- rum. Yoksa kollarımda öldüğü gece GE ağladım ve düşündüm ki.... tu, başını pencereye çevirerek, ağır ia tepelere, Kegtğimiz yollar etrafindaki bahçelere baktı —... Kocamı igin gibi > Çe için taşıdığım aşk, sadece bir ana aşkı idi. O, sessiz, sâkin bir er- kekti. Üç yıl var ki, onun karısı olmak” tan lerini kız kardeşi ve anası oldum. Çü ar kimsesiz ve yalnızdı. Tren şimdi, bir kasaba içinden ge" çiyordu. Ta karşıdan, kurşuni bir ak- şam rengi içinde bir değirmenin küçük silosti görünüyor. Elma ağaçları ara- sındaki tahta evlerin pencerelerinde ışıklar yor, bir bostan dolabının küçük kövüleri dönüp duruyordu. — Bana bir sigara verir misiniz? — Buyurun.. Yüzüme gülerek bakıyordu; siğara- sını yakarken başlarımız yakınlaştı. Göz- lerini kaldırup yüzüme baktı ve hafif- es güldü : — Şaşıyornm, halâ şaşıyorum, size yalınız hayatımı değil, kalbimi de açtım. Amma, niçim? işte buna şaşıyo- rum: siz tuhaf bir insansınız. Bilmiyo- rum, galiba gözlerinizde bir kuvvet varki, karşınızdakine samimiyet veri: yor. Şimdi bana hiçda yabancı eki siniz sanki... Ha, kuzum, siza bir bi şey sormuştum, cevab vermediniz? siz kimsinizi? Sigara dumanlarını küçük, güzel ağ- zından ağır ağır ve halka halka aya mn meraklayüzüme baktı, dim — İmali Süleyman.. Doktorum. Fa” kat e mila zaman e m rum ki, hiçbir iş yapmıyorum, Ri bir mirasyedi gibi yaşıyorum. Babam zengin ve çalışkan bir adamdı. Öldük- ten sonra bıraktığı büyük servet, beni çalışmaktan uzaklaştırdı. Okadar geniş bir mülk ki, bazen beklemediğim bir yerde bir parçası baş gösteriyor ve şa- şırıyorum. İstiklâl harbında cebhede va- zife almasaydım, kendimi büsbütün tü- yeyli bir insan sayacaktım. Fakat sadece bu hizmet, beni teselli ediyor. Şimdi bir sene var ki İstanbuldan uzağım. Gâh Ankarada, gâh İzmirde vakıt geçirdim. Bu sefer de nalan çiftliğe gel- dim, oradan dön Genç kadın akaaak sordu: — Erli değil misiniz?, — Hayır, diye güldüm. Evlenmeği de hiç düşünmedim. Evlilik bana biraz kor- kunç gibi görünüyor. Serbest yaşama- ğa alıştım. Hiçbir kayıt beni, muay- yen bir yere, muayyen bir insana bağ- layamıyor. Hayatta benim gibi bir in- san mevcut olduğunu da zannetmiyo- rum. Öyle bir insan ki, size bunu an- latamam. Bazen kendi kendimden deh- şet duyuyorum. Bazen de hislerimin dı şında hareket ediyorum. İşte, bu hare- kettir ki, beni yaşamağa bağlıyor. — Evet... Muzir bir insan.. Haslet- lerimi, kudretimi inkâr etmiyorum. Fa: kat bütün bunlara rağmen bir vahşi ka- dar Mili ölem oluyor.. — Meselâ, para hususunda mı? — Para mı?. Ah, hayır... Bırakın, bi- rakın.. Belki bunu bir gün size anlatırım. Tren artık gece Kompartmanın yanınca, Leylâ hanımın yüzü daha çok gürelleş ti, şakaklarina doğru yayılan ve gö: çukurluklarında toplanan gölgeler, onu karanlık içinde, bir deniz kıyısında be lirivermiş bir deniz kızına döndürdü. Arasıra dili ile dudaklarını islatiyor, — m A AŞ —m 1 ida “a ras Bu ww 4 — ti Biz a ii NN rp pm iğ emk la us ün ew 4 e