tıldım, i hafta kalma: ettim ı Av Manzum Hikâye: MEHMET ONBAŞI San top sesi kesildi, son gülle yere düştü Son asker, son sild Bu kanlı topraklarda yalnız yatarla Derin bir sükün ile dalmışlar, nr. Bir el üzerlerinden kederi ME w geçici sürükleniyor, aka) i itlere; Varlığımdan 5 andım, başım Lb yayar Onlarda bir yükselen başı vardı, Onlarda bir li mağrur durup vardı.” Alınları çizili bin bir zafer destan oldu, heri düştü başı, Ds en ir ümek geldi m onbaşı. Fersiz bakışlarında derin bir acı sezdim Açlıktan, susuzluktan e düşüncesizdim Elleri Hiriyer, sönükleşi sesi Kısık bir harılteyle EN mefesi kadde, Tak, bir eli bir bei mbaydı geldeşi ararak gözlerinde gizli ev kr Sanki yükselen ruhu bir kâbustan uyandı Sonra başı Ateşli bi ra) rada fam bir kafa ği ir hissin altında kal ik ni Yazan: Neclâ Maraş edi ; yri dönmezsem vatanımın uğruna, bi kaçırırl. k Tanyeri açılıyor, gün Karşıdaki el yeni e aralı Önce yerde azaldı Mehmedin ayek sesi Yerleri sarsıyordu patla, mba Şafakla atılmıştı, düşmanın cephane, Bir rd Sabahleyin geçiyoruz “sir ir derenin yanından, ylar var ki çıkmıyor silâhimiz re YADE bulduk rahat kp di döğüş, » Yanımdaki seslen — Haş e geldik arkadaş. Güneş, köy evlerinin damında göz lü iyor; Bi İşimiz Birini arıyoruz, Diy anlı şehitti Kalnız ölmeden “Zeyne! Mekmedi nin son dileği bu değin, be in aldın, e Ee ii Çaktan. gackmayd a da kolan Me medi, Bir gün de Gazi köyde tonakladık Mr e lir ral ene ken yi bir der Sardı hit Meh ir er vikyeklre 1 yüksek Mehm, Zeynebi arai e Bugün re ünbüş 0 idü dem Tı Tepelerden Krilan güneş p Sağ göğe sünde sarkıyo, Jslanan bakışlarım üzerinde toplandı, Düşüncem dağ e geçen Lİ dalde. “Nasıl Muzaffer e böy Eserile öğünsün, m arife a im, Bize bir Mehmed değil, binlerce Mehmed verdi Her yiğit bir Mehmetti, yiğit Mehmed bir erdi. ii yoldaşımızdı, Ti ağda yor ruldı Her gön daha yükseğe her Arkadaşım : Yok dedi. Hoş olsun cünbüşünüe, > eğlenceye a bir vazifeyle le bitse idi, köyünüzü gezerdi ie vel bize vasiydi etti, Dedi : i görün, öldüğümü söyleyin ç kızlar e gri Me hmet dediler? gün in. , belki bilem blum in yavaklımı Ze, ynebi, arak doğru Ida, i Si , fam önümüzde durdu, miki önünüzde buldunuz, na yoruldunuz. olsuz Mehmedin. me ö meyin, Tanrıya şükri ie ordu, bize li Mehmetti, parlatıyordu. yle bir vatan dedim. zafere koşuyorduk uk, hangi savaşta durduk. an Kan ileri, Bu cumhuriyet ancak beş sene de- vam edebildi. 1923 te maglüp olduk. Ben de si döndüm. O za , Mısırda meşrutiyet tees- süs ik " Sait Zağlul paşanın Veft partisi ekseriyet kazanıyordu. Kahi gittim, Veft pi iin katk batta Cizze meb'usu oldu 036 ya kadar dahili işlerle EN e e Tahran sefiri o çuk seneden b Bağdat e Kâbil ri yapıyorum. Ekselâns Abdürrahman Azzambeye: — Maşallah, dedim, açıkçası Mısır hükümetinin Asya sefirliğini yapıyorsu- Nâzik muhatabım güldü, sonra — Biliyor musunuz, dedi, Meyaklarin, yani Şark milletlerinin istikbali çok parlaktır. > henüz fecirde değildir; fi y akat gecenin de yarısını geçmiştir. Yakında ne saadetine tekrar ka- vuşacağım Türkiye ise, e illetleri- ne bir meşale Sete sini mekte Türkiye, şarkın, garpta ik sabah güneşidir. Arap mütefekkirinden İbni Haledu- ir sözü vardır. Der ki: “Bir mil an ağlı) e ik a müntehasına ulaşmış me iz e Türkiye, gerek moral, rek kuvvet bakımlarından, Asyanın bekçi: sidir de, e Mİİ Türkiye de bu: miş İçini vekti sustu, artık BE nefesi Bekleşmelerle geçen harp e e m e korkuttuk almadığımız yeri, Dedi: Atleri bir çinerin bağlayıp gövdesi Kalpte Türk hızı vardı, damarda Türklükkanı — Sağca kalın sir, düştü yolumuz ayrı, Kulak verdik uzaktan vuran dav. sesine... Ülkü arkadaş Sl mi vatan, Mahşerde buluşuruz şerefimizle gayrı. rak ya geldi iki köy kızı Göğsü övünürken bir gururun iel İN e l 5 di TEZ peştemal ekli karmızı, m gölün ka EKE eli, Gidiyoram son ümid, sor düşünceye cadi “çık renk gözlerinde yanan bir alev vardı, Önümde binbir hayal, gölge dolaşıyordu Ge bırakıp köyde nazlı Zeynebi Derin bakış rail görenin karardı. Watan da yaşıyordu, et fe yaşıyordu akışları üzerimde toplandı, iri işaret & Sevinç gözyaşlarımı heyecana ekledim, Belindeki silâhı titrek eline aldı — Önümüze düşünüz Kahramanlar milleti, yaşa, çok yaşa dedim!.. m —-w ne Ekselâns Abdürrahman Âzzi ürkçeyi, bir İstanbullu gili, e Tasih bir surette konuşuyor- Kendisine, dilimizi nerede öğren- diğini sordum: — İstanbulda! Güvebini verdi sözleri söyledi! — Bosfor, eşsiz güzelliğiyle bende e r lem e mi ve İmane tane şu o kadar kuuvetli hat ki, bunları bütün Fakat, Ekselâns Şük rü Saran ile beraber yaptığımız tatlı bir seyahatten imd şöyle ifad edebileceğim lata, Yi cılığının sembolü olmakla! Ekselâns Abdürrahman Se beye veda ettikten yeri ben de, onun dip- lomatça, centilmence on. önlerinin tedaisinden krala yor; çöl- lerini, Nilini, Elramlarım, emiri rini düşünüyoru |