31 Temmuz 1939 Tarihli Yarım Ay Dergisi Sayfa 16

31 Temmuz 1939 tarihli Yarım Ay Dergisi Sayfa 16
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Ekselâns Abdürrahman Azzam'ın Maceraları apurumuz, grandi direğinde Mısir bayrağını dalgalandıra dalgalan” dıra Heybeli açıklarından geçiyor Amiral gemimiz Yavuzun selâmına, derin bir saygı ve sevgi ile mukabele eden Ekselâns Abdürrahman Azzam bey: — Bilmezsiniz, ne kadar mütehassis oldum, dedi Mısır kırallığının bir seneden ber Bağdad, Kâbil ve Cildde firilklerini yapan ve şimdi de Ankara sefirliğine tayin edilmiş olan Ekselâns Abdür- rahman Azzam beyin bu sözlerini, evvelâ, bir nezaket cümlesi zannettim, Fakat yanılmışım. Mahviyet ve se- vimliliğin âdeta bir sembolü olan mu- hatabım, bir vatandaşı kadar Tür- kiyenin, his ve fikir bakımlarından, oya- bancısı değilmiş! Ekselâne Abdür- partisi namına mü- teaddit defalar Lon- draya, son Filistin müzakereleri için yi- ne Londraya Arap delegesi olarak git- içinde yaşamış. Trablusgarp, Balkan, 1914 - 1918 muharebelerine, Türk as- kerleri ile bir safta iştirâk etmiş: Fah- ri yüzbaşı olmuş! Kardeş Mısırın elçisi sıfatiyle, ya” kında memleketimize tekrar gelecek olan Ekselâns Abdürrahman Azzam be- ye, “ Yarım Ay ,, okuyucuları için, bu hatıralarını anlatmasını rica ettim Sayın diplomat: — Politikacılar, gazeteciler ile çok konuşmazlar, dedi. Fakat, ben, sizinle bel bol musahabede bkm m ÇE kü, bir Türk ile yanyana geldiğim za- man, kendimi, öz kardeşim ile berabe- rim zannediyordum. Zira, Türkiyeye ve Türklere kop- maz bağlar, unutulmaz hatıralarla mer- butum. Ben, Mısırda, Çobak gölünde doğ- dum. Kahirede Saidiyye mektebinde 16 müölâzemet ru'sunu - bakalorya - ver- dim. Hekim olmak için, Londraya tıb fakültesine gittim Fakültede iki 8 sene okuduktan son- ra, dünyunın biribirine karışması, beni ibtilâllerin, maceraların kucağına attı. Evvelâ, Trablusgarp muharebesine iştirâk ettim. Fransadan, İsviçreden ge- len talebe ile birlikte Mısıra git- tim. Gizli bir teşkilât yaptık. Gayemiz, ihtilâl ve inkılâp idi. Fakat çok geç- meden polisin eline düştüm. Bereket versin ki hakkımda yapılan tahkikattan müsbet bir netice çıkmadı. Beni ser- best bıraktılar! Yalnız polis nezareti altında olarak... Her akşam karakola Ekselâns Abdurrahman Azzam beye, « Yarım Ays eğim için, bu hatıralarım anlatmasını rica ettim gidiyor, “ Mevcudum ,, diyor komiser- den, müracaat ettiğime dair bir imza alıyordum u sırada mektep arkadaşlarımdan biri İstanbula kaçmağa muvaffak oldu. Nuri paşa - Enver paşanın kardeşi - onu Trablusgarba Şeyh Sünusinin ya- nına göndertmiş. Arkadaşım, Lr Ki ei meseleyi anlatıyor v el, diyordu. Bu teklif, benim beklediğim bir şey idi. Başımı, bir kerecik olsun ge- riye çevirmeğe bile lüzum görmeden Kahireyi terkettim; Artık hudutsuz çöl- lerin kimsesizliği içinde yürüyor, yürü- yordum... Tam l4 gün geceli, gündür- lü yayan bir gidişten sonra Mısır hu- dudunu geçmeğe muvaffak oldum; Trablusa v Türk Bervan beraber, İtalyan- Yazan : Sabih ALAÇAM lara karşı mücadeleye başladım. O za- manki İtalya hükümeti de beni idama mahküm etti. Tabii bu hüküm gıyabi olduğu için, kılımı bile kıpırdatmadım. Muharebeler bir buçuk sene sürdü. ndan sonra Balkan harbi patlak verdi. Bu sıralarda Londrada idim. Hemen yola çıktım. Soluğu Çatalcada aldım. Fakat, ben oraya vardığım za Türk ordusu galebe çalmıştı; Piraeji Harekat etmek üzere idi. Ben de askerlerin arasına katıldım, Edirneye gittim. ede iki hafta kaldım, İstanbula dönd Lâkin, İstanbulda ni tozla kalma dım. İşkodra muhasarasına iştirâk ettim İşkodranın sukutundan sonra lonyaya Oradan tekrar va- purla İstanbula gel- dim mümi harp baş” ladığı zaman Cinev- rede idim Talebeler ile beraber tekrar bir toplantı yaptık. Ben, verilen karar muci- bince Mısıra gittim. Bu nefer de İtalyanlar ile mücadele, yapan kuvvetlere iltihak ettiza. 1917 de Tunus hududuna vardım. O zamanki (İtalya hü- kümeti, (o hakkımda, ikinci defa olarak yi- na gıyaben idam ka- rarı verdi. Amma, ben Tunuş hududunu geçmiştim. Ora: dan bir Alman iah- telbahiri ile tekrar İstanbula geldim. Asyanın incisi olan bu güzel şehir- de bir kaç ay kaldım. Harbiye neza- reti, bana, fahri yüzbaşılık rütbesi tev- cih etti. Hattâ, harp silâhları mubaya- ası için Almanyaya hareket eden heyet- le beraber Berline gittim ve harbe de bilfiil girdim ki o zaman göğsüme taktığım Harp ve e madalyalarını halâ iftiharla sakları Bilâhara, Abdürrahman Nafiz paşa, Prens Ömer Fuad ile beraber kr Trablusa döndüm. Amma, bu seyahatı, tatlı bir deniz yalculuğu geçirerek yap- tığımızı zannetmeyin... Bizi götüren gemi, yine bir tahtelbahirdi! Vakta ki umumi harp bitti, biz de o sırada Trablusun istiklâlini ilân ettik. Bir cumkuriyet kurduk.

Bu sayıdan diğer sayfalar: