74 Onuşmu- inmisiyle in çakıp ii n Sula pbirden liklerin- luyarak, daşarak rusarak, | Seyre- regiyör, yavaş yıldiz- yörünü: klarını i fener çakan , N M p alarak kürek çekiyor, kürekler uçlarında mavi renkli Genç kızın elide bu soluklar sudan çıkarken, alevler yani” yordu. fosfor ışıklarıyle dolup boşalıyordu. Derenin ağzına geldikleri vakit; sularda uyuyan yıldızlar, bulutların akisleri, kü- reklerin uçlarındaki mavi alevlerle titreşti. Sandalı, küçük iskeleye (o yanşlıran Hasan, seslendi : — Çaziml.. Çazim! Filiz, Hasanın taklid yapışına, çocuk gibi keyifle gülüyordu. Tahta iskeleye çıktılar. Hasan, sandalcı Kâzımın iliği ve ışığında para sayara gibi kolkola, dan ie Ay bulutlardan sıyrılmıştı. Her. tarafta v koş sokaklar Filiz Hasanın elini öptüler, Ayrıldılar. Filiz, yatağına girdiği halde, kendini halâ kayıkta sanıyordu, Başını saran mavi mil bir rüya içinde, denizin ağır salıntılarını * duyarak, Hasanin sıcak dudaklarını düşü- nerek uyudu. iyi çe sabahıydı. Filiz, imnastiğini, duşunu yapmış, sırtında açık- © mavi bir pijamayla salonun açık pencere önünde çiçeklerine bakarak, sabah kahvaltısı olan taze marulu yiyordu. An- nesi, içeri girdi : — Filiz, çocuğum! Ben, bu gün İstan- bula teyzens gideceğim Genç kız, döndü, Annesi > — Böyle Epi sabahı m — Evet yavrum. Daha sonraya DE sam, ek bükün artacak — Gece kalacak mısın anne ? — Kat'i 2 Fakat, biliyorsun ki, İeyzen de, enişten de, ne zamandanberi beni geceye Di Filizin mektebi var diye gidemiyordum. Artık kalmamak © için sebep yok. Seni düşünüyorum. Yalnız k bir Temmuz İleri © sıkılacaksın... b meyra gelecek. 4 Genç kız, güldü: — İçin rahat olsun anne, Şimdi Hü- Denize gideceğiz. Onu birakmam, gece burada kalır... Ni — yarin DM do; ii Anne, kızına yaklaşarak, yanakların- : dan 2 plabansmarladık ag Ben, e güle e ikide, klar hazırdır yav- UN... — Sen üzülme anneciğim Genç ep e vo Fili elindeki rulun $ rağın annesinin , rk brake bihge lapikndar Hümeyra girdi Filin pencere önünde görünce, onu eliyle Meni sevinçle bağırdı: er in eldim... Filiz, “zülüyord " — Kapı açık, hoş geldin... Arkadaşını karşılamak için, kapıya doğru giderken, Hümeyra soluk soluğa, içeri girdi. Elinde, bir kayışa bağladığı havluyla, mayosu vardı : — Hazır mısın?.. duruyorsun Filiz şimdi giyinirim .. Bir çeyrek saat sonra, güneşli yolda, gölgelerine saklanarak yürüyorlardı. A, daha pijamayla ağaç Filizin başındaki geniş kenarlı hasır şapka, yüzünü güneşten koruyor Ayağında lâstikten plâj sandalları vr Üzerine mavi çiçekli kelenden, önü boydanboya fermuarlı bir şörl giymişti. Bahçe aralarından geçerek, uzun uzun yürüdüler. Plâja girdikleri vakit ikisi de terlemiş, yanakları kızarmıştı. Mayolarinı giydiler. Terli vücutlarını güneşte kurutarak, denize girdiler. Sular ılıktı. Plâj kalabalıktı. Kumsalda yatanlar, denizde yüzenler sayısızdı, Filizle Hümeyra, kendi âlemleri içindeydiler, Muhitle hicbir alâkaları yoktu. Öğleye doğru, plâjdan ayrıldılar. Eve geldikleri zaman, acıkmışlardı, yemek yiyerek, yatak odasına Filiz, karyolasına, Hümeyra divana uzandı. Konuşuyorlardı, Güneşin sıcağını, denizin tuzunu emen vücutları ateş gibi yanıyordu. Gözkapaklarına e tatlı ağırlık, her taraflarını kaplıyo Hümeyranın vi yarı aralıktı. Bir- denbire sordu : — Ne zaman evleneceksiniz Filiz? Dedikodu başlad Bunun önünü almak lâzım... Hümeyranın sorgusu, Filizin gözleri önüne, Hasanın yüzük ölçüsü istediği gecenin bülün renklerini, ışıklarını getirdi. O geceyi birçok günler koğalamış; Hasan, bir daha nişan yüzüğünden bahs açmamıştı, kızın kalbini saran üzüntü, yüzünün hatlarında belirdi. İsteksiz, kırık bir sesle; rum ki, dedi. Henüz belli değil! Bir karar veremedik... Başını öbür yana çevirerek, yüzünü arkadaşından sakladı. Konuşmadılar. Bir müddet sonra uyumuşlardı .. Filiz, soluk slamıyacak kadar şiddetli bir sancıyle gözlerini açtı, Nefes aldıkça, sol ciğerine, kalbine! keskin bir bıçak sap- lanıyor gibiydi. Kıpırdamak istedi. Vü- cudu gerilmiş, bağlanmıştı sanki, ye- rinden oynayamadı. Kısık, yavaş çıkan sesiyle, Hümeyrayı uyandırdı. enç kız, Filizin yüzünü sararmış, şa- kaklarını, saç diplerini terle ıslak görünce şaşırdı: — Ne e Filiz, kardeşim? Bir ye- rinmi ağrıy Filiz, mi neles alabiliyordu: — Göğsümde bir sancı var... Öleceğim «Cadır, Çok fenayım.. Hümeyra, ne ii bilmiyordu; Doktor çağırayım. Fakat seni yal- nız birakmak nasıl olur?.. Filiz, gözlerile YA duyulmaz bir ae rica ediyo; Haydi BN Bir . Koş Hümeyra... Genç kızın yüzünde bir damla kan kalmamış, her dakika biraz daha artan ter, saçlarını şakaklarına, ik vücuduna ai im ıslatıyor Hümeyra koşarak ire çıklı, doktor bul... Ölüyo rum.. Filiz, onun aa pirdiyamıyordu. kalbinin etrafındaki ince damarların kopa- , Kesik, yarım soluklarla giren aydınlığın, vakit görüyor, kulaklarına dolan sesler, küçüle- rek dağılıyor, karanlık ve sağır bir boşluk içinde kalıyordu Dudakları, boğazı kurumuştu. Ağzında bir damla ıslaklık kalmamıştı. Dudaklarını hafıf hafif kıpırdatıyor, su arıyordu. Göz- lerinin önünde, kızıl, yeşil, sarı, siyah halkalar biribirinin içine geçiyor, alev rengi ışıklardan saç örgüleri örülüyor, sökülü- yor, yine örülüyordu. Bazan, rüzgârların salladığı ağaç dallarımı, titreşen yaprakları örüyor, rüzgârlı havayla ciğerlerini dol- durmak için ağzını açıyor, kuru dudakla- rına, serin hava yerine, ateş saç örgüleri sürünü ç kız, kaçmak, kurtulmak istiyor, tatar diya ordu. Kulağına derinden derine, konuşmalar eldi: Ni — Çok terlemiş! — Denizde ne kadar kaldınızr.. — İki saat kadar! — Sancı birdenbire geldi dem — Öyle olacak. Beni andık a terliyordu. Nefes alamadığını, sol ciğerinde nu söylemişti. Muayene etmiyec Filiz, Hümeyranın üzüntülü sesini tanı- dı, Gözlerini açma ak istedi. Gazkağaklark tutkallı gibi gözlerine yapışmıştı. Alnında serin bir elin dolaştığını his etti: — Filiz, ei Da Bak dok: tor Deli Seni muayene edece Genç kızın anna aralandı; Gi Su) Dedi. Biraz sonra kuru dudakları, dili ei len k fenayım «Cadıs| mdi geçecek Filiz! Birşeyin kal- mıyac . Yalnız va gayret et. Doktor seni Ze ne edi meyra. Filin o e oturarak, onu yavaş yavaş doğrulttu. Doktor, has- tayı güçlükle muayene elli, Tamamiyle ii için, arkasına yastıklar yerleş- tirdile 23