rtık, beni görebilirsin “Cadı, |. Hümeyra; oturduğu yerden fırlayas rak, birkaç adım geriledi. Parmaklarile özlerini uğuşturarak Filize baktı. Se: vince haykırdı sminin rengine bürünmüşsün Filiz!. Çok güzelsin. Seni biç bukadar gözalıcı söyliyecek söz bulamıyorum. iliz, aynanın yanlarındaki beyaz fa» nuslar içinde yanan kuvvetli, fakat dos nuk ışıkların karşısında durmuştu. A- çık yeşil renkli elbisesile, taze sürmüş bir fidan gibi ince ve canlı görünüyor du. Yumuşak kumaşın sardığı geniş görmemiştim, omuzlarının üstünde yükselen, genç boynunda hiçbir süs yoktu. Saçlarının düz siyah çizgisinden çıkan kulakları, uçlarında parlayan birer damla elmasla, çiğ yağmış gül yapraklarına benziyordu. Uzun, kıvırcık kirpiklerinin gölge- sinde saklı gözlerinin derinliklerinde, gizli ışıklar yanmış gibi pırıltılar vardı. Dudakları, ber zamandan daha kızıl ve diriydi. Saçlarının! çizgisi üzerinde, ışık dam* lalarının birleşerek yapdığı bir akar su parlıyor, karanlıkla ışığın, keskin ayrı- ağı göze çarpıyordu ü Ta, seven, okşay bakışlar Filizi kucaklıyordu. Dayanamıyas rak ona doğru koştu, kendini genç kı- zin açılan kolları arasında buldu. Elbiselerinin buruşmasını, uzun « teklerinin çiğnenmesini unutarak, biriz birlerine sarıldılar. Bir sevinç kasırgası gibi, büyük odanın ortasında döndüler. — Filiz, çok güzelsin — Ya sen “Çadır, kendi güzelliğinin, tatlılığının farkında mısın ? — Al tme|). Birden duraladılar. Büyük salonda caz başlamıştı. Göz göze bakışarak gü- lüştüler. gülüşten sonra donuklaşmış, ışıkları kararmıştı. — Nen var «Cadı»? Genç kız, titrek, an kırılmış bir sesle cevap verdi: — Bu gece “amcam?” da olsaydı!. Hümeyranın bu sözleri, Filizin yü: reğinde uyuyan gizli, ümitsiz istekleri uyandırmıştı. M. bütün güzellik. İer, ona tatsız göründü. Gözlerindeki pisilüler sönmüştü : — Sewinmemiz mânasız |. Halbuki, 20 Hümeyranın gözleri, bir an KIRKNZI BALIKLAR UCUK YAZAN: CAHİT JM:6 derinden im., — > Yalsış söylüyorsun. Sevince değil, inanışa ve aşka hasretsin. Tilizin yüzünde, dolâştı : — Belki|... İHümeyranın sözleri, onun, içinin gözlerini, aÇIyor sebepsiz sıkıntılarının, yürek üzüntülerinin, vakit vakit duy» duğu gönül le elle tu tulacak kadar yakınına gelen boşlukla» bir sevince ne kadar hasre- döğük bir gülüş ayrı karşı kar- şıya duruyorlardı. Filiz, arkadaşına bak» fı. Genç kızın, kabarık kollu mavi elbi- sesinin geniş etekleri, yukarı çıktıkça daralıyor, belinin inceliğini, kızıl kire- mit rengi, uçları yere değen bir ipek kuşak sarıyordu. İleri atılmak ister gibi duran genç göğsü, yuvarlak omuzları, taze boynu, en üzgün zamanlarda bile, insana yaşamanın güzel birşey olduğu- nu batırlatan canlı yüzü, şakaklarına doğru pembeleşen yanakları, kanatları titrek küçük yüzü, gergin nemli dudak ları, kalın kaşlarının altında, içleri gü- len, ağlıyan, seven, sevinen, manalarla dolup boşalan, her zaman zekâ pırıltı. lariyle yanan çekik biçimli kara gözleri; herşeyi, bütün ruhu ve vücudu kıpır disizdı Filiz, onu, hemen biç böyle uzun bir durgunluk içinde görmemişti : — Neyin var Hümeyra? Sesinde bir dost yakınlığı, yürekten gelen bir merak titriyordu. Hümeyra, omuzlarını silkti. Biraz önceki durgunluğunu unutturan bir Müle Sama baktı : dar iyi kızsın Filiz... Dest» e di lr gibi derin; merakın sesine yürek yakınlıklarının sıcaklığını sarıyor. — Sözüme cevap ' vermedinl., — <Âmca» mı dü şünüyordum, Se» sin birdenbire duygularımı" değiştirdi. Seni düşündüm. Seversen, nekadar öz, tortusuz, yalansız bir y üksekliğe erişe- ceksin, bağlılı ür, lutu geçti. Yine omuzlarını silkti ; — Dünyada en güç olan şey anlaş- mak, Ben senin yüreğini billür kutu içindeymiş gibi görüyorum. Fakat, aşk ekseri gözleri kıskançlığın, inanmayışla- * rın perdesiyle örter. Seni başka türlü görürler, başka türlü düşünürler, Bu, çok acı işte... Biz “Amca, yla beş yıl, danberi sevişiyoruz. Bu, bir zamanlı bir gönül sırrıydı. Herkesten gizliydi Sen bile yeni yeni duydun. Bir sene denberi açığa vurduk. Büyük duygulu kapalı kalmağa boyun eğemiyorlar, Tayı yar için hayatımın en bü lıklarını göze' aldım. Bütün bunları rağmen, o, bâlü beni «ben? olarak tanı u gören bakışlardı, başka hayallerin resimlerini. yalnız ona. söylediğim yürekten sözlerde yalar tit. reyişleri bulur. Ve boş yere beni hır. palar... Bu böyle... Şimdi sana bakar ken, içimden: «Filiz, sever, ve sevilirse, onların arasına, bu hoşa gitmeyen ya: bancı duygular belki girmeyecek! di. yordum. Filiz, onun verdiği hükmün sebebini merak ederek sordu; — Neden? — Yüzünün, gözlerinin, bütün var. lığının, İnandırıcı bir hali var. Arkadaşını elinden tutarak, büyük boy aynasına yaklaştırdı : — Bakl.. İkimizin farkları nasıl gö bak) kv: dinlemezler. Her gün başka biçim, başka görünüştedir. ler. Arkadaşına döndü. Bakışlarını, onun. açık geniş alnını çerçeveleyen, hafifçe geriye taranmış düz siyah saçlarında gezdirdi : — Düşünen başın, genç alnına iki çizgi çekmiş Filiz! Ne tuhaf, yakından bakınca görülüyor, ben de şimdi fark. na yardım. — Saçlardan söylüyordun... — Evetl saçların dümdüz, ipek gibi parlak, Onları ancak kuvvetli bir rüz gör karıştırabilir. Gözlerin, yüreğin gibi aydınlık renkli. Benim gözlerim, karat lığın, şüphelerin renginde. ze çarpıyor. Benim saçlarıma rim kıvrım, Eliç söz Birden, beyaz düzgün dişlerini gös beren canlı bir kahkaha ile güldü: & geveze eli değil mi Filiz? — Sen, her iç görünüşlerini bulup, sizlik Ge isteyen bir «Cadı» Ça gülüyordu. Yan gözle a naya baktı; — A... Başımdaki yapraklar düşmüt. yük fedakir. i r0) .y r