" vasıtacı abiplerin srasimde zan kes lbise gi- çirirlerdi Sülbabas müşabih- ihenk ve ı kaybo- itemlerle uharrem lar, fer »rsiyeler Allahın in güzel unuttu. tı. Akya itmemek şereline di ken İnka ve Allahın glarda, k için, kâfidir: Je her- ır giyi- YL) gi kafile halinde sokaklara, dağlara, anlara çıkarak, kaybolan ilâhı ararken er ve ilâhiler arasında göğüslerine, başlarına vururlar, döğünürlermiş. Bu sı- rada kadınlar sadece ağlamakla mükellef imişler.. Kaybolan ilâh için yemekler ya- palır, fakirlere tevzi edilirmiş. Bütün gece ağlarlar, matem tuta rlar, dualar yaparlar- mış. Mabedler hıncahinç halklarla dolar- miş. Bu şekle bakacak ez tamamile bugünkü Muharrem âyinini gör Bundan başka bilâhara ismini eğiş tren, ve Bektaşiler arasında, mühim bir âyin günü telâkki edilen (Nevruz) bayra- mını da, ayni şekli ile eski dinin içinde görürüz. (Nevruz) dediğimiz ilkbahar bay- ramı, Bektaşi akidesindeki merasimle, Türk- ler arasında bir ziraat, bir çiftçi bayra- mıydı. Bu bayram Orta Asyada, Medide, Babil Türkleri arasında, Küçük Asyada tesit edildiği gibi, Siberyada, Volga bo- yu kenarlarındaki Türkler arasında da tesit ediliyordu. Hıristiyanlığı, Rusya çarlarının cebir ve tazyikleri altında kabul mecburiyetinde kalan (Çudaslar, Mordi- Çeremisler) arasında, eski din ser yanlar, bütün mevcudiyetile yeni din kisvesine bürünmüş olduğu halde bulunmaktadır. Yani ferdin yaptığı iylik ve fena: lik kendisine hastır. Onun yaptığı işden dolayı Beki muatap tutula- maz Ayinin şekillerine gelince; Fransız âlimi Harlez'in Mançu lisanından ter- cüme ettiği (La religion nationale des Tartares orientavx) yani şark Tatar- larının milli dini tarihi namındaki eser, bizi bu hususta istediğimiz ka. dar tenvir edebilecek bir mahiyet- tedir Buradaen eski şark Türklerinin ibadet şekilleri en ince teferrugta kadar e rilmi an ve zall takdisi ile bali Şarap takdis edileceği zaman avuç içine alındığı vakit kadehi en aşağı iki parmak tutar. Baş, ikinci, orta parmak, bir teslis gösterir. (Teslis) işini, yalnız İuristiyanlığa hâs ir akide olarak kabul etmek doğru de- ğildir. Teslis ve teslis ile beraber, hiris- tiyanlıkta İsanın başı arkasında görünen (Hale) tamamile Türklerin en eski dinle- rinde mevcuttu. Bu teslis Babil Türkleri arasında bu- lunduğu kadar, Medi, Şark Türklerinde ve Küçük Asya Türklerinde de vardı, ay- nı anavatandan Sümer ve Eti Türk- leri ile beraber ayrılarak Hindis. tana inen ( Dravidi ) Türklerinde de mevcuttu. ML senesine ait Hind medeniyetini gözümüzün önüne koyan şimali Hind hafriyatı, bize bunları isbat edecek pek mühim eserler vermiş- tir. Bu kiymetli hafriyata bakarak, medeniyetin orta Asyadan ayrılan, ve dünyanın bir çok yerlerine gurup halinde aynı zamanda dağı. lan balklar, yani Türkler ii memek; irsi bir inat i Türk Basaarâus (Bakük) Hindistan fethinden dönüyor. tarihe karşı isyan Bunlar el'an, dünkü gibi bu bayramı tesit ederler, (Nevruz) bir çiltçi bayramıdır. Bektaşilerdeki ahiret, baka telâkkileri de, eski Türk din ve akidesinin en iptidai düşüncesile tam bir mutabakate sahiptir. Gildani Türkleri arasında, insan yaptı- fı fenalık ve iyiliği bu görür, öbür dünyada bu yaptığı işlerden dolayı hiç bir sorguya tabi tutulmazdı. Herkes ilâhtan bir cüz, bir parça idi. İlâhe te- karrup edebilenler, onun gibi bir ilâh olabilirlerdi. Bu akideler Bektaşiler arasında da mevcuttur. Biz bir Bektaşinin Allah ola- rak göke çıkıp yeri seyrettiğini görürüz. «Kâh çıkarım semalara seyrederim âle- mir. Aynı Bektaşiyi biraz sonra Yeryüzüne inmiş, insan giri bir meyhanede rakı içer bir halde bulur: «Kâh iin ya dem çeke- rim kime ne?, » etmektir. Hind hafriyatının neticeleri Türk tarihini daha ziyade eşe ve meçhul noktalari halleden bir varlik o Ayin başrahibin emir ve kumandası al- tında, kadınlardan ve erkeklerden ii mış güzel bir musikiyi dinlemekle geçer, arada birde ie takdis ile içilirdi. Ma- bedin muganniye sözleri, en ei kadınlardan intihap gli Bilhas sözler küçük iken en güzel iskanı ii nır, hususi suretle a iş için mabette bü yültülürdü. Bunların liyakat, iktidar, hü- sün ve sesleri, en saraylarında fırtınalar usule Ki Em bu dansözlere -srinen dei ve in imparatorları, İlmi ülkelerinden ekseriyetle cizye olara! u dansözleri isterlerdi. Dans; musiki ile, meyle yapılan âyin- den sonra icra edilirdi. Mabelte yetişen bir insanın diline sadık olması şarttı. Bu- nun aksi hareket edenler pek fena teczi- e edilirlerdi. Beline de hâkim olmak 11 li) Bu hususta a benim şu kitabıma ba- kınız! (Türklerde atın ehemmiyet ve tarihi) RR — Türk Bassarâuş (Baküs) bir Menana'la birlikte şar! Mabedin mukaddes (o dansözüne, İnne çıplak işveler halinde oynarken bile, rsla bakmak, affedilmeyecek bir kaba- hat teşkil eylerdi, Hırsızlığa hiç müsama- ha edilemezdi. Bu sebepten herkes, her- şeyini açıkta mi küçük bir nesnesi bile kaybolma Bekti Tanin olduğu an a b i ne, diline) sadık olmak, dini Sel) mutlak bir yer taleb etiği bir u küçük etüdümüzde daba fazla ma lümat veremediğimiz için müteessiriz. Zi- ra sayfalarımızın hacmi buna Zildir. Hülâsa olarak şunu diyeceğiz : Tarihi tetkiklerde, bilhassa kavimlerin menşelerini inde, dini dini tetkiklerin ne lis bulunduğunu kabul araştırmaların, en a bir şahit olacaktır. Bunu tetkik İ kadar zenkin materiyallara, bu- za ii sahibi sya ile Orta Asya arasındaki mitolojik iris ve bu yakınlığı tetkik, tarihte yeni hâdiselerle, yeni düzeltmeler- le karşılaşmamıza sebep olacaktır. İlk Bektaşi babası değil, fakat ilk Bek- taşi babalarından birisi olan Küçü ya- acchus, Yunanlılara n.zi e. Hindin simalinden, orta Asyadan Türkler arasından çıkıp ii havalilere gelmiştir gösteren Ti eni bir itikadın mucidi olmadıklarını ka» ul etmek lâzımdır, Bunlar belki Tür ürklük ihya etmişler. Aynen Çi Çuvaşların, Mor- divanların hiristiyan olmalarına rağm eski dini, yeni Yedi tarikatlerle aralarında Bra iEl gibi. ale tarih, tetkiki ciddiyetle ya- yilmzsi icabeden bir mesele ka arşısındadır, aksat, şu veya bu itika alis bir ei tesadüf edildiğini mey- dana çıkarmaktır 15