15 Kasım 1937 Tarihli Yarım Ay Dergisi Sayfa 13

15 Kasım 1937 tarihli Yarım Ay Dergisi Sayfa 13
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

dönsün diye “Tekrar insan ol da huk dönl, gibi bir ihtarda seziler ara ibrikle su dökmede. — Bu şairane bir tefsir Buda başka türlü ali edilir Tulankamen ve gözyaşı şişesi ii Bu moda bhortlasa neler ol: Çelenklerle yola çıkarılan bir cenaze zin arkasından çeşit çeşit, boy boy İiöayaşı şişeleri, matem için tutulmuş Mo lamların ellerinde klâsik durumlarla lerliyorler. Müzemizde bulunan «ağla» rlar mıydığiyanı nlar tabutu» çevresindeki kadınların Hurumlarile lame çalışıyor, gö biçiminde, zük biçiminde, renkli, renksiz e yetiştireceğiz diye, bir müddet hortlayan bu moda da tuz, cam, İoya, kâğıt sarfiyatına yardım ettikten onra birkaç milyoner yetiştirerek sös hüyor. Tutankamen modası gibi, gözyaşı bl SR sesi modasını diriltecek bir sivri bu» / zengin çıkar mı, çıkmaz mı ? hasıl ünl ? — Hatırıma gelen bir sual var. Yor- — Bi geleni sorma canım, Hem ışırız, hem konuşuruz. Güneşten ra” ekkür ederim. ME farzedelim ki, yurdumuzun sonra bir <öşesinde, bundan bin yıl s hafriyat yapılıyor. Bu hafriyatı yapanlar *da Fransız âlimleri olsunlar. Fransız ölimleri, yerin altında b çanakları, herhangi bir Lüi me «— Biz, tarihin karanlık bir sayfa” « Türkiyede Fransız Türk olan toprağımızın yakasını bu me nasıl kurtarabili- B yle de tekrar edebi- : Topraktan silza parçaların sözü» ine ne ER ve nasıl inanılır ? — Çok güzel bir sual sordun. Yüz: ide yüz elimize geçen meselelerde bütün aramak istediğimiz toprak katlari, tari» bin hangi devrine aittir? İlkönce bu- nu halletmek isteriz. — OÖyüst, Romada yaşadığı zaman, onun devrinin kullandığı malzemeyi bu- lursak o devri tesbit etmiş oluruz. Ge lip geçen eşyadan değil de mimarlıkla alâkadar eşyadan, binalardan... gi bir modaya uyarak yapılmış olamaz mı?. İstanbuldaki Yeni Postahane bina. sı, sivil müzenin yapısı hep bu zaman» da kurulmuş şeylerdir. Halbuki mimari tarzları bu tevrin değildir. — Evet, Romalılarda bir zaman Yunan şeklinde binalar yapmışlardır. Bunlara “arkaizon,, deniyor. Mimar Ke- malin Yeni Postahanesi eski tip yeni osmanlıdır. Bazı karakterlerle Oonun böyle olduğunu anlıyoruz Divan edebiyatile hayatı yoğrulmuş bir şair, bir mısraı hangi şairin olduğunu anlamaz mı? Nef'iyi Nedime, Fuzuliyi Hâmide karıştırır mı ?. Bir çömlek parçasını uzatarak: — Bak şu parçaya. Bu, okadar eski değil, Bizans devrine ait bir çömleğin artığıdır. İyi bildiğin bir kitabın kop- muş sayfasından bir parça getirirlerse, kitabın adını hemen söylersin değil mi Her yerde karakter İkinci bir parçayı uzatarak: — Bak canımı bu, karakterini kays betmis. Bu hiç birşey söylemez. — Binlerce sene geçtiği halde ka- rakterlerini muhafaza edenlere ne mutlu, Kafamdan bunları geçiriyordum : Öldü. rücü bâdiselerin fırtınaları bir milleti tarihin sayfasına silip süpürü ağzı toprak yığınlarile örtüyor. o milletin canlı bir karakteri varsa ölmü- yor, arkasında bıraktığı eserler de ya” yor. Arkeoloğ, çizilen eline, cebinden çı- amele ıslak beze sarılı desti ile su ge- tirdi. Hafriyat yerini dolaşıyorduk ! — Yanılmıyorsam, dedim. » İskeletle- çürümüş bir çene! evvel yaşamış korkunç bir hayvanın çenesine.. — Hiç yanılmiyorsun:. Düvenin bu. radaki bulunuşundaki münasebeti arıs yorsun Evet. — Sondajın bir kısmı, yıllardanberi e ak zerinde bir iz bile kal miyan bu mezarlığın içinde yapılmıştı. Bulunduğumuz yarmayı size şöyle anlatabilirim. Kaidesi toprak, dar bir koridor, koridorun iki tarafı yine top- rak iki duvarla bitişmiş. Toprak duvar larda mezarlar, birer tarafı açık, ker piçten yapılmış kutulara benziyorlar. Kerpiç kutuların içinde toprağın öğüt- mekte olduğu vücutlardan kalabilen kemikler. — Üstadım, orasını pek iyi anla yamadım. Mânalı güldü. — Düvenin hikâyesini anlatıyordum, tekrar sdeyim Mezar kapağı olan düven — Sondajda, bu mezarların profis linde nazarı dikkatimi celbeden bazı şeyler gördüm: Meselâ, bir mezara birs kaç ölü birden konmuştu. Bir mezarın üzerine de bu düveni kapak diye örts müşlerdi. Acaba, nasıl bir vaziyet ol- muş ki, lüzumlu bir nesne olan bu dü- ven bir mezar kapağı olmuştu? Ölünün sahibi tahta bile örtmeğe vakit bulama” mış, düvenini kullanmış. Biz bunu bul- duğumuz zaman üzerindeki çakılları da mezarda bulmustuk. Demek ki bu ças kıllar düvende saplı bulunuyorlardı. Bu muamma, birgün kendi kendine çö: züldü. Ben de bu sualin cevabını vere* rek rahatladım. Birgün, buraya gelenlerden sinirli bir zat, ölülerin rahatsız edildiğinden bahsile.. tutturdu. Burasının evvelce iğ» renç kokularla sarılı olduğu halde için ses çıkarmadığını. bu yeri temizlediğis mizi, kimseyi rahatsız etmediğimizi, tes sadüf ettiğimiz iskeletleri de muhafaza ettiğimizi anlatarak onu ve kalabalık ar. kadaşlarını teskin ettim. İşte o gün ölünün bir araya si mması da çözüldü. 1319 senesinde bir kolera salgını ol» muş, ölüleri bile gömmeğe yetiştireme” mişler. Birkaç ölüyü bir araye gömme ğe mecbur kalmışlar.. Düvenin de böy- bir zaruretle mezar kapağı olarak kullanıldığı anlaşılıyor. 27 metre derinliğindeki iskelet — Meslek hayatınızda geçirdiğiniz heyecanlı zamanlarinız olmuş — söylemek lütfunda bulunur mu- işarda bakır devri mezarı için” e yani tam beşbin sene evvel yaşa ii o anmış kal da küç is r çocuk iskeleti uzanmış yatıyor: Arkası 24 inci sayfada 11 eme e İiğilire el yinemi 2 —

Bu sayıdan diğer sayfalar: