dürülen peri ş bir adamdı wn çözülü nalkalarındaydı. sesle söze başlı gım günü başi önceydi, Anla esime, » kafasını çevirdi, güldü Youş, sararmış bir yaprağa benziyordu. Alnımdaki birkaç damla teri maktan başka bir şeye yaramadı. bahar yaprağı gibi limonata, Yeni Ankaranın eski arttır» Sons bir. sokağına saptım. Bacanın üzerindeki leylek iki ucun- Kos kapısı bana, dan tutuşmuş bir mumdu sanki. nuk olduğum evin yeşil bir ağaç gölgesinin serinlik sunan sevin« cini verdi. Açık penterelerdeki perde» ler, kırık kanatlar gibi bir ürperme bile taşıyamıyorlar. okadar nazlı ki, tıkanık bir da» mara benzeyen sokağa uğramamış, yan bakmamış bile o > Şahini bana getireceklerdi. ii m bilir iizede bunalıyor cak? , liyam dum yayrür “iş Ev sahibi benden gelmişt Sekiz yaşlarında bir çocuğu göste o — İşte getirdim, iste Dedi. Şahin, yeşil çevreli küçük havuzun kenarına sokulmuş, bir elini suya daldırmış oynuyordu, se liyordu. Kapının açıldığını, geldiğimi duymamışa benziyordu. önce Şahini. l sarmaşıklarla Fiskiyeden serpilen su incilerini av- nda #utmağa çalışıyordu. İnce bir derinin örttüğü düşünceli, anlamlı, mis ler gibi belirmiş, damarları gözüküyor- du. Ağlayacak çocuk dudakları İ titreyen iki gözkapağı ve bu iki göz- kapağının altında da, e emen sonsuz ii Kal sülükler gibi bir yapı, bi akik els vi minicik tuttuğu bir ağız z Ev sahibi telâşlı telişlı anlatıyor: — Şahini buluncaya kadar €pi yoz ruldum. Nerede bulsam beğenirsin ?, Şahin, sözün bitmesini beklemedi, Ne e Uyuya kalmışım amca ,.. ve. Çalgı İL dinledim, Ben de uyduram dedim muz zikamla, Elini sudan çekti, kuruladı elini. .. İstüne sürdü, — Ka bas vermişim orada. Beni buldu, uyandırdı bu amca. Hee. — Ver elini bakalım delikanlım. Anlaşıverdik. Çocukları kim sever- se, çocuklar da onu severler. Şahin se- vilmiyecek bir çocuk da değil. Islak eli | bir kor gibi yanıyordu. Uzun kirli saç» m, yanan e alnını okşadım. O, sevi meye su ş her bir sokak kedi gibi, koşanı lam dan. — Anlat bakalım Şahin. yumulu ozur taşıyan He, diyem amca ? ? Miniciğin gözlerinden, Şarlonun ünlü potinlerine çıkartan papuçlarına varıncaya kadar, söyleyen dertli bir dil- di o. Asıl ona sorulcak bu idi ; — Çocuğum karnın aç mı? Solgun yüzünde haykıran açlık, çes kisi büyük olan küçük kafasını eğdirdi. . .. Kaşıkla yiyemiyordu. Dökülecek su- istemiyordu. Kendisini be ei ordı da. Sokak, yalınızlık, tekme onu hırçın yapmış. Avucları, kaşık işini görmeğe çalıştı. Bu bir yemek yeyi$ değil, bu bir sümürmeydi. Karıncığı doldukça dili üldü yavrunun. Tülerek anlatıyordu: — Beni arkadaşlarım Çocuk Bahçe sine götürürler, beşiklere binişoh, mus Sana da alıyorum. çalayım — Dur amma, slatlama; şu sabunlu bezle ellerini sil de, senin şu güzel has valarını dinleyelim, Yemek yerken koynuna sokduğu kü- çük muzikasını çikardı. Yumruğunu sıkarak haykırdı, dağların sayısız inbik- lerinden süzülen bir pınar suyuna Öz» lemesini gösteren bir sesle haykırdı : Ah z Ahl. yüğü varmış, bunların bü: büyüğü. Daha iyi havas lar çıkarırmış. 70 kuruş.. 7Ü kuüruş., nerede bulayım ki bu parayı ben. amal, Hiç unutmam; ciğerlerinin sön his zıyla bir daha bağırdı: — 70 kuruş.. 70 kuruş.. hey. Göz kapakları sinirli sinirli çırpın: dılar. — 7Ü kuruş bulmak kolay Sahin. Sevincini kahkahasile anlattı. Ateş gibi yanan elini okşadım; sordum : — Sen hastasın yavrum. Ses çıkarmadı. Elimi tuttu, Çekti, oynuma sarılmak oistedi. Eğildim öpüştük, sarmaştık... dudaklarını kula ıma yapıştırdı. Gizini fısıldadı : — He, amca, bende ofuz kuruş var. Daha kırk ister diyorlar. — Çalgıyı ben mi alayım, sen mi alırsın ?. Buruk birşey tatmış gibi dudaklarını büzdü. — Yoh, beraber gidelim, bana kös tüsünü verirler. — Ne oldun çocuğum? neye kafanı » Ağrıyor kafam. Sözünü bitirmeden, si kırmızı ipliği dudaklarını dikmişti. Burnu namağa başlamıştı yavrunun Havuzun kenarına, çekisi büyük, kü- çük kafasını dayadık. Serin su Şahi- nin kanile tutuştu. Gelincikleri imrendiren, yanan bir yav- runur kanı bul.. İâleleri parçaları gibi kan Şahinin; ve çekilen bir öksüzlüğün göz Güneş yaşları bu kan Jâleleri. erinin tozlarını, Saksılardaki çi ü eçli Layusile yıkayan ev Sas hibinin nl eşi, durmuş bizi seyredi- yordu. — İliçte iğrenmiyorsunuz. şu tozlu çiçek Yüzlerini, — Sen çiçeklerden, lerden iğreniyor musun ?. gözlerini temizliyorsun da... Bayancık dudaklarını büktü. — Bu da bir insan çiçeği. Çiçeği seven. Bajantk Da gözlerile güldü. e Boşuna yıkamağa alış kaşık bu işi sen yapardın..Ben seni böyle ta- Yara abla; biz olmasak suç alma: Dirim. — Neden aktı bu amca?.. 7 Sıcaktan, geçti artık, otur bakalım. — Ben çalayım da sen dinle, Taşlığa çömeldi. Taşları kenarları tırtıllı kan açmış oylum oylum karanfilleri Taşlık Dn yas şayan insanın kanından çiçeğin açaca» Şahin kendi NE ın üzerinde damlaları vardı, andıtırdı kan damlaları. ğını söylüyordu. sindeydi. Burnu kanarken de koynuna sok- çıkardı. Şahinin çalacağı havadan vazgeç bir daha mağı unulmadığı muzikasını Ben, tim. kan gelir diye. O,"çalacağım. diye zorladı. Ve onun İkinci bir sıkınma ile ince dudakları arasında parças varlığının elinde sının, adayan büyük nasıl dillendiğini bize gösterdi. rdum, sormak istemezken dum. Önü hırpalamak istemezken hır. paladım. Niçin böyle yaptım bilmiyo rum. Acaba, bu yaşama örsünde ezilen yavrunun, dayanma gücünü mü tartmak SOK. istiyordum. Sormak istemezken sor- m işte! — Şahin Dudaklarını çalgısından ayırmayarak içini çekti: — Görmedim onu, Kılıcı varmış. baban var mı? ata binermiş, çalarmış. uzik a olacak. O. özleyişini birkaç sözle öyle mu, rüyasındaki baba bir anlatışı vardı ki.. hemen sözü ç virdim ve başka bir MR oyalamak nün, istedim: — Anan var ya; oda yavrum. Yarasına el atılan bir dermansız gibi fırladı, kaşları çatıldı: — Bırak onu, bırak. Bulsam onu kıtır kıtır keserim: (Arkası 31 iner sayfada) 17 baba sayılır sari