e” Ne KÜTAHYALI ABDURRAH- MAN EFENDİ Bu tarihlerde Türk diline en değerli yardrmı yapan bir de bu zat idi. 1842 ye doğru (Kıstasül- beyan) adı ile yazdığı (Türkçe gramer) — filvaki kendisi gra- o mer demiyorsa da gramerdeki — birliğimüdafaa ediyordu — Türk- çeye o güne, hattâ bugüne ka- dar görülmemiş bir tetkik eseri © veriyordu. SULEYMAN PAŞA Nasıl:Şıpkada Türk vatanını Korumuş, Şıpka kahramanı ola- rak tanınmış, nasıl memlekete © meşrutiyet getirmek için kanunu © esasiler hazırlayıp bunu oldurma- ya çalışmış ise Türkçülüğü de bilerek öyle müdafaa eden, ve o- nun için öyle çalışanların başında Süleyman Paşayı görürüz. j Askeri mekteplerin nazırlığın- da, Türkçülüğü askeri mekteple- o rine sokmaya çalıştı. “Dilimizin © $arfı üzerinde bir kitap yazdı, a- | 3 dımı (Sarfı Türki) koydu. İ © Çin tarihindeki Hiyong Nuların ? ilk dedelerimiz olduğunu, Oğuz - hanım da o devleti kuran Mete ol- — ması lâzım geldiğini tik öğreten » budur. Süleyman Paşa askeri ; mekteplere lâzım olan kitapların “tercümesini mütehassıslara hava - Je ettiği sırada tarihin tercüme suretiyle yazdırılamıyacağmı dü - , Şünmüştür. Kendisi diyor ki: © “Avrüpada yazılan bütün tarih kitapları, ya dinimize, yahut mil- iyetimize ait iftiralarla doludur. Bu ktaplardan hiç birisi tercüme — edilip okutturulamaz. Bu sebebe i binaen mekteplerimizde okuna - tarih kitabım telifini ben | edildi » “ y * gibi arapça ve farsca lügatlar koyarak halkı ferhenk ve kamusta baş patlat- mağa mecbur etmez idik.,, BUHARALI ŞEYH SÜLEYHAN EFENDİ 1882 (Lüğati Çağatay ve Tür- kii Osmani) yi “Mevatmı asliye- de istimal olunan lisanı manevi - lerine vukuf peyda etmekliğe ma- il bulunan Osmanlı ekâbir ve ea- | Zum ve eşraf ve akvamına,, hedi- ye etmiş olan bir zattir. Özbeki tekkesinde şeyh idi. MUALLIM NACI Edebiyatta Türklüğünü apaçık Nacidir; Yeğâne sevgilimizdir lisanı osman, Lisan muhabbeti her kavm için cibil Midir; Medar terbiyet, insan için, taallümdür; Taallümün de medarı lisanı millidir. hi,, diyor ki: “Naci Türkçeyi en iyi bilendi.,, Naci lisanımızın tedvini, türkçe nin arabi ve farisinin esaretinden kur- tulması hakkında da çok kıymetli ke Timeler serdetmiş, ortaya o zaman gö- re çok mühim prensipler koymuştu. “İntikat,, eserinde diyor ki: “Lisa- nımız varsa onda tasarruf etmeğe hak- kımız vardır. Zaten kavaidi lisan de- diğimiz şey neden ibarettir? Suveri istimalâtm o gösterdiği nümunele rin bir yere toplanmasından başka bir şey midir? Demele ki istimal © kaideye değil, kaide istimale tabi imiş. Ha- kikatte kaide istimali göstermiyor, isti- mal kaideyi meydana getiriyor. Biz. de ise istimal varda, henüz kaide yok.,, Muallim Naci (1850 — 1894) “İrana mukallit olmuş eslâf,, diye üzülmüş, “Üslübu bebeyânı ey- desin saf, “aeğinde bulmuştur.” izerime aldım.,, (Talimi edebiyatı Osmaniye) sahibi Recai zade Ekrem Beye şunları yazmıştı; N iz (Osmanlı tabiri yalnız devleti- mizin adıdır. Milletimizin unva- ni ise yalnız Türktür, Lisanımız 'da Türk lisanıdır; edebiyatımız da Türk edebiyatıdır., b ş endisinin Avrupa “üğülünce | (Mebaniyülinşa) eseri tantnmış- tir. ğ Bunlar o güne göre çok yeni İ , görüşlerdi. Süleyman Paşa (1838 1892) haksız bir hükümle Bağda- oda sürülmüş bir kahramandır. Darüşşefakanın müessislerinden « » o Türküirfan ve edebiyatına disinden sonra hizmette de. Yam eden oğlu Sami Bey de baş- kı bir eseri idi. © AHMET MİTAT EFENDİ Ahmet Mitat Efendi, (1844 — 1909) Türk matbuatının kırk , yazılarında en çok Türk- ik eden ve dilde Türkçülüğe €n eski inananlardan biridir. Şu mütalâayr, tarih koymasak, Selâ- ikteki genç kalemlerden aldığı - mıza hükmedebilirdiniz. Halbu - &i bu satırlar, o tarihten otuz yıl önce yazılmıştır: “.«. Lisanımız Şinasi merhumun) tire sadeleştire varmış olduğu! cenin yukarımna varır. o Sözü- özü daha * açıkça söyliyelim: r edatımizı (falan mezkür) i yazacağımıza (mezkür falan) ni ve (ameli hayriye) diyeceğimi ie (hayırlr ameller) desek ve diğer ce milerde dahi hep bu sureti iltizam e* ie müfredini Oöğrenebilmiş olduğ” bur kelimelerin cemilerini hangi vezir ı#bik edebileceği için hiç bir zihin yor- mağa mecbur olmazdı. i Hele türkçede güvercin ve örüm- Naci yalnız “Artık unutuldu tarzı dirin,, diye eskilikten ayrılmak is- | temiyor, eskilikteki yabancr tâ - biliğinin kendisinden sıyrılıp çık » | mak, milli ruhu meydana koy- mak istiyordu. Onun için kendi - | sini edebiyatı cedide ile yeni ede- biyatı cedide hasım gördü. Naci frenklik te istemiyordu. Frenk şiyvesine sapmanın milli duyguda uyandırdığı aklülâmeli temsi| e - den Muallim Naci idi. ŞEMSETTİN SAMİ Şemsettin Sami (1846 — 1906) Türk dilinin hayranlarından ve başlıca müdafilerindendi. (Kamu- su Türki) sini tetkik edenler met- ruk işareti yanında ihyasmı iste - diği ne kadar Türkçe kelimeler bulur. Aşağıdaki satırlar onun genç ruhlu müdafaalarından biri- dir: ©». Elhasıl mübalagasız ve mü- Grret gayreti milliye saikasiyle olmi- yarak ağyarın dahi tasdikiyle diyebilir AE e olan türkçe dün- mı değil i güzel lisanlarından biri m şüphe yoktur, . . . Lisant osmani üç lisandan ya- ni arabi, ve farisi ve türkçe lisanların. dan mürekkeptir demek âdet olmustur. Bu tabir ekser kavait ve inşâ kitapla. rmda ve buna mümasil kitaplarda sikir türk dine yararı görülen M. Vamberi $. Sami bey söyliyenlerden biri de Muallim | “Türk teceddüt edebiyatı tari» | İ Ne büyük hata! Üç lisandan mürekkep bir bisaril Dünyada göfülmemiş şey! ... Eslafimızin kıyıp düşüreme- dikleri o kârıkadim boyaların bir takı- mını biz pek çirkin görüp binayi ede. irüz, bizim düşü. ahlâfımız düşüre-| geklerdir. . Yeni yetişen genç cdipleri- mizin bugün gözümüzün önünde o mü- sanma allı pulla nakışları beğenmeyip düşürdüklerini görüyoruz. (Bunların yerine asrın teceddüdatma muvafık bir takım müzeyyenat ve sun'i İüzumunu en evvel ortaya koyan biz ihtiyarlar bu veçhile tahriplerini gördükçe acı- maktan bir türlü kendimizi alamıyarak bilâihtiyar “amma bu kadarda olur mu?,, diye bağırıyoruz.,, KEMAL PAŞA ZADE SAİT B. VAKIT gazetesinin ilk dev- rinde onun İbaş muharriri. Bu şarmdan bir gün ayrılmamış. Dilde Türkçülüğün marşını Sait Bey yazmış gibidir; ne demişti, | hatırlatalım: | Arapça istiyen urbana gitsin, Acemce istiyen İrana gitsin, Frenkler Frengistâna gitsin, Ki biz Türküz, bize Türki gerektir. AHMET RASİM Muallim Naci nasıl yağmur - dan kaçarken doluya tutulmamak tarafında “idiyse Ahmet Rasim i (1866 — 1932) de öyleidi.Lü- ğatleri, sarflarile, hele eserleri ile Türkçülüğe gidenlerin yolunda onlara daima kuvvet oldu. 1899 da diyorduki: “1 Avrupa edebiyatını bu dere- esi terekkiye isal eden müessiratın tetebbü ve tetkiki ile onlar gibi düşü- nüp Türk gibi yazmieli, 2 — Bizde terakki etti denilen edebiyatın frenk, acem, arap, lâtin, Yu- zmdan yapılma “derme çatma bir şey | bulduğunu tarafeyn teslim eylediği ci- hetle evvelâ kendimizi bir tarik mesai | keşfederek o yolda çalışmalıyız. 3 — Mütenddit asarı daha şim- diden sizin ve bizim tahtı itirafımızda bulunan frenk mukallitliği ile beraber muhallefatı kudemadan olan acem ve arap taraftarlığını kimde görürsek der- hal müvahazayi şedidi ile onu or. tadan izaleye bezli mazeret O eyle- meliyiz; (o ta ki hissiyatı milliyeye bu yüzden bir halel gelmesin, 4 — Üstadı sahibi Kemalin tehzip ve ıslâhı lisan hakkındaki mutaleatına bir desti makule vererek dilimizi dü. zeltmeye ve imlinizi imlâya getirmeye çabalamalıyız.,, MİRZA FETH ALİ AHUNDOF Türkçe ilerlemesi için hamleler yalnız Garpte değildi. Şarktan da bu hareketi sürüp götürecek düşünceler, teşebbüsler geliyor « du. Mirza Feth Ali © (1811 — 1878) dilin ilerlemesi için alfabe- lerin düzeltilmesini düşünenler « dendi. Bu yolda “çalışmak için memleketinden kalkıp İstanbula da gelmiştir. Başmdan geçenleri yazarken diyor ki: “1857 de İstanbulda, Tahranda bir çok konuşmalar yaptık. Yazık, ileri ge lenler elifbalarını değiştirecek gibi de İ Biller!,, ISMAİL GASPRİNSKİ (Dilde, fikirde ve işte birlik) İsmall bev Gasprinski Şeyh Cemeleddin Efgani yoluna koyma 's cek durup dururken kebuter, ahkebüt! ve tekrar olunuyor. Ne kadar yanlış? için Kırımda Bahçesatayda çi - j kardığı (Tercüman) gazetesi, İs» adın ne iyi bahtıdır ki Türkçülük |; tanbul Türkçesini örnek tuttuğu kadar, bu Türkçenin yazıda tabi- iliğine kavuşması davalarında da en koygun örnek vermiş oluyor» du. İsmail Ganprinski © (1914 — 1841) böylece Garp Türkçesinin kendisini bulmasına yardım edi - yordu. NECİP ASIM BEY Erzurum Mebusu Necip Asım Beyin Türkçülük davasında hâlâ devam edip gelen büyük hizmeti- ni her zaman şükranla anacağız. Bizde ilk önce Türk tarihi yazan Kilisin bu Türk çocuğudur. VELET ÇELEBİ BEY Kastamonu Mebusu Velet Çe- lebi Bey de Türkçülük davasmın Meşrutiyete tekaddüm eden dev « resinde davaya sadakati ve hiz - meti ile tanınmış, bugün de gene bu yolda çalışıp meyveler veren ve saygı gören bir şahsiyettir. ŞEYH CEMALETTİN EFGANİ “Bu adr, Şimal Türklerinde Ziya: ettin Fahriyi yetiştiren, bizde şa“ ir Mehmet Emin Beye Türkçülü « ğü ilk aşılıyan bir şahsiyet olarak anacağız. © “Emin Beyin kendisi der ki; ona halk dilinde, halk vezninde millis yeti için şiirler yazmayı Şeyh tav- siye etmiştir. £ Şeyh Cemalettini Efgani 1836 da Efganistanda doğmuş, 1897 de İstanbulda öl - müştü. MEHMET EMİN BEY “Ben bir Türküm!” Şair Meh met Emin Bey “Bülün Üsmanli şairleri arasında ilkin tam şuurlu bir surette dilinin Türkçe, milliye» teninin Türk, millet ekseriyetinin halk olduğunu anlamış, bunu gür sesiyle baykırmıştır”, Şu parça Türkçede ne yapmak istediğini söylemiyor; fakat ne yapılabilir, onu gösteriyor: (Silâh sesleri ve barut kokuları) ad- lı bir parçasından: Gelin göçürme günü idi. Güvey taraflısı kızın köyüne yüz atlı ile gel mişler, alaca kumaşlarla donattıkları a» ta gelini bindirmişlerdi. Delikanlılar rın bir takımı gelinin sağında, solunda yürüyorlar, bol barutla doldurdukları karabinaları sıkıyorlardı. Bir takımı ekinleri biçilmiş tarlalarda at yarıştırı yorlar, uçu demirli değneklerle cirit oy» nuyorlardı. Alayın önünde davul zurna gelin göçürme havasını yanık, yanık çalıyordu. Gelin silâh sesleri, . barut dumanları içinde gidiyordu. Ben yolun bir kıyısında durarak ge- lin göçürmekten ziyade atöş talimi yapan bu alaya bakıyordum. Kendi kendime diyordum ki: “Şu delikanlılar binicilikte, atıcılık- ta, yeğitlikte, kavga işlerinde ne ka- dar yücedirler. Bu yüksek alınlı, de- mir pençeli, ceylan bakışlı, * boğa göv- deli yeğitlerimizi görenler inanacaklar. dır ki bunların damarlarında Timuçin. lerin kanları kaynamaktadır.,, “Arkamdan, omuzuma dokanan bir el beni düşüncemden ayırdı; bir ihtiyar Mustala Velâleddin. Süleşman Paşa Paşa avaşında köylü basa soruyore “Efendi; nasıl dü- günümüz iyi mi?,, — Evet babacığım, çok iyi! Hele gelinlerinizin böyle silâh sesleriyle, ba- rut kokulariyle göçürülmesi çok güzel? Bu gelinleriniz de yarın asker ocağına gönderecekleri koç yeğitlerimizin a- naları olacaklar. Bu dünyada silâh kullanmayı bilmiyen bilekler zincirler altında çürür. Barut kokularına veda eden milletler vatanlarına, vatanlarınm gül bahçelerine de veda ederler. Yeğit olmıyanlar için ne vatan, me hürriyet hiç bir şey yoktur. Bundan dolayıdır ki gelinlerinize silâh sesleri, gelinleri- nize barut kokuları... FUAT RAİF BEY Türkçede tasfiye fikrini ilk ile- ri süren, Türkçeyi yabancı keli « melerden, ıstılah ve tabirlerden temizleyip (Türkçe köklerinden bir çok kelimeler, ıstılahlar do - ğurtmak kabil olduğuna inanmış olan Fuat Raif Beydir. Köse Raif Paşanm oğludur. Ziya Gök Alp Bey su haksız hükümde Bulnuyor: “Tabii kelimeleri atarak onların yerine sun'i kelimeler ikamesine çalış» tığı için, hakiki bir lisan yerine sun'i bir Türk esperantosu vücuda o getiri- yordu. Memleketin ihtiyacı ise böyle bir yapma esperantoya değil, bildiği ve anladığı munis ve gayri sun'i keli- melerden mürekkep bir mefahime vası- tası idi. Bu sebepten dolayı İkdamda- ki tasfiyecilik cehaletinden fayda yeri- ne mazarrat husule geldi. AHMET CEVDET — TEVFİK NEVZAT Dilde Türkçülük hizmetinde gazetelerin, gazetecilerin hakkı.. Burada İstanbulun (İkdam) nr, İzmirin (Hizmet) ini hatırlama - mak elden gelmez. 1893 te çıkardığı (o gazetesini ilk dafa olarak Türlşülüğüm-er - ganı haline koyan, (Türk diline ait neşriyata © sayıfalarını açan Ahmet Cevdet Bey olduğu gibi, öz Türkçenin en ilmi, en doğru ve her zamân doğru (müdafaasını yapan Mehmet Necibin (İzmir- de), onun en eski arkadaşı olan Mehmet Şeref (Edirne Mebusu) in yazilarmı basan da (Hizmet) ve onun sahibi Te;fik (Nevzat (1903 — 1865) tır. Ahmet Cevdetle Tevfik Nev - zat, bu iki isim Türkçü gazeteci « lerin saygiları ile anılacaktır. MEHMET NECİP Yukarıda söylediğimiz gibi dilde Türkçülüğün Obizde en bilgili en, doğru veher za- man doğru müdafaasını ya- pan ve Meşrutiyetten '#on - ra Selânik hareketinin asıl baba- sı olan Mehmet Necip! Bu ad dil savaşmın en sevdiği adlardandır. 34 yıl önce, 25 Teşrinievvel 1316 tarihli Ahenk gazetesinde, hâlâ ayni yolda durup dinlenmeden ça- lişan arkadaşı Mehmet Şerefe a « çık mektubundan şu satırları alı- yoruz: i “Derdim ki, Türkçe niçin yal- nız başlı başma olmayıp ta öteki iki dille karışık olsun? Biz bir çok istediğimiz ve düşündüğümüzü salt Türkçe lâkırdılarla karşımız- dakine anlatabiliyor, evlerde öy - le Arapçadan alınmış sözleri pek katıştırmaksızın o konuşabiliyoruz © da neye böjle konuşulduğu üzere yazılmakta bir yabancılık ve ka - balık olsun. Türkçesi, hem de pek yakışık- lı Türkçesi olan bir çok lâkırdıla- rımız varken bunların yerine A- rapçadan almmışlar konsun, kul- lanılsın? (Devamı 9 uncu sayıfanm 3 üncü sütununda) , İ i i