—— 10 — VAKİT 26 EYLOL 1934 Türk dilinin okanlığı Güzel Türkçemiz çok zengin, çok geniş ve başka dillere yaşamak, soysallık yolunda yükselmek için çok yardım etmiş verimli bir Dokuz yüz yıl! Yuvarlak bir sa- yı ile, elimizdeki yazı örneklerile görüyoruz ki arapçanın dilimize girmeğe başlamasından bugüne Kadar dokuz yüz uzun yıl geçmiş» #ir, Bu sayıyı Kudatgu bilik üzeri- be yapıyorum. Bu başlayış olabilir Ki daha önceden olsun; öyle ise bol davranarak bin yıl diyelim. Küçükten beri işittiğimiz sözle- re göre, Türkçemiz, bütün düşün - düklerimizi söylemeğe yetmez. miş, Arapça, farsça sözleri çıkar - 'dıktan sonra, artık dilimiz tutulur, Konuşacak söz O bulamazmışız. Türkçemizi zenginleten, genişle - en bu iki yabancı dil imiş! Peki öyle olsun! Ya bu diller daha bize girginlik göstermezden önce Türkler ne yapıyorlardı? Ko muşmuyorlar mıydı? Yoksa görgü- süz, bilgisiz soysal (1) olmıyan bir budun (2) gibi pek az sözleri mi vardı? Bütün istediklerini anla tamazlar mıydı? Öyle ise Orhun ırmağı kıyıla - rmda yükselen dikili taşlardaki öz Türkçe yazılar, nasıl olmuş ta gök Türklerin, Çin baskısı altında çek Ekleri büyük sıkıntıları, eski yük- 3ek çağların andaç (3) larını pek acıklı olarak anlatabilmiştir? Oğuzu, Ergenekonu anlatan yazı- lar, - bizi yürütmek için iki koltuk değneği sandığımız arapça ile fars çayı kullanmıyarak- neden o ka - dar güzeliyazılmışlardır? Dühâsrvar; Müslümanlık, hiris- tiyanlık, yahudilik nom (4) larma girmiş olan yaradılış, büyük su baskını yazıları ile büyük Gılga- #meş'i Sumerliler nasıl olmuş ta kendi Türkçeleri ile yazmışlar- dır? O çağlardaki araplar daha foplu yaşamasın; bilmiyorlar, ku - rum (5) yapmamışlar, bilgisiz, gölemen (6) kişilerdi. Araplar, Türk ellerine girerek pnları Müslüman yapmağa başla- dıkları çağlarda kendi dillerinin genişliğini öğe öğe yorulmuyorlar dr, Kâşgarlı Mahmut adında bir Türk, Türkçemizin ondan daha #zngin olduğunu göstermek için bundan sekiz yüz seksen altı yıl önce, koskoca bir Divanülügatit 'Türk yazmıştır. Binlerce yılların göğsünde sak Janan pek değerli gizlilikle, ya- Vaş yavaş kendilerini göstermeğe başlamışlardır. Artık gözlerimiz açılmış, yer yüzünün dört bucağr- nı pek güzel seçebiliyoruz. Şimdi biz, yalnız Türk dilinin güzelliğini, zenginliğini değil, üs- tünlüğünü de anlıyoruz. Gözümüz önünde, bütün soysal acun (7) un gelmiş geçmiş budunları kaynaşı- yor. Onların, yaşama ve bilgi yol- larında yürüyebilmek için, kullan- dıkları değneklerin Turan orman- lardan alındığı görüyoruz. Ko muştukları dilleri derin derin araş- tırmca bize pek yabancı gelmiyor. En eski Türk kaynaklarından fış- kıran sözlerin binlerce yıl geçtik- ten sonra, gene o uruk (8) larda açık izlrini buluyoruz. Sözde dili- mizi zenginleştiren, konuşulacak bir dil yapna arapça ve farsçada Türkçeden alınmış ne kadar çok "zler buluyoruz. Bunu söyliyen yalnız biz deği - Tiz. Batı bilgen (9) lerinin yazdık- ları bitik (10) lerde bunun bir çok örneklerini gösteriyor. Yoksa bu, büyük bilgi çağlarında uydurma sözlere, yer verilemez. Dil işinde ne türlü çalıştığımızı anlamak istiyen bütün batı bilgenlerinin büyük gözleri bize doğru açılmış duruyor. Araştırma larda yaptığımız işleri hem beğe - niyor, hem öğüyorlar, Ben, bu ya- zımda onlardan da örnekler alıyo- rum, Bir Amerikalı bilgen “Su- merliler,, adıyla yazdığı bitikte Samlıların Sumerliler Türkçesin- den bir çok sözler aldığını söylü- yor. Gene batı ve arap tarihçileri arapların soysallığı gene Sumer Türklerinden öğrendiklerini anla" tıyorlar. Bunları “aruz vezni Türk veznidir,, yazımda uzun uzun &n - latacağım. Düşünmelidir ki bizden sözleri" mizi alan o soyların ve urukların dillerinde, bugünkü Türkçemize tıpatıp uyacak sözler aramak boş- tur, Binlerle yıl baskısının, ayrı ay rı yerlerdeki bun (12) larm, yerli soylar dilinin de karışmasınm, ko nuşma biçimindeki ayrılıkların bir araya gelmesile olacak değişik likleri de düşünmek gerektir. Ki- misinin (o) sesel (13) ine karşı, bir takrmınm başka sesel kullan * ması, (k) yerine (g), (d) yerine (c, t) gibi ündeş (14) ler koyma - sı, yerlerini değiştirmesi bugünkü Türk boylarında da varken binler le yıllardan beri bu değişiklikle - rin ne denlu (15) çoğalacağı az bir düşünce ile belli olur, Bugün bir çok soysal budunların dillerin- de Türkçemizin en belli başlı kök lerini bulduğumuz gibi arada bü- tün sözlerimizi de görüyoruz. Bundan şu çıkıyor ki güzel Türk çemiz çok geniş, çok zengin ol- makla kalmamış başka dillere de yaşamak, soysallık yolunda yük- selmek için çok yardım etmiş ve- rimli bi rdil, bir'ana dili olmuştur. Buna inanmak için elimizde sayı" sız tanıklar (16) vardır. Br iki tanesini yazıyorum: Fenikelileri, denizler boyunca kurdukları yurtları biliyoruz değil İl mi? Pek güzel, Elimde beş Fran- sız bilgeninin yazdığı “ilk soysal- || lıklar, bitiğinde Fenikelilerin kur dukları yurtlar, Fenikece adla - INI görüyorum; işte bir kaçı: İs - Panyanın Atlas denizi kıyısında (on oba), şimdi Tanca yerinde İl” (Tingiz), Sardonyanın sol kıyısı aşağısmda (sol koy), Cezayir kı- yılarında (Kart Ana), Tunus ye - rinde (Kart Ece), Tarabluş kıyr larında (ocak) olduğu gibi Tarab lus kıyılarına da (Sırt) adını ver- mişlerdir. Demek ki Fenikeliler, kıyı kıyı giden gemilerile Türkçemizi nizlerin büyük yün (17) lerine yaymışlar, Yunanistandaki Türk - İİ çe yer adlarını biliyoruz, Onları İli yeniden saymak gerek değil, Ben daha eskilerini sayacağım. Çok u- zak çağlarda Fransanm bir takım yerlerine konmuş Türk etları var- dır, Bunları da bize, gene batı bil- genleri öğretmiştir. Bayyak, (18) Beyyak, Biyyak, Ağanak, (19), Sağnak gibi. Bu kısa yazıda bundan artıkla- | | rini yazmak uyamiyor. Gün geç- tikçe, yeni yeni araştırmalar, on de İl dildir Yazan: A. İSMET bin yıldan beri Türkün ve Türkçe nin yurtlar ve budunlar üstünde yaptığı büyük işleri ortaya çıkarı- yor. Öyle ki acunun dört bucağm- da soysallık yaratan, diler kuran tek bir soy, tek bir dil olduğu an - laşılıyor: Türk soyu, Türk dili! Avrupayı baştan başa geçen, o ellerde yerleşen çok eski atala rımiz, yaptıkları işlerin andacını binler ve binlerce yıl sonra gele- cek torunlarına vermek için daha değerli bir iş yapmışlar. Bütün ka- sırgaların, bütün su baskınlarmın yıkıp sürükliyemiyeceği bir dikili taş gibi Avrupanın ortasında, yük selen dağlara kendi atlarını ver- mişler, (Alp) demişler. Orta Asyadan kalkarak, yürek- lerinde en güçlü bir çidam (20) taşıyan Türk alpları, yurtlarından aldıkları sosyallık tohumlarını Av rupada yeşertirken atlarını unut- turmak istememişlerdir. Biz, © yüksek dağların üstünden yer yü- zünün dört bucağına bakan Türk dilinin okan (2) lığı gördükçe, göğsümüzü kabarta kabarta, bü - yük başbuğumuz, Gazimizin bu - yurduğu sözü, yine o dağları çınla- tacak bir bağrışla söylemeliyiz: “Türküm, ne mutlu bana!,, A. İsmet 1 — Soysal » Medent. 2 — Budün — Millet, 3 — Andaç — Hatıra, 4 — Nom — Din. $ — Kurum — Cemiyet. © — Çölemen — Medevi. ? — Acun | Dünya. $ — Uruk — Kabile, 9 — Bil gen — Allâme. 10 — Bitik » Kitap. 12 — Bun - İh. tiyaç. 13 — Sesel — Sesli harf. 14 — Ündeş — Sessiz harf. 15 — Denlu — Kadar. 16 — Tanık — Şahit, 17 — Yün — Taraf. 18 — Bayyak “ Bayır aşağı yer. 19 — Ağanak * Ağmaktan, 20 — Çidam — Arim, 21 — Okan » Azamet. BORSA | (Hizalarında yıldız işareti olanlar üzer. | lerinde 42 Eylülde muamele görevler « Milâno » Brüiie » Atina » Cenevre o 0 « Sofya m, — » Amsterdam 88, - * Prag » Mecidiye * Stokholm » Banksot 4 Londra 81875 Je Stokhim | ş Nevyork. Ga6srvo) e Viyana 41700 | 4 Paris 1200 Je Mağni 18173 » Mine 947553) Perin 19944 » Brüksel 33873) $ Varşova 41904 | * Avm sa sc) Badapeşte 395 | « Cenevre o 24373 Je Bükreş 70,448 | « Sofya 66095 İs Belg (0 3474 » Amsterdan, 1.1727 | 8 Yokohama (2.6962 * Prag 10,004 Moskova 108875 dark Der Balya Şark m, ecza #1983Türk Borl 26.45) N . . vw ei — UN 2780) Rehin -— *IstikrâzıDabil 1 97.00) Anadolmı | 4770 | Ergani istikramı 97.İ Anadolali “ro ği 1528 Mö A Bağda -00| Anadolum —00İ4 Mömessil A alir Necmi Bey anlatıyor Oz dile akış çok önceden başlamıştı Gerçek dil inkılâbı, Gazinin yüksek düşünüşünden parlamış ve bütün kitleye yaygın bir ışık olarak herkesi aydınlığının içine almıştır Dil Kurultaymın umumi kâtibi | cadan Türkçeye karşılıklar kılavu Ibrahim Necmi Beyle, konuştuk. Bize Dil Bayramı için duygularını zu,, ismi verilecektir. Bir de Türkçede söz yaratma ve dil çalışması üzerinde yapıla - | yollarını gösterir bir kitap hazır - cak işleri şöyle anlatir: — “Türklerde dil cereyanı, ya- ni öz dile akış pek çoktanberi baş lamıştır. Şehnameden elli yıl sonra Ku- dat Kubilik'i yazan Yusuf Haç Hasip dahi; bu da Türklerin şeh- namesi olsun, diyerek milli Türk- genin farsçadan üstünlüğünü ileri sürmüştür. On beşinci asırda Ali Şir Nevai Muhakemetüllugateyn adındaki kitabında gene Türkçe - nin farsçadan daha geniş ve daha ince olduğunu söylemiştir. Selçuk İmparatorluğunun resmi kayıtlarını farsça tutmasına karşı Karaman oğlu Mehmet Bey, bu kayıtların Türkçe tutulmasını bu- yururken gene Türk dili için çalış- mıştır, Osmanlı İmparatorluğunun Üm metleşmesinden sonra gene zaman zaman Türklüğün gönlünden ko - puşan öz dil isteği, az çök kendini göstermiştir. Metodlu yolda dili sadeleştirmek işi, gazete ve kitap basmanın memleketimize girişin- den sonra kendini göstermiştir. Şi nasi, Ziya Paşa, Ahmet Vefik Pa- şa, Ahmet Mithat Efendi, Mual- Hrm Naci bu işe çole emek. adamlardır. Şemsettin Sami, Ne cip Asım, Velet Çelebi, Ahmet Hikmet, bu yolda o zamanlar müf rit bile sayılmışlardı. Meşrutiyetten sonra Ziya Gök Alp, Ömer Seyfettin yeniden bu yola döküldüler, Fakat bütün bun ların eskiden yeniden çalışmaları, hep düşünce ve yazı olarak kal- ta1ş, vavern olarak bütün yazıcıla- Vİ ra ve bütün okur yazarlara can ve ateş veren bir inkılâp atılışı halini alamamıştır. Gerçek dil — inkılâbı Gazinin yüksek düşünüşünden (parlamış, ve bütün kitleye yaygın bir ışık 0- İ! larak herkesi aydınlığının içine almıştır.,, İbrahim Necmi Bey, bundan sonra dil heyetinin çalışmasından konuşmuş, çalışma biçimini anlat- mış, yapılacak yeni işleri saymış- tır. İbrahim Necmi Bey bütün bun ları şu kelimelerle söylemiştir: — Seçim suallerine 200 bin ka dar cevap gelmiştir. Bunlar elden geçirilecektir. Bunların tashiha a - it yanlış, eksik cevaplarını da .bir daha tetkik ederek bir zeyl neşre- deceğiz. Gerek teftip yanlışları, gerek ilâve edilecek mütalea varsa, ayrı- ca kendi görüşümüzde düzelmesi İl lâzım noktalarla arapça ve farsça kelimelerin karşılığı bu drgiye gir- memiş ise tamamlanacak, arabi, | farisi listesile konulacaktır. Bundan sonra dergide bulunmı- yan yahut karşılığı kâfi gelmiyen | kelimelere karşılık bulmak sefer - İ|| berliği yapılacaktır. Bu hususta henüz hiç bir şekil kararlaşmamış tır. Karşılıklar kılavuzu şu şekilde olacaktır. Dergiye gelen seçme cevapları, 4 bizim kendi seçimlerimiz ve yara- tılan karşılıklar, Buna, “Osmanlı lanacaktır. Bu kitabın ismi “ekler dergisi,, dir, Bu kitabın hazırlan - masına başlanmıştır. Bunda Türk- çede bulunan bütün ekler ve bun- ların kelime yaratmada rolü göste rilecektir, Böylece umumi dilin tasfiyesi için lâzım olan malzeme ortaya dö külmüş bulunacaktır, Bundan başka Kurultayda da söylediğim gibi Anadoludan gelen yüz otuz binden fazla fişimiz var- dır. Bunlar da “derleme dergisi, adı altında toplanacaktır. Demek oluyor ki ekler dergisi, tarama dergisinin zeyli, karşılık- lar kılavuzu olmak üzere üç k'tap hazırlanacaktır.,, İbrahim Necmi Bey sözlerini bitirirken, Dil Bayramı duygula - tmı anlatmış, şunları söylemiştir: — Bizim ihtisasımız sevinçten ibarettir, Bugünü millet kendisi- nin bayramı sayıyor. Çünkü dil bir cemiyetin, bir müessesenin ma lı değil, bütün Türklerin malıdır. Dil Bayrammda mecburi bir şey yoktur. Fakat (görüyorsunuz bir sevinç duymaktadır.,, ZAYİ İetanbutitiratar tr ki halk bu bayrama karşı derin ci nüshası kazaen zayi edilmiştir. | Yenisi almmak üzere talimat - name (mucibince muamelesine başlanmış olduğunu ilân ederim. Varon Sadaka ZAYİ — 915 — 916 senesinde İdadi o derecesindeki (o “Greko Franse' namı diğeri Beyoğlu Ku- le dibi Rum lisesinden almış ol - duğum şahadetnamemi zayetti - ğimden yenisini çıkaracağımdan eskisinin hükmü yoktur. Yakovos Pan. Gavrilidis ZAYI — Vefa lişesinden aldı- ğım tasdiknamemi Oozayi ettim. Yenisini alacağımdan eskisinin hükmü yoktur. 308 Seyfi İstanbul üçüncü icra momurlu- undan; Mahcuz ve paraya çevrilmesi mukarrer 150 çift ayakkabı 3 - Teşrinievvel » 934 tarihinde saat 9,30 dan 10,30 arasında Beşiktaş- ta Hasfırm caddesinde 19-21 nu- marâda ikinci açık arttırma sure- tiyle satılacaktır. Taliplerin ma - hallinde memuruna müracaatleri ilân olunur. (2416) İLAN 20 Eylül 934 günü akşam üze- ri saat 8 raddelerinde Taksimden Kurtuluşa 2 inci mevki tramvay ile giderken cebimdeki cüzdanı - mı zayetlim. oCüzdandaki para bulana ait olmak üzere içinde E- lektrik şirketinin 50 liralık mak - buzu ve Servet Hanımla makbu - zu ve icra ile mahkemelerin nu - maraları yazılı ufak defterimi ge- tiren ayrıca memnun edilecektir. Beyoğlu Sakızağacı Tguridi a - partımanı No. 1 Aleko - n ss“ LER 2 eygrryrsis ngzz vu “e. No .aag — 4 <4 nu —w re