8 Eylül 1932 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 7

8 Eylül 1932 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

8 Eylül 1932 LA A KAMA İlaç için Maç iç iy Hanım konunun kom mn üzerine doktora git- Mi, 1 oldu. Kendini muayene r bir çok ilâçlardan din a uykusuzluğunu da na Kyani a alarak bir uyku ilâcı Mehpare hanım ilâçları alarak a Mahmut efendiye götür - k.,, Silârına bakarak kendisi - , Sesini tenbih etti. Mahmut | Mez” sıra ile bu yazıları o- ka ».,, <aP ettikçe karısına ilâç İtağ; “iye başladı. Mahmut e - ima o derece dikkat edi - Ny , bir gece yarısı horul ho an karısmı uyandırdı: iyi, Hanım, hanım.. Kalk da şu ilden; alıver. Kiralık inek Msi biraz lekeli geçmiş o - ii, lik bir kadın artık kendi - Ky lacak ve geçindirecek hiç alez Mse bulamamaya başlayınca a A ona buna teklifler ser - İ Sak i * Bir gün çok zengin ve Sndoşt olduğunu işittiği bir in telefonunu açtı: fendi, ben sizi gördüm ie Adeta size meftun ol- ik izinle tanışmak ve derhal |» AE P etmek istiyorum. He- Yaşındayım. Telefonda zengin adam he- hi gine Sözünü kesti: Ming ama böyle bir teklif te i Yy Olmaz ki, İçerde karım Mor, ya geliverirse.. Bir da - Ml, On ettiğiniz zaman sizin "ip, ir ineğiniz olduğunu söy - Miz “ ve istediğiniz fiatı bildir. — Nu N Vaksfon kapandı. Ellilik kadın Xi, *Bün sonra telefonu tekrar — ing öeyfendi benim on dokuz Bae gayet lâtif bir ineğim var Ve her erkeğin kalbini tes teni bilen inek için ayda çak Stiyorum. Maamafih 150 la) değildir. Görseniz, onun ti, yeka saçları öyle elâ göz- KN © pembe beyaz bir teni Poktazan efendi, ! VAKIT Savıfa 7 bas v1 0800000500000 VADE NABER U0t ktü 080 ve ertan sd d0e A0 ENE A banyosu yapamam ya, biraz kararmak İstiyorum.. — Eyl ama seni o halde görünce ben kızarıyorum.. 0000400004000009000000000505900000999090559995555444595005009055900500000005908 Esbabiküm Of Of Dedi Arabın biri İstanbulu gezmiye gelmiş. Orayı, burayı dolaştıktan sonra bir de adalara gitmiye ka - rar vermiş, Alelâde bir gün vapu- ra binmiş. Vapur tenha.. Yalnız arabın karşısında yaşlıca bir zat arasıra cigaraşını tellendiriyor ve arasıra kamaranın penceresinden denize bakarak dalıp dalıp gidi - yor. Dakikalar geçip de ikisi ya - payalnız kalınca yaşlıca zatın ha- li arabın nazarı dikkatini celbedi- ararım Bir Tek Söz Ali bey o akşam fazlaca ka - çırmıştı. Gece yarısından sonra tam evlerine yaklaştığımız bir sı- rada karşısına iriyarı, çam yar » ması gibi bir adam çıktı. Bir ciga- ra yakmak behanesile yanına yak ! laştı. Elini cebine attı. Fakat ci « gara yerine Ali beyetek gözlü bir şey uzattı. Bu bir revolverdi. Ali bey birdenbire korkarak | geriye çekilmek istedi. Fakat hay | dut onu kolundan tutarak: — Şu cebindeki cüzdanı ver bakalım? Ali Bey müşkülâtla ayakta du- rarak: — Peki ama gözüm, dedi, ma- alesef cüzdanda metelik yok. Yal nız sana söz veriyorum; bundan sonra her gece meyhanedeki eşe dosta bu sokaktan geçmelerini tavsiye edeceğim. A zarif diyorsun ama sende de hiç zevk dünyada bunun kadar gülünç bir mayo görmedim. yor. Adamcağız ( bu düşünceleri arasında ikide bir; — Evet.. Evet., Demiye başlayınca arap daya- namıyarak yarım türkçesile soru - yor: — Nikim evet evet dedi? Sen meyus, sen dert var? Yaşlıca adam arabın bu alâ - kasına lâkayt kalamıyarak: — Efendim, başrma bir çok fe- — Yemeklerimi beyendiniz mi? — Çok güzel, elinize sağlık. Yalnız tabakların üstündeki “ Afiyet lokantası ,, damgasın- dan bir şey anlayamadım. lâketler geldi. Senelerce evvel bir iftiraya uğrıyarak memuriyetim » den atıldım. Bir konağım vardı. Altındaki dükkânda tuhafiyecilik etmiye başladım, iki sene içinde sermayeyi kediye yüklettim. Bir müddet sonra da koca konak yan- dı, kül oldu, gitti. Derken geri ka- lan bütün mallarımı satarak pa- rayı cebime koydum, diğerlerini vapura yüklettim, Erzuruma bira- derin yanma gitme oküzere yola çıktım, vapur battı. Ben çırılçıp - lak canımı kurtardım. Gene İstan- bula geldim, senelerden beri yir - mi beş kâğıt maaşla bir tüccarın yanında kâtiplik (ediyorum. Ne üst kaldı, ne baş.. Üç beş kuruş art tırarak geçende esvap yaptırdım. Bu gün esvabı aldım, paket yaptı- rarak ehibbadan adada oturan bir zata misafir gidiyordum. Fakat paketi de iskelede unutup vapura girdim: Arap bunları dinlemiş, dinle - miş bir şey anlamamış olduğu için tekrar sormuş: — Ama nikim of of, dedi? — Esbap için of of demiştim. — Bildim, sebep var. Esbap i- — Ne yapayım baba, herkes görecek diye deniz kenarında elbiselerimi giyüp güneş kim of of dedi amma nikim uzun dedi? Yaşlıca zat derdini anlatama - mış olduğuna kani, başımdan ge » çenleri bir kere daha saymış, dök- müş. Esbap için of of dediğini söylemiş. Fakat arap gene: — Esbap için of of dedi, am- ma nikim evet evet dedi? Diye sorunca adamcağız hid - detinden yerinden fırlamış amma bereket versin vapur da adaya ya- naşmış. Kuvvetli Mantık Mahkeme huzurunda bir adamla çok genç bir kadının talâk davaları görülüyordu. İhti - yar efendi karısının ihanetini ile- ihtiyar ri sürerek: — Hâkim efendi, ben bu alçak kadım uğruna kırk yıllık evlâdü a- yalimi terkettim. Dedi. Hâkim bir kadına bir de ihtiyara bakarak: — İyi ama size nazaran çok genç olan bu hanrm için ailenizi terketmeseydiniz bu facialar başı nıza gelmezdi.. — Zaten ben de onu genç ol- duğu için intihap ettim. Eğer ihti yarı intihap etseydim evlâdü aya limi terketmezdim tabit.. İl i li İl ii lili | hi a Ven arna0 NA Ae0ma, dd A Oğü gut Köyde Mahmut dayı diye anı- lan yaşını başını almış, beyaz sa» kallı, fakat dinç bir adam bir gün eline sopasmı alarak iki saat iler- deki bir diğer göye gitti. Orada İki odalı bir kulübeye girerek Ha- sanı aradı. Hasanın annesi kah « veye çıktığını haber verdi. Mah « mut dayı kahveye gitti, o Hasanı buldu ve bir kenara çekerek: — Hasan oğlum, dedi. Ben se- nin amcanım. Oradan buradan ku lağıma çalındı. Sen yolunu şaşır- mışsın. Onun bunun malına göz koymuşsun. Sana biraz öğüt ver- miye geldim. — İyi ama amca, doğrusu şin- di seni dinliyecek vaktim yok; Ah metle bir tavla çevireceğiz. Ben sana cumaya gelirim; o zaman istediğin kadar tıraş et. — Olmaz, bu cuma değil, ge“ lece kcuma gel bari.. y — Neden? — Bu cuma hapisteyim. ihtiyatkârlık Yakop kalkmak üzere olan Av- rupa trenine yetişti, o Vagonları birer birer dolaştı. Davidi buldu. — Davit seni bulduğuma şükür ler olsun. Ha komşun Abraham yok mu, Abraham şimdi seni kas rmı aldi, kol kola yirdiler. Senin odana çıktılar. Haydi, in trenden, evine yel. — Sonra ne yaptılar? — Sonra öpüştüler.. — Sonra? — Sonrasini allah bilir, Davit bir müddet durdu. Dü « şündü, Yakoba döndü: — Yakop, bu Abrahamin ne biçim adam olduğunu bilmez mi- sin? — Bilirim, bilirim biçimsiz oğ- lu biçimsizi., — Oyle se ondan başka ne bek lersin. Barim bizim yariya soyle, Abraham yeldiği zaman her şeyi meydanda birakmasin, çünkü o « nun eli de uzundur. Ti Kadın — Nerde olacağım, Fahirle biraz balık avlamaya çıktık. Erkek — Belli... Torik enseni ısırmış...

Bu sayıdan diğer sayfalar: