aa Ununcu Song Sayı 12 Parasız verilir i i : i ay Hususi muhabirimizin mektupları: 2 a a Meşhedi Şanghayda! Şanghaya iniş - Istikbal - Çinli çocuklar - Bir gülle hikâyesi - Kırk elli çakşır - Başku- mandanlık teklifi - Meşhedinin tankları ve tayyateleri! Tayyaremiz eyle yükselmiş, ey le yükselmiş kim, bir sabbah nü- 2ule başladıh, öğle oldu, indih... İkkindi oldu, indib.. Ahşam ol - du, indih.. Gece oldu, indih.. Tek: rar sabbah oldu, tekrar öğle ol - dü, tekrar gecce oldu ve biz Şang hay toprağını o bulmak için gırb #€ççiz saat, heç durmadan indih!. Özümün teşrifini beber alan| Çin orduları, Caponlarla bir mü - tareke aktedip istikbalime | şitap *ttiler., Haber ceridesine müjde edesiniz ki herp bitmiş değildi!.. İlle bu rler, ye'cücü me - iğ taifesi gibi ufah ufah msn ardı., goccamanı, bizim - fik Emet, Eli Canip, Sedri E - tem, dohtor Neş'et Ömer, Fahret- tin Kerim gadar yohti!.. Bu çuc- cublarm hali heyretimi mucip ol- duğundan avucumun içine bir ta- alıp sual eyledim: — Menem çigi çigi yavrucuh - ai sizin babalarımız nirde - . Sesleri düdük gibi öterek gah-' gahalarla gülüştüler: — Meşhedi Cafer hezretleri,| dediler, ille bizler çuccuh deği - liz. Boyumuza bahıp aldanmıya- sımız,, Bizler, bu diyarın günne - ti cansız olduğundan böyle gav - tuk galmışızdır! Bu esnada, özümün teşrifinden heberdar olmıyan bir Capun zırh- st bir top atmak gafletinde bu * u.. Elimin tersile gülleye vu Yanda geri gidip bu hatayı irti - kâp eden gemmiyi garkeyledi!.. r Bu gibi haller, Eziz dostum orih efendiyi pek ziyade gorhut Dünya— Eyvahlar olsun.. Kördüğüm oldu galibal.. tuğundan günde kırh elli çakşır değiştirmiye mecbur galmakta - dır!.. Gecce, Çinliler özümün şerefi- ne bir fenner alayı tertip eyledi- ler ve bir büyük ziyafet keşide gıldılar.. Bu sabah garargâhta bir içti - ma aktedildi. Bütün zabitan, yek- zeban olarak: Meşhedi Caferi başgumandan isteriz!.. Diye bağrıştılar.. Bu teklifi lütfen gabul eyle - dim. Şimdi teşkilâtla meşgulüm.. Çinin o gaplumbağaları ilen kel - lebekleri gayet beyüktü.. Bunları toplattırıp düşmanlara karşı tank ve teyyare olarak kullanmak niy -! | yetindeyim!.. Erkânı herp reisliğine Torih Efendi gardaşımı tayin eyledim. Müşarünileyh' bir iskambil falı açarak Vveziyeti askeriye halkın - da keşfiyatta bulundu!.. Yarın sabah, teyyarelerle düş- man saflarına özümün resimleri- ni atarak Capun askerlerini ted - hiş etmek tasavvurundayız! Niyyetim, Tokyoyu zaptedip Capunyayı heritei âlemden sil - mekti! İşbu namei mahsusu, orduda istimal olunan bir güvercinin gan nadına bağlayıp gönderirem. Ce rideye fotografını goyasınız.. Baki, cümle ihvana selâmlar eylerem.. Çin orduları başkuman- danı Akbaba muhabiri: Meşhedi Cafer — Amerika karikatürü— | | muhabbete dalmış ve Nazikyan efen- yaş 10 bari j 1932 İ VAKITIn resi e Rİ Cemiyeti Akvam ordusundan birkaç numune Merhamet Mişonacı, kasanın başında, bir sar attenberi para sayıyordu. Birdenbire! kapı açıldı, içeriye solgun çehreli, mahzun bakışlı, titrek sesli bir kadın girdi. — Beyefendi, dedi, halime merha-| met ediniz. Üç tane yetimim var.. Bi- ri boğmaca Öksürüğünden yatıyor, biri kızamığa tutuldu, öbürü kundak-| ta, aç, susuz. Ne yakacak kmöürü - müz var, ne yiyecek ekmeğimiz...) Dermansızlıktan ayakta duramıyo -| rum... Mişonaçi, elindeki banknot deste Terini kasaya bıraktı, Sonra, elinin ter siyle, yaşaran gözlerini silerek kâtl- bine emretti: — Salamon.,. Bu biçare kadının söz leri bana çok dokandi... Çabuk, kolun») dan tut, dişarıya çıkar! ğa. Ah.. para. Anneyle kız arasmda: — Zehracığım, niçin o gençle ev lenmek istemiyorsun? — Ne yapayım onu anne?.. Şaş — Şaşı ama, yüz hin lirası var. — Zarar yok. Elli bin lirası olsu: da kör olsun! iy Misafire ikram Nazikyan efendi, geçen gece ansı zın evine dönmüştü. Karısr Fındıl hanım onu ertesi akşam gelecek san. dığı için bu vakitsiz dönüşetn telâşa düştü. Çünkü... Mesele malüm.. An Tadmız.. Maamafih, ben gene söyliy: yim: Komşunun küçük oğla Şehbaz Ta v esnada pek derin, pek tatlı bi di ansızın damlayınca, delikanlıyı an cak karyolanm altma saklıyacak ka dar vakit bulabilmisti.. Nazikyan efendi, elindeki bavul birköşeye bıraktı. Şapkası, paltosu nu çıkardı. Biraz oturup nefes aldı Sonra tekrar kalktı, soyundu, entari- sini giydi, rakısı içti, karısıyla cil- veleşti, oynaştı ve nihayet yatıp uyu du. Ertesi sabah uyandıkları vakit Na- zâkyan efendi hizmetçisine seslendi: — Sürpik, dedi. bana bir sade kahfe.. Madama da bir çay hayır e- desin! Sonra, karyolanm altına doğru e ğilip seslendi: — Ze Şehbaz, sen ne içersin oğul?! — Anlaşıldı ! Iki arkadaş arasmda: — Yahu, çocuk gibi ne ağlıyorsun? — Sorma birade,, Karım paltomu merdivenden aşağı attı. — Allah, allah.. Canım bunun için de ağlanır mı?.. — Ağlanır ya. Paltonun içinde ben de vardım! yg Faşistler ve tahdidi teslihat Musolini — (Hitlere) Tahdidi teslihatla bizim alâkamız yek.. Biz askek değiliz ki.. Siviliz!” — Fransız karikatörü — # Dikenler Çiçekler Her cürüm adi değildir. Fakat her adilik bir cürüm dür! : * Nefislerini yenmiye muvaf- ak olan insanlar, yenilecek kadar zayıf nefse malik olan- lardır! » Fazilet, haramı işlememekte değil, istememektedir | » Büyük müellifler, eserleri İ okunmadan beğenilenlerdir! * Bütün kadınların biribirine benzediklerini iddia eden er- kek, evlenmek için kemale ermiş demektir ! Sulh meleği A yy yy yy Litvinof Yoldaşı — Fransız karikatörü— — Rus karikatürü — Elmas ve tencere Leylâ hanım, pürtelâş, komşusu, polis komiserlerinden Cemal Reye koş tu: — Aman beyefendi, başıma gelen leri sormayınız! — Hayır ola hanmmefendi ? — Dün gece bizim eve hırsız gir- miş, bütün elmaslarımı çalmiş. Elmasların, Mahmutpaşada mezat malından alınmış iki para etmez sah« te şeyler olduğunu bilen Komiser Ce mal bey sordu: — Yaan... Başka bir şey çalmamış mı? — Çalmiş.. Bir de tencere çalmış... Komiser bey, telâşla yerinden kalktı; vege ” — İşte bu mühim, dedi. Maamafih üzülmeyiniz.. Herhalde O tencerenizi bulmıya çalışacağım! an Aşk ve para Kız — Babam, elmasları; paraları alıp seninle kaçtığımı anlar da bizi akalatırsa ne yaparız? Erkek — Şey... Sen eve dönersin, ben de... Kaçarım!. pinli Rüya Bir haylı vakittenberi, Celâl efem dinin, arkadaşı Mehmet efendiye beş lira borcu vardır. Geçen gün, yolda giderken, Cı efendiye rasgelen Mehmet efendi, as lacağımı doğrudan doğruya istemek - ten utanarak lâkırdıyı dolaştıra do- Taştıra bir bahis açtı: — Yahu, ben dün gece bir rüya gördüm. — Hayırdır inşallah. rüya? — Evimde oturuyormuşum.. Der « ken kapı uçıldı, içeriye sen girdin. — Eecey... Sonra?.. — Sonra efendim, hiç hir şey söya lemeden bana şu borcun olan beş li rayı verdin! — Şey Sen rüyaya inanır mısın? — Elbet! — Ben İnanmam... — Hata ediyorsun.. — O halde, sen de bana şu aldığm beş liranm senedini geri ver ki ina « nayım! âl Nasıl bir Pİ Tedavi Doktor, hastayı muayene ettik- ten sonra endişeli endişeli gözle « rinin içine bakan kadıncağıza döndü: — Hiç merak etmeyiniz hanı « mefendi.. Kocanızın rahatsızlığı mühim bir şey değil.. Kendisine sükünet, istirahat lâzım... Şu re « çeteyi yaptırmız.. Sinirleri yatış « tırmak için iyi bir ilâçtır.. — Peki doktor bey.. Bu ilâct günde kaç kere içireceğim.. — Yok hanımefendi, ilâcı zev« cinize içirecek değil, siz ii is niz! # â