—— 4 — VAKIT 9 Kânunsani AZAAYISIŞIŞ Ecnebi memleket- lerdeki Türkler perebi memleketlere gidip oralarda oturan ve Türki- yeden kendilerine (gönderilen Türk parasını Ecnebi kambiyo- suna tahvil ederek geçinen Türklerin mıktarını ne kadar tahmin edersiniz ? Bu zannedil- diği gibi yalnız üç, dört binden İbaret değildir. Hariçteki Türklerin adedi 70,000 kişiye vardığı anlaşılmıştır. Şu balde eğer beher nüfus as- gari 2 Türk lirası ile geçiniyor farzedilirse bunların 1 günlük sarfiyatı (o 140000, senelik sarfiyatı ise tam ( 60,000,000) lira den ektir. Eğer bu paralar ecnebi top- raklarında kazanılmış o olsaydı buna o kadar ehemmiyet verile- mezdi. Halbuki bu 60 milyon Türk lirası Türkiyeden, Türk topraklarında çalışan vatandaş- ların alın terlerile elde edebil dikleri kazançlardan aynlarak gönderilmektedir. Bu paraların bepisi gönderilirken ecnebi pa yasına tebdil edilmektedir. Bu iti- bar ile dir ki Türkiye haricinde oturan Türklerin (vaziyetlerini tediye müvazenesini yaparken nazarı dikkate almak lâzımdır. Türkiye haricindeki türklerin bir kısmı şüphesiz memuriyet veya tahsil gibi lüzumu bir vazife ile memleketten çıkmışlar- dır. Bu vaziyette olanlarm seya- ha'lerine tabii müsaade edilir ve kendilerine muayyen miktar- da para gönderilir. Bazılarıda bir hastalık yeya ticari tetkikat gibi bir ihtiyaç ve zarurete müstenittir ; bu kısmıda mahdut bir zaman için tecviz edilir. Ancak ecnebi omem'eklere gidenler içinde birçok kimseler vardır ki bunların seyahatlerinde hiç bir ihtiyaç ve zaruret yoktur; maksatları sadece ey enmektir, Türkiyedeki emval ve emlâkinin varidalını ecnebi memleketlerin eylence ve sefalet yerlerinde İsraf etmektir. İşte ecnebi memleketlerde bu vaziyette yaşıyan kimselerin hareketleri milli iktisadiyat için çok muzurdur, Çünkü bu suretle her sene harice giden milyon- larca lira memleketin tediye müvazenesini kabartmaktan baş- ka bir şey değildir. Bunun için- dir ki bir çok Avrupa memle- ketlerinde milli servetin barice beyhude yere akıp gitmesini mucip olan bü nevi seyahatler tahdit edilmiştir ; seyahat mak- sadı ile memleketten çıkmak istiyenlerin götürebilecekleri pa- Yarım ası evvelki : VAKIT Beyoğlunda eskiden Eldo- rado ve şimdi Verdi tiyatrosu nam mahalde alafrança Kâ- nunusaninin yirmi dördünde Ruminin yani (OKânunusanii on ikisinde maskalı ve mas- kasır olarak bir balo verile- cektir. İşbu balo, Ubuvveti Maseviye nam encümenin himmetile tertip olunup hasılatı Germa- noizraelit nam mekfebe ve Yahudi fukarasına tahsis olu- nacaktır, 1900 enin ” hat notları | | Bayburt |: Gümüşane vilâyeti banane hatırlattı, bilir misiniz ?ğ Mahal lelerde arsız çocuklar vardır, ellerinde birer armut şekeri, komşu çocuğuna baksrak : — Bizim de evimiz var, bah- çemiz var, diye kıskanır. Evet, vilâyetin de evi, bahçe- si var, Fakat her kim bir tek kilometre düz ve sağlam yolu vardır derse inanmayınız. e size, ey sevgili okuyucular, bu- nu, ayağımın tozu, başımın ağrı- sile bu yolu geçmiş olan ben söy'üyorum. Otomobilin saatte ancak 15 kilometre süratle git- tiğini söylersem yolun fena'ığı hakkında kâfi bir fikir edinmiş olursunur. İki tarafımız dağlarla çevrili olduğu halde gidiyoruz. Birçok isimlerini bilmediğim ve esasen sizi alâkadar etmıyecek köyler geçiyor ve bu köylerin yanların da “Necip Fazılın,, “ Yılan Kale, lerini görüyorum. Bu harap olmuş, ancak bazı duvar- ları ayakta durabilmiş kaleler, geçit yerlerinin en askeri nok- talarında, O köyleri himayesine alarak sıra ile yükselirler. An- | cak bu kaleleri gördükten sonra- dır ki derebeylerinin ne demek olduğunu anladım. Yollar gittikçe tenhalaşiyor, evlerin damları topraklaşıyor. Her köylüye rast gelişimizde 6- tomobili durdurup ona ve hay- vanına yol vermek mecburiye- tinde kalıyoruz. Şoförön ağzın dan küfür düşmüyor. Filhakika buranın adamları pek tuhaf. Otomobilin korvasını duyar duy- maz atını, eşeğini kağnısını bıra- kıp dönüp otomobile bakıyor. Artık dar yolda hayvanın key- fine tabisiniz. Hayvanlardan en akıllıları eşeklerdir, itina ile yolun kena- rna çekilip duruyorlar. İnek ve atlar, bütün kuvvetlerile da- ğa tırmanmıya uğraşıp muvaffak olamayınca yolda koşmıya baş- hyorlar. Bu esnada sahipleri sadece sizinle meşguldür. Eğer kadın iseler-ki ekseriyetle böy- ledir - arkalarını yola, esasen örtülü olan yüzlerin, de duvara çevirerek (o çömelip beklerler. Neyi? Niçin? Bilinmez. Yavaş yavaş akşam oluyor. ra miktarı tayin (o edilmiştir. Binaenaleyh ecnebi memleketler- de tatbik edilen bu gibi ahkâmı bizim de kabul etmemz bir zaruretttr. Sonra Türk toprakları ile his- sen biç bir alâkaları bulunmıyan pek çok kimseler memleketimiz- de her sene milyonlar kazanır- lar; yahut günün birinde mev- cut emlâk ve emvallerini sata- rak ve bedelini esiiam almak gibi bir borsa oyunu ile hariç- teki ecnebi bankalarına kaçırırlar. Eğer memleketimizin iktisadi kuvvetini muhafaza ve takviye etmek istiyorsak bu gibi ser- maye ve servet kaçakçılıklarının da tamamen önüne geçmek va- zifedir. Hülâsa hariçten memlekete bir kıymet girmedikçe bir kıy- met çıkmak çok tehlikelidir; bunun için de hem kuvetli, hem de basiretli bir kontrol usulü ve teşkilâtı lâzım gelir. Mehmet Âsım Bayburda yaklaşıyor, 1500 met- re yüksekte bir yaylâdan, fena bir şoseyi takip ediyoruz. Ufuk- lar buanık. Yolun kenarında öbek öbek kırılmış taşlar, ken- dilerini oşoseye serecek ellere intizaren, kâblettarih yaşamış devasa bir yılan omüstehasei gibi uzayıp yatıyor. Göz alabil- diğine yalnızlık, esmerlik, ses- sizlik, bütün manasile bira Şnmı- gariban ». Nihayet bir kışla göründü. Askerler gidip geliyorlar. Bura- sını da geçtik ve bir suyu taki- ben kel adamlara benziyen düz damlı evlerin bir yamaçta üst- üste yığıldığı şehre geldik . Bilinmez re zamandan kalma Arnavut kaldırımlarında göbek attıktan sonra Cümhüriyet otel, lokanta ve Kıraathanesi önünde durduk. Derbal içeri girerek bir çay ısmarladım. Bayburtlular hayretle yüzüme baktılar, tavla, iskambil, (o pastıra © Oynıyanlar oyunlarım bırakarak dikkatlerini bize çevirdiler. Kahveci kasası nın Üzerinde duran gramofonu bizzat şerelimize çalmıya başladı. Sırası gelmişken söylemek is- terim, gramofon merakı bütün gezdiğim yerlerde salgın halinde bir hastalıktır. Nereye gitseniz hangi kahvede, lokantada olursa olsun bir gramofon vardır. Ben buna “gramofönomani,, diyorum. Haydi bu bir şey değil, ya plâklar. Yarabbi dünyada ne zevksiz adamlârwar, Ali biba Yapma bana Diye ne Türkçe, ne Kürtçe İl bir şive ile söylgnen şarkıları, yahut: Gül dudaklarından yöpeyim gibi yayvan kant ağzile oku - nan baloz havslatı dinliye dinli- ye işba haline gellim. Alafranga diye sürülen bu tapon metalar, zenci kıraliçelere verilen aynalar gibi ve o kadar çirkin akisler yapıyor, Bütün sitirlerimin nef- ret kuvvetile bu plâkları yapan- lara lânet ederim. 1600 metre yöksekte bulunan Bayburtta bir saat kules' vardır. Burada saatin'zi alafranga ayar edebilirsiniz. Porsuk çayının ü- zerinde bir köprü mevcuttur. Bir sırtta eski kale harabeleri diğerinde ev müsveddeleri var - dır. Bu damsız, penceresiz, hava- sız inlerde, oturmadım, içi na- sıldır bilmiyorum. Her halde |! lâhit denilen mezarlar bunlar olsa gerek. Bayburtta ve civannda odun olmadığını zannederim, çünkü sabahleyin bir sürü kağnı çah çırpı ve fışkı yöklü olarak çar şıya doluyor. Beher kağnı yükü 8-10 lira ediyormuş. Evlerin tarzı inşası bu sebepten ve ko- lay ısınmak kaygusundan olsa gerek. Hikret Âdil HAMİŞ — Bir evvelki yazım- da birçok yerler takti hataları dolu olarak (o çıkmıştır. Uzun cümlelerle yazı yazmak iena bir itiyadım olduğu için, eminin, okuyucularım bir şey anlamamış- lardır. Bundan başka “Zigana, dağı bazı yerlerde zıgara, Zigora İLMİ ğ ss 220 l Köpekler ! ggerdeniz gibi, Milliyet refi- kimiz de bugünlerde 80- l kaklarda başı boş dolaşan kö- || peklerden şikâyetçil Dünkü nüshasında bunlardan şikâyet ediyordu ve bir köpek | resmi de basmıştı. Şayet İstan- | bul sokaklarında dolaşan köpek- | ler, refikimizin bastığı şekilde iyi soydan köpeklerse fena de- ğil, meraklılar bir günde on- ları toplarlar. » Tıraş ücretleri erberler, tıraş (ücretlerini B arttıracaklarmış. tutulan usul, eski ucuz bükberleeinin © tasli usuldür. Neyse bakalım, Berberler ce- miyetinin reisinin oğlu ecnebi bee gm gir az sonra yükse! maaşlı geçer de tıraş da ucuzlar! e | | Toplu fön | “VAKIT,INTAKV Perşembe “SN Kânunsani 1930 Soukların artma Güneşin doğuşu: 7,26 Güneşin Batışı : 16,58 Ayın doğuşu : 17,32 Ayın başı : 201 Namaz vakitleri Sabah Öğle İndi Ma Ye Bugünkü heva Have balerin , rürgür poytardır "Felemenk Babrisetit Bankası Merkezi Amisterdam Mezun sermayesi o Fl. -5,000000 Tediye edilm ş sermayesi: 5,000,000 İhtiyar akçesi: 3,000,000 İstanbul şubesi Galata Karaköy Palas Tel Beyoğlu 37115 İstanbul tali şubesi İstanbul Alalemci Han Tel İstanbul 569/70 Her nevi Banka muamelâı ve kiralık kasalar ŞABAN ii iman a | TİTRE RL — Müsabakanın Birinci sayıfadaki Siz, o gözleri tanıya bilmek 8 Kânunsani 1930 Ii Borsalar GN GN Bora 4 harici fanyiiler dahili “vadeli, Düvumu muvahade İlkrariyeli demiryo'n ranbul tramvay şirketi o tm Dok ve Astrepeğ ike İstenbal amonim su Şr, Hises “—..setiri| le bankası rs Osmanlı bankası iv Tıcaret ve zahire riatinr Ticaret borsnsı kâvbiememiiğ tarafından vertimiştiz. Odanı Azami Asgari E.R KP Buğday Yumuşak ui Kızılca Sert «iş Dönme — Zahireler — Çavdar iw © Arpa . Miner 9 pasulya 5 DR. Hüseyin Naşit İİ Doğum ve kadın hastalıkları mütehassıs ği Türbe, Eski HAhabmer binası Na 17 Mer öğleden onun sani 1818 vE Toleten. fs 3622 birinci devresi — artist resimlerini saklayınız! Sizi sinemalara bağlıyan o ılık bakışlardır. Bunu düşünerek gazetemiz yeni bir müsabaka açıyor. Bu müsabaka iki kısımdır. Bir müddet bu sütunda güzel gözlü | artistlerin tam resimlerini göreceksiniz. Bu sayıları saklarsanız hem güzel bir kolleksiyon kazanmış, hem de müsabakanın ikinci devresi için hazırlanmış olursunuz. | o İkinci devrede burada bu dilberlerin yalnız gözlerini güre - ceksiniz. O zaman size soracağız: l — Bu bakışları tanıyabilir misiniz ? için bu sütunda çikan dilber | İ resimlerini saklamağa başlamalısınız! Ancak bü sayededir ki müsabakanın ikinci devresinde mu- İl vaffak olabilirsiniz. Kur'aya dahil olup mükâfat kazanabilmek | gibi hatah dizilmiş .ve irti - fa 2080 yerine 3080 yazılmıştır. Ba ederim. hataları-musahhihler (o hesabına-