18 Mart 1938 Tarihli Ulus Gazetesi Sayfa 5

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

mıcnmamımır L 18-3-1938 FOU HAYAT ve SIHAT Siraananaaf” Kapunununununu Bu zamanda şehirlerin idaresinden Gürültüden gelen rahatsızlıklar göründüğünden, gürültü olan yerde mesul olanların en büyük düşüncel, rinden biri gürültüye karşı mücade- le etmek olduğunu biliyorsunuz. Ba- zıları — belki şehir halkının pek kü- çük bir kısmı — bu mücadeleye hak veriyorlar, bazıları — şehirde yapı - seltirler ve gürültüyü yapanlara hiç bir şey demezler. Şehir idarelerinin gürültüye karşı açtıkları mücadeleyi lüzumsuz bu- lanlar, bıyık altından gülenler.'bu | dadiğimiz * N ST lacak başka hiç bir iş kal ş gibi diye — mücadeleyi gülünç buluyor- lar. Bu ayrılık niçin , Bir şehir çocuklarının tabii say- dır. Onl yani in çoğunluğun gürültüden rab Ha A ar d ayrıca bir dığı, fakat bizim kulaklı ku: ruluşu bakımından hiç de tabii ol- ları üç sınıfa ay ik mümkü sız olmadıktan başka kendileri — bilfarz, şoförler gibi — sanatlarını gerçekten zararsız olduğunu isbat etmez. Gürültünün zararları sempa- tik sinirleri vasıtasile olurda onun Halbuki gürültünün. zararlarını UA M aA S Ç| ümkü Fikirlerile çalışanların gürültüyü rültü çıkarırlar. Evindeki radyosun- ı:tımeu:elırı' ı'ı'"?ı Bitehiüsti en::î dan, onu henüz almamış | la - ; rını istifade ettirmek maksadile — kendi rivayetlerine göre — iyilik yapmak için radyonun sesini son per- desine kadar açanlar bu birinci takı- ma girerler. Bunların arasında, ken- dileri evlerinde bulunmadıkları va - kitlerde konu komşu mahrum kalma- sın diye radyoyu açık bırakanlar bile wardır... Sokak satıcıları gibi, şoför- İer gibi gürültü & CeişE, lanları böylelerinin arasında saymı- yorum. Zaten sanatlarından dolayı gürültü etmeğe mecbur olanlar ara- sında, başta gürültülerden gerçek- ten rahatsız olanlar da bulunur. - Bu birinci takıma karşılık, bir tâ- kımı da gürültüden gerçekten muz - tarip olurlar. Fikirlerile çalışanların hemen hepsi bu ikinci sınıfta buluş - tukları gibi, bu sınıfta sinir hastaları da vardır. Bazısı gürültüden duydu- ğu ıstırab tesirile canma kıymağa kadar varır. Kimisi de gürültü yapa- nın h y ç “ L - ŞL AĞ NK Bi | d.hı az değerli bularak cinayet işlemeğe kalkışır. İkisi de normal adamlar sayıla- kadar bu iki takımın ara - olmasındandır, El işleri dediklerimiz de az çok fikir işletmeye muhtaç ol- dukları için gürültü fabrikalardaki amelenin işini bile azaltır, Makine - lerinin gürültülerini kesmeye muvaf- fak olan fabrikalarda amele daha çok iş çıkarır. Daktilo makinelerinin gürültüsü bazı tedbirlerle kesilince çıkacak iş yüzde yirmi artar. Fabri- kalarda yapılan tedkiklere göre gü- rültüye gerçekten alışmak ta müm - kün değildir. Çünkü gürültü içinde $ mh r hat &İ ı da işi azalır. Gürültünün iş mahsulünü azalt- ması beyin ve sinirler üzerine tesiri- ne hamledilebilir. Fakat beyinleri çıkarılmış hayvanlar üzerinde yapı- lan tecrübeler gürültünün gene fena tesir ettiğini göstermiştir. ; Gürültü tansiyonu arttırır, nabzın darbelerini çoğaltır, hayvanın nefesini daraltır. Şehirlerde halkın damarlarındaki tansiyonun, zaman goçı'ıkçf, arttığı havada yaşamadıklarına atfederler, şimdi anlaşılıyor ki tansiyon hasta- tram- sında — her şeyde olduğu gibi — gürültüyü duyan fakat rahatsızlık duymadığı için bitaraf kalan çoğun- kıkvırdıı'.Bııalırııııinirlerinormıl çoğ vay ve otomobil seslerinin, bütün şe- bir gürültülerinin tesirini de unut- mamak lâzımdır, öT yurdun ağaçlandırılmasını ve meyva- ların cins itibariyle ıslâhını temin et- mek için çalışmalarını ilerletmekte- dir. Cemiyet meyvalariyle şöhret alan Bursa, Malatya ve saire gibi memle- ketlerimizden iyi cins şeftali, kaysi, elma gibi meyvaların aşı kalemlerini getirtmiş Ankaranın meraklı çiftçi- lerine dağıtmağa başlamıştır. Cemiyetin parasız olarak dağıttığı bu aşılara çok rağbet gösterilmekte- dir. Y 2 Hayvanlarım alınıp sokulması için liman ve kapılar Hayvan sağlık zabıtası kanununa göre hayvanların ve maddelerinin Türkiyeye sokulması ve Türkiyeden © çıkarılması için açık bulundurulacak veya kapatılacak kapı ve limanları doğrudan doğruya Ziraat vekâleti tes- bit edecektir. Yalnız, bu iskelelerde gümrük daireleri bulunacaktır. ""'ımı'#ye Ktaç Koruma Eemîyeu kulu konser salonunda 18.,3.1938 cuma günü saat 20.30 ve 19:3.938 cumartesi günü saat 15,30 da 17 inci konser veri- lecektir, Program şudur: Şef: Ernst Praetorius 1. - Hans Evald Heller: Pastorale ve Scherzo, aynı tem ü- zerinde, 2. - Richard Strauss (11.6.1864) ; Korno konçertosu mi bemol ma- jör, op. 11 Allegro - Andante - Rondo, Allegro Solist: Dr, Ernst Paul 8. - Eugen Zador (5.11.1894)1 Dans Senfonisi a) Allegro moderato, b) Andante cantabile - Alleg- retto, €) Allegro, ç) 'lîndantlm « Rondo, Molto viyo > Gelecek koönser 25.3.1938 cuma günü saat 20,30 ve 26.3.038 cumartesi günü saat 15.30 dadır. (YEŞH. DEFTER] — İsterseniz onu kaçırmak için si- zinle anlaşabiliriz. Size — mukavemet etmez, hem... — Eğer erkek olsaydınız, bana bu 'kadar küstahça bir teklifte bulunma- Ya cesaret edemezdiniz. Hayslop arkasını dönerek — yürü- Mek istedi. Fakat kadın yetişip kolun- dan çekti : — Erkek olsaydım, siz de daha az korkak olmazdınız. Yanımda biri da- ha var. Hem de erkektir. Kendisiyle görüşebilirsiniz, Hayslop, o zaman, tehdidkâr bir tavırla kendisine doğru ilerliyen bok- Sör Fred'in gölgesini seçti. Bu kadar alçakça bir tekliften son- Ta, Hayslopun içinde kaynıyan inti- arzusu, nihayet bir hedef bul- Muştu., Serbest kalan eliyle — Fred'in Senesine bir yumruk salladı. Tam ye- Tini bulmasına rağmen yumruk iri ya- Tı boksörü sarsmadı bile, Fred neye Uğradığını şaşırmıştı. Bu gibi vaziyet lerde iş yumruğa gelmeden evvel bir | Şaç küfür savrulmak âdettendi. Hal- buki Hayslop, ani bir şekilde onu bas- ve yumruğunu indirmeye hazırlandı. Hayslop, ilk hiddet anı geçince kendisini nereye sürüklemek istedik- lerini anladı. Bu adamlar çok — daha kuvvetli bir adam vasıtasiyle kendi- sini döğdürmek, bir iki hafta iş göre- miyecek hale getirmek istiyorlardı. şehirlilerin çok et yediklerine, açık kestrası tarafından Müzik öğretmen o- GÜNÜN POL'İTİK MESELELERİ vusturyadaki feci hâdiseler, A Almanyanın tasavvur ve çok- tan beri ihzar etmekte bulunduğu kuvvet darbesini artık gecikti mek kararının alınmasına hiç şüp- hesiz yardım etmiş olan bizdeki da- hilt vaziyetiyle aynı zamana tesa- düf etmiş olduğundan, devam eden hükümet buhranının inkişafı bakı- mından kati mahiyetleri olmak iktı- zaeden neticeler vermiştir. Halk cephesi simyacıları, oldukça lfu_lla- nılmış imbiklerinde seçim politika- sının en nadir ilâçlarını ölçüp tar - tarken şankın fırtınalı hududların - dan gelen mukaddes ittifak rüzgârı nice tehlikeli hafif rüzgârları önüne katıp sildi, süpürdü. Bu seçim dfv - resinde biribirini takib eden kabine- lerin istinad etmiş oldukları müca- dele formülü, saatten saate büyüyen dış tehlikeye karşı koymak x_nıhsa— dile partiler arasında işbirliğine ye- rini bırakmış olduğundan, bugül! daha geniş bir hükümet teşekkülü bekliyebiliriz. Fakat bugün iktıdar mevkiinğe bulunan politik teşekkül genişleyip mahiyetini değiştirse bile - ki bu takdirde, selâmet şantlarından biri- nin tahakkuk etmiş olduğunu göre- rek memleketin sevinmesi için bir sebeb mevcud olmuş olacaktır - tek başına bu da kifayet etmiyecektir. Partilerin milli anlaşma gayesiyle mukaddes ittifaka müheyya bulun- maları zaruri olmakla beraber fran- sızlar arasındaki barış, tam bir deği- şiklikle - hattâ daha açık söyliye- lim - bizi bulunduğumuz yere gö- türmüş olan politikanın tamamiyle tersine dönmesi ile müterafık ola - rak vuku bulmazsa hiç bir işe yara- mıyacaktır. 'Tecrim etmiyelim, muhakeme et- miyelim? İçinde bulunduğumuz an haklıaliki lanışl: üssle değildir; ve tarihin hükmünü vere- ceği saat de henüz gelmemiştir. Yal- nız hâdiselere bakalım. Hâdise şu- dur ki, dün, hür bir millet katledil- miş, bu facia vuku bulabilmiş, hiç kimse buna karşı koyacak halde bu- gibi devamına da hail olacak kudret- te değildir. İdeolojiler, kollektif emniyet ve metafiziği, Milletler Ce- miyeti mistiği, milletlerin hürriye- tinin koruyucusu ve bekçisi l - yeni politika Fransızca LÖTAN gazetesinden Son Avusturya hâdiseleri karşısında Fransa için reti ehemiyetli surette zayıflatan bü- tün bunlar, evvelki gün Bay Kamil Şotan'ın istifasiyle Maliye ve Milli Müdafaa sahalarında iflâsı ilân, ve dün de, bizim için sonsuz bir siyasi muvaffakiyetsizlik olan Anşlus'un tahakkuku ile isbat olunan bir poli - tikanın neticesi olmuştur. İşte, bir daha avdet etmemek üze- re, bu politikaya nihayet vermek lâ- Ki İnsanlara nereden geldiklerini sormiyalım; Fransayı çözmek için iktıza eden her şey yapılmış olması- na rağmen o Fransayı yeni baştan kurmak için zaman henüz tamamiy- le geçmiş değildir. Yeni hükümetin kkül tarzı ne olursa olsun, hem nun öldürülmesine ses;. çıkarmamış olan politikacıların hatâsını hiç bir şey affettiremiyecektir. u halde Fransa'nın dış politi- kasını kalkındırması lâzım, ve mutlak surette lâzımdır. Bu, müba- lâtsız komşularca tehdid olunan kü- çük memleketler için, Avrupa dama tahtasındaki bütün kısımları dikka- te alacak makul bir diplomasinin he- nüz kurtarmağa gayret edeceği mil- letler için lâzımdır. Bu, adâletin, sulhun ve haysiyetin hizmetinde kalmak istiyen, ilk önce kendi ken- dini koruyup kurtarması icab eden bizzat Fransa için lâzımdır. »« Parise, milletlerin hürriyetini zekâ ile, realiteleri kavrama kabili- yeti ile, müessir müzakerelerle kur- taracak devlet adamları lâzımdır... Bundan başka, Fransanın enter - nasyonal politikası ne olursa olsun, onün neticeleri, memleketimizin filen mevcud kuvvetine sıkı sıkıya tâbidir. Şayed garbta, hem idealist, hem müreffeh ve iyice müsellah bü- yük bir demokrasi Avrupa sesini iti- raz götürmez surette duyurmağa muktedir olduğu bilinmiş olsaydı Avusturya'yı boğmakta tereddüd gösterilirdi. Birkaç sene evvel he- nüz zaferin heyecanı içinde, hemen hemen sonsuz kaynaklar elinde, - ve vazenesine müteveccih ittifaklarla mevcudiyetini ihsasa hazır dostluk- lar şebekesi ile muhat bir Fransa he- nüz mevcud idi. Zayıf ve frensiz bir enternasyonal proleteryadan îıtlı— neler, ve saire, fiil sahasında, başve- kil Şuşnig'in bütün dünya vicdanına hitab ederek, kuvvete boyun eğmek ve haksızlığa tahammül etmek za- ruretinde bulunduğunu ifadede kul- landığı içler acısı sözlere müncer olmuştur. Kendini beğenmiş nazari- yeciler, ilânihaye palavracılar iste- diklerini söyliyecekler, fakat naza - riyelerinin ve palâavralarının > mu- vaffakiyeti Avrupa için bir ayıb, ve ham hayalciler, politikacrlar ve ge- vezeler için bir hicab olan ve ayıb ve hicab olarak da kalacak olan - bu haksızlık ve zülüm teşebbüsünün amansız cereyanını her ne şekilde o- lursa olsun değiştirdiğini iddia ede- miyeceklerdir... Realist bir politika ihtimal ki Avusturyayı kurtarabilir- di - ve hâdise bunu isbat ediyor - o- Hayslopun neşesi yerine gelmiş- ti. Elbisesinin koluna takılı kalmış yedi santimetre uzunluğunda bir şapka iğnesini çıkardı. Bereket ver- sin, kadın darbeyi iyi isabet ettire- memişti. Yemek esnasında macerayı tefer- ruatiyle Cimmiye anlattı, — Şimdi maksadlarını çok iyi an- İryorum, Kadının tahrikleri beni fe- na halde kızdıracak, Frede ilk önce ben hücum edecektim, Bunun üze- rine o dabeni pestile — çevirecekti. Çok şükür ki tongaya basmadim ve silâhsız değildim, — Kıssadan hisse: kol altı- emperyalizmin tecavüz imkânlariy - le kaygılı milletler ona teveccüh e- diyorlardı. Bu bakımdan vaziyetin Ppek değişmiş olduğunu nasıl gizle- meli, nasıl kendi kendimizden giz - lemeli? İki yıldan beri, büdce mu- yazenesizliği ve bunun neticesi - o- lan para işleri maceraları dolayısiy- le mali kudretimiz heyecan verici bir şekilde azalmıştır. İki seneden beri, yüklerini ölçülemiyecek suret- te çoğaltmakla beraber istihsali fe- lâketli bir şekilde azaltmış olan geli- şi güzel bir teşril çalışma yüzünden ekonomik kudretimiz bilinen geri - lemelere maruz kalmıştır. İki sene - den beri, teşvik edilen denilmese bi- lemüsamaha olunan kanunsuzluk, nazariye sahasından fiil sah geçen sınıf mücadelesi, her tarafta tavsiye olunan kin manevi mukave- metimize zarar vermiştir. Milli kud- — Beni endişeye düşürdünüz, Cimmi. Belki 'de Bettiyi kaçırmaya gitmişlerdir. Emniyette olup olma- dığını öğrenmeliyim. Bu hâdise be- ni sinirlendirdi. 'Telefonla y S M sonra kendilerini, ve hem de ne yazık ki, uzun zaman memleketi beslemiş o- lan yanlış fikirlere bir daha dönül- memesini o hükümetten istiyelim. Mukaddes birlik mi? Pek âlâ; fakat tamir için, kalkındırmak için, koru- yup idame etmek için birlik ,, . Bü- tün fransızların uzlaşması ancak sulhun muhafazasından ayrılmaz o- lan memleket selâmeti hedef tutul- mak şartiyle temenniye lâyık ve ta- savvuru kabildir. Hayat pahalılığı ile mücadele Ekonomi Bakanlığı, hayat pahalı- lığı üzerinde tetkiklerini kısa bir za- aa | İÇİ Standard elbiseler h DN | D Dü ba olduğunu tekrarlarsam ancak meş« hur mösyö dö La Palis gibi her« kesin ağzında dolaşan bir hakikatten bahsetmiş olurum; fakat dünyanın gittikçe acaibleştiğine de şüphe yok- Şu zengin,şu müreffeh, şu dün- yanın bangeri olan Fransa, döviz kontrolu meselesinden dolayı hükü- met deviren Fransa, Amerika ile kendi arasında mevcud ticaret an- laşması icabından olarak idhal olu- nan yirmi ton kadın elbisesini bir mesele haline getirerek “ey fransız- lar, fransız malı kullanın,, diye sü- tun sütun yazı ile halkı fransız ma- p . P ? b Ü L W * ı* vik etmektedir. Hesabdan pek anlamadığını söy « liyerek söze başlıyan muharrir, mil- li endüstrilerden biri olan hazır elbi- seciliği niçin tehlikede gördüğünü şöyle onlatıyor: “Her elbise 150 gram ağırlığında olsa 20 tonda 133 bin elbise bulunduğu neticesine va - rırız. 133.000 kadın elbisesi koca Fransa için nedir ki? Ancak bu, mil- It emeği 133.000 elbisenin dikilme- sine lâzım olan iş zamanmdan mah- rum etmek, bunları dikecek olan fransız işçi kızlarımnı bu nisbette işsiz bırakmak demektir. Denildiğine gö- rebu elbiselerden her birini biçip dikmek için dört saat uğraşmak lâ- zımdır. Şu halde dikişçilikle geçi- nenlerimiz bu yüzden tam 532.000 saat boş oturacaklar ve bu kadar sa- atte kazanabilecekleri frankları da kazanamıyacaklardır. Buna mecbu- ri işsizlik ismini verebiliriz. Ancak işsizlik ne şekilde olursa olsun tica - manda baş; k Üzere yeniden iki ecnebi mütehassıs getirtmeğe karar vermiştir, Şiddetî;elzele İstanbul, 17 (A.A.) — Rasathane- den tebliğ ediliyor: Bu sabah saat üçü 55 dakika 27 saniye geçe kuvvet- lice bir zelzele kaydedilmiştir. Şehri- mizden daha hafif hissedilen bu zel- zelenin merkez üssü İstanbuldan 160 kilametre mesafede tahmin edilmek- tedir, dağık ret bilânç muva ini bo- zan unsurlardan biridir. Ticaret bi- lânç muv: * ll lduğfu derecede de fakirleştiğimize hük- medebiliriz. Ne yapmalı? Bizce, ya - pılacak şey fransız kadınının, daha da pahalı olsa, yalnız fransız malı giymesidir; fransız malları lehinde yapmasıdır. Bu takdir - de fransız parası Fransanın içinde kalacak, Amerikaya gitmiyecek, ni - hayet gene Fransayı zenginleştire- cektir.., KBi üş k olursa böyle d : . ) l el LM Pa ŞAİ | eee *F Grry — SaDANA Karşi saat dörtte burada 5 saniye devamlı şiddetli zelzele oldu. Hasar yoktur. Haliç şirketi toplandı İstanbul, 17 (Telefonla) — Haliç şirketi bugün yaptığı fevkalâde top- lantıda idare heyetine şirketin mukad. deratını. tayin edecek tedbirleri al- mak, belediye ile şirket arasında he - nüz halledilmiyen meseleleri bir neti- ceye bağlamak, icabında anlaşma yap- mak için salâhiyet vermiştir. İdare meclisi lüzum gördüğü takdirde fesh ve tasfiyeye de salâhiyettar olacaktır. Bir eroinci hapishaneden çık- tığı gün hırszlık yapti İstanbul, 17 (Telefonla) — Eroin' kaçakçılığındı hküm olan bursalı Mehmed bugün cezasını bitirmiş ve Üsküdar hapishanesinden çıkmış. Tah liyesinden yarım saat sonra da Kadı- köyünde İbrahimin evinde hırsızlık yaparken cürmü meşhud halinde ya - kalanmıştır. Viv telefon ediyor Saat sekize beş kala, tam Hayslop Neylor'un numarasını arayacağı es- nada, telefonun zili çaldı. Cimmi ka- Hayslop Cimmiye döndü $ — Uşakla görüştüm. Betti evde değilmiş, Saat beş buçuğa doğru bir telgraf aldıktan sonra dişarıya çık- mış. Bu haber hoşuma gitmedi. — Nereye gitmiş ? — Bir şey bilmiyorlar. Hizmetçi Bettinin Şelmersle — görüştüğünü Cimmi onsuz ne yapardı? Bu düşü ile bir an bile tereddüd etmeden, bira şişelerinden birini aldı ve hasmının kalın kafasına indirdi. Şişe parçaları ve köpük Fredin üstüne serpildi:; Yü- zü bira ve kanla örtülü olduğu halde kaldırımın üstüne yıkıldı. Bu sefer kadın Hayslopa hücum et- ti. Şiddetli bir darbe indirdi ve sivri bir şey Hayslopun kolunu çizdi. İki saniye sonra Hayslop, etrafa kalaba- lık toplanmasına vakit bırakmadan oradan sıvışarak kendini apartımana attı. ” Cimmi Hayslopun perişan halini görünce : — Ne oldu gene? diye telâşla ye- rinden doğruldu. — Sokakta bir münakaşamız oldu, na bir şişe koymadan sokağa çıkma- yın. — Bü güzel biranın bir — şişesini ziyan etmek de yazık oldu. Ne düşü- nüyorsunuz, dostum , — Kara maske kadar zeki bir a- dam için bu plânı fazla çocukça bu- luyorum : — Şu halde başka bir maksadları mı vardı? — Farziyeniz doğru olabilir. Fa- kat Bettiye karşı hissinizin kuvveti- ni tetkik etmek istemiş de olabilirler Şimdi ona zaafınızın derecesini iyi biliyorlar, Hayslop * — Anlıyorum, dedi , Ve derin bir düşünceye daldı. Bir- ve güzel bir kadının verdiği bir ha- Fred, hemen kendini topladı görmüş. Şelmers bir taksi getirmiş, sonra da onu takibetmiş , — Şu halde korkacak bir şey yok. Yemeğinizi rahatca bitirin, — Saat sekizde tekrar telefon ede- ceğim, O zamana kadar dönmüş ©- lur. T — Fakat belki de o zamana kadar Sasekse gitmek için yola çıkmış olu- ruz. Viv gideli iki saati geçti. Her halde telefon etmesi yakındır. — Eğer Betti kayboldiyse... Cimminin hayretle bakması ü- zerine Hayslop sustu. Sonra sakin bir tavırla devam etti : — Merak etme, Bettinin küfvüm olmadığını biliyorum. Ver şu bira- den yerinden sıçrayarak telefona sa- dan kalanı, Şu allahın belâsı Fred, sesini tanıdı. -— Sansasyonel şeyler keşfettim, Cimmi, müjdemi isterim, — Ballarat'ın çeteye mensup oldu- ğunu haber vereceksiniz, değil mi? — Ah, Cimmi, bunu nereden keş- fettiniz. Beni bunu öğrenmek için tâ buralara kadar geldim. Halbuki siz oturduğunuz yerde aynı şeyi öğ- rTenmişsiniz, — Gene sizin sayenizde. Çünkü takib etmiş olduğunuz OR 1427 nu- maralı otomobil Ballarat'a aidmiş. — Biliyorum, Otomobili göördüm ve sahibini de tanıdım. — Ne demek istiyorsunuz, anla- madım ? — Evvelâ Ballaratın a.-olduğunu bilmiyordum. Köylüler söylediler. — Demek onu daha evvelce gör- müşdünüz ? — Tabit! bir hafta evvel motosik- letle takibettiğim ve Granadaya gir- miş olan adam, — O gün takibettiğin Vellens de- ğilmiydi ? Demek Ballarat'ın Vellensle Si di y bi K v üüi 4 İ bu memleketten Amerikaya giden fransız malları ile kendi yerli malları hakkında da amerikalıların: başka türlü düşünmeleri neden iktiza et- sin ? Biz, bütün bu meselelerde en iyi formülleri bulmuş olan milletlerden biriyiz. Başka milletlerle mukavele- ler yaparak muhtaç olduklarımızı alırız; ve bu suretle mem- irmiş olan mallar aley - hinde artık söz söylemeyiz. Fakat biliriz ki türk malı almak her tür- kün borcudur: —Memleketimizde imal oluna n malları bol bol kullanı- Tız. yetli olmasa bile fark bulmaz mısı- nız. — N. Baydar Fakir kadınların çocuklarını barındırma odası İstanbul, 17 ('Telefonla) — İşe gi- den kimsesiz fakir kadınların tahsilde bul ç T içın 1 bulda on tane barındırma odası açılacaktır. zaman Beysvater oteline Velens na- mı altında iniyor,. — Bravo Viv, çok güzel çalışmış- sın. Başka verilecek haberin yok mu? — La Granj'a şöyle bir göz ataca- ğım, Bu köşk, Vatermer köyünden iki mil uzakta tenha bir yerde mün- zevi bir bina. Vellens yahud Balla- rat yirmi dakika evvel otomobille ö« nümden geçti. O kadar hızlı gidiyor du ki az kalsın benim — otomobilim hendeğe yuvarlanacaktı. Otomobili bir şoför idare ediyordu. İçerde de Vellensle çeteye mensup kadın var- dı, Yeşil şapkalı sarışın kadın, Ara- larında münakaşa ediyorlardı — gali- ba. Telefonu kapatacağım. Söyliye« cek bir şeyin var mı ? — Hayır bu akşam oraya gelmeye karar verdim. — Pek âlâ. Kuğu otelinde Misis Raçet adiyle beni bulursunuz. Eğer otelden ayrılırsam size bir — tezkere bırakırım , — Mükemmel, biraz sonra görü- şürüz, Cimmi derhal bu malümatı Hays- lopa verdi. Ve : — Hadi, hemen oraya koşalım, de- di. — Bir dakika. Bettiye telefon e- deyim, a Fransa, yerli ve yabancı malları — Se el

Bu sayıdan diğer sayfalar: