18 Mart 1938 Tarihli Ulus Gazetesi Sayfa 4

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ULUS 18-3-1938 “Avrupa'da — hiç bir askı»r yoktur ki — bu ifademin altıı'ııj'y Çiziyorum, — müdafaada türkler!e;fmukayese edi- debilsin, Almanların| müdafaada ga- yet iyi oldukları kal »ul olunabilir. Fakat siperde onlatr dahi türklerle kıyas edilemez. Mj sal olarak Geli. bolu'yu zikretme - isterim: bizim gemi ateşl er'imizle büyük za yiata uğrayan kıt'alar türk olmasa lardı, yerlerindef kalamaz ve derha değiştirilirlerdi, Halbuki rinde kaldılar.,, # General Tavshend İnsanların döy üşü gibi milletlerin savaşları da, Kendi karakterlerine uygun olarak, /çeşid çeşid olur. Savaş vardır ki; uz'aktan tabanca ile yapı- lan düelloya benzer, Kazanmak için iyi nişancılık;,pek el ve biraz da sağ- lam sinir ist:e) :, Çanakkale bu çeşid savaşlardar#değildir. Savaş varrlır ki; kılınçlarmı birbi- rine değdi:9 srek yapılan döğüşe ben- ıer.. Döği ; çüler yüz Yyüze, göz gö- :edır. Sir â sin daha pek olması ge- rektir. F &<at bunda da bir manev- ra l?l)'l #ardır, Döğüşçü ileri gider, geri gel : ve bu hareketlerile kendi- ni koru x. Çanakkale bu çeşid savaş- lardan /da değildir. ; .SHVıı vardır. ki; dar bir çukur !çtlld!ı ve hançerle döğüşe benzer. Döğü gjenler için saha yoktur, ileri geri / yoktur. Ya ölüm veya kazan- mak? vardır. Burada değil sinirleri - nin /kuvvetini kaybeden, fakat bir an içir? gözünü kırpan mahvolur. İşte Çeğakkale bu çeşid bir savaştır. Bu- n'&i da yurd için, şeref için, istiklâl i çin ölmekten hiç çekinmediğini bü- kün bir tarih boyunca göstermiş olan ürk erinin cesareti ve enerjisi ile, f:ın alacak noktayı iyi gören, hedefi- | ne ulaşmak için verdiği karardan ko- lay kolay dönmiyen Anglo - sakson inadı yaratmıştır. Çanakkale harbının bu çeşidden olması bir zaruretti. Çünkü yer; or- Hadürın çai üsaid - olmur yacak kadar dar, dava ölüm hiçe sa- yılacak kadar büyüktü. Müdafiler için Boğazın düşmesi ve Rus çarlığı- mın eline geçmesi demek, bütün bir tarihin yıkılması, bütün bir devletin gökmesi demekti. Saldıranlar için ol- duğu yerde durmak 170 milyonluk bir müttefik kuvvetinin göçüp git- ine göz y k demekti. İkisi de büyük harbın mukadderatını ta- yin edecekti. Ne ötekisi ve ne de be - rikisi fedakârlık yapamazdı. Fakat bu kuyu içindeki mücadele lürkı'ğn karakterine daha uygun geldiği için yılmak, geri dönmek karşıdakine düştü. Bütün iç ve dış görünüşile bu ka- dar bizim m$lımız olan, öz ve hile kabul etmez damgamızı taşıyan bu savaşa aid bazı yanlış şehadetlere rast geldikçe kizmamak kabil mi? Gençliğimin en ateşli çağını, siperle- rinin korkunç şivleri içinde geçir- diğim ve türk askerizin ne demek ol- duğunu bana öğreten bu savaşa aid bazı uydurmalrı gördükçe kızmak - tan kendimi alamadım, Kızdıkça o - Orada türkler bütün muharelm> müddetince yerle- 1 c . : .,/?f%—w&!“i“ Üç defa ve yalnız kendi inisiyatifiyle Çanakkaleyi kurtarmış olan Büyük Başbuğ Atatürk kudum. İngilizleri, fransızları, biz - zat almanları ve bizimkileri okudum. Bu okuma ile o eski yaşanmış günle- rin hatıralarından ve notlarından bu eser meydana geldi. Bütün okuduklarım ve gördüklerim bana şunu isbat etmiştir ki; Çanak - kında bu zato vakitki insaflı bir düşman — general Tavshend — ka - dar hak görür olamamıştır. İşte bu kitab bir taraftan Çanak - kalenin o cehennemi andıran sahne- lerini mangaların, Mehmedlerin a- rasına girerek anlatmaya uğraşırken kalede savaşan türk | ba- öte dan da en emin ve resmi kay- kl. d n Bahar başlarken, yeni mevsimin iyi ve bereketli bir yıl olması temenni- siyle yapılmakta olan toprak bayramı bu sene de, Halkevinin köycüler şu- besinin hazırladığı geniş ve güzel bir programla kutlanacaktır. Ana servet kaynakları, verimli toprağında yatan bir memleket için taşıdığı büyük hu- susiyet dolayısiyle, toprak bayramı- nın her sene bir evelkinden daha gü- zel olması hususuna büyük bir titiz- lik gösteren Halkevimiz, bu sene bay- ramı Gölbaşı nahiyesine bağlı Taşpı- nar köyünde kutlayacaktır. Bayrama, çok sık ve kalabalık olan bütün civar köylüler davetlidirler. Bayram bu pa- zar günüdür. Şehirden gidecek olan seçkin bir kalabalığın, köylülerle temas haline gelmesi imkânını veren bu bayrama, Taşpınara uzak olan köylerin de işti- raki temin edilmiştir. Törene iştirâk edecek olanlar, o gün saat 8.30 da Halkevinin önünden ve grup halinde hareket edeceklerdir. Toprak bayra- mında, bir anane haline getirilen fay- dalı bir iş olarak da köye törenle 1500 ağaç dikilecektir. Halkevi köycüleri, o gün, evelce tesbit etmiş oldukları bütün büyük köy işlerinin üzerinde köylülerle konuşmalar yapacaklar, Toprak bayramı bu pazar günü törenle kutlanacak Halkevi köylüler kolu güzel bir proğram hazırladı cüler, bu mevzulara aid beraberlerin- de fotoğraflar, tablolar ve bir de rad- yo götüreceklerdir. 20-21 mart gece- leri Halkevinde konferanslar vardır. Ayrıca radyoda köy mevzuları üze - rinde konuşmalar yapılacaktır. 'Toprak bayramının en büyük husu- siyeti, bütün memlekette, Türkiyede modern köyün kuruluşunu kanunlaş- tıran köy kanununun kabul edildiği 18 marta rastlamasıdır. Pazar günkü program şudur : 1 — Açılış söylevi, 2 — Köylü ile konuşmalar. 3 — Ağaç dikme töreni. 4 — Cirit oyunu, 5 — Pehifyan güreşi. 6 — Mahalli ve milli oyunlar. 7 — Koşular (atlı ve yayalar) 8 — Gürbüz ve temiz çocuk müsa- bakaları. 9 — Okul çocukları arasında okuma yazma müsabakası. 10 — Milli şarkı, halk türkü ve o- yunları müsabakası. 11 — İyi hayvan müsabakası. 12 — Ziraat enstitüsünün götüre- ceği serginin gösterilmesi. 13 — Mükâfatların dağıtılması. 14 — Orta oyunu (temsil since). komite- kendilerini aydınlatacaklardır. Köy- 15 — Ayrılış söylevi. RADYO Ankara : Dğle Neşriyatır —. L ee gll neşriyatı — 12.50 Plâk: Türk musikisi ) halk şarkıları — 13.15 Dahili ve harici h berler. Akşam Neşriyatı: ZS el plâk neşriyatı — 18.50 İngilizce ders: Az me İpek — 1915 Türk musikisi ve hal şarkıları (Hikmet Riza ve arkadaşları) - 20.00 Saat ayarı ve arabça neşriyat — 20.1 Türk musikisi ve halk şarkıları (Mele Tokgöz ve arkadaşları) — 20.45 Karışı plâk neşriyatı — 21.00 Konferans: Parazi tolog Nevzat — 21.15 Plâkla dans musiki si — 22.00 Ajans haberleri — 22,15 Yarınk program. İstanbul : Öğle Neşriyatı: 12.30 Plâkla - türl musikisi — 12.50 Havadis — 13.05 Plâkli türk musikisi — 13.30 Muhtelif plâk neşri: yatı. Akşam Neşriyatı: rihi dersi: Üniversiteden naklen Receb Peker — 18.30 Beyoğlu Halkevi gösterit kolu tarafından bir temsil — 19.15 Çocuk terbiyesi: Ali Kâmi Akyüz — 19.55 Borsa hşberleri — 20.00 Memleket şarkıları Ne- bil oğlu İsmail Hakkı — 20.30 Hava raporu — 20.33 Ömer Riza tarafından arabca söy- lev — 20.45 İnci ve arkadaşları tarafından türk musikisi ve halk şarkıları (saat ayarı) B* 21.15 Mustafa ve arkadaşları tarafından türk musikisi ve halk şarkıları — 21.50 Or- kestra: 1 — Şubert; Senfoni İnaşöve, 2 — Çaykovski: Marş uved. 3 — Langer: Grosg- mütterhen. S — Drigo: Leko — 22.45 Ajans aberleri — 23.00 Plâkla sololar, opera ve Operet parçaları — 23.20 - 23.30 Son haber- ler ve ertesi günün proğgramı, 17.00 İnkılâb ta- Avrupa : Uruna ve OPERETLER:14 Ştutgart — 15.5 Lük burg — 19.10 Berlin — 19.35 Yetmişlik bir Antakya, 17 (Hususi) — Nehih Az- mi, yanında kâtibi Fuad müderris ol- duğu halde Hataya geldi. Kendisini Suriyenin hususi elçisi gibi tanıtan bu zat evelki gün de bildirdiğim gibi der- hal propagandalara başlamıştır. Orada burada söylediği sözler arasında (eğer türkler buraya yerleşirse ilk yapacağı şında daha başl. çtan itib da rayı üç defa ve yalnız kendi inisiya- tifile kurtarmış olan türk başbuğu (Atatürk) bulunmuş olsaydı, bugün tarih bir Çanakkale savaşı yerine, karaya ayak basmasile beraber akim kalan bir “Çanakkale teşebbüsü” n- den bahsederdi. Tıpkı yarım kalan deniz teşebbüsleri gibi. Bu böyle ol- madiyse günahı bu muazzam zaferi haksız olarak kendilerine mal etme- ğe yeltenenlere aittir. Çanakkalenin en zayıf noktası neresidir? Bu o kadar basit ve iki manası olmıyan bir taktik sualidir ki; bu suale cevap veremiyen her- hangi bir harbiye talebesi sıfır alır ve sınıfta kalır. Şaşarım o komutana ki; (Liman Fon Sanders) bunu bile- rek veya bilmiyerek görmemiştir, bu en can alacak noktada dört ingiliz tuğayının (livasının) karşısında bir tek türk taburu bırakmıştır da hâlâ Çanakkale zaferinin kendi eseri o!- masından dem vuruür, Bizzat kendisi- ne de dünya tarihinde büyük şeref vead kazandıran türk ordusu hak- ; tamamen türke aid bulunan bu zarerim bu taratlarmı aa riyazı katiyetle isbata çalışacaktır, En fena şartlar altında dünyanın iki büyük devletiakk ord ee karşı koyan ve onları nihayet bu hneyi bırakıp çekilmeye icbar e- den bu savaş, türk milleti için kendi- ni müdafaa kudretinin en yüksek misalidir. Plovnoye dalı Plevneye dair bir türk subayı- nın hatırladıkları ismindeki ya- zımızın son kısmıni bugün okuyucularımız 6 ıncı sayfada bulacaklardır. (Sonu var) » Yazan: Alexis Tolstoi VDDT çok biliyor, Anhen, onün kesik cüm- lelerle acele acele anlattığı hikâyeleri zaman zaman münasib bir kelime ile karşılayarak dikkatle dinliyordu. Her hangi bir çapkın silâhşor, ko- €a mahmuzlarını şakırdatarak Anhe- ni dansa davet edince Petronun neşe- si kaçar, bir iskemleye yığılır, ve sa- rışın başını, ucunda bir altın yürek sallanan kordela bağlı boynunu ka- valyesine doğru iğerek neşe içindî danseden Anhen'in uçuşan etekliğini yan gözle seyrederdi. Böyle zamanlarda Petro kalbinin daraldığını hissederdi. Anhen ona o kadar arzuya şayan, cazibeli fakat eri- şilmez görünürdü ki! — Aleksaşka, yaşlarının kurbanı olarak divar bo- yunca dizilip oturan ihtiyarca kadın- larla dansederdi. Saat ona doğru genç- ler gider, Anhen de ortadan kaybo- lurdu. Ehemiyetli davetliler supe için sofraya otururlardı. Onlara sucuk, do- muz başı dolması, ve toprakta bulu- nan ve Brandenburg'dan Rusyaya ye- ni getirilip patates adı verilen o şa- şılacak elmalardan ikrâm edilirdi. Petro bol bol yer, her birini bir yu- dumda bardak bardak bira içer, bayır turpu kemirir, aşkının si:v-ırinden kur- tulmağa çalışarak çubuğunu çeker dururdu. Sabah olürken Aleksaşka onun arabaya binmesine yardım eder- di. Sonra, karanlık tarlalarda esen buz gibi rüzgârlarda gene saraya döner- Petro arabanın kenarlarına sarıla- rak: — Benim de hiç olmazsa Zimmer- man gibi bir değirmenim, bir tabak- hanem olsaydı, derdi. ya... İyi tutun, önünmüzde bir hendek Vaâar... — Öyle ise evlen... — Sus, dişlerini dökerim! — Hele dur, gene yolu şaşırdık, — Yarın annem gene bana darıla- cak... hamama gir, günâh çıkartmağa git, zira bu yabancılarla temas ederek kendini kirlettin, diyecek. Yarın gene Moskovaya gitmek lâzım gelecek — ne sıkıntı!... Tğren elbiseleri giyile- cek — tam yarım gün! — Sonra kli- sede dua... daha sonra, Sognka'nınkin- den daha alçak tahtlarda, o burnu ko- kan kardeşle beraber oturulacak.. He- le o uyuklayan boyarların suratları.. Onları öyle zevkle tekmelerdim kil!... hele biraz dur, sabret. Çar ha!.. Sen sersemin birisin Aleksaşka!.. Biliyo- rum ki beni boğacaklar.... — Biırak şunları, sen sarhoş olmuş- sun... — Sognka... bir yılan... Miloslavs- ki'ler.. haris çekirgeler... Kılıglan— nı, karğılarını hiç unutamıyacağım... Beni karğıların üstüne atmak istiyor- lardı, halk araya girerdi... — Bunu hatırlıyor musun? — Zannedersem! Vaska Goliçin ordularını steplerde yok etti. Şimdi lerdi. işe tekrar başlamak emrini aldı... So- — Hakikaten Pek özlenecek bir şey £ gnka ve Miloslavski'lerin zihinleri hep onun dönüşü ile meşgul... yüz bin kişileri var... onlara beni gösterecek- ler... ölüm çanları çalacak... — Presburg'da tutunuruz. — Beni zehirlemeğe... boğmağa şimdiden teşebbüs ettiler. (Petro ye- rinden fırladı, etrafına bakınmağa başladı. Karanlık. Bir ışık bile yok. Aleksaşka onu kemerinden tutup ye- rine oturttu.) Melünlar! Melünlar! Vaska'yı kazıklamalı, hepsini kazığa vurmalı, çarkta kemiklerini kırmalı... — Dur! Bende geldik. Aleksaşka terbiyeleri salladı. At dört nal ile dik kıyıya çıktı. Kavak dalları gene ıslık çaldı. Preobrajens- ki'nin ışıkları göründü. — Muharebeden sonra Şlusselburg istihkâmları civarında rusların kampı — Hatayda tazyik ve fesat lürk şapka giydiği için dayakla öldürüldü hareket arapları vahmetmek olacak- tır.) gibileri de vardır. Vatani partisi mensuplarından bazı- ları, evelce yaptıkları gıbi köylerden arapları grup grup getirerek Azmi ile temas ettirmektedirler. Bunlar arasın- da türk düşmanı birçok kimseler de vardır. Şapka giyen türkleri ANTâKYya, 17 gazmhmcey : Bucak türklerine karşı tazyikler şid- detle devam etmektedir. Şapka giyen türklere dayak âtılmaktadır. Bunlar a- rasında Hirsan adlı 70 lik bir ihtiyar şapka giydiği için ufak bir çakı baha- ne edilerek Lâzkiyeye gönderilmiş ve dövülmek suretiyle öldürülmüştür. Fesad hazırlıkları.. Antakya, 17 (Hususi) — Bucak na- hiyesine müdür olarak tayin edilen A- dana firarilerinden Sabit köy muhtar- larını toplayarak kâğıdlara tatbik mü- hürlerini zorla bastırmıştır. Bu kâğıd- ların üzerini lüzumuna göre istediği şekilde doldurarak bir fesad işinde kullanacağı muhakkaktır. 40 saatlik hafta Paris, 17 (A.A,) —B. Löbrön, mesai nazırı tarafından kendisine takdim edi- len kırk saatlik haftanın tatbikine mü- teallik bulunan üç kararname imzala - mıştır. e7e * Bükreş — 20 Droytviç, Frankfurt — 21 Milâno. ORKESTRA KONSERLERİ VE SEN- FONIK KONSERLER: 1645 London « Recyonal - 17 Beromünster — 19.40 Münih — 20 Laypzig, Varşova — 20.30 Sottens — 21 Prağ, Roma — 21.30 Paris P.T. T., Şt- razburg — 22 London - Recyonal — 22.15 Stokholm — 23.15 Tuluz. ODA MUSİKİSİ: 21.15 Ştutgart. SOLO KONSERLERİ: 15 Frankfurt — 15.20 Laypzig — 16 Milâno, Münih —17 Berlin — 17.10 Keza — 17.30 Viyana — 18 Droytviç — 18,10 Hamburg — 19.10 Münih — 22.20 Breslav — 2240 Kopenhag. NEFESLİ SAZLAR: (Marş v. s.): 6.30 alman istasyonları — 8.30 Breslav, Ştutgart — 12 Hamburg, Laypzig — 18.20 Laypzig — 19.25 Beromünster. ORG KONSERLERİ ve KOROLAR; 18.20 Iğ_ömgsberg — 19.10 Laypzig — 20.15 | eromünster. HAFİF MÜZİK: 6.30 Breslav, Ham- burg — 8.30 Münih — 10.45 Hamburg — 12 Kolonya — 13,15 Kolonya, Münih — 1410 Frankfurt, Laypzig — 14.15 Berlin, Kolon- ya — 15.35 Berlin — 16 alman istasyonları — 16.10 Königsberg — 17.10 Münih — 18.30 1’9 lş Smnşfl—_— gn l&i#âıv wK_ol" ııııı_ nigsberg — 24 Ştutgart, rrankiurt. Ş HALK MUSİKİSİ; 11.30 Ştutgart — 19.10 Königsberg. | DANS MÜZİĞİ: 18 Berlin — 22 Floran- sa — 23 Brüksel, Roma — 23.5 Budapeşte — 23.25 London - Recyonal — 22.30 Ştutgart — 24 Lüksemburg, Milano — 0.15 Droytviç. Teşekkür Diyarbakır Mebusu General Kâ- zım Sevüktekin'in eşi Bayan Növber Sevüktekin'e, İstanbulda Cerrahpaşa hastahanesinde profesör Nisen tara- findan yapılan cerrahi ameliye mu- vaffakıyetle neticelenmiştir. General ve ailesi, Bayan Növber Kâzım Se- vüktekin'e srhat temennisinde bulu- nan dostlarına şükranlarının iblâğı için gazetemizi tavsit etmişlerdir. Belediye meclisi ve birçok hayır cemiyetleri azasından olan Bayan Se- vüktekin şehrimizin çok sevilen şah- siyetlerindendir. Biz de dostlarınım temennisine samimiyetle iştirâk ede“ riz, — Mein Herz, streliçleri eskisi gi- bi kolayca ayaklandıramazlar. O de- virler artık geçti. Bunu kime istersen sor, streliçlerin mahallesine devam eden Alyoşka Brovkin'e sor, Kız kar- deşinden pek o kadar memnun değil- ler.. — Neme lâzım! Hepinizi bırakıp Hollandaya kaçacağım: Orada saatçi ustası olmak daha iyi... — O vakıt anna İvanovna'yı bir da- ha göremezsin. Petro iki büklüm oldu, öksürdü ve tuhaf tuhaf güldü. Aleksaşka da hızlı hızlı güldü, atı kamçıladı. — Yakında anacağın seni evlendire- mez... Yalnız felâket şunda ki o pro- testandır, yabancıdır.. Böyle olma- saydı daha iyisini nerede bulurdun... Öyle değil mi? z Petro, soğuktan dudakları titreye- rek Aleksaşkaya sokuldu, karanlıkta onun gözlerini görmeğe çalışarak işi- tilir işitilmez bir sesle sordu: — Neden onunla evlenemeyeyim? — Öyle ise neden ay ile evlenemiye- ceksin? Anna İvanovna çariçe| İşte ö- Tüm çanları o zaman çalardı. Hd Anhen'in gönül kapıcı etekleri yal- nız istiğrak ve zevk günü olan pazar günü dönerdi. Pazartesi günü alman- lar başlarına örme takkelerini, sırtla- rına örme caketlerini geçirir ve arılar gibi çalışırlardı. Ti arın ve basit sa- natkârın çektiği zahmetlerden derin bir hürmetle bahsederlerdi. Manalı bir tavırla şehadet parmaklarını kaldira- rak: “Namusu ile ekmeğini kazanıyor,” derlerdi. Aleksaşka Petro- 1 seher vaktı kal- dırır, Karsten Branu'in, mütehassıslar- la muavinlerinin iş başında bulunduk- larını haber verirdi, Preobrajenki'nin büyük salonların- dan biri tersane haline getirilmişti. Karsten Brand, burada, Amsterdamda hazırlanmış plânlara göre gemi model- leri inşa ederdi. Alman mütehassıs- larla en becerikli stolnik ve potieşni- ler arasından seçilmiş talebeleri tahta cektir... Evli bir adama daha çok saygı gösterilir. Hele biraz sabret... Çok sür- tendeler, gemi parçalarını tornadan şeker, bunları bir araya getirip küçü- cük kadırğa ve gemi örnekleri yapar, katranlar, donatır, yelkenlerini di- ker, süslerini biçerlerdi. Aynı za- manda ruslar aritmetik ve geometri dt öğrenirlerdi. Uyku içindeki sarayı gürültüler, pa” zar yerlerindeki gibi bağırışmalar, şarkılar, ve ekseriya Petronun çın çıf öten kahkahaları doldururdu. Kocaka- rılar korkudan titreşip köşe ve bucak- larda istavroz — çıkarırlardı. Sükünâ muhtaç olan çariçe Natalya Kirilovnâı sarayın uzak bir dairesine taşınmışt!" Orada günlük kokuları ve kandil ışık* ları içinde hulyalara dalar, ve Petri” şa'sı için dua eedrdi. Çariçe, mutemedi olan kadınların ge“ tirdikleri haberler sayesinde Kremlin” Ce bütün olup bitenleri bilirdi: “Sogf” ka cuma günleri balık yemeğe başlad Günahtan korkmuyor.'Ona Astragaft” dan bir depoyu dolduracak kadar kü0” ca koca mersin balıkları getirdiler. A* nacığımız, sana bunlardan azıcık olsu! göndermedi... Sognka öyle hasisleşt ki bu gidişle adamlarını açlıktan Öl” dürecek.”, Sofiyanım, Vasili Vasiliyeviçin yoklü” ğundan müteessir olarak, Silvc“_r Medveef adında âlim bir papasla dü” şüp kalktığı söyleniyordu. Bu adam onun yanında müneccif” ve aşık rolü oynuyordu. İpek elbist” ler giyiyor, parmaklarına yüzükler, fı' maslar takıyordu. Karga kanadı S# (Sonu var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: