Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
,$u satırlarını ikti Musiki bahisleri Ludwig Czaczkesin piyano konserleri — 'Avusturyanın en tanınmış piya- nistlerinden Bay Ludwig Czaczkes, bir kaç yıl kalmak, Ankaramız! Yyüksek & leri ile istifadelendir- Mmek üzere şehrimiz müıikcil.erı_ ara- sına katıldı. Onun bu gelişi şimdi- ye kadar herkesçe dıl)'lllm_lı'llyllı da, konserlerinin önümüzdeki hafta başlamasiyle değeri muhakkak ki umulan alkışlarla ku;ılnnı::ı!ı, hayranları zümresi bizde de büyü- Ecnebi edebiyatına bakışlar: Fdehe a dek Seslr ÖL Bir roman Bazan romancılara gıbta ediyo- rum, Bütün sanatkârlar arasında, yarattıkları eserden en çok zevk duyan onlardır. Her türlü sanat de bütün bir âlem, o z a kestra | kaygusu üstün! KİK Yüverecektir. Anı_m'-'ıd? orkesti â;':: içinde uzun uzun yetiştirilen SOLüR tuı'kl d y yürddaş| besl şahıslı ücüude getirmek; ve H ü ü SUPARAYi n ŞA a H k lara birer ruh, birer sima ver- Is:rk_ı'ıı gı'l:ılı.ıç be_şl_de.ğerın yer a :::';'“'.w. tmek, hareket ettirmek; ik; son - çizerek larda bir iki de ecnebi otoritenin ka- tılmasiyle müzik çevremiz .gupjıe yok ki bir kat daha citizleşti, müş- kilpesentlik arttı. İşte B. Ludwig Czaczkes (Çaçkes okuyunuz) bu yeni gelen ecnebi değerlerden biri- dir. Ankarada bir çok konserler ve- rerek piyano edebiyatının b'uyul:lı;- rini tanıtmağa çalışacağı için hüvi- yeti hakkında şimdiden bir kaç not yazmağı faydalı bulduk. 4 B. L. Czaczkes Viyanalıdır. Mu- zik tahsilini Viyana Devlet Mışzık Akademisinde tamamlıyarak, piya- no için Emil von Sauer, leoriye Jo- sef Marx ve orkestra şefliğine F. Löwe yanında çalıştı. 1916 da yaz- dığı bir “Lied” ile kompozisyon mü- kâfatı kazandı. Konservatuar — tah- sili ile birlikte lise tahsilini de yapan artist, ayrıca üniversitede _çuıdo Adler yanında müzik tarihi öğren- miştir. Kompozisyonları olıı-ı_k : sonatlar, piyano parçaları ve Lied- leri var.. : Henüz yirmi beş yaşında ı.ken_ ve E. Sauer'in çekilmesi ve tavsiyesi U- zerine Viyana Devlet Müzik Al_:ı- iinia BağDİy ptofesörlüğü- tayin edilmesi Bay Çaçkes'e F ) a ne farklı bir nam kazandırmıştı yaşta böyle bir işe getirilmesi pek » müstesna bir hâdise idi : sonsuz ça- SLAL, S S her birinin mukadderatını hâdiseleri birbirine bağl_amah;. son- ra bunlardan bir ikisini hepsinden daha çok sevmek ve kahraman pa- yesi vermek, bunları bütün menki- belerin sıklet merkezi yapmak; hu- lâsa etten kemikten insanlar yarat- mak ve öteki insanların arasına sa- hwvermek : İşte ne şairin, ne ressa- mın, ne moralistin, ne he_ykelciııi!ı hiç bir zaman duyamıyacakları bir Kim olursak olalım her birimiz deruni hayatımızda muha_ıfyzl ga hıslarla — yaşarız. Mulıayyı_lem:zîn bu gizli çocukları bizim lıayaî görü- şümüzün ifadesidir. Bütün guull:l: ve fazilet hulyalarımızla süslediği- miz o şahıslar belki en ziyade sev- yi r li Henimlein yüz Fontain blean Avcu Diane mektebi Lomre müzesi r;ğı'mı'zde taşıdığımız kemal ı'.iUu'_i sünü onlar temsil ederler. Ve içi- mizden biri çıkıb da ruhumuzun bu sessiz sakinlerine birer isim ve şekil verdiği zaman kendi hayaliyle be- raber azıcık da bir çoklarımızın ha- yalini hakikat sahasına çıkarmış o- lur. Eserlerinde yalnız — mesavi ile yuğrulmuş, fezahat içinde yetişmiş şahıslar - canlandıran sanatkârlar bile sanki ideal şahıslarının intika- mını almak gayesini güderler. He- le beşeriyetin bu karanlık örnekle- Almanyada Nazi telâkkisine kurumda J. Marx yanında ı,m dersi muavinliğine, idare ın.ecl:u Ü- yeliğine, müsabakalar heyeti duyelı- nis, sıcak ve temiz simalar yarat- mak suretiyle güzellik, âlicenablık, kahramanlık ihtiyaçlarımzı tatmin İi ükseldi. l koyulan kâr, bir nevi i'nî:mi dışımdaki çalışmaların- | hayır sahibidir. Böyle şahıslarla da “Zin- hayyel bir t ni 1 İ ltak dan olarak yirmi dörş ekesme a gakademi” nin ikinci ;eflıgın.ı a- şarmış, Viyanadaki '.onıerlennd;: başka, Rusya ve Çekoslovakyada savvur ediniz. Ve bir kitabın sayfa- ları arasında yaşayan bu şahsı, ha- kiki hayatta olabileceğinden daha HŞ A DAUA da turneye çıkmıştır. eylülde F);-ann ile İngiltere koıîıe_ı; lerine çıkacaktır.. A_w_rustgrgı .!nu::î. işleri organizatörlüğü, mı.ızık ı;ğıiun' mi direktörlüğü vîıifel?r.md'e 4ııı:mı Ması pedagoji Yo andaz | S e-vie binae: olmuştur * piyano tel_xıı_ıgiı hakkında konferanslar verdıîı:r., kendi piyano metodunun Al;'ı'linyn- yada yayıldığını gbnlym'ell- Forüd nın her tarafından g_e!mış. nlînleri re öğretmen'ik etti ki ileri geuâ d timdi Ahnezya, İngiltere, ha yt riste orkestra şefliği gibi işler eimdi lunuyorlar : ezcümle ROOI; !Eisl Reval Operasında - şeftir; direl şimdi Dessau'da genel müzik di! 4 törüdür.. Talebelerinden tanınmı iyanistler de var.. ş F !;’İynnoıu hakkında yuılmışı:: çok kritikler okudum. Fakat on gi dan iktibasta bulunmak yuılı;" çok uzatacaktır. Duyguların And Va konserlerinden sonra çıkmısıssnu- doğru olmaz mı ? 29. 9. 11'9' Na rihli “Neves Wiener Joıılı;naM _grx a i . Josep tesinde çıkan Drbıl tmeği bugün «y,, Czezkes, bu hâmili, Viyana- ıımdın biridı?. na bir varlık i- t iyi bir için kâfi görelim : zor söylenen ismin nın en iyi pedagog (Bu bile başlı ı,,?,ı ae fade eder). Tabiatiyle j Piyanisttir. Godowski şılışı mnn::ı tur. Kompozisyonda _dıkl.ı_ı't: !ı::ri. bir istidat olduğu gibi, n.ı.uîı yi 8i bakımından yepyeni gorı_qle;ıfıâth Yanmak üzere Bach'ın “!yı tai ıe”r Klâvsen” i hakkında l_ı.ır d; ea Meydana getirmiştir. _Boyle dı e çoktan arsrulusal festivaller :d :h. sahibidir; böyle bir !:ıç koııııera be tertib edebilmesi .lıııden uım“ktm leceklere güzel bir ders ola bunun tahakkukunu da göreceğiz. diyor... a l By Ludwig Çaçkes !m'ıdılno pro- konservatuarımızın ba$ PİY değerli fesörü bulunuyor. Bunun ".î ok: sür bir konukluk olduğunu v e:Iiı'n)'e! natından favd"'nm-k“ lerinden göstermelerini genç talebele bekleriz. Sık sık k sini de kendisinden Yük hizmeti bu kon kuk edecektir. Mi müzik dileriz : ıc;leri)'ı' tahak- ahmud R. Kösemihal iyi de har o- lursunuz. Çünkü bu güzide mahlü- kun her hareketini, her düşü ini her duygusunu — hayatın aksine o- larak — hiç birini kaçırmadan takib etmek imkânına sahibsiniz. Sizin için hiç bir sırrı yoktur: Bn.nrnmlıız zevki size, canlı hemcinsinizin han- gisi verebilir ? gea Fakat —, sanat kaideleri dışında kurulan bu âlemleri, bu — şahısları canlandırmak ve hakiki şahısların, içinde teneffüs ettikleri hava?ıı, zi- yayı, hulâsa manevi ve maddi muhi- ti yaratmak, gene, her ;:yden ı_uıisl bir sanat işidir. Henüz bıtırı_iığun nefis bir kitab bana o hakikati tek- rar hatırlattı. B. Jean de la _Vurcıı- de'in Nez-de-Cuir adını taşıyan l:n eseri (1), romanda aranacak bütün ;artları bir araya toplamış bir sa- nat eseridir. Bir kere h:yecaııı un- surlariyle yuğrulmuş; sonra oni u'r,ı; ateşini bir an bile ı::nıılı.ırn-ııyeı: d uslüpla yazılmış. _Bır ıanatk:;:an daha ne istenebilir- ? Neden se- y etsin bir kitabın her satırında du“anm yeni bir kaynağını bul- hcy:co heyecanın tufanına kapıl- mah,. kendini kelimelerin en seç- ’I:'nle’ri ? inceleri, dııçı:ı- N ileri arasına b betmegrdnn beklene- : Müellifin asa- azların en asılı. * ;;kç:oı'k, renkli ve ayni ı:ı;::::: J;"'" '”ıâh'ı el:rn:ii::; yegch'rrniç. iki mucize ı!ıl:,;:k ıromanın başlıcı:' lıahr:ım-ı’ı: Roger de Tainchbraye' t seve: v dith'in emsalsiz siması, rozıan :m hıslarında aradığımız en ı?ıı.ıdir vasıfları kendinde toplamış Bi ıhâ. ünün birinde zaman Ve me al; nn derinlikleri araıından çıı:ı:rdi sıcak ve esrarlı hüviyeti ile ruhu, ri, devletin resmi alâkasından büsbü- tün uzak kalmış değildir. Ancak, dev- Hetin, sanatı, yalnız umumi surette in- kişafına yardım etmekle kalmıyarak, organize etmeye, ideolojisini ve hayat telâkkisini yayacak bir vasıta haline getirmeye çalışması, şüphesiz ki yeni ve harb sonrasının doğurduğu bir key- fiyettir. Bu sahada ilk geniş hamle, biliyo- ruz, sovyet rejimi tarafından yapılmış, ilk örneği veren o olmuştur. Fakat, aoktrinleri onunla taban tabana zıd o- lan faşist rejimlerde de, sanat, devle- tin hususi itina ve murakabesine tabi olmaktan geri kalmadı. Bilhassa, nazi partisinin iktidar mevkiine gelişinden beri, Almanyada bu sahada çok kuvvet- li bir harekete şahid olmaktayız. Nasyonal sosyalist partisinin sanat- la alâkadar olmaya başlaması, esasen, iktidar mevkiine gelişinden çok önce oaşlamıştır. Partiye tabi bir organizas- yon olan “Kampfbund für deutsche Kultur”un tiyatro bürosu 1928 senesin- denberi doktor Walter Strang'ın idare- si ve Alferd Rosenberg'in kontrolü al- tında çalışmaya başlamıştır. Bu teşki- lât -933 senesinde, B. Hitlerin iktidar mevkiine gelmesiyle bir devlet orga- nizması halini aldı ve faaliyet sahasını genişleterek az sonra bizzat A. Rosen- berg'ir. başına geçirildiği “Nasyonal - rosyalist Kulturgemeinde” organizas- yonuna inkılâb etti. Bu teşkilâtın hemen bütün alman şe- hirlerinde şubeleri vardır. Bu şubel tiyatro temsilleri, bunların programla- rı hattâ mevki fiyatlarına varıncaya kadar bir çok hususlarda karar vermek salâhiyetini haizdiler. Tiyatro veya mu- siki temsilleri, konferansları, sergiler, kütüphaneler hazırlarlar. Bu kurumun şubeleri kasabalarda her sene sekiz dram, iki opera temsili, altı sen- fonik konser, altı dokümanter film se- ansı ve daha başka kültürel hareketler b Z: h bir güzelliği, bir a- saleti vardır. İmparatorluk harble- rinde aldığı korkunç yaralara rağ- men rast geldiği her kadına kendini sevdirmeğe muvaffak olan Tainch- braye, bu dar muhit içinde kahra- lığ en son hududlarına ka- maği, bütün melekeleri ıaı;ıpjl;:ğ. - geç d pa ıu(îğîti':ıç:ğ:ywak göz ı'fnıı'r'ıdıı: kaybolduğu halde bı'itı_'ı'ıı_ bir ömrü dolduran kadındır. Bu iki ka.'"“.m.“' nın etrafın 'a büyük Fransa inkilâbı dar gidebiliyor. Kahramanlığın bir tek ölçüsü olduğu ve muhitin müsa- Tei htaç lmadığı düşü- nülürse genç Roger'nin bu vasfa lâ- yık olduğu kabul olunabilir. Fakat ü cinden henüz ç k ha hercüme Dlz barut kokuları dola- da h ğ ::: :.':taçm âlemi yaşar ki onun da () Nağiriş Plon, Paris, bu kitabın tadı k için okun- ması lâzımdır. Hele romanı seven- Devlet ve tiyatro kültürü sahasındaki çalışmalara bir bakış sanat, ğerçi, Pek teki devirlerden be- | tertib etmek mecburiyetindedir. Bü- rejiminin tiyatro ve tiyatro Yazan: Yaşar Nabi yükçe şehirlerde ise musikili veya mu- sikisiz temsillerin mikdarı senede kır- ka kadar çıkarılır. Teşkilât tiyatro yo- liyle, alman kültürünü halk tabakala- rına yayma sahasında, büyük başarılar elde etmektedir. Fakat bu teşkilâtın vazifesi sadece gelişi güzel temsiller hazırlamaktan mı ibarettir? Hayır! sanat hareketleri- nin nasyonal sosyalizmini sanat ve u- mumiyetle cemiyet. hakkındaki telâk- kilerine uygun bir seyir takib etmesi- ni temin etmek de vazifesi icabıdır. Bu telâkki, her türlü marazi telâkkilere düşmandır ve sağlam vücudda sıhhatli zihin prensipini güder. Führer, 1936 da Nüremberg kongre- sinde söylediği nutkunda bu sanat te: lâkkisini şöyle tarif etmişti: “Hiıristiyanlık devri ancak hiristi- yan bir sanata sahib olabilirdi. Nasyo- nal - sosyalist devrinde ancak nasyo- nal - sosyalist sanatı, milli topluluğun inkişafına hizmet edecektir. Onun i- çindir ki, artık geride bırakmış oldu- ğumuz mütereddi bir dünyanın teza- hürlerine müsamaha gösteremez. Biz sıhhatli olanı severiz. Milletimizin, vü- cudunda ve ruhunda bulunan yüksek vasıflar, milleti tazim edecek olan bu sanat için en iyi ölçülerdir. Önümüz- de yeni bir nesil yetişiyor. Işık, temiz hava. güneş, bize yeni bir ideal veri- .or. Samimi ve yeni bir sanatın doğu- şunu uvzi güzellikte görüyoruz.” .Bu beyanattan da anlaşılabileceği gi- "i, nazi sanat telâkkisi evelâ din aleyh- darıdır. Ve bu din aleyhdarlığı milli kült için hıristiyanlığın bir engel teş- kil etmesi yüzündendir. Nasyonal sos- y_ahzmin “herşey millet için” nazariye- si malümdur. Aynı nazariye bütün kuvvetiyle sanatta da hakimdir. Sah- nede “alman zihniyeti yayan alman müeliflerinin eserleri” onun parolası olmuştur. 1933 de Berlinde başlıca üç tiyatroda verilen 900 temsilde 615 eser ecnebi müelliflerin imzalarını taşıyor- d_u. Şimdi vaziyet tamamiyle değişmiş- tir. An.cık küçük bir mikdarda ecnebi e.ıerlenn. o da nazi telâkkilerine muha- lif olmamak şartiyle, Almanyada oy- nanmasına müsaade edilmektedir. Realite ve tez, piyeslerden aranan başlıca vasıflardır. Doktor Clemans Saurermann'ın şu satırları dikkate şa- yandır: “Şu anda d ik realizasyo: Fransanın tanınmış münekkidleri arasında yapılmış enteresan bir anket Edebi münekkid nasıl çalışır ? O- kuyacağı eserleri nasıl seçer ? Bizim gibi, edebi mahsulleri pek zayıf olmayan, her ay yüzlerce romanın çıkışına — şahid olan el L Leke oıun_ ca, bu sualin hatıra gelmemesi imkânsızdır. Yalnız kariler de- ğil, eserlerinin tenkid edilmesini bekliyen edibler de, münekkidin hangi metodla çalıştığını, bah- yat kuvvetlerinin elbirliği — ettikleri iddia edilebilir. Karşılaştığınız adam» da, hayatın hangi tuzağına düşebile- ceğini farkedersiniz. — Münekkidlik faaliyetiniz yaratı- cr çalışmanıza engel mi olmuş, yoksa bilâkis ona yardım mı etmiştir ? —— Münekkidlik faaliyetim, edebt faaliyetime değil, umumiyetle faali- yetime karşı engel oldu. Seyahatlar- dan, konferans turnelerinden vaz geç- mek iyetinde kaldım. * Ancak settiği eserleri nasıl seçti ta- mamiyle okuyub — okumadığını — bizde okumadan bahsedenler ne kadar çoktur ! — Dostların- dan bahsederken iltimas yapıp yapmadığını merak ederler. İş te bir fransız muharriri de bu merakla meşhur fransız münek- kidlerini sıgzaya çekmiş. Aldıft hI Serlar aei Ğdiyor-' Edmond Jaloux — Nasıl okursunuz ? — Bir münekkid için hayat cehen. nemi bir mahiyet almıştır, karışıklı- ğa mukavemet etmek imkânsızdır. O- kunacak pek çok şey var. Pek entere- san eserlerden istediğimden çok da- ha geç bahsettiğim vakidir. — Meşhur muharrirlerin haricin- de, yeni eserleri okumak için nasıl bir intihab yaparsınız ? — Evvelce, gençlik mecmuaları çı- karken, bunları dikkatle okurdum ve bir genç istidadı keşfedince, kitab neşrettiği zaman onu takib ederdim. Bu çok yeni kabiliyetleri bu suretle öğrendim. Diğerleri için, bir şey söy- liyemem, kendimi tesadüfe bırakı- rım, “Bir kitabı karıştırırken, her hangi bir alâkaya değer noktasını gördüm mü onu sonuna kadar okurum. Büyük çapta bir eser mevzuubahis olunca, sayfaları karıştırırken bir şey farket- mek mümkün değildir. Fakat içinde pek büyük bir gizli çalışma bulunma- yan ekseri eserlerin kıymetleri abuk göze çarpar. Eğer kitab pek a;ığı bir kalitede ise, ufacık bir pasajımı oku- makla bunun farkına varılabilir. Fa- kat kitab kompleksse, hüküm bu kadar çabuk verilemez. Umumiyeti itibariy- le pek alelâde bazı eserler, itina ile okununca, size, bütün kitabı izah e- okumak için kâfi vakit bulabiliyorum. Halbuki hayatımın sonundan önce, dünya hakkında kabil olduğu kadar tam bir fikir edinmek isterdim. Andre Therive — Nasıl mı okurum ? Kitabın be- az sayfasını eserin kıymetine dair işaretlerle kaplarım ve metinin bazı pasajlarını çizerim. Not almam, Diğer münekkidleri okurum. Çün- kü pek çok eser çıkıyor ve umumi bir intiba elde etmek Jlâzımdır. Hâlâ meçhul, unutulmuş muharrirler bulu- nabileceğine inanmıyorum. Münek. kidler yalnız birbirlerini okumakla kalmazlar, eserler hakkında aralarında konuşurlar ve mübadele ettikleri fi- kirler alâkalarını kamçılar. Tama- miyle objektif ciabilmek için kimseyi tanırmamak lâzımdır, halbuki insan en nihayet haklarında hüküm vereceği kimselerin hepsiyle tanışıyor. Dünyada en zevkli şey, ilk olarak bir eseri keşfetmektir. Münekkidin vazifesi daima uyanık olmak, daima müteyakkız bulunmaktır, onun mesle- ki bir kâşif mesleğidir. / Leo Larguier Goöncourt akademisi azâsından ve Eve mecmuası münekkidi Larguier şu alaylı cevabı vermiştir : — Her halde okumamın fizik tara- fını merak ediyorsunuzdur, size itiraf ederim ki ancak gözlüklerle iyi oku- maale habildir. Terlik ve bitab arka- daştırlar. Bütün gün yazdığım olure sa, ancak yattığım zaman bir kitab a« çarım ve uzun kıraatlar mevsimi kış- tır. Fena uyuduğum için çok okurum, Üç yaşındayken, tek baş k yı öğrendim, ve o zamandan beri — den dört beş sayfa arzederler. — Diğer münekkidleri okuyor mu- sunuz ve onlardan mütecessir olmanız mümkün müdür ? — Makalemi yazmadan münekkid- leri hiç bir zaman okumam, yahud da bahsetmek istemediğim eserler hak- kındaki tenkidleri okurum. Diğer mü- nekkidleri okumak beni iki noktadan sıkar : Eğer” onlarla ayni fikirde isem, tesir altında kalmış olamaktan korkarım. Onlarla mutabık değilsem bu defa da kendi kanaatimden şüphe- lenirim. — Müellifi şahsen tanıdığınız tak- dirde bir eserden bahsetmek sizin için sıkıcı mıdır ? — Şahsen tanıdığım müelliflerin e- serlerinden bahsetmek benim için sı- kter olmak şöyle dursun, bilâkis müellifi tanımamak benim için bir mahzurdur. Bazan bir eser hakkında yanlış kanaat hasıl ettiğim olur, fakat müellifi gördüğüm zaman, kesafeti, şahsi kıymeti husunda yanıldığım na- diren vakidir. Muharriri, eserini vü- cude getirmekten men için bütün ha- rosu hayatı aksettirmekle mükelleftir. Takat hayat, çok geniş bir kelimedir. “Kütlenin hayatını” demeliyiz, çünkü, ancak beş on entelektüeli alâkadar e- debilecek “küçük meseleler”le uğra- şan eserlerin aleyhinde kuvvetli bir ce- reyaı vardır:. Burada sosyalist ve nas- yonal sosyalist sanat nazariyelerinin aynı noktada mutabık kaldıklarına şa- hid oluyoruz : halk için sanat ! İşçilerin ve köylülerin hayatını anlatan piyes- ler, bugün Almanyada çok rağbet gör- mektedir. Yeni telâkkiler, eski üstad- lardan bir çoğunu sahneden uzaklaştı- rırken pek çok genç istidadlara iş te min etmiştir. Fakat gençlikle birlikte, sahneye tecrübesizlikler ve acemilik- ler de gelmiştir. Tezin, bilhassa, zora- ki olunca, eserlerde sanat kıymeti- nin aleyhine bir rol oynamaması im- kânsızdır. Bu cihetten müşahade edilen mah- zur ne kadar büyük olursa olsun, geniş halk kütlelerine tiyatroyu sevdirmek, ve sanatını bir kültür vasıtası nun tarzı, tezin kıymeti yanında ikinci derecede kalır. Kelimenin, imandan doğan sihirli kuvveti, yaratıcı iktidarı ecdadımızın tanıdığı şekilde idame et- haline koymak için nazi rejiminin yap- mış olduğu tecrübe çok dikkate şayan- dır ve kültürlerini süratle kuvvetlen- dirmek zaruretinde olan memleketler ler ondan çok zevk alacaklardır. Reşad Nuri DARAGO meye muvaffak olacaktır.” Nazi tiyat- için alınacak derslerle doludu” elli beş senedir — matbu kâğıd üze« rimde hükümran bir iktidara sahib olmuştüur. Bana gönderilen bütün kitablara karşı hürmet ve nezaketle muamele ederim, sonra fikrimi değiştirsem de. Çünkü kristalin cam gibi ses çıkarma- dığı bir vuruşta anlaşılır. Çok kitab neşrediliyor ve hepsini son sayfasına kadar okuduğumu size temin ede- mem, Paul Reboux — Nasıl okursunuz ? — Taylor sistemini tatbik ederek. Hayat pahalılığı bir misli arttığı hal- de muharrirlere ayni para ödenmekte- dir. Şu halde bunların ya iki misli ça- lışmaları veya açlıktan ölmeleri icab eder. İşlerini Tayloriye etmek mu- harrirlerin istihsalini artırmak için tek çaredir. Ben not almam. — Bahsettiğiniz eserlerin hepsini okurmusunuz ? — Bir hastahanede, tecrübeli bir servis şefi, ekseriya ilk bakışta has- tanın derdini teşhis eder. Bu bir tece rübe, insiyak meselesidir. Bunut gibi, bir eseri üç yerinden açınca, üzerim- de yapacağı tesiri derhal keşfederim. Eğer beni alâkadar etmezse, artık 0- nunla meşgul olmam. — Ya meslekdaşlanmzı okür mu- sunuz ? — Evet, öteki münekkidleri oku« rum, Fakat eseri alır almaz okuma notlarımı aldığım için, arkadaşları. mın mütaleaları üzerimde tesir yapa- maz. — Dostunuzun kitablarını tenkid- den hoşlanır mısınız ? — Eseri kötü olan bir dostu müte- essir etmemek o kadar kolaydır ki. Umumiyetle kabiliyetinden bahseder- siniz, onun hoşunuza giden eserlerini zikredersiniz. İyi develope edilme- mekle beraber tezinin enteresan oldu- ğunu söylersiniz. Nazik kalarak her esere hakkını vermek, hattâ hakkın- da şiddetli davranmak mümkündür. ada Enteresan bir anket değil mi ? Mü- nekkidlerimiz olsaydı da, biz de onla- rın arasında buna benzer bir anket açarak cevablarını toplamak ve yuka- rrdaki mütalealarla kıyaslamak imkâ- nını bulsaydık. ni DA 3 Ereddlii Tei İ ĞĞ L L ümiefler Te