27 Ocak 1938 Tarihli Ulus Gazetesi Sayfa 5

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ü v İ ü MA KAT U AF MAD N TER MA n kik A — g5 AA A ReT Pa j KA h 4 x TT gür HAYAT ve SIHHAT Sişraraanaf” Uyku ge : Bu uzun geceleri geçirmek için İyi çarelerden biri de şüphesiz Uyu- Maktır. Yatakta okumak da l'.ı.un- dan dolayı faydalı olur. Vaktiyle 2kimler herkesin uyku saatine de arışırlar ve yedi saatten ziyade u- Yümamağı tavsiye ederek fazla u- Yümak insanı mankafa eder, der- lerdi, - Şimdi biliniyor ki uyku hayatın lüzumlu bir kısmıdır. Hele fikirle- Tiyle çalışan insanlar için uyku da; a ziyade lüzumludur. Fikri işleme- Yene zaten şu kadar saat W 1 demek fayda vermez. O ne vakit işsiz kalsa hemen içi geçer, uykuya dalar, Fikri işleyen de kendiıine_l_u- Zumlu olan uyku müddetini bilir, Onun uyku müddetine karışmak da fazla olur. Hekimce asıl düşünülecek şey Uykusuzluktur. Uykunun Tüzumun- SA lması, fazla ol dan da- ha ziyade zarar verir. Bundın_do: ayı uykusuzları uyutmak için türlü türlü ilâçlar icad edilmiş ve hâl icad edilmektedir. Bunler acele i$- lerde ve kısa bir zaman kullanıl- Mak şartiyle iyi şeylerdir, fakat Uy- ku ilâcma devam edilince o da uy- - daha ehemiyetli bir hastalık olur. İi Uykusuzluğu düzeltmek için 0- nun sebebini bularak sebebi orta- dan kaldırmak lâzımdır. Uykusuz- luğun sebebleri de hemen hemen Uykusuzların sayısı kadar çoktur. Kimisi mide bozukluğundan, yahu yemeklerini değiştirdiğinden dola- Yı uyuyamaz. Yemek işi düzeltilin- ©e uyku da gelir, bir kalb hastası İyi nefes alamadığı için —uyumaz. İstirahat edib de kalbini kuvvetlen- dirince uyku düzelir. Böbrekleri iyi E'—’]emiyenler bir kaç gün yılnı_z_ıı'ıd içmekle, böbreklerinin daha iyi i$- lemesini temin etmekle uykuları ge- lir, Kimisi çayla, alkolle uykusunu kaçırır, kimisi de fazla tütünle. Va- kıa çay, alkol, sizara kullananların hepsi uykusuz değildir, onlar vü. cudlarmın zehirlenmesine daha iyi hâlâ |insan tabi İmezse ... usuzluğu büsbütün onlara mah- bir şekildedir. Akşunddan yatın- lar da, gece yarısından sonra :îr;::rbire uyanırlar. Onların da, akşam yemeklerinde eti kaldırmak, ekmeği az yemek çok defı_ uyku- suzluklarını düzeltir. Ateşli hasta- lıklarda uykusuzluğu ınlıtını.yna- ğım, onlarda uykusuzluk belli ba_ş- li bir hastalığın illinıı:tî _d.cmektır ve ancak hastalığın tedavisiyle ge- çe uyk sus yak- uyuy var- ykusuzluğunu geçir- mek daha güç olur. Uykı_ı ğli_çlumı çok düşenler de böyle sinirli uyku- suzlardır. Halbuki o ilâçln'r pek ça- buk alışıklık hasıl etüklermde_n on- ları devamlı kullanmak kendi ken- dine gelmesi lâzım olan uykuyu büsbütün kaçırmak olur.. ; ' Uyuyamayan ıinirlil_er için 'ı_;o.l_: iyi bir çare akşam üzeri işten dönünce hemen yatağa girmektir. O saatte i uyumaz, fııl:ıt y;:’.ık'::_ n tari dinlenir. Yattıktan bir Ii :::l:lnı: — gene yataktan kalk- madan — yemeğini hafifçe yerse ycmokten sonra uyku tatlı tatlı ge- lir. Böylece bir kaç gün devam edin- ce hiç ilâç içmeden uyku zamanı tanzim edilir, Kimisi de yatağının fazla yumu- şak yahud fazla sert olmasından uyuyamaz. Yatağı düzeltmek ko- laydır, fakat bazısı da yatakta yal- nız olmadığı için uyuyamaz. Bunı çare ne olduğunu tahmin edeı:ıın.ıı'. Ancak iki eşin uyku ıaıt;eri birbiri- e uymazsa yalnız yatağı ay :a y::;mez. Yatak odasını da ayır- mak lJâzım olur. r. Ş Birde sinirlerinin her vık'ıt a ta dır. Bunların u en yeni çarelerden Uykusuzluğa d biri yatağı şimalden cenuba doğru istikâmette bulundurmaktır. İnsan miknatis istikâmetinde yatmnca da- ha kolay uyur. Bundan başka yatak odası toprağa ne kadar yakın olur- sa uyku o kadar çabuk gelir. İkisî de, uykusuzluğa sebeb olan elektrik tesirlerinden kurtulmak için, tahammül ediyorlar demektir. Hazımları daima bozuk olanların G.A. 1 vi a ıze cu nakletme yacaktır. Bu vap' vapuru 29 ikincikânun 1938 den itibaren Yakın Şark hattında eşya ve yol- k üzere yeni Sovyet Vapuru “Svanetia” işlemiye başlı- ur, İstanbul, Pire ve Hayfa limanlarına uğrıyarak llllIllllIllllllIlllllllllllllllllllllllll_._ ni Sovyet iWanetia,, seferler yapacaktır. 5.000 tonilatoluk olan ve runun inşası 1937 yılının sonun göre inşa edilmiş olan bu vapur, min eder. Vapurun, Bir ve iki kişilik 1 İki ,, dört z » »» kamaraları vardır. Bütün kamaralar sti ayrı bir gardrob vırdxr.. Kamara 1 ve rahat vardır. Bütün kamaralarda radyo banyolar ve sıcak ve soğ Her mevkie mahsus © dans salonları, Barlar, Berber salonları vardır. Yolcular için enfes ye Her türlü malümat, ya liğinden (İstanbul, Galata, mekler kın Şar .ıll""""l""lllllllll""l|lllll"|llll"lllllllll|||l"|l""l"|lll"lIllflll"l"l.. Odesa ile Port - Sait arasında mu bir saatte da bitmiştir. Fennin en son şeraitine - inci mevki 3-üncü larda, dış hava ne olursa olsu: uk su duşları bulunmaktadır. 1mak üzere ayrı ayrı loka! ahve içilen verandalar, Hovagimian Han) a 17 mil yapan “Svanetia” vapu- yolcular için azami konforları te- ” » » mobilya ile döşeli ve her yolcu için n, iste- n hususi bir vantilâsyon tertibatı, ve her mevkie mahsus olmak üzere ntalar, fümuvarlar, çocuk odaları ve ve tıbbi yardım müemmendir,. il- rek... ir A"vrupalı Ggiü MAT A A RAMA-ADAY. yeği Yazan: H. Lechenperg Bir hafta evvel manialı 220 yardalık yeni bir rekor tesis etmiş ve kezalik 100 yardalık cihan re- koruna yetişivermiş ? * Yukarıda demiştik ki, zencilerin çıkış ve atlayış bakımından üstünlüklerini belki izah edebilen bu teori, alelumum Amerikalıların Avrupalılarla mu- kayesesinde, Amerikalıların faikiyeti için bir ni- hai sebeb daha ar k ist ğ bunl. rın Avrupalılara karşı faikiyetlerini de izaha yarar. Bu faikiyetin müteaddid sebeblerini evvelce uzun boylu anlatmış bulunuyoruz. Amerikalılar millet olarak Avrupalılara naza- ran sadece daha genç değil, her şeyden önce he- nüz sükün ve sükünet dolu bir hayat şekline var- mış değillerdir. Pek âlâ mümkündür ki, (tabii bu da sırf bir nazariye) ingilizlere, fransızlara ve al- lara uzun dan beri tabii gelen müem- men bir burjuva hayatı ve şartları Amerikada he- nüz birleşmemiş ve bu vakada şimdilik tesirlerini göstermekten hali kalmamıştır. İşte bu — hayatla mücadele zaruriyeti Amerikayı kolonize eden in- sanların torunlarında hâlâ hissediliyor. Böylece münhasıran şimdiki faikiyeti izah edil- miş olmakla kalmıyor, bu faikiyet bugünkü veya yarınki nesle münhasır kılınmış oluyor. Şü kadar var ki Amerikan hafif atletizmi tetkik edildiği zaman tesbit edilen ikinci nokta daha alâ- ka uyandırıcıdır : Amerikalıların uzun mesafeler- de tamamen geri kalışları ve buna mukabil çıkış, fırlayış, atlayış gibi, hulâsa, zamanla mahdud ve biredn bire kendini toparlayışı ve ani bir irade tekâsüfünü istilzam eden diğer bütün müsabaka- lardaki fevkâlade faikiyetleri. Burada gene kitabımızıu başmda söyledikleri- mize dönüyorüz. Amerikalı için spor : Adam ada- ma çarpışma, adam adama karşılaşmadır. Hafif atletizmin adam adama karşılşmğı mümkün kıldı- ğı, enerji indiflarına imkân verdiği yerler, karşı- dakini yere çalmağı, ezmeği, kırmağı, tuz buz et- meği, rakibinin peşine düşüp ensesinden inmeme- ği, mümkün kıldığı yerler, Amerikalının benimse- diği yerler, kendine mal ettiği sahalradır. Ameri- kalının sabrı yoktur; beklemez, bekliyemez. Has- min üstüne atılmak, silip süpürmek, işi temizleyi- Çarçabuk, sıçrıyarak, tepesine bine- NAdiz; vermek ister. ifadesi olmak- tan başka bir şey değildir. Çabukluk, atılış, müca- dele ve tam vuzuh üzerine müessis bulunan Ame- rikan umumi yaşayışının bir ifadesidir. Yüzücüler. Amerikan yüzücüleri hakkında hafif atletl söylenilen şey, yahud, bunun hemen hemen ayni söylenilebilir. Burada da taşanebir malzeme bollu- ğu var. Burada da tahakkuklarını kolejlerde geçen hayatla, kulüblerdeki antr lara, * tör at- letizm birliği” nin mük borçlu olan fevkalâde başarılar var. Hafif atletizmden farkı, atletizm yıllardan beri durmadan ilerlediği halde Amerikan yüzme spo- runun bir kriz geçirmiş olmasıdır. Ve bu kriz hâlâ i ilmiş değildir. Bu krizin adı : John- d or I le y ny Weismüller. Geldi, gördü ve yendi. Amatör sporundan, çeki- Hinceye kadar Amerikada kendisi le boy ölçüşebi lecek bir tek adam yoktu, ve dünya yüzünde de pek az kişi vadrı. Başarılan rekorların avantajsız tarafları da oluyor. Weissmüller, sırf mevcudiyeti yalnız Amerikadaki hakiki rakiblerinin değil, sonra gelenlerin de cesaretlerini kırdı. ile Kt AM kU.S. H. $. “İntourist” lmabilir. — 1—502 OT K BAŞLAR Yazan: Edgar Wallace ) t(ıası ediyordu. Bir- * Sir Gregori onu takib dsnbrie ayılmış ve yâp Ütün feci akibetleri böyle | ü € gözleri önüne gelmişti ki korku' tiril tiril titremeğe başladı. Hemen itüphaneye dönerek oradaki '“*“dy’ Açıp içinden bir avpış banknot çıkatdr Unları, kapının önünde asılı elb.ııe Askısında duran paltonun ceplerine Yerleştirdi. Terliklerini çıkarıp kala 9tinler giyerken aklına Bağ Bda;; ağ'ın oda kapısını açtı. Fakat hayvA_ Orada değildi. Gregori maymunun ğ deli yakalayabileceğini _İöfı"inmbı_ Düne getirerek duyduğu “'_'"b“îad, Sirmamak için ağzını elleriyle nl j Fakat ne olursa olsun Bağ ! buâa S1 lâzımdı. Gece karanlığında O e ktlı’ Ve acaib hizmetkârını aramağa SiÜ v armaklarını dudaklarına ağlar gibi tulııaf ve uzun bir fery:d 'ko; Pardı. Bu, Bağ'ın şimdiye kadar aııl;: İtaat gösterdiği bir nevi davetti. DD? ir cevab gelmedi. Bu daveti bİr tığı deliliğin e bir sarahat götürerek || 1. Eğer Bağ bu ıe_ıi işitmiş i- :iîkirxı;îmekğki ömrüm_ie ırlğudefı sa- ibine itaatsizlik gösteriyorC. ğ hlıâ:legori durdu, alnından :uîkîıxl:; terler ho;anryordu. I_?ıkıt b:ı ho e yaziyet karşısında göıter'dlgıl eyi l bundan ibaret Bağ'ı bu ::ypi. ca hemen $şık yatak odasına Ğ lğrini jamasını çıkarıp günde?ık_elBıSf Ki giydi. Tekrar bahçeye indi. h'agblh- el rar çağırdı. Fakat hıy*'ıa.rıın" âçce di rafJan zuhur etmedlğşnı _gorhn ıît : ri girip bir bardak viski da a çzıdi_ İçine bu suretle biraz emnıyetdge ; Otomobiline bakan uşağı çı.ı_ğır ti — Otomobili yandaki küçük kapmnın önüne çekiniz, dedi. lîarmaklılflî kağı. nın açık kalmasına dıkk_at edır_ıız.. u gece tekrar gezmeğe gitmem ihtima- : ';'l;kif edileceğinden hiç şüphe et- miyordu. Başına böyle bir şey gelece 'İllllllllllllIllllllllllllIlIlllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllll Amerikan yüzme sporunun çöküşü Los Angele- se kadar Amerikalılarca da meydanda - olan bir Amerika şpor — 2 Ceviren: Kerim Bükey Si yaker a? el Ruğby, en fazla fizik gayret istiyen bir oyundur hakikat değildi. Dünya bir tarafa dursun. Los An- geles de Clarence Crabbe dört yüz metreyi güç belâ kazanabildi. Bütün diğer müsabakaları Ja- ponlar topladı, evet, yüz metre arka üstü yüzme- de, birinci, ikinci ve üçüncülüğü aldılar, ve iki yüz metre kurbalamada, ve bin beşyüz metre krolde de ayni şekilde kazandılar. Bu Amerikalılar için acı oldu, fakat ümidlerini K Zilmi İÇİ Müjdeler İi Ç SK W CŞ ar V| A !eıe- fonla verdiği haberi dünkü Ulus'ta okuyup sevinenler ar S K le ğumu itiraf ederim: Bursa'nın, mütehassıs Valdenberg tarafından yapılmış olan beş yıllık i- mar plânına dair bildirilen noktalar, büyük bir turizm mıntakasının en gü- zel parçasını kalkındıracak mahiyet- tedir : “Yüzlerce tarihi eserle dolu olan Bursa şehrinde ana caddeler bu eser- leri meydana çıkaracak tte açıla- cak, Uludağ kış sporları merkezi ha- line getirilecek, dağa elektrikli şi- mendüfer, dağda modern tesisler ku- rul Bursa, Mud a, Yalova Bursa yolları yapılacaktır.,, Sayın Başbakanın Yalova'da istan- blka eai İ yeptki Beğ rüşme esasen bu haberin ilk müj- decisi idi: İstanbul, Yalova, Bursa merkez olmak üzere bütün Yalova havzası dünyada bir eşi daha - olmı- yan İ l inlikte bir sahasıdır. Turist ne ister ? Tarihi eser, ori- jinallık, manzara, deniz, göl, güzel hava, temiz su, dağ, nehir, orman, iyi meyva ve nihayet - yahud ilk ön- ce-modern konfor ... F i bir i bölgesinii yalnız bir kaçı ile iktifa ederek - istis- dört el ile sarılacakları bu ka- Herh kesmediler, çalışmağa ve yetiş ğe başladıl. Weissmülleri bulup yetiştiren ve Yalenin antre- nörü olan meşhur Kiputh dişlerini sıkıp yeni bir Amerikan takh kurmağa başlad Kendine mahsus bir sistemi vardı. (Yalede ça- lıştığından beri yirmi senedir bu sistemi tatbik e- diyor). Bu sisteme göre ilk iki ayda hiç bir yüzü- cüyü suya sokmuyor. Jimnastik yapılıyor. Kol a- daleleri mide adaleleri, boyun adaleleri inkişaf ettiriliyor. Bacak adalelerinin yumuşaklığı mü- kemmel olması için dinleninceye kadar bacaklar imkân dahilinde istirahat ettiriliyor. Bu iki ay zarfında — yani mübtedi talebe suya f zanç unsurları, Marmara havzasında, bir arada ve fazlasiyle mevcuttur. Ya- lova'dan Bursa'ya, Bursa'dan Mudan- ya « Tirilya yolu ile Karacabey kenar- larından geçerek tekrar Bursa'ya kadar bir devir yapınız. Uludağa çıkınız, ora- dan Tavşanlıya geçiniz, Domaniç'ten İnegöle inip Yenişehir yolu ile İzniğe uğrıyarak tekrar Yalova'ya geliniz. Yalnız buraların tabii güzelliğine, ta- rihi ve iktısadi servetine, her türlü in - kişaf imkânlarına dair edinebileceği- niz intibaları birkaç cildlik bir kitabta daha bir adım atmadan Mr. Kiputh hangi ye çalışacağına karar verir, Ve Kiputh nadiren ha- ta yapar, o da şayed yaparsa, Bundan sonra davânın çetinliği hakkında biz Avrupalıların havsalası almıyacak şekilde bir an- trenman başlar. Günde iki üç saat yüzme havu- zunda; Jimnastik, Her yüzücünün bünyesine göre tamamlayıcı sporlar, Kiputhun kendisi tarafından nezaret etmeğe, muayyen bir hareketi — ne söy- lüyorum : Bir hareketin binde birini — tashih et- meğe ve günlerce, haftalarca, aylarca çalıştırmağa üşenmez. * Ve kendisiyle beraber çalışan diğer antrenör sü- rüsü, Los Angeles de imkânsız görüneni başardı- lar : Los Angelesdeki mağlübiyetin acısını çıkar- mağa hazır yeni bir Amerikan yüzücü ordusu ha- zırlandı. Weissmüllerler ordusu. Isimleri mi ? Işte yüz metre dünya rekortmeni Peter Fick. Işte iki yüz yirmi yardacı Gilhulo. Işte Johnny Higgns, yüz ve iki yüz metre kurbalama yüzücü- sü. İşte arka üstü yüzmede sansasyon yapan Adolf Kiefer, işte Ralph Fl Joh Maii ve en başta Jack Medica. Medica eksperlerin nazarında Weissmüllerin 8 y Bir Gemlik körfezi, bir Apolyond gölü, bir İznik kasabası, yazın veya kı- şın bir Uludağ, bir Yalova kaplıcaları, bir Çitli suyu... - fakat, saymanın imkâ- nı mt var? - Bütün bunların her biri, cayın edilen bir perhiz. Ve Kiputh, yüzücülerine Başlı başina birer hazinedir. “Büralara, her tarafından, dört ğ for, ucuzluk, eğlence... İyi işliyen bir turizm idaresi... Marmara havzasında bir aylık bir kür - eski tâbirle - ömrü - Verilen müjdeyi yakın ksbakkak etede a Fimiaden eai niz. — N. Baydar. | Türk üniversitelilerinin Budapeşte ziyareti Budapeşte, 26 (A.A.) — Macar a- jansı bildiriyor: Profesör B. Muhlis- in riyasetinde İstanbul üniversitesi leb 36 kişilik bir heyet, bir indi hakiki selefi sayılıyor, hattâ ayni da Weiss- müller ve Arne Borgun ikisinin birden. Son iki yıl içinde iki yüz metre ile bin beş yüz metre arasın- da yuvarlak hesab on dünya rekoru kırdı, Iki yüz metreyi : 2.07,2 de ve bin beş yüz metreyi : 18 : 59,3 de yüzdüğünü göz önüne getirmeli. Weiss- müllerin iki yüz metre rekoru 2 : 8 ve Arne Bor- gun bin beş yüz metre rekoru : 19 : 7,2 idi. Fakat Amerikan yüzme sporu Madica yüzünden vaktiy- le Weissmüllerin tesiri altında kalmış olduğu gibi ilmek tehlikesinde değildir. (Sonu var) dı. Son macerasının delice bir hâdise- den fazla bir şey sayılacağından emin- di! Ancak bunları düşünürken Stella Mendoza'nın yukarıki odada kapalı bulunduğu aklına geldi. Oraya gitti. Stella, Gregorinin halini görür görmez fevkalâde bir vaka karşısında bulun- duğunu derhal anladı. — Adel nerede? dedi. — Ne bileyim ben. Kaçtı. Elinde bir rovelver vardı. Bağ da kızın peşine düştü. Şayet Bağ onu bulacak olursa neler olacağını ancak allah bilir. Onu parça parça eder. Bu ne bu?.... Uzaklardan hafif bir silâh sesi gel- Ği. İçi bir türlü rahat olamıyan Grego- tis — Hırsızlar olacak, dedi. Beni din- leyin Mendoza; ben gidiyorum. — Nereye gidiyorsunuz? — Bu sizin vazifeniz değil. İşte si- ze biraz para. Böyle diyerek kızın avucuna bir mikdar para koydu, — Gregori siz ne yaptınız? — Hiç bir şey yapmadım. Fakat gene beni tevkif edecekleri muhakkaktır. Gidip yatıma bineceğim, Buraya kim- u k | seler gelmeden kaçarsanız siz de iyi etmiş olursunuz. yük serveti ve ne de dost- bül olursa ne ee kurtaramıyacakları luklarır. artı. Stella şapkası ile eldivenlerini al- mak için dönerken kapının kapanıp a- nahtarın da delikte döndüğünıîiu;şıi)tti. Gregori dışarı çıkmış ve her zamanki gibi mekanik bir hareketle kapıyı ki- lidlemişti, tıibkı kapıya vurulan yum- rukları hiç işitmiyerek gene mekanik bîr_ hareketle aşağıya inmekte devam ettiği gibi.... Grif şatosu, bildiğimiz gibi, bir ya- macın tepesinde ve Çayçester yolları da Sir Gregorinin gözleri önünde uza- yıp gitmekte idi. Şatonun önünde du- rup, her şeye tağmen, uzaklara baka- rak Bağ'ı görmeğe çalışırken yolda, şatoya doğru hızla gelmekte olan bir otomobilin fenerlerini gördü. — Polis, diye inledi ve bostanda ba- fa dçıkı parmaklığa doğru koşmağa baş- adı. XXXVIL Yine eski kule Adel._bu iğrenç evden kaçmaktan başka bir şey düşünmiyerek iki tarafı ağaçlı dar bahçe yolunda koşuyordu. Büyük kapı kapalı idi, kap oda- olduğunu farketti; ilk önce bunun Gregori Pen olacağını düşündü, fakat sonra Longvalin evinde görmüş oldu- ğu maymunu hatırlayarak olduğu ye- re yıkılacak kadar müthiş bir korku his etti. Gelen Bağ'dı! Adel dıvar bo- yunca, kabil olduğu kadar sessiz ve bir çalılıktan ötekine geçerek koşmağa başladı. Fakat Bağ, Adeli görmüştü ve acele etmeden, kızın sanki ele geçiril- mesi pek meşru olmıyan bir av oldu- ğunu düşünüyormuş gibi, yavaş yavaş geliyordu. Adel belki başka bir kapı bulmak ümidiyle ilerlemeğe devam ederken hep arkasına bakıyor ve elin- de de brovniğini sıkısıkı tutuyordu. Adel, biraz sonra, dıvara sığınmak- tan vaz geçip çayırlığa girdi ve bu su- retle may kibinden kurtulmuş olduğunu zannetti. Fakat Bağ onu gör- müş, ve telâş etmeksizin peşi sıra yü- rümeğe başlamıştı. Adel, böylece yolu- na devam ettiği takdirde hayvanın ar- tık takibe lüzum görmiyerek geri dö- neceğini tahmin etti; Bağ'ın tecessü- se kapılarak arkasına düşmüş olması h ldi. Fakat kızın bu ümidi de SI kaı? karanlıktı. Adel asma kilidi kır- mak için boş yere uğraştı. Adel, başını arkasına döndürünce şatonun açık kapısından sızan elektrik ziyası arasında, çayırlı tarh boyunca bir hayaletin yavaş yavaş ilerlemekte suya düştü: Ağaçlıktan geçip bir keçi yolundan ilerlerken tekrar dıvara, yani Bağ'a yaklaşacağını anlayınca bu yolu bıra- karak kırağıdan ıslanmış çayrlara sap- tu Biraz sonra dizlerine kadar sırıl hafta Macaristanda tetkik seyahati yaparak birçok kültür müesseselerini gezmişlerdir. Maarif nezareti yüksek tedrisat dairesi şefi B. Fuelei Szanto, heyet şerefine bir akşam ziyafeti vermiş ve bu ziyafet sonunda BB, Fuelei Szan- to ve Muhlis, Macaristan ile Türkiye da d ü tleri teba- rüz ettiren samimi nutuklar söylemiş- lerdir. sıklam olmuştu. Fakat bunu his etmi- yerek yoluna devam ederken tekrar ar- kasına baktı: Bağ da dıvar kenarından yürümeyor, tarlalar arasından doğru üzerine geliyordu . Adel bahçenin hep bu dıvarla mah- dud olup olmadığını istirab içinde dü- şünürken karşısında açık bir parmak- lıklı kapı görerek sevindi ve hemen o tarafa doğru bütün hıziyle koşmağa başladı. Kapıdan çıktı ve hemen yolu bulup, nereye gittiğini bilmediği bu yolda deli gibi ilerlerken, arkasına ba- kıp Bağ'ı gene ayni mesafeyi muhafa- za ederek, kendisini takib eder buldu. İki mil kadar uzakta pencereleri ay- dınlık bir ev gözüne ilişti. Memnuni- yetten hıçkırarak o tarafa fırladı. Bir yamacı tırmanınca ışıkların gene eski- si kadar uzakta bulunduğunu gördü. Nerede idi? etrafa göz gezdirince bunu da anladı. Sol tarafında, ileride, eski 'Grif kulesinin hayali beliriyordu. Bu sırada Bağ, o vakte kadar muha- faza etmiş olduğu seyirci vaziyetini bırakarak köpek gibi uluyup kendisine doğru fırladı. Adel kule tarafına dö- nerek nefes nefese ve ağlaya ağlaya koşusuna devam etti. Kalbi öyle hızlı çarpıyordu ki birdenbire duracakmış sanılıyordu.. Artık kuvveti kesiliyor- du. (Sonu var) W PU 5“1 *

Bu sayıdan diğer sayfalar: