Tiyatro mütehassısı B. Eybertle bir konuşma (Başı 8 inci sayfada) den daha kuvvet ve süratle ileri gide- ceğine şüphem yoktur. Türkiyede takib edilen yol Tiyatro hayatı ibtidai bir halde olan bir memlekette ilk hareket olarak daha kolay bir yol da tutulabilir, ve i- şe ecnebi tiyatroları getirilerek de baş- lanabilirdi. Ben dört senedenberi her sene birer tiyatro mevsimini Arjantin- de geçiriyorum ve ecnebi memleketler- deki tiyatro hareketleriyle alâkadarım. Bu itibarla biliyorum ki, bu kolay usul sakat neticeler vermektedir. — Meselâ Arjantin 25 senedenberi en büyük ya- bancı truplarını getirtip seyretmek- te ve sırf bu yüzden kuvvetli ve tama. miyle yerli bir tiyatroya sahib olama- maktadır. Bunun içindir ki Türkiyenin daha güç yolu'tercih etmesi, bir az zahmetli de olsa, milli tiyatrosunu ken- di içinde, bütün istirablarına tahammül ederek doğurması taraftarıyım. — Fakat tiyatro mektebimiz talebe. lerinin, kuvvetli trupları sahnede sey- retmek fırsatını bulamadan, yalnız mek- teb çalışmalariyle yetişmelerinin büsbü tün mahzursuz olduğu kanaatindemisi- niz ? — Yukarda söylediklerimden, Tür- kiyeye yabancı trupların gelmesi taraf- tarı olmadığım neticesi - çıkarılmasın. Ben sadece, Arjantinde olduğu gibi, memleketin tiyatro ihtiyacını yalnız yabancı tivatroların faaliyetiyle karşı- lanmasının tehlikelerine işaret etmek jistedim. Yoksa, hakiki büyük tiyatrola- rın temsilleriyle, canlı misaller seyret- mek ve bunun için de yabancı trupların temsiller vermiye davet edilmesi fayda- lrdır. Tiyatronun tesirleri Bahsimize dönelim: Türkiyede, hü- kümetin kastettiği sadece bir milli ti. yatro kurmak da değildir. Aynı zamanda kuvevtli bir tiyatronun tesiri altında her memlekette olduğu gibi kuvvetli bir sahne edebiyatınım doğmasını ve büyü- mesini temindir. Bu iki kuvvet, tiyatro ve sahne edebiyatı karşılıklı tesirlerle biribirini beslerler ve her ikisi de biri- birine muhtaçdirlar. Bir sahne edebiya. tı, ancak bir eserin sahnede bütün kuv- vetiyle temsil edilebileceğine kanaat ge- tirildikten, böyle bir sahne mevcud ol- duktan sonra doğabilir. Bunun en bariz misalini opera saha- sında görürüz. Meselâ Türkiyede ope- ra sanatkârlığı ve bestekârlığı yoktur, çünkü onera yoktur. Mevcud olmıyan bir şey için yazmak ve bestelemek de kimsenin hatırına gemez. Bu itibarla, türk operasını hazırlryacak olan mek- teble birlikte, genç türk bestekârları için yeni bir devir açılıyor demektir. Aynı zamanda genç bestekârlar ve mu- harrirler, Türkiyeye idhal edilecek olan büyük garb opera eserlerinden bu sah- ne vasıtasiyle çok şeyler öğrenecekler- dir. Bu idhal hareketini mümkün kıl- mak fin Maarif vekâleti bir tercüme mMüsabâkası açarak garb sahne eserleri- ni Ailimize çevirtmek niyetindedir. Genç muharrirlerin bu müsabakaya iştirak et- meleri çok temenniye değer, ve bunu sadece verilecek olan mükâfat için de. bir hizmette bulunmak için yapmalıdır. ğil, tiyatro sahasında memlekete Başbakanımızın bir sözü Fakat tiyatronun bir memleketin ru- hu hayatı üzerindeki tesirleri saydık- larımıza inhisar etmiyecek kadar genii tir. Sahne bir lisanın nihat mükemmeli- yete ve güzelliğe eriştiği yerdir. İs- met İnönünün bu hakikati bizzat for. müle ettiğini ve türk tiyatrosunun en güzel türkçeyi öğretecek müessese ol- duğunu söyliyerek sahnenin dil bakı- mından ehemiyetini takdir etti mek benim için büyük bir zevk olmuş- tur, Tiyatro kuruluşumuzun meseleleri Türtivedeki tiyatro — kuruluşunun €en mühim meselelerinden biri de şura- dadır: Evvelâ birinci derecede kıymet- li tiyatro edebiyatı materyeli mevcud değildir. Bundan türk sahne muharrir ve eserlerini küçük gördüğümüz mana- sı çıkarılmasın. Fakat Türkiyede tiyat- ro şimdiye kadar o derece dar bir sa- hada kalmış ve hattâ bir tek sahneye in- hisar etmiştir ki büyük bir tiyatro ede- biyatının ancak bundan sonra inkişaf edebileceğini söylemek hata olmaz. Bun- dan başka, bir memleketin sahne hayatı kendi yerli mahsullerinin haricinde dünya şaheserlerinin tercümesi yoliy- le zenginleşir. Bir memleketin kendi temaşa eserleriyle hariçten gelen eser- ler arasında daima bir yarığ mevcuddur. Ve her musabaka gibi bu da faydalı ve verimlidir. Bu sayede bir eseri aslın- daki kıymete halel “>rmeden türkçeye çevirecek yüksek mütercimler - yetişe- cektir ki bunlar türk kültürüne yeni ufuklar açar ve başka memleketlerin kültürlerini kendi kültürleri gibi mem- leketlerine mal ederler. Bir Eşil, bir Göte, bir Şekspir, bir Molyer yalnız onları yetiştirmiş olan memleket ve milletlerin malr — olarak kalmazlar, eserleri bütün insanlığın müşterek kazancıdır. Dilerim ki, Türki- yede de, Şekspir'in dramlarını Şleygel ve Tik gibi harikalı bir muvaffakiyetle türkçeye çevirecek mütercimler yetiş- sin. Tiyatro istidadlarının keşfi mesele. sine gelince, kültür bakanlığının geniş teşkilâtı ve almış olduğu tedbirler sa- yesinde memleketin muhtelif köşele- rinde saklı bulunan tiyatro istidadları- nın meydana çıkarılıp bu müesseseye, gönderilmesi mümkün olacaktır sanıyo- rum, Fakat bu tedbirler hiç bir zaman türk basınının bu hususta — ya. pacağı yardım derecesinde müessir ol- mıyacaktır. Çünkü mevzuu bahsolan, her şeyden önce, türk vatandaşlarına ti- yatro davasının bir milli şeref ve yük- sek kültür davası olduğunu anlatmak- tır. Türk yatandaşı, bundan böyle, ti. yatro sözünü işidince, bunun gelişi gü« zel bir eğlence yeri olduğunu ve çocuk- larını bu mesleğe vermenin doğru olmı. yacağını düşünmemeli, hükümetin cid- di alâkası ve aldığı yerinde tedbirler sayesinde, Türkiyede tiyatro sanatkâ: rının, İsmet İnönünün dediği gibi en şerefli ve itibarlı mevkie çıktığını mü- şahede etmelidir. Tiyatro mektebinin müddeti — Tiyatro ve opera mekteblerinin tahsil müddetleri ne kadar ve bu müddet zarfında olacaktır talebelerden temsiller verilmek üzere istifade edil- miyecekmidir ? — Şimdilik niyet bu mektebin tale- besini tiyatro kısmı için üç ve opera kıs- mı için beş senelik sıkı ve ciddi bir ted- rise tabi tutmaktır. İlk bakışta uzun gö- rTülen bu müddet sanat kabiliyetlerinin tam inkişafı, sanat karakterinin teşek- külü ve bütün heveskârlık âlametlerinin izalesi için çok lüzumludur. Her hangi bir meslekte öğrenme devrinin bu kadar ve hattâ daha uzun olmasına ses çıkarmadığımız halde sa- natta daha kısa olmasını istemek yan- lıştır. Bilhassa öyle bir sanat ki insanı vücudü ve ruhu itibariyle mevzu olarak almakta ve bunun üzerinde işlemekte- dir. İşin ihtisas tarafının sağlam esasa istinad etmesi yaratıcı deha şarttır. için de Operaya gelince Tiyatroya nazaran operanın ön ça. lışmaları ise daha uzun ve çapraşıktır. Opera mugannisinin yetiştirilmesi u- zun bir iş olmakla beraber, tiyatroda mevcud olmıyan bir takım mütemmim u?hnlarda da kabiliyetler hazırlamak lâzımdır; Koro, balet, orkestra v. s. Türkiyede orkestra çalışmaları gün- den güne inkişaf etmekte ve operaya hazırlanmakta ise de diğer şu- beler üzerinde çalışmalar son baharda başlıyacaktır. Lisanın yaratıcılığından yarınki başlayıp balet yetiştirmeye kadar uza- ' Askerlik Meseleler Donanma mı Tayyare mi? Her büyük mu- harebeden — sonra yorgunluk, ekono- mi ihtiyacı ve baş- ka bir harbın pek uzak görü tehlike ve ihtimali baş gösterince onun önceki harbta birçok ıstırablar paha. sına kazandığı zaferleri elinden kaçır- maması için, eğer vakit geçmemişse, ye- niden silâhlanmağa ve silâhsızlandığı müddet zarfında kaybettiklerini telâ- fiye giriştiği görülmüş! Aklı başında olan hiç bir münekkid, biribiri ardınca gelen hükümetler za - manında İngilterenin, başkalarına si. lâhsızlanmakta ön ayak olmak hayaliy - le aldığı tedbirler yüzünden donanma - ca zayıflamadığını söyliyemez. Halbuki tarih, bu suretle alınan tedbirlerin öte- ki milletleri bu misale uymağa sürük lemek şöyle dursun bilâkis bizim zaafı- mızdan istifadeye yeltendiklerini gös- termektedir. Biz bugünden sonra, İngilterenin bütün deniz yolları her hangi muhte - mel bir düşmana karşı tam bir emniyet ve selâmet içinde bulunduğuna kanaat getirinceye kadar, hummalı bir surette çalışıp hazırlanmağa ve eksiklerimizi tamamlamağa mecbür bulunuyoruz. Hükümetin girişmiş olduğu bu - iş, yaln:z imparatorluk vatandaşları tara - fından değil, kuvvetli bir İngilterenin bütün dünya sulhu için en iyi bir ga. ranti olduğunu takdir eden dost millet- ler tarafından da iyi karşılanmıştır. Hava kuvvetleri : ava propagandacıları, seneler « denberi artık ordu ile donanma- 'nın eski kıymetini kaybettiğini ve istik- bal harblarında ancak tayyareler tarafıne dan kazanılacağını bize söyleyip duru- yorlar. Havadan inecek bombalar, ger- çekten, himayesiz sivil halk ile endüs- tri sahaları için korkunç birer tehlike - dir. Modern bir ordu ve donanma için havadan anlamak esaslı bir lüzum oldu- ğu gibi bunlar dahücum vasıtası ola - rak kuvvetli tayyareler bulunması, top ve torpil kadar zaruridir. Fakat İspan- yadaki son hareketler açıktan açığa is- bat etmiştir ki yalnız müstakil hava ha- reketleri vasıtasiyle bir harbta netice almak imkânı yöktur. Meselâ, Madrid ile Valansiya arasın- daki muhabere ve muvasala yollarını elde ve emniyette bulundurmak İspan - ya hükümeti için hayati bim ehemiyeti haizdir. Böyle olduğu halde General Franko'nun kuvvetli alman ve italyan tayyareleri henüz tahribleri Madridi pek sarsacak olan, demiryollarını, köp - rüleri ve yolları bomba ile tahribe mu- nan bu muhtelif ihtisaslaşma sahaları girişilen işin ne kadar güç olduğunu ve bütün memleket kuvvetlerinin bu iş için el birliği yapmaları lüzumunu ortaya koyar. Türk gazetelerinin alâkası Bu hususda türk basınının göster- diği çok memnuniyete değer alâka ve hassasiyet, ümid ederim ki, memlekette bütün sanat ve fikir elemanlarını bu dava uğruna seferber edecek ve garb memleketlerinde tiyatronun asırlar zar- fında katetmiş olduğu mesafe, bu sa- yede, Türkiyenin diğer sahalarda gös- terdiği harikalr başarılara müvazi ola- rak, kısa bir zamanda aşılacaktır. Tedris kadrosu — Tiyatro mektebinin tedris kad. rosunu teşkil eden mesat arkadaşları- nızdan memnunmusunuz ? — Bu nokta üzerinde, çok memnu- niyet verici olan intibalarımı bilhassa söylemiye esasen hazırlanıyordum. Bu kadro içinde Ertuğrul Muhsin gibi, türk tiyatrosunu kurma ve yaşatma yolunda hakikaten şükranla anılacak bir eser vücude getirmiş yüksek bir kabiliyet mevcud olduğu gibi, fonetik profesör. Kohenbuh enternasyonal bir şöhreti haiz fonetik- lüğünü üzerine almış olan çilerden biridir. Kendisi — Almanyada ve İsviçrede çalışmış ve Türkiyede ye- Yurd mesi büyük Britanyayı silâh- sızlanmağa sevketmiştir. Tekrar bir harb müdafaasında Donanmanın oynadığı roil Yazan Filo amiralı Sir Roger Leys vaffak olamamışlardır. İnsan eliyle iş- leyen topçu ve makineli tüfek ateşleri bu yolu ateş altına zlıncaya kadar bu muvasalaların kesileceği zannedilme - mektedir. Öte taraftan General Franko'nun e- linde gayet kötü teçhiz edilmiş ve mo- dern ışık tertibatından mahrum bir do - nanma vardır ki bu, muhafazası âsiler için çok ehemmiyetli olan İspanya - fas denizyolunu tutmaktadır. Hükümetin elinde bulunan fransız ve rus tayyare - leri de yaptıklarr hücumlarla bu küçük filoya hiç bir zarar verememişlerdir. Bu hâdiseleri, hükümeti tenkid et- mek için yazıyorum. Çünkü onların ka- naatince bugün lüzumlu olan nokta, ha- vada kuvvetlenmektir ve bu sırada ye - ni zırhlrlar yapmak parayı boş yere har« camak olacaktır. Hükümetin 1935 ve 1936 senelerinde memleket müdafaasına dair neşrettiği beyaz kitablarda hava filolarına fazla yer verildiği ve başka milletlerin deniz kuvvetlerini arttırmalarına rağmen, bi- zim filomuzun olduğu yerde kaldığı, esefle görülmektedir. Bu hususta elimizi kolumuzu bağla - yan deniz anlaşmaları 31 ilkkânun 1936 da nihayet bulmuştur ve biz, bugün im- paratorluğun emniyetini korumak için lüzumlu olan yeni zırhlıları yapmak için serbest bulunuyoruz. — Yeni zırhlılar : B ugün başlanmış ve yahud tasav- vur edilmiş inşaata göre on iki yıldan fazla yaşlı beş zırhlımızın yeri- ne yenileri, beş tayyare gemisi yapıla- cak, kruvazör kuvvetimiz arttırılacak ve bu, altmış tane on yaşından genç kruvazör yapıncaya kadar devam ede- cek, yanı sıra bir takım destroyerler, denizaltı gemileri, depo gemileri, hü- cum botları ve saire de yapılacaktır. Bu zırhlıların yapılması bazı mah - fillerde şiddetle tenkid ediliyor. Hal - buki Almanya, Fransa ve İtalya, bizim niden kurulacak bir tiyatronun inşa i- şinde mütevazi bir işçi olmak şerefi ve zevki için Vatikan üniversitesinde ken- disine teklif edilen profesörlüğü Ted etmiştir. Ritmik öğretmeni Bn. Adler İsviçrede Jak D'alkrost sistemi üzerin- de çalışmış çok kıymetli bir elemandır. Edebiyat profesörü Ercümend Ekrem, tiyatro tarihi profesörü Bedreddin E- tem, sanat tarihi profesörü Cevad Mem- duh, Entonasyon dersini veren Halil veren Nihad veren Vildan Bedi, Almanca dersini Adil, Aşir, bir çatı altında çalışılmak den zevkli olan çok kıymetli elemanlar- dır Eskrim dersini cid- Profesörün çulışmaları — Sayın profesör, önümüzdeki ça- lışma projeleri hakkında bize biraz i- zahat lütfederler mi? — Bir ki güne kadar Viyanaya ha- reket edeceğim. Avusturya devlet ope- rasında ve Viyananın Burgteatr'ında temsiller vermeye davet edildim. Oradan Floransaya gidip mayıs musiki şenlikle- ri sırasında operalar sahneye koyaca- ğım. Bundan sonra İngilterede Mozar festuvallerinin organizasyonunda vazi- fe aldım. Son baharda tekrar Ankaraya gelmeyi kabul etmiş olduğum için her sene yaptığım cenubi Amerika seyaha- tini bu sefer red etmek mecburiyetinde kaldım . ticaret yollarımızda gezmek üzere bi « zim yirmi yıllık gemilerimizden kuv - vetli zırhlılar ve zırhlı kruvazörler yap- tırmaktadır ki bunlar, bizim projeleri- mizdeki gemilerin denize inmesinden çok zaman önce, hazır olacaklardır. Bu gemiler, bizim ticaret yollar.mız üze - rinde üsler kurup, bu yolları tahrib edebilirier. Emden gemisinin hatıralarını düşün- dükten ve Coronel ve Falkland adala- rında olup bitenleri hatıra getirdikten sonra, mütehassısları her türlü süratte gemiler yapılmasını tavsiye eden düş. manlarla boy ölçüşecek zırhlılar ve sa- ir gemiler yaptırmamak bir cinayet o - lur. Gemilerle taşınanlardan başka tay- yarelerin hücum ve taarruz sahasından yüzlerce mil hariçte bulunan ingiliz im- paratorluğunun istikbali gene kuvvetli bir donanmaya bağlıdır. Aynı zamanda deniz üzerinde gemiler içinde taş.nan “tayyare filolarımızı da kuvvetlendir - meğe lüzum vardır, Donanmanın hava silâhı : D eniz tayyareciliğinin gittikçe ehemmiyetini arttırdığını söyle- mek, hiç de mübalaga sayılmaz. Bizim deniz yollarrmızdaki muvasalamızdan Hava akanlığı değil, baş amirallık me- suldür. Mesuliyet, öyle bir ayırıcı çiz- gidir, hiç bir suretle tavizlere taham - mülü yoktur. Gerek gemilerin ve limanların ko - runması ve yahud herhangi bir hücum için kullanılacak olan deniz tayyarele- rinin tamam kontrolu ve bunlarda su- baylar ve efradın yetiştirilmesi tamami- le baş amirallığın kontrol ve idaresi al. tında bulunmalıdır, Hükümeti, giriştiği işlerden dolayı tebrik ederiz. Fakat deniz tayyarecili- ği çifte kontrol altında bulundukça ve ticaret filomuz öteki milletlerin yaptık ları mükemmeliyette modern gemilere kavuşmadıkça deniz yollarımız mese - lesi tamamiyle halledilmiş sayılamaz. Vakit geçmektedir ve biz eğer bu adaların bütün bir hayatı demek olan müdafaa zincirimizde zayıf noktalar bırakmakta devam edecek olursak son- ra bunun telâfisi güç olacaktır. Afişaj kulelerine hazırlık İstanbul, (Telefonla) — Afişaj ku- leleri için hazırlanan projeleri beledi. ye tetkike başladı. 18 martta şehidlik- lerde yapılacak tören programları tes- bit edildi. ÜLKÜ- HALKEVLERİ MECMUASI Dokuzuncu cildin ilk sayısı olan 49 uncu numarası çıktı. Bu sayının içindekiler: B. Şükrü Kaya'nın ve Nafi A. Kansunun halkevleri yıl dönümü törenindeki nutukları. Türkler ve şimali Asya sanatının buz devrindeki menşei “Yosebh Strzygowski,, — Halkevinin çocu- ğu “şiir, Behçet Kemal Çağlar. — Hükümdarlara çıkışan şairler . Nihal Sami Banarlı — Osmanly un- paratorluğunda çiftçi sınıfların hu- kuki statüsü, Ömer Barkan — Or. ta zaman türk - islam dünyasında maliye Prof. A. Mez — Ana yasa- mızda değişiklik — Sağlık bakımın- dan spor ve biz (Dr. Hayri Kaleli) iyografya, Hat'evi haberleri ün 88 sayfalık bir sayısı 25 kuruştur. ———