Tıyatro mektebınde üt ik Öğretmen Okulunun mo- dern binası içinde türk tiyatro ve opeta mektebinin kurulmasiyle, memle- ketin kültürel sahada vücudu hissedi- len en mühim boşluklarından biri daha doldurulmuştur. İhzari çalışmalarına birkaç yıl önce 1 anmiış olan meki ” * gün bir haki- kattir ve aylardan beri, türk tiyatrosu- nun kurulması davasına bir temel taşı vazifesi görerek, normal bir şekilde iş- lemektedir. Bü modern mektebin kurulması için, bilindiği gibi, mütehassıs ve müşavir sıfatiyle, tiyatro ve opera sahasının en- ternasyonal şöhretlerinden alman reji- sörü Karl Eybert davet edilmişti. Bir kaç defa memleketimize gelerek tetkik- lerde bulunan, raporlar evren B. Eybert bu mevsim başından beri tiyatro mek- tebinin kuruluşu işince çalışmak ve ders vermek üzere memleketimizde bu- Junuyordu. Ancak muhtelif memleket- lerdeki angajmanları, Karl Eybert'in bütün mesaisini memleketimize hasr etmesine imkân vermemektedir. Bu kıymetli sahne üstadının, ancak sonbaharda tekrar dönmek üzere bir iki güne kadar memleketimizden ayrılaca- ğını haber alınca, hem kendisiyle türk tiyatrosu hakkında görüşmek, hem de tiyatro mektebinin çalışmaları hakkın- da bir fikir edinmek üzere yeni kurulan mektebi ziyaret ettik. Mülhak şubeleri- le birlikte müzik öğretmen okulunu sı- kı bir disiplin fekat bi- şefkatiy- le idare eden kıymetli Direktör Bay Rauf'un müsaade ve refakatiyle, tiyat- Tomuzun kurucuları ve mektebten yeti- şecek ilk aktörleri arasında geçirdiğimiz birkaç saatın intibalar" bizi çok sevin- dirdi, Tiyauc mektebimizin — şimdilik yalnız beş k:z ve'on bir erkek ta- lebesi mevcuddur. Bilhassa kız namzed- lerin azlığı şimdiye kadar birçok defa « Jar tebarüz ettirilmiş bir keyfiyettir. 'Türk kızlarının bu yüksek kültür yuva- sına rağbetini temin için her şeyden önce.ailelerin tiyatro hakkındaki gö - Tüşlerini elbirliğiyle tashih etmenin bizim için bir vazife olduğunu kabul et- meliyiz. B. Evbert'in de söylediği gibi, bu hususta türk gazetelerine düşen iş- ler vardır. Fakat, bu sahada yapılacak neşriyat kadar, muhakkak ki, tiyatro mektebinin vereceği fili neticeler, his- sedilen mukavemetleri kırmak ve yan - lış kanaatleri değiştirmeye çok hizmet edecektir. Tiyatroya alınan talebede ilk önce karşılaşılan ham bir istidad - olmuştur. Yüksek tiyatrolara malik garb memle - ketlerinde rastlanan olgun bir şekilde yetişmiş elemanlara bir hamlede rast - bir gün Mektebın şimdiki halde beş kız ve on bir erkek talebesi vardır lamak imkânı olmıyacağı tabiidi. Haki- ki tiyatronun mükemmel nümunelerini göstermeden, esasen talebelerden böy « le bilgiye ve görgüye dayanan bir ol « gunluk beklemek de kabil olamazdı. Fakat ilk çalışmalar, kısa zamanda çok dikkate değer neticeler vermiştir. Tiyatro mektebinde ders gören ve muhakkak ki her biri çok krymetli bi « rer istidada sahib olan gençler, kusur- larını tashih eden ihtarlardan büyük bir dikkatle istifade etmekte ve amatör ça- lışmalardan elde etmiş oldukları kötü itiyatları bu suretle tashih etmek imkâ- nını bulmatkadırlar, Programda nazari dersler kadar pra- tik derslere de çok ehemiyet verilmiş - tir. Pratik sahada tiyatro bilgisinin te- mel taşlarını teşkil eden fonetik ve mi- mik dersleri haftada, altışar saatten on iki ders saatini işgal etmektedirler. Entonasyon haftada iki saat, ritmik dört saz , eskrim ve modern dans iki saattir. “undan başka talebeler her sa- bah saat 8 le 8,30 arasında beden ter - biyesi yapmakta ve nefes kabiliyetleri- ni inkişaf ettirmektedirler. Nazari dersler de şunlardır: Tiyat- ro tarihi haftada dört saat, kıraat (türk edebiyatı) haftada üç saat, almanca dört saat, sanat tarihi iki saattir. Böylece talebeler, beden terbiyesi müstesna olmak üzere haftada 33 saat ders görmektedirler. Tedris heyeti en kıymetli elemanlradan * mürekkebtir. Bunların başında Karl Eybert ve Ertuğr rul Muhsin gelir. M imik dersini bugüne kadar b zzat kendisi vermiş olan B. Eybert'le birlikte dershaneye girdik. Burası mi- ni mini bir sahne ve karşısında birkaç sıra konulmuş mini mini bir salondan mürekkebtir. Doğrudan doğruya temsil ekzersisleri bu derste görülür. Prof, alman şairi Şil- ler'in meşhur - ”haydudlar,, dramının Hasan Cemil tarafından yapılmış tercü- mesinden bir sahne üzerinde çalışyor- du. T İki genç sahnede, Franz Mur'la ar: kadaşını temsil ediyorlar. Öteki arka- daşları seyirci olarak dikkatle dersi takib ediyorlar. Bu hayli güç bir pasaj- dır ve bittiği zaman Eybert'i bizzat iş başında görüyoruz. Birkaç iskemlenin yan yana getirilmesinden meydana çı- kan bir sıranın üzerine yüzü koyun u - zanıyor ve talebeye, jestlerin ve ifade- nin tabit olabilmesi 'çin ne şekle gir - mesi lâz:m geldiğini anlatıyor. — Siz diyor, hayalperest bir idea - listi temsil ediyorsunuz. Öyle bir ka- rakter ki kendi düşüncelerinin dünyayı değiştirebileceğine inanıyor. Arkadaşı da hayalperesttir, fakat onun hayalpe- vestliği bir başka cinstendir, o macera MEKTEBIİNDE Yukarıda Musiki Öğretmen Oku lunun modern binası içinde kurulan Türk Tiyatro ve Opera mektebinde kız ve erkek ta- lebenin bir arada ritmik dans der si görürlerken alınmış re- simlerini görüyorsunuz. Tiyatro mütehassısı Karl Ey-i bert'in talebeleriyle beraber| alınmış resmi Mütehassıs Karl Eybert zevki uğruna dünyayı ateşe vermekten çekinmiyecek karakterdedir. Ve hayat- ta kendi zevkinden başka bir kıymet ta- nımaz. Böylece talebeler, tiyatronun, önle rine konulmuş metinleri gelişi güzel okumak değil, fakat her şeyden önce, hüviyetlerine büründükleri şahsın bü - tün karakter uhsusiyetlerine nüfuz et- mek, kendilerini onun hava ve muhiti- ne intibak ettirmek demek olduğunu öğreniyorlar. Ve ben bu esnada, maruf denilen ak- törlerimizden bazılarının böyle bir kaç dersten ne kadar istifade edebilecekle- rini düşünüyorum, — Bak.n, diyor profesör, şimdi siz bir çocukluk hatıranızı anlatıyorsunuz. Fakat 'Gözlerini- Yüzünüz seyircilere dönüktür. seyircileri görmiyeceksi zin önünde içinden küçük bir ırmak ge- çen bir bahçe, yeşil ağaçlarile sakin bir tabiat manzarası canlanmalıdır. Söyle- diklerinizi hissetmeye, tıpkı kendi ba- şınızdan geçmiş gibi anlatmaya çalışı - nız. 13 -3 -1937 FF TIYATRO Tiyatro mutehassısı B. Eybertle bir konuşma Müzik öğretmen okulunun kıymet- Bay Raüf'un odasında, tiyatro mektebimiz ve u- k tiyatrosu hakkında düşünce ve intibalarını izah etmesini rica ettiğimiz B. Eibert, ricamızı bü- yük bir nezaketle kabul ederek bize şunları söyledi : li direktörü “Ulus,, için, mumiyetle tü Hükümetimizin gösterdiği yüksek alâka — Tiyatro mektebinizin kurulu- şuna küçük bir hizmette bulunmak ve bu vesile ile güzel memleketinizi tanı- mak hususunda bana verilmiş olan fır- sattan ve Türkiyedeki kısa ikametim- den pek memnun olduğumu kaydetmek isterim. . Tiyatro mektebi çalışmalarında az talebelerine ders verirken Profesörün almanca verdiği izahla- rı arkadaşımız Sabahattin Ali, çocukla- ra büyük bir kolaylıkla derhal tercüme ediyor ve gençler, bu enternasyonal sa- lâhiyetin çok kıymetli ihtar ve tavsiye- lerinden bir tekini kaçırmamak için ce kulağiyle dinliyorlar. urada derslerinden çogu hoşa git meyen mekteblerin sıkıcı hâvası- nı ve alâkasızlığını aramayınız. Profe sörler yarınki türk tiyatrosunun aktör- lerine bir arkadaş ve akran muamelesi yapıyorlar, her biriyle ayrı ayrı meşgul oluyorlar, ve mektebte bir samimiyet havası teneffüs ediliyor. Dersler bitince talebe ve muallim, bütün yüzlerde okunan neşe, görülen işin her iki taraf için de angarye telak- ki edilmediğini, ve herkesin halinden memnun olduğunu anlatıyor. Ru kıymetli kültür yuvasını terke- derken, türk tiyatrosunun, mütehassıs ellerde ne sağlam bir temel üzerine ku- rulmuş olduğunu görmekten doğan bir sevinç bu yazıları yazarken de içimiz- dedir. Y.N. zamanda varılmış olan netice ümidimin fevkinde çıkmıştır. Tiyatro mektebi- nin talebeleriyle ilk karşrlaşmada edin- miş olduğum intibam pek de iyi olma- dığını gizlemeyeceğim. Fakat bu genç- lerin mahdud bir zaman çerçevesi için- de gösterdikleri inkişaf, görgüsüzlük. leri altında çok kuvvetli bir istidad sak: lr olduğunu isbat etmiştir. Tiyatro da- te bulunduğunu ve kıymetli Başveki niz İsmet İnönü'nün bu sahadaki malara hususi bir ehemiyet verdi görmek beni çok sevindirdi. Türk gençlerinde tiyatro istidadı Elimizdeki küçük miktardaki talebe- nin az zamanda göstermiş oldukları in- kişafa bakarak, türklerin tiyatroya çok müstaid bir millet olduğuna ve bu mes- leğin memleketinizde istikbalr parlak bulunduğuna kanaat getirdim. Talebe- lerimizin karakterlerinden de pek mem- nunum, Mesleki ciddiye alıyorlar. İsmet İnönü, türk tiyatrosu için yetişecek gençlerden kuvvetli bir karakter istedi. ğini bilhassa tebarüz ettirmişti. Genç- lerin bu temenniyi tahakkuk ettirecek surette kuvvetli bir seciyeye sahib ola- rak yetişeceklerinden hiç şüphe etmiyo- rum. Bu çocuklar, devletin üzerlerine ih. timamla titrediği ilk aktörler olacakları için büyük bir mesuliyet yüklenmişler- dir. İlk düşünülecek şey, memlekette ti- yatroya istidadı olan kimselerin mey- dana çıkarılmasıdır. Bu hususta Avru- padakinden başka bir vaziyet karşısın- da bulunuyoruz. Çünkü, burada tiyatro anlayışı Avrupadaki kadar halk arasına yayılmamıştır. Tiyatronun eğlenceden başka bir şey olduğu ve bir memleketin kültür hayatının en mühim unsurların- dan birini teşkil ettiği telâkkisi halka daha yeni aşılanacaktır. Tiyatronun ehemiyeti Garb âleminde, dramatik edebiyat, tiyatro ve opera hep birlikte bir mem- leket kültürünün temelleri arasındadır. ve her memleket büyük temaşa muhar- rirlerini, bü yüksek kül leri sürer. Türkiyenin bugünkü gayesi, milletini, bu kültür sahasında da Av- rupayla yarışacak bir seviyeye çıkar- maktır. Burada kısa zamanda edindi. memleketinizde, yük opera bestekârlarını rünün mümesilleri diye i- türk ğim intibalara göre, kültür hareketleri büyük bir ihtimamla takib edilmektedir. Hükümetin bu — iş. le bu derece yakından meşgul olduğu Türkiyede tiyatronun tahmin edildiğin — Arkası 9. uncu sayfada —