25 ILKKÂANUN 1934 SALI ——— Musikibir kültür âmilidir Büyüklüklerile dünya tarihine ge - Çecek işlere, memleketimizin inkişafın: da yeni bir devid açan vakalara büs- bütün yeni bir hedef belirdi: Musiki « nin ıslahı. Büyük önderimiz Atatürk bize ne geniş ufuklar açıyor. Deba, het — Zaman tek ve tam olur. Bu devirde Yaşamak bahtiyarlığına eren bizler, de- hanm bize gösterdiği yoldan yürüme- Be calışmalıyır. Z Avrupa tekniğile vücuda getireceği- Miz musiki için her şeyi yeniden kur- Mağa mecburuz: Henür el sürülmemiş Bakir bir toprak karşısındayız: fakat türk milleti gibi sağlam ve kuvvetli bir — toprak. Demek ki iyi bir mahsul almak İçin dâzım tarlamız, âletlerimiz, her şeyimiz hazırdır. İşe başlamak için d ha ne bekliyorur? ğ Her memlekette m—muül' hâlâ bir çok kimseler vardır ki musikiyi pek di bir meslek sayarlar. Yalnız İtalya İle Avusturya bundan müstesnadır. Soan Benelerde Almanyada görülen soysal hareketler arasında halka mümkün oı. Gduğu kadar musiki öğretmek ve sevdir. mek işi de göze çarpmaktadır. Artık her köyde mutlaka bir “şarkr derneği, Vardır. Canilerin ruhiyatına hususi bir ehem- Miyet vermekte olan psikoloji, marazi bir istihaleye müstenit olan vakaları diğerlerindez haklı olarak ayırıyor, Ru bakımdan yapılan muayeneler netice. Sinde caninin Tuhi vaziyeti normal bu- Hnacak olursa, bu canilere, daha doğ. Yusu camla düsmanı insanlara “psikö. terani, tatbik edilir. Bu sahada musi. kiden de çok istifade edilmektedir. Ha. Pishanelerde verilen konserlerde dinli. yenlerin musiki tesirile Tuhlarmın de. rinliklerine kadar sarsıldıkları birçok Mefalar görülmüştür. O anda belki de Müsiki, o zavallıları ruhi ıstırarlara ve Hihayet cinayete götüren ve onları İn- tanlık camiasmın dışarısına atan acılık- lazı onlara bir müddet için olsun unut. turuyat. Musikinin terbiyevi bir tesiri oldu - u bugün artık her tarafta anlaşılmış - tır. Uzak köylerde yaşıyanlara, şehir. de-bütün gün çalışatak yorulanlara, gündelik ekmek parası için didinenlere, havattan ümidini kesenlere, acı teccü - beler geçirerek yaşamak cesaretini kay- bedenlere musiki sığınacak bir köşe,te- selli veren bir kuvvet, ona dayanarak kaltınılabilen bir ahlak direğidir. Bir kere düşünelim, ister oda musikizi ve korant, izter orkestra yahut teganni ol. O gvn, bellibaşlı bütün büyük konserler. de 6 kacaman salonların hıncahiıne dal. Masintin manası nedir? Ayakta durula Cak bazı yerierden gayer biltün mevki. ler hayli pahalıdır. Böyle olduğu hal. “de bir çok konserlerin biletleri hafta- İsrca evel tamamen satılarak tükenir. Büyük konserlerle sanat toplantılarını Sosyete hayatında birer hadise olmak İtibarile hiç kaçırmıyan bazı kimseler- den sarfmazar, herkes buraya müsiki- Sen zevk almak için gelir. Burada in- Sanlarm en fakirinden en zenginine, hartâ milyonerlerine kadar herkese rast- gelinir. Bunlarda işe ve paraya aid düşüncelerini bir iki saat unutarak, bü- tün ruhlarile sanat denizine dalmak için gelmişlerdir. Kap (Kapp) isyanı zamanında Ber - Tin'de Potsdam meydanına mitralyöz - ler yerleştirilmişti. Halk galeyanda idi. Bu sokak ve meydandan geçenler için hayat tehlikesi vardı. Beriin'in en büyük konser salonu olan (Filarmo- mi) — ki içine 2000 dem fazla insan a - ler — o zaman tehlikeli olan bu mınta- kanın pek yakınındadır. Haftalardan- beri ilan edilmiş bir konser vardı ki tam jsyan günlerine düşüyordu. Konser yine tam vaktinde verildi ve salonda tek boş yer bile yoktu. Burası sanki sulh havasına bürünmüş bir vaha idi, Sanatkârlar kendilerini her zamandan fazla sanatlarına vermiş gibiydiler. Ve biz dinleyiciler de, —eve dönüşte bizi bekliyen tehlikeleri unutmuştuk. Son iki üç sene içinde Berlinde “Her- kese mahsus şarkı dersi,, diye bir du- var ilanı her zaman gözüme çarpardı. Kendim musikitinas olduğum halde bu ilandan bir mana çıkaramamış ve bu işin aslmı anlamayı kondimce tasarla - mıstım. Çünkü dersler, yüksek musiki okulunun konser salonunda veriliyordu. O halde bu işin ciddi bir tarafı olmak muhakkaktı. Herhalde bir defa görme- Be karar vererek derse ben de gittim; elli feniğ, yani bizim para ile 25 ku - ruş girme parası almıyordu. Ben geldi- Bim zaman ders artık başlamıştı. Hir- metet usulca yan kapılardan birini aç- tı. Aşağı yukarı bin beş yür kişi alan salon ağıına kadar himcahine doluydu. Çehrelere bakılınca türlü türlü iİnsanlar görülürdü: fakir halk, ayak esnafı, kü- çük memurlar, mağaza satıcıları, büro kâtibleri, çok çalışmaktan yorgun tv kadınları, bir aile babasının kaygulu zayıf siması, aksaçlı ihtiyarlar, taze gençler, hulasa her yaştan insanlar var- dr. Hizmetçi fisıldıyarak sesimin han- gi neviden olduğunu sordu: Erkekler- de aeslerine göre birinci ve ikinci te- nor, bariton ve bas kısımlarma ayrıl - mışlardı. Orkestra iki keman ve bir viyolonsel ve bir basodan ibaretti. Ev- vela bütün bu halk bu bir kaç tauzika- € için mi buraya toplandı diye kendi kendime hayret ettim, Fakat ders ve- Ten hocayı, daha doğrusu örkestra şe- fini bir parça tetkik edince fikrimi de - Kiştirdim: Bu adam, cevval, ne istedi- Bini bilir, şen ve hoş sözlü bir adamdı. Musikiye büyük bir — İstidadı olduğu #üphe götürmemekle beraber muvaffa- kiyetinin başlıca sırrı saydığım hssa- larda gizli idi. Musikiden hiç haberi olmayan bu insan yığınına gefin kısa bir dersi esnasında ne kadtr şey öğret- tiğini, onları nasıl yavaş yavaş bir koro haline getirdiğini görerek şaşmamak mümkün değildi. Şüphesir buna tam Manasile sanatkârane bir teganni dene- mezdi, çünkü böyle alelacele musikişi- nas olüvermeğe elbette imkân yoktur. Esasen burada takib edilen gaye de bu değildi; maksad bir musiki disiplini el- de etmek ve halk türkülerinin temiz bir Bîhlîyograrfyi 5 Çocuklara coğrafya kıraatleri Bay Faik Sabri tarafından yazılmış olan “çocuklara coğrafya kıraatleri,,, Akşam kitabhanesince çok güzel ve her yönden mükemmel bir kitab halinde basılmıştır. Dört renkli çok carib bir kapak içinde büyük kıtada bol resimli 104 sayıfadan ibaret olan bu kitabta ço- cuklara coğrafyanın ana çizgileri tanı- tılmak istenmiştir. Çok açık bir dille ve çocukların severek okuyacakları sürükleyici bir ifade ile yazılmış olan bu eser ilk okul çocuklarına hiç sıkma- dan pek çok şey öğretecek değerli bir kitabtır. Bütün çocuk — babalarına — salık veririz. Tancsi 50 kuruştur. ÇIĞIR Çığır mecmuasının ilkkânun tarihli 24 üncü sayısı çıkmıştır. Bu sayıda B. Hıfzı Oğuz'un (Çığır üç yaşında), Ba İzzet Ulvi'nin (Sevinc), Bay A. İnan'ın (Oğuz destanı), doktor Bay Sıdıkı Şük- rü'nün (Ferd mi, cemiyet mi?), Bay Fazıl Ahmed'in (Koş yarına), başlıklı yazılarile Bay Rıdvan — Nafiz, Eyüb Hamdi, Vecdi, Sabahaddin Ali ve Ga- zanfer İsa'nın muhtelif dillerden çev- rTimleri, Bay Kemal Eştef ve Sıddik Çolakoğtu'man yazıları, Bay Hıfzı O- ğuz'un İzmir yollarında başlıktı yazısı ve bir Ççok genelerin gürleri vatdır. Bu saysile ikinci yılımı bitirmiş olan Çığır'a yeni yıllarda daha iyi başarım- far dileriz. YENİ TÜRK İstanbul Halkevi tarafından çıkarı- lan Yeni Türk mecmuasının sönteşrin tarihli 27 inci sayısı çıkmıştır. Bu sga- yıda Büyük Önder'in söylevi, Bay Ali Rıza Uysal'ın (Türk devletçiliği), B. Mustafa Nüzhet'in (Bütün dünyada e bizde ökonemik vaziyet), Bayan Medi - ha Muzaffer'in (İnkılab nesli için ve Gazi asrı için en kutlu vazife), doktor ifade ile doğru olarak söylenmesini te- min etmekti ki bu da pek güzel elde ediliyordu. Burada bu bir avuç insan bir saat için olsun dertlerini unutuyor, bahtiyar oluyordu. Musiki halkım her tabakasının ru- huna işlemeli, herkesin öz malt olma - lıdır. Bence Atatürk'ün bire gösterdi- ği yolun manası budur. Evveln korolar teşkil olunmalı, çalgılara çok ehemmi- yet ve emek vermeli könserlerde tegan- ni işini ileri götürmeli ve nihayet milli opera tesis olunmalıdır. İhtısas saham olan opera hakkında üçüncü makale o- larak bir program göndereceğim, Bir taraftan fabrikalarımız dumanlar saçar, gemilerimiz bayrağımızı dünyanın her tarafına taşır ve şanlı mehmedeikler ül. kemizi, istiklalimizi, canımızı ve malı - mezt korürken artık sanatın da inkişafı ve hele ulusal musikinin yaratılması zamanı gelmiştir. İ Bmine Saliha ÖTKÜNÇ Bay Mitat'ın (Zonguldak'ta Uzun Me2- med günü), doktor Bay Akdes Nimetin (Göçebelik), Bay Elif Naci'nin Türki- yede resim hareketleri, Bayan Şüküfe Nihal'in (Finlandiya'ya dair), Bayan Hatice Habib'in (Annelerimiz) başlık - İr yazıları, Bayan Şüküfe Nihâl'le Bay Münir Müeyyed'in töirleri ve muht-i1f İktibaslar vardır. Tanesi 20 kuruştur. ÜN İsparta Halkevi tarafından çıkarı'an Ün mecmuasının ilkkâmımn tarihli 7 in ci sayısında Bay Memduh'un (Attı uk), Bay Neşet'in (Eğirdirli şair Şerifi), Bay Tahir'in (Eğirdirde Dündar Bey medresesi), Bay Hüseyin” Namık'ın (Atilanın cenare merasimi), Bay Ats - beğli Naci'nin ( Abdallar), muallim Bay Said'in (Kâmil Efendi) baslıklı yazıla. rı varder. Bu sayıya İlave olarak Eğir- dirdeki Dündar Bey medresesinin iki fotoğrafisi verilmiştir. Tanesi 10 ku - ruştur, İspartada basılır. SIHHİYE MECMUASI Sağlık ve Soysa) Yardım bakanlığın- ca çıkarılan Sıhhiye mecmnasının ilk « teşrin tarihli 70 inci sayıtı çıkmıştır. Bu sayıda kanun, nizamname, talimat - name ve tamimler, ittatistikler, memur kadrosunda değişiklikler gayrı resmi kısmında da (Memelerin mutad harici büyümesi) başlıklı yazı, ecnebi devlet. ler istatistikleri, sıhhi ve soysal haber- ler vardır. Fiatt S0 kuruutur. YENİ ADAM (Yeni Adam) 1ın S1 inci sayısı, ka - bında Bursada Yeşil cami'nin kapısını gösteren bir resimle çıkmıştır. Bu sa- yıdaki değerli yazılar arasında Şunlar bulunmaktadır: Bay İsmail Hakkı'nın (Kadın asker olur ve olacaktır), (İki büyük değişik » lik), (Yeni kuruluşların kaynağı) baş- laklı yazıları, Subhi Nuri, Bursa An- dre Malro'dan Sovyet edebiyatı, Avru- retim sergileri, İffet Ömer. Kara denizden kitab tenkitleri. Bunlardan başka bu sayıda (Karagözün Kadıköy ihtisab ağalığı) piyesi ile Massimo Bontempelli'den tercüme bir hikâye başlıyor. ÇOCUK KİTABLARI (Yeni Adam) çocuk hikâye kitahla- rının altıncısı olan (Tomarla Comar) bugün çıktı. İçinde bir çok resim ve karikatürler, bilmeceler, seve seve oku- nabilecek bikâyeler vardır. Yazılar öz türkçe ile yazılmıştır. Bu sayıda Bre - zilyayı dalaşan ikizlerin bağından geçen ler anlatılıyor. Her çocuk okumalıdır. Tanesi beş kuruştur. — Ulus'un Romanı: 4 — Tefrika: 39 —— Benim Günahım (MEA CULPA) Yazanı ANNIE VIVANTI —. Böylelikle âsı Astrid, itaati Öğrendi; affetmeyi öğrendi; bü- fün bosurların intikamını alma - TMayı, bütün yaraları iyi etmeme- Şi öğrendi. Gözlerini kapamayı Ve Tanrı ile Norman Grey'e belbağla- Y taki inr ve tevazuunun — tatlılığını Betirdi. ,__ş;wğriı.;u; idi ki, kendinde f ir hi iğini i 'hıy.ı._ ayatın nüvelendiğini B Annelik, öna yıldızlı cennetin Yülerini açıyordu. 5 XXVITI. A lorman Grey'e verilmiş olan ay izin bitmişti; Mısıra dön - #ve !ı*ızır'nngı_ogiu_.' he g e y e z * Italyanca aslından türkçeye çevirent NÜSHET HAŞIİM SİNANOĞLU Anası ile babası, Astrid'i gö- türmemesini rica etmişlerdi; As- trid'in varlığı onlara yeni bir ha- yat nefesi vermişti. Norman, göy- nü istemediği halde, ana babası- nın ısrarlı yalvarmalarına dayana- madı; yalnız gitmeğe razı oldu. — Benim ihtiyarlarıma bu te- selliyi de vermek istediğin için, bin kere berhurdar ol, - diyerek haykırdı. Bir opal haziran sabahı Astrid onu istasyona götürdü. Tatlı ha - vada, yazın ilk baygın ılıklığı dal- galanryordu. Tren, sundurmanın altında tit- riyerek, soluyordu. ««»* Bir son kucaklaşma.. Son- ra kondöktör kapıları kapayarak geçti. O zaman Norman trene at- ladı ve pencereye çıktı. Astrid, peronda, dudaklarında gülümseme, gözlerinde yaş, tatlı yüzünü ona kaldırıyordu. l".Nuu-ı, elini uzatarak sarkın- — Cesaret, sevgili! Zaman ça- buk geçer. Hayatımızda parılda - yacak olan yeni sevinci düşün! Astrid kekeledi: — Eveti. Eveti, — “Blonde camme les bids,, o- I:ıy_q— iyi gülü- ve şü ile güldü: , — Böyle söyliyen bir türkü vardı, hatırlayor musun? Hani “Helonuan,, daki © arab, o benim si- -nirlerime dokunan esmer Apollo söylüyordu. Astrid sarsıldı; gözleri büyü - dü. O dikkatsizce söylenmiş söz - ler, o gülümsiyerek — atılıvermiş sözler, onu tam yüreğinden bıçak- lar gibi vurmuştu. Norman, Astrid'in solgunlu - ğunda şiddetli bir endişe sezdiği için mırıldandı: — Gök seni korusun! Uzun bir ıslık havayı yırttı. — Norman!.. — Allaha ısmarladık, Astrid!. Allaha ısmarladık! h'l'rm ağır ağır hareket ediyor- Norman sarkmış, hâlâ elini u- zatıyordu: — Astrid, benim biriciğim!.. Astrid onu yakalamak istedi: v 5LA Yöüke Norman, Norman, Norman!, Ah onu durdurabilsevdi. onu çÇa-- SAYIFA 5 Soyadları Erkânıharbiyede tercüman Bay Za- ti, Dilman soyadını almıştır. Güray — Bayındırlı': bakanlığı mu. Nafi ve kardeşi clek- trik müheni Memduh, Acarer — jardarma binbaşısı Bay Tahsin, Tu- kay — piyade binbaşısı A'imed Rasim, Uşak kaymakamı Besim, M. K. Paşa askerlik şubesi kâtibi Hamdi, Yarkın — Askeri muamele memurlarından Suad, Nari, kardeşi Zahid Nuri ve refikaları, Serim — Ziraat Bakanlığı baytar ve zootekai işleri umum müdürü Bay Sabri, Tartan — D. Demiryolları hare- ket dairesi muhasebe memuru Ahmed N.yazi, Suner — İçeriişler bakanlığı başmüfettişi Bay Ali Server, askeri kaymakam mütekaid Salim, İzmir itha. lat gümrüğü mesul muhas'bi Mahmyd, P. T. T. genel çevirgenliğinde evrak mümeyyizi Mehmed Ferid kardeşler ve anneleri Bayan Esmna. Mengi — Niğde saylavı Bay Halid Tigrel — Diyarbekir saylavı Bay Zültü Demirkuş — Kiırşehir nafıra başmü- hendisi Bay Mazhar Kırış — Eski hukuk fakültesi müdü- rü Bay Refik, oğlu D. D. Y. istatistik kaleminde Bay Fuad ve diğer oğlu Hen dek kaymakamı Emin Refik. Atman — Eski Kırşehir saylavı Sa. dıik ve allesi Şahin — Büyük Erkâmharbiye me- hakim şubesi müdürü Münir ve ailesi Aytekin — Sübakanlık ayniyat tef- tiş dairesi Ş. 3 Md. Eeracı mirâlay Bay Osman. Akalir. — Hukuk fakültesi idare mc muru Bay Muhittin. Akyol — Anadolu Ajansında Rıza Avni ve kardeşi Yüniş fabrikasından Bay Naim Avni. Özden — Ziraat bankası kooperatif kontrol heyetinde Bay Nihad Şevket Puyan — Belediye doktorlarından Celâl ve kardeşleri Hayri, Azmi , Çubukcu — Maliye bakanlığı takib ve teftiş müdürlüğü birisci sınıf tetkik memuru Cemil Hasib, Elâzizde müteka id Hüseyin, Vefa orta mektebi talebe « sinden İsmet . Güleryürz — Maliye Vekâleti takib ve teftiş müdürlüğü tetkik memuru Bay Müustafa Şevket . Sözen — Hatıbayram hatibi Meh - med, Ayaş kaymakamı Halid Raci, D. D 'Y. Cer müfettişliği sicil memuru Feyzi, maliye takib ve teftiş müdürlüğü tetkik memuru Ahmed Muhtar, tapu müfettiş muavini Zünnfün Nahid. Gürel — Bayındırlık bakanlığı sular genel çevirgenliği rasat bürosunda Rrza ve kardeşi İstanbul'da Dr. Mustafa Hu. lüsi, Şener — Bayımdırlık su*işlyeri Ten heyetinde Selâmi ve kardeşi Samsın avukatlarmdan Niyazı. Mergen — Sakarya mahallesinden bina kıymet biçimi azasından Yusuf. Öznehir — Ziraat Bakanlığında baş odacı Tbrahim. Göllü — Ziraat bakanlığı odacısı Av fu ve kardeşleri. Özbek — Ziraat bakanlığında adacı Riza ve kardeşleri. girabilseydi, ayaklarına kapanmıp bütün hakikati söyliyebilseydi.. Fakat nasıl, o zamana kadar nasıl onu aldatabilmiş, ona hiva- net edebilmişti? Başını onun g öğ- süne dayamak, onun yanında uyu- mak, onun eraniyetli açık gözle - rine bakmak.. ve her nefes alışta, her bakışta, her sözde yalan söy - lemek, yalan söylemek, yalan söy- lemek?... ğ Ah, fakat artık, hayır! Ölmek daha iyi idi. Fakat artık aldat- mak yok, hiyanet etmek yok, de - vamlı bir yalancılık içinde onun yanında yaşamak yok... z Fakat şimdi?.. Yüreğinde bir - denbire alevlenen korkunç sırrı içinde kapalı tutarak, burada, u- zakta bunca zaman nasıl kalabi « lirdi? Ve birden, şimşek gibi, bir dü- şünce onu vurdu, bir şüphe yıldı- rımladı. “Blonde corame les | Fakat, acaba yavrusu, . ten “buğday başakları gibi sarı - şŞin, olacak mıydı? ATTİYEkK e ge