Garpta fikir hareketleri CİHAN İÇİNDE AVRUPA BUHRANI Avrupa işlerini en iyi bilen mütelek- kirlerden biri olean M. Andte Siegfried, *Revuc de Paris,, mecmuasında “Cihan içinde Avrupa bulhranı" ismi altında ga- yet mühim bir makale silsilesi neşret - meğe başlıyor. Bu mecmuanın son sa- yısında çıkan ilk makelenin — birinci kızmını buraya naklediyoruz: Her zaman süreceği zannedilen u -< zun bir üsrtünlük devresinden sonra eski dünya, ilk dela olatak, hegemon- yasının kabul - edilmedi görüyor. Fakat Avrupa kıtasının — mükadderatı ile birlikte bütün bir medeniyet şekli mevzuubahs olmaktadır. İşte, buhra - nın vakim cebhesi budur. Bizden evel, bizimki kadar mükem - mel medeniyetler yasamıştır! meselâ, Çin, yunan ve 17 inci asır medeniyetleri. Fakat onlar, “techizat,, bakımından ib- tidaf idiler. Halbuki beşeriyet tekâmli- Hüinün bugünkü safhasındaki hususiyet madde sahasında yapılan terakkilerdir. Arzın günden güne daha kesif surette işlenmesi beyaz ırkın, ve daha doğru- su garbın idaresi altında temin edildi. Madde üzerindeki bu zaferleri mümkün kılan esaslar ve usuller garbı şimali Av- mupasında doğmuştur. Bunlar 18 inci asrın sonlarındaki sınaj inkılabla orta- ya atılmış olmakla beraber en geniş su- Tette tatbiklerine ancak son yirmi sene içinde geçildi. Elde edilebilecek hu - dutsuz ve hesabsız neticelerin çokluk ve büyüklüğünü yeni yeni görmeğe baş Tadık. ı Srnaf istihsal sahasındaki yeni usul- derin “inkılabcı,, diyebileceğimiz maya- $1 istihsal sahası hudutlarını — aşarak tir. Makâle sahibi bunu anlayamadığı için Horozlular diye tercüme etmiştir. Bu misalleri - çoğaltmak istemiyorum. Binaenaleyh arkadaşlardan yalnız bi 'm membalara baş vurmalarını ve bilhassa oradaki ham malzemenin toplanmasını tekrar tekrar rica ederiz. B. Neşet bütün yazılarile bize bir gçok yeni malzeme getirmiş ve bunları ekseriya da iyi bir surette işlemiştir. Hamit oğulları hakkındaki kırymetli ya- zısından dolayı kenditini tebrik eder ve bu gibi yazılar beklemekte olduğumu- zu da ayrıca kaydederir. Burada arka - daşlardan makalelerini lüzumsuz ve faz- Ja uzatmamalarını da rica etmek lazım- gelmektedir. Okuyana hürmet etmek ve onu çok cahil telakki etmemek la- zımdır. Binaenaleyh mütcarifeleri tek- rarlamaktan ve türkçede malüm ve meş- hur bir yerde neşredilmiş bir yazıyı hü- lasa etmekten sakınmak icab eder, Sonra Ün'cülerden bir ricada daha bulunacağım: Bugüne kadar bilgi acu- nunca hiç bilinmiyen çok değerli ki- tabeley neşrettiler. Bu kitabelerin fev- kalade ehemmiyet ve kıymeti vardır. Fakat kitabeleri kopye etmek usulleri- ne dikkat etmediklerinden bunlardan edilecek İstifade azalmaktadır. Halbu- ki türkçede bu sahada klasik olmuş kitablarımız vardır. B. Rıdvan Nazif, B. Halil Etem, B. İsmail Hakkı giği değerli bilginlerimizin elimizde klasik bir höle gelmiş eserleri her zaman gü- zel bir örnek olabilir. Parça parça, da- genık, kronolojiye riayet etmeden ve satırları kaydedilmeden yazılan bu ki- taheleri daha metodik bir şekilde top- layarak yukarda isimlerini yazdığımız zevatın eserleri model alınıp bütün İs- parta kitabeleri toplanır ve İsparta Halkevi tarafından neşrolunursa cid- den çok mühim ve büyük bir hizmet ya- pılmiş olür. B. Tahir daima orijinal mevzular bulmakta ve hakikaten son derece mü - him araştırmalar yapmaktadır. Yalnız kitabeler bakkında yaptığımız ricayı kendisine tekrarlarız. Fehmi, Hikmet Turhan, Fikri, Said gibi candan çalışan arkadaşların değerli yazılarını da ihtiva eden bu çok kıymet- Hi mecmua daha beş altr sayısı çıkma- sına rağmen aranacak, okunacak ve köl. Teksiyonu yapilacak — bir mecmuadır. Arkadaşların hepsini teker teker teb- Tik ettikten sonra mahalli tetkiklere ve bilhsssa folklor tetkiklerine fazla yer ayırmalarını ve bu malzemeleri işleme- vip olduğu gibi vermelerini, fakat bu işi de yanarken en ince bir noktada da- hi metoda dikkat etmelerini rica ede- TİZ. H in Namık ORKUN : soysal hayata giriyor, ferdin harimine nüfur ediyor, binlerce senelik bir geç- mişin kurduğu bünyeyi parçalıyor ve yalnız eski teknikleri yıkmakla kalmı- yarak ahlakları da değiştiriyor ve kıta- larla irklarım muüvazenesini altüst edi- yor. Muhtelif kıtaların ve ırkların bu muazzam ve yeni vakraya intibakları, zamanımızın esas buhranını — teşkil et - mektedir. Bu buhran neticesinde cihaa üzerinde hegemonyanın coğraft mevki- ini değiştirmesi — ihtimali vardır. İşte bu cebhedendir ki Avrupa buhranı bü- tün bir medeniyeti sarsan umum! buh - ranla birleşmektedir. Vaziyetin esası budur. Fakat sah - nenin ön sırasında peçen hadiseleri da- ha inceden inceye tetkik etmek İazım - gelir. Büyük savaş ve savaşsonrası sahnenin bu kısmında, — cihanın 1929 danberi geçirmekte olduğu umumf buh- ranı büsbütün karısık bir hale koyan unsurlar doğurdu. Her şeyden evel harbın tasfiyesi işi vardı ki birçoklarının zannettiği gibi başarıletış bir iş değildir. Avrupa dö- Züşürken Avrupa dışındaki memleket. ler bir taraftan harb edenlere mal sat- mak ve diğer taraftan onların piyasa- larda terkettikleri yerleri tetmak mak- sadiyle sanayi sahasında geniş techizat vücuda getirmişlerdi. Harb bittikten sonra Avrupa, dört sene ihmal - ettiği teşkilat ve techizatını — canlandırmağa koyuldu. Bundan başka yeni kurulan devletler, kendilerine yetişecek sanayi kurmak suretiyle istiklallerini sağlam- laştırmak istediler. Bu kaygu, sıyasal bakımdan gayet doğru olmakla betaber ökonomik bakımdan tehlikeli idi, Fil- hakika harbtan sonra doğan yanlış ka- naatlerin en tehlikelisi, hududsuz hir istihlak sahası mevcud — bulunduğunu zannetmek oldu. Kıtlık korkusu ile fi- atların eskisi gibi yükselmeleri kor- kusu mütarekeden sonra uzun zaman devam etti. Akla sığmaz iaraflara se- bebiyet veren harb, milletleri nihayet israfa alıştırmıştı. Bu alışkınlık sulh- tan sonra da devam etti; hududsuz ve hesabsız surette sarfetmek imkânını veren enflasyon bütün cihanın “rahiri,, satınalma kudretini günden güne bü- yülttü. Pek çabuk halledilen 1921 buh- ranı vaziyeti bir zaman için kısmen e- Yah etti ise de fiatlar gene çok yüksek bir seviyede kaldı ve harb zamanında tatbik edilen malt usuller değiştirilme- di. Sulhtan on beş yıl! sonra bugündür ki bakikf tasfiye kendiliğinden yapıl- mağa başlamıştır. Maahaza 1924 ten 1930 a kadar de- vam eden mahdud bereket ve refah dev- ri esassız değildi. Her memleketin çift- çileriyle hammadde müstahsilleri harb zamanında zengin olmuşlardı; yeni ve geniş bir sınaj tecbizatın inkişafı za- manına tesadüf eden ıslah ve iymar ha- reketi de bütün dünyada, o tarihe kar dar görülmemiş bir faaliyet havası do- Burdu. Otomobiller, tayyareler, elek- trik malzemesi, ev malzemesi gibi yeni ve pek büyük miktarda piyasaya çıka- rılan mallara, hiç tükenmiyeceği zan- nedilen hududsuz mahrecler bulunurdu. Fakat, satınalıma kudretinin aldatıcı kismr yavaş yavaş düşmeğe başlayınca Kayri tabif bir istihlak için vücuda ge- tirilen techizatın bir parçası da işlemez oldu ve vaziyetin hakikf sebebleri bir- denbire meydana çıktı. Ökonomik hayatın tekdimülü biribi. rini takib eden Hat düşmeleri ve yük- selmelerine tâbidir. 20 — 30 sene müd- detle çıkmış olan fiatlar, 1921 de düş- meğe başlamıştr. Fakat bu hadiseyi ol. duğu gibi görebilmek için evvelâ arızi hadiselerden ayırdetmek lâzımdı. Çün- kü enflasyonun doğurduğu — karışıklık ve intizamsızlık hakikati anlamağza mani oluyordu; diğer taraftan halk, umumiyetle, fHiat meselesinde altmla kâğıd para arasındaki farkı sezmekten âcizdi. Böyle olduğu halde meselâ A- merika ökonomik faaliyetin avdetile fi atların yükselmediği 1925 - te bile gö rülmüştür. Altına ,harbtan beri hayli düşmüş olan satın alma kudretini iade etmek hususundaki karşı koy. mak imkânsız gibi oldu; filhakika bü- tün cihana yayılan bu amansız süküt hareketile mücadele etmek için beşer kuvvetinden büyük bir kuvvet Tâzımdı. Avrupa poslası Silahlanma humması ve anlaşma isteği Durmadan büyümekte olan sıyasal sinirlenmelere en çok ne gibi amillerin müessir olduğu münakaşa edilebilerek bir meseledir: Netekim bu müessirler arasında alabildiğine savaş tehlikesin- den bahsetmek, uluslararasının üstün- de esen yanlış anlama havalarıı yahut sinirlendiren, gerginliği doğuran mu- ameleler vardır. Buna — karşı da bu sinirlendirmeyi azaltacak gücte ne vardır, sorgusunu kendimize sorunca, bunun için de üç müessir varndır. karşılığını — verebiliriz. Bunlar, açık ve tertemiz konuşmak, u- Tusal değer ve benlikleri karşılıklı ola- Yak saymak, hakikatlere doğru ileriye bakabilmek cesaretini göstermektir. Herhalde bu Üç şey ulusal sosyalirt dış atyasasının en sağlam temelleridir. Çünkü bu temeller kulis arkasında iş yapar görünmeği, başka ulusların ta- bil ve manevi değerlerini hiç bir araş- tırmaya dayanmadan düşürmeği —aba- maktadır. Yazık ki, bu düşünceler, ge- nel olmadıklarından hiç aldırış edilme- mektedir. Zorbalıkla güc ve tehdid kullanmak- tan başka düzeltme yolu bilmiyen ba- tının eskimiş emperyalist ve kapitalist düşüncenin doğurduğu gerginlikler de işte böylelikle her yönü çevirmektedir. Ancak, bu biçim düzeltme yollarının nereye vardıklarını da acun savaşında çok eyi gördük. Amerika istatistikleri- nin yaptıkları hesaba göre — bu yollar ulusların senginliğinden doğrudan doğ- ruya savaş mâsrafı olarak 800 milyar, başka vasıtalarla da 600 milyar markı- mr almış ve yoksül bırakmıştır. Doğru- dan doğruya savaşta ve cephe arkala- rında ölenleri 14 milyon kişi diye he- sab edecek olursak, savaşta her kişinin ölümü 100,000 marka malolmuştur de- mektir. Bu böyle olmakla beraber ne acun tarihi ve ne de insaf denilen şeyin bun- dan ibret dersi almadığı — besbellidir. Bütün acun uluslarır gelecek savaşa si- lahlanmak için her yıl 20 milyar mark- Trk bir yük altına girmektedir. Buna göre bugünedek 16 defa 20 yani 320 milyar, yahut da ulusların kabiliyetsiz ——— Çünkü yükselene havasının müstahsile ve hattâ müstakrize müsaid elmasına mukabil sukut havası hem müstahsil, hem müstakriz, hem mütcşebbis için tehlikelidir. Bugün ise, her türlü mu- kavemet ve mücadele arzularını kıran umumi bir sukut devresindeyiz. Bu da cihan bubranının ikinci bir cephesi- dir. Gerek harbın tasfiyesi, gerekse fi. atların düşmesi her memleketi ve her katayı müteecssir veya alâkadar - ediyor, Ancak, fiatların devir devir düştüğüne ve yükseldiğine ve diğer taraftan tari- hin daha birçok harb tasfiyeleri kaydet- tiğine göre bu iki hadisede ne yenilik, ne fevkalâdelik yoktur. Fakat bir üçün- €ü buhran var ki münhasıran Avrupa'. ya ait olup cihan ökonomik siklet mer- kezinin yer değiştirmesinden ileri ge- liyor. Yirminci asırla birlikte başlıyan ve barb yüzünden süratini artıran bu hadise, eski dünyanın ötedenberi elin- de tuttuğu sınai inhisarına nihayet vermek tehlikesini gösteriyor. Bu hadi. se hususunda bize bir hüküm vermeğe yardım edecek eski tecrübeler de yok- tur. Ökonomik teçhizatın bu yeni coğ- rafı tevezrüü ameliyesinde —Avrupa, herkesten evel davranmış - olduğu için lüzumundan fazla techizata sahib olan Avrupa şimdi yalnız gstünlük hakkı değil, yaşamak hakkı için, İnhisarını artık tanımamağa azmeden genc takib- Avrupanın - vaziyetini tesbit edebil. mek için böyle şümullü bir buhranda ökonofik bünyede hasıl olan yeni vazi- yeti biribirinden ayırmak gerektir. Çünkü bu Üç buhranım, biribirinden ta- mamile ayrı olan bu üç buhranın aynı zamanda hâdis olması ve tabiatile biri- birine karışması birçok yanlış bükümle. rve sebebiyet verebilir. *Pek mühim ve pek etraflı yazılmış olam bü makalenin diğer parçalarımı gelecek sefer neşredeceğiz.) sıyasacıları ve silah sanayiinin kazane hırsı yüzünden yaptıkları acun savaş masrafının üçte biridir. —Bu hesabın içinde, ökonomi yüzünden doğan zarar- lar yoktür. Netekim Cenevre'deki “a- cun sıkmtılarımır araltmağa yardım kü- mitesinin tesbit ettiği bir hesaba göre, acunda 1933 yılında açlıktan 2,100;000 kişi ölmüştür. Rundan başka aynı yıl- da beslenememek yüzünden 1,2 milyon kişi de ayrıca canma kıymıştır. Bu hesabrn yanr başında da aynı yılda fiatları korumak için yahut Ja gümrük duvarları yüzünden sürülemi- yen: bir milyon vagon rahire, 267,000 vağon kahve, — 28/000,000 — kilo şeker. 2,500/000 kilo et ve bir 6 kadar da pi- rine yakılmış veya denize döklülmüş- tür. Savaş silahlanması için ise, Fran- sa bütçesinin yüzde 27,4 ünü; ingiltere 13,3 ünü; İtalya 33,3 ünü; Belçika 11,3 ünü; Lehistan 29,5 ini harcamaktadır- lar. Buna karşı, bütçelerinin ancak yüz- de-1-4 ünü tutacak olan borclarını Ame. rika'ya vermemektedirler. Acun savaşının galibleri ilerde bulu- nuş vaziyetlerini korumak için her tür- lü fedakârlrklardan hiç çekinmiyorlar. Galiblerin biribirlerine inanmadıkları- nı ve uluslarm biyolojik unsurlarının Doğu Asyasındaki ağır basmasını da bir tarafa bırakarak açıkça şu sorguyu soruyorur: Avrupa'daki sryasal — sinirlenmeden dolayı yeni Almanya'yı mesul — tutan- ların hakları var mıdır? Bugünlerde Nevyork Ameriken ga- zetesinin haleti ruhiye ve hak bakmın- dan dupturu bir mantıkla söylediği gi- bi, fransızların doğru olmamaları ve militarirm'i, herhangi bir acun — sava- şından da kötüdür, demesi kadar kla- sik bir karşılık verecek mevkide de- iğlir. ... Versay'ın Demokles'in kılıcını Av- rupa'nm tepesine asan ne diktatör Hit- ler ve ne de onun birkaç kişisidir. Onu oraya asanlar, bugün Almanya'ya si- tem eden, yahut birdenbire insaf ve a- dalete çağırarak tarihf ve ahlaki bir masum rolünü oynamak İstiyen aynı kimselerdir. Bugünkü sinirlenme Hit- Ter'in iktidarı eline almasından doğan bir reaksiyon değil, bunun — tersidir: “Eğer Vilson'un Almanya'ya hitab e- den 14 maddesi yerine getirilmediği gündenberi andlaşmalar biribiri arka- sından yıkılmamış, bir umulmadık al- danıştan öteki aldanışa geçilmemiş ol- saydı ve Avrupa'nın konferans - salon- larında elde kırbac ile dolaşılarak teh- didlerde bulunulmasaydı bu diktatör- lüğün de doğmasına imkân olmazdı! Biz almanlar, diplomasi akrobasisi- ni benimsemek için fazlasiyle namuslu kimseleriz. Cenevre'de görülmemiz is- teniyorsa, bize de andlaşma ile tesbit edilmiş olan denk haklaşmanın verilme- si lâzımdır. Eski bir yalanla yeni bir oyun oynamağa kalkışmanın hiç bir değeri yoktur. - Barışı bizim kadar candan — istiyen kimse yoktur ve kendilerini düşman o- Jarak bizim kadar saymasını hiç kim- senin öğrenmemiş olduğu fransızlar da, diplomatların birçok yandan bozdukla- Tı şeyleri, her yeni yön uslarınım yeni- den düzeltebilmelerine yetecek - sücl Tuhu yaşadığını r>uyoruz. Ancak öteki yönden gelen sesler çok değişiktir. Üç yıllık hava silahlanması için on bir buçuk milyar harcanması barış jesti değildir. Buna karşı âyan Ü- yesi dö Juvenel'in Tribün dö Jönev'de güven veren sözlerini okuyoruz. Ken- disine teşekkür ederiz. Bize - geliniz, Bay Juvenel, yiğit bir adamla, bin yıl- lık savaşın önüne geçecek bir barış for- mülünü beş dakika içinde bulacağız! Eski bir general olan üs bakanı Mo- ren — Hitler'in sözlerine karşılık ola. Tak, gavaşta çarpışmış olanların yeni« den böyle bir işe girişmek istemedikle- Tini ve kültür başında yürüyen iki u- Tusun biribirlerini paramparça etmeleri için ortada bir sebeb göremediğini söy- kedi. Ancak bunlarım, sü malzemesi için parlamentodan 800 milyon verilmesini istediği zaman söyledi! bu böyle olmak- la beraber sinirli olmamıza hacet yok. DA Avrupa'nın sinir bastalığını sağla - tacak yol Ren üzerinde, Voges'lerdeki, Verdön önlerind.ki, Şampanya'daki ve 25 İLKKÂNUN 1934 SALI Fransa Almanyadan savaş âletleri satın alıyormuş 19 birincikânun tarihli Deyli Meyl gazetesine Paristen yazılıyor: Bugün fransız parlamentosunda do- ğu sınırında emniyetin kurulması için alınması gereken tedbirler müzabere olunmuştur. Orduya topçu ve sair savaş malze - mesi almak üzere bütçeye 10 milyon in- giliz lirası fazla tahsisat konulması tek hifi 130 reye karşı 460 reyle kabul olun- muştur. Solcenah radikal — sosyalistlerinden Bay Piyer Ko, hususi silah fabrikaları- nın kaldırılması noktasına kuvvetle iti- Taz etmişse de başbakan Bay Flanden, ulusal korunmayı zayıflatacak hiç bir kurumu kabul edemiyeceğine dair söy- lediği dediğini sözleri geri kalmıştır. geri kalmıştır. Bay Flanden, bir savaş çıktığı za - mahn, bütün fransız fabrikalarının sa - vaş malzemesi hazırlamak için çalışa- Cüğını söylemiş ve demiştir ki: “Bun- dan sonra hükümet, bir taraftan bir kır- sım yurddaşlar yurd uğrunda canlarını verir, kanlarınr dökerlerken, öte taraf- tan bir takım insanların bu işden kâr #tnclerine göz yumamaz. Savaş zamanında bütün fabrika sa- bibleri fabrikalarile birlikte ceferber edilecekleri için kendi hesablarıma kâr etmeleri bahse mevzu olamaz.,, Bu izahat karsızmda sosyalistlerin Hideri olan Bay Blum bile sosyalistle- rin yurd korunması yolunda istenilen farzla tahtisatı vermekten çekinmiyecek lerini, yalnız bu fazla parayı bir sosya- Hist hükümetinden başkasıma emanet e- demiyeceklerini töylemiştir. Bu toplantıda Fransada askerlik müd detinin şimdilik on sekir aya, dala sonra da iki seneye çıkarılacağı kabul edilmiş, fakat herhangi bir tehdit ma- nası Çıkmaması için bu işin Ser plebisi- ti bitinceye kadar tatbik sahasına ka- nulması onanmıştır. Fransanın bazı cebhaneleri yapabil - mek için Tazım gelen bir takım #letleri, 'dan saten aldığı framstız par - YTamentosunda söylendii sırada Hir esir saylavlar hayret sesleri çıkarmışlardır. İyiliksever kardeş Kış geldi. Kışın soğuğundan ve bu soğuğun getirdiği hastalıklardan yok- suz yurddaşlarımızı korumak — hepimi- zin boynumuza borctur. Bu borcu öde- miş olmak için kullanamadığınırz caki gamaşırlarınızı, çocuklarınızın — eskile- rini “Çocuk esirgeme kurumu, na veri- niz. Yardım edenler Mimar Kemal okulundan Sevim ile kardeşleri Doğan ve Uğur 13 parça ço cuk eşyası, Cümhuriyet okulu sınıf 3 namıma 43 parça eşya, tabibi adli Bay Fahri çocuğu Bülend 3 parça eçya, Mimar Kemal okulu sımıf 3 te Liza 3 parça eşya, Güzi kiz okülu sinif 4 te Feza 3 parça eşya. Çocuk esirgeme ku. rumu genel merkezine bağışlamışlar- dır. Genel merkez bu hayır seven okul çocuklarına açık teşekkürlerini sunar. Samısım'da dağcılık kulübi Samsun, 24 (A.A.) — Dağ spor ları kurumları yapmak üzere bu- raya gelen Miralay Bay İsmail Hakkı dün aksam birçok samsun- haların bulunduğu snar evinde de- ğgerli bir könferens verdi ve kon- feranstan sonra da bir dağ spor kulübü kuruldu. Flander'deki gavaş alan'arı - Üzerinden geçmektedir. Bunun adı, açık ve can: dan konuşmak, karşılıklı saygı ve ha- kikate karşı cesarettir. İşte bu usca mâ: na veriştir. Barışın, kültürün, — beyat soyun güvenleri ne beton ve demir, ne de yalan ve şeref kırpıştırmaktır; on- Jarın güveni süce cesaret, başkalarının şeref ve hürriyetlerini kıskanmamak © savaşta ölmüş olan sü arkadaşlarının barış istiyen vasiyetnamelerine uymak- tır. Avrupa'yı sağıltacak —olan biricik 4 yol işte bu yoldur! " 11 ilkkâmun 1934 tarikli — Fölkişer Beobahter'den