14-4- 939 Son Hafta Çıkan Kitaplar TÜRKİYE MAARİF TARİHİ Yazan: İstanbul Mektupçusu Osman Ergin Basan: Osmanbey Matbaası Tv maarif o cehlin devlet idaresinde zaman za- man hfikim olma» sına bakarak “Hü dayi nabit,, zanne denler görülmüş- tür. Bu batıl ze- kap iledir kı “ma Arif işlerinin iyi yürüyebilmesi için mekteplerin lâğvını” zarurı gören Maarif Nazırlarından bahsolunur. Halbuki Türklerin yaratılışmda i- yiye, doğruya ve faydalıya incizap vardır ve bu incizabın kabul edece- ği yegâne mihver de bilgi olabile- ceğinden necip milletimiz var oldu olalı maarife saygı göstermiştir. Fakat muhtelif siyasi âmlller milletle hükümeti ayrı ayrı düşün- celere, kansatlere sevkettiği gibi maarif işinde de — hele inhitat de- virlerinde — halkın ve hükümetin tutumları, durumları tamamile ay kırılaşmıştır. Halkın bilgiye susa- miş ve maarifi ne babasına olursa olsun feyezan halinde görmeği ister bulunmuş olmasına rağmen hükü- met — ekseriya — cehlin kökleş- mesine taraftar çıktığından mille- Hin karakteristik vasıflarından bi- Ti olan maarif severliği uzun bir za- man dumura uğramıştı. Bununla beraber her devirde Türk milleti büyük âlimler, büyük müellifler Yetiştirdi. Mül kütüphanenin git- Yikce çoğalan bir servete malik ol masını mümkün kıldı, Her biri el- liden ziyade eser bırâkam (Ali)ler, Üsküdarlı Mehmet Eminler, Eyüp- lü Abdullahlar işte “kıtlığa mah- küm” görünen Türk maarifinde be- reket mucizesi gösteren şahsiyetle- Tin ilk muhtırada hatıra gelenleri olup Irfan tarihimizde onların em- Sali düzüneleri geçer. üzü #leözü, görünüşü ile hakikati biribirine uymıyan bu maarif hareke #nin elbette ana hatları vardı; kay- nakları vardı ve tarihi vardı. Hü- kümet, cehlin re- vaç bulmasını zaman zaman İste- miş olsa dahi milli şuurdaki uyanık dığı gözönünde tulmaktan geri kala- mazdr dinin ilme verdiği değerden tegafül edemezdi. Hayır sever ve irfan sever devirlerden miraş ka- lan müesseseleri körletemezdi, hat. ti medeni dünyadaki maarif cere- yanlarına karşı da asırlarca sırt çe- viremezdi.Şu halde maar!f tarihimi Zin hacmi: oldukça geniş olmak ve © hacme bir çok safhalar ve mer- haleler sığınmış bulunmak gerekti. Fakat hariciye tarihi, ticaret ta- Tihi, idare tarihi gibi maarif tari- hi de — bizde — yazılmış değildi. İki üç münevver yurttaş bu noksa- Da temas etmişler ve o mevzuda faydalı eserler dahi yazıp bustr- mışlar ise de bizi bir maarif tari- bine kavuşturamamışlardır. İstanbul mektupçusu Osman Er- gin o mühim eksiğin tamamlayler $ı olmak şerefini ve maarifle uzak- fan, yakından ilgili olanlarında — ki bütün okur yazarlar demek- *ir — şükranını kazanmıştır. Osman Ergin vesika toplamayı Ve 0 vesikaları — kılı kırk yarar- Casına eledikten ve inceledikten #onra — Sasnlf ederek “her hangi bir meçhule ilmi vuzuh vermeği Muvaffakıyetle başaran sayıları mashdut bilginlerimizden . biridir. Büğüne kadar — hepsi derin tet- kiklerle, tetebbülerle ve zahmetler- İs kaleme alınmış — iki düzüreden fazla ük eset yazmıştır ve bik bassa Istanbul tarihini - muhtelif Sephelerden — aydınlatmakta bü- Yük himmetler göstermiştir. Tenkit ve Tahlil | pe $ Yazan: M. Turhan TAN en, kitaphanelerde dolaşmak yolunu oldukça iyi bilen ya- zıçılardanım, Meş- lekdaşlarım ara - sında çok kitap toplamak bakımın dan hatırı sayılır mevklim vardır. Öyieyken Osman Erginin eserlerin. den sık sık istifade etmiş ve kendi- sine minnettar kalmışımdır.Onun bu son eşerini de dikkatle okudum ve gerçekten faydalı buldum. Burada maarif tarihimizin — Bay Osman Ergin tarafından yapıldığı gibi — Araplaşma, garplılaşma ve Türk- leşme olmak üzere üç devre bulun- mas: suretile mi, yoksa daha başka bir tasnife bağlanarak mı yazılma- sı muvafık olacağını münakaşaya değer bir mevzu olarak kabul et. miyorum. Yalnız eserin son derece itina ile, büyük zahmetlerle yazil- dığım ve bundan dolayı da büyük bir ilmi kıymet aldığını söylemeği borç tanıyorum. Sayın müellif haşka eserlerinde olduğu gibi bu kitabınız da bir çok haşiyeler koymuştur ki her hiri syrı bir değerdedir ve bilhassa genç nesli müstefit edecek şekil Jerdedir.. Kendisine bu hizmetin. den dolayı ayrıca teşekkür etmek lâzimdır. Eğer Bay Otman Ergin, maarif tarihinin ikinci ve üçüncü kısımlarını birinci ile beraber bas- İırsaydı bizi kısa veya uzun bir za- man o beklemekten, sabirsizlan- muaktan kurtarmış olurdu ve şük- ranlmız bu yüzden artard. Onu —erhangi bir sebeple olursa oi- sun— yapmadığı için o kehdisine âdeta sitem edeceğim geliyor. Ba- Fi himmet edip nefis eserini, çabuk tamamlasa, yahut Maarif Vekâleti lütüfkârlık gösterip henüz yarım görünen şu kemal eserini müelli- fine tamamlatsa?.. BİR SİPAHİNİN ROMANI Piyer Lotiden Türkçeye Çeviren: Halit Fahri Ozansoy Basan; Remzi Kitabevi evgili şairimiz, çoktan hak ka- zandığı velüd s:fatına liyaka- tini tekemmül ettirmek için o- lacak ki telif ve tercüme yolun- da durmadan €- ser vücude geti- riyor. Geçen hafta kendisinin bir roman nı okuyucülarıma otanıtmakla şe- ref kazanmıştım. Bügün de Piyer Lotiden tercüme ettiği “Bir Sipu- hinin romanı,, adlı kitap üzerinde durmak imkânını bulmaklı mü- bahi oluyorum. Halit Fahri Ozansoy. Piyer Lo- inin Türk muharrirlerini, Türk mütefekkirlerini o meshur ettiği devrin © gençlerindendir. £ Öyle zanneğiyorum ki on yedi, on sekiz yaşında müfrit (heyecanlı bir genç şair iken alkışladığı Fran- sız edibini bugün de syni kararet- Je takdir ediyor, seviyor ve. ©, kuyor. Böyle olmasaydı dünya muhsrrirlerinden tercüme serisi hesabıma Bir Sipahinin romanını tercih edip kabul eylemez ve hele eserin başina Klod Farerin mufas- sal bir konferansını koyarak oku- yüeu'ara Lotiyi yine bir Fransız - dibi ağrıyla tanıtmıya lözum gör- mezdi. ; * ; : ..... İçinde Ben Piyer Lotinin şahsında si- | yasetle edebiyatı mezcetmiş ve şi- ire riya karıştırmış bir adam gö- renlerden olduğum için eserlerini düşüne düşüne okurum. Hele sü- vari yerine sipahi adını kullanan yabaner teşekküllere —bizim si- pahilerin efsanevi omenktbelerini kirletmelerinden korkarak — âde- ta husumet beslerim. Öyle iken Türkçe çıkan “Bir Sipahinin ro- manı, nı sayfa başına çoğaldığını hissettiğim bir zevk ile okudum. Bunun sebebi, sayın şairin Piyor Lotiyi anlamış ve bize de anlatımı. ya muvaffak olmuş bulunmasıdır. Kendisini samimi olarak tebrik o derim. GÖKYÜZÜ İngilizceden Türkçeye Çeviren: M. Baha Toven Basan: İkbal Kitabevi iyojenin yanında yıldızlar dan, aydan, güneşten bah- solununca koca füozef e sinirle- nirmiş ve o bah- si açan adamı “Gökten ne va- kit teşrif buyur- dunuz” sualiy- mahcup edermiş. Diyoje- le nin böyle davranmakta biraz hak- kı vardı. Çünkü onun yaşadığı de- virde gökyüzü, alfabesi meçhul bir hat ile yazılmış Kitaba benzi- yordu, satır satır okunmasma İm- kân yoktu. Fekat bugün ay da, güneş e, büyük küçük yıldızlar da hemen kemen yeryüzü kadar malümdur. Çünkü fen, semavi meçhulleri de didim gidim didik- Byecek ve onları basit bir meçhu- le çevirecek kadar ilerlemiştir. Fukst fenni mevzular ağırdır, orları fencilerden başkalarının o- kuyabilkmesi ekseriya güçtür, bun- dan dolayı fencilere hitap etms- mek şartiyle fenni yazı kaleme al- mak bugün ayrica bir hüner sayıl- maktadır, bu hünere malik olan- lar, fenni ağırlığı hissettirmeden herşeyi halka okutabiliyorlar. İşte 'M. Baha Tovenin İngilizceden ter- cüme ettiği gökyüzü adlı eser o cümledendir, fenni kıymetine rağ- men roman gibi okunulacak bir şekilde yazılmış kitaplardandır. Biraz yükseklerde, harp tehlikesi olmyan âlemlerde dolaşmak İsti yenlerin bu güzel kitabı okuma- larmı tavsiye ederim. * YENİ NEŞRİYAT : ATESLİ KALM — Magli'nin bu eseri M. *T. Berkond tarafından Türkçeye çev | rilmiş ve İkbal Kitabevi tarafından meşe redilmiştir. Fiyatı 50 kuruştur, NOKTALAMA (Yımda kullanılan isa- reler) — M. Baha Toven tarafından has zırlanan bu küelik eser ikinci defa bü- #imıştır, Fekidon usulü tenkit denilen noktalsmaya merak edip te müracant e decek esssh bir gey bulamıyanların wrmi- suru tatmin için yazilmiş ve İkbal Kita bevi iarafından — teşcedilmiştir. Fiyatı 10 kuruştur. TÜRKİYE COĞRAFYASI — İzmir Ers kek Lizesi muallimlerinden Murlaza Gür- kaynak ve Alhetlin Candemir tarafından yardımcı el kitsbı alersk Kasırianan bu eser, Etlman Kitabevi tarafından neşre» dilmiştir. Fiyatı, 23 kuruştur TRAZ — Üç perdelik manzum bir pis yestir. Bekir Uluğ tarafından Mersinde neşredilmiş ve Yeni Mersin Basımevi a- rafından basılmıştır Piyotı 50 kuruştur. AŞK İSTIRAPLARI — Uğur Özdeş'in bu roman İkbal Kitabevi tarafından meş redilmişir. , 230 söyfadir. Piyatı 80 ku- ruştur, GEÇ KALMIŞ BİR CEVAP — Hüse- yin Siret, bu başlık ultünda fek farmalık bir broşür neşretmiştir. Bu brögürle, ken- di çıkardığı eser hakkında bazı yazılar neşreden Evcümeni Ekren Talu'ya cevüp- larını vermiş oluyor, Brnşür, İkbal ve Muallim Ahmet Halit Kütüphaneleri ta- rafından crkurilmıştır. TAN 17 a Halkın Gözü İle Dünya Son Siyasi Hâdiseleri Nasıl Görüyoruz ? Dünya siyaseti vukuatı muhte- lif vasıtalarla, saati saatine ve bi- rer amatör diplomat dikkatile ta- kip eden biz gazeteciler için bile, içinden kolay çıkılmaz bir xuam- ma halini aldı! Almanya, Polohyayı mu Leton- yayı mı, Macaristanı, yoksa Ro- manyayı mı ilhaka kalkışacak” Halya, Tunusa mı, Cezatro mi, Cibutiye mi, Yunanistana mı, Yu- goslavyaya mı, yoksa, hiç akla gel- medik bir milletin üzerin: mi sal- dıracak? Dobriçanın verilişi, Bulger mil letini tsm manasile tatmine yete- cek mi? Romenler, komşularının bu tale- bini yerine getirecekler mi? Getirirlerse ne kazanucaklar? Getirmezlerse ne çıkâcak? Demokrasiler, totaliterlerin isti- Jâ hamlelerini, notalarla, nutuklar. Ja, ikramlarla, müzakerelerle, $öz'3 ve ifâs etmiş diplomasi oyunlarile durdurmıya kalkışmakta ne zama. na kadar çabalıyacaklar? Bıçak, hângi taarruzda kemikle rine saplanacak ve'onlar silâha sarıldıkları zaman, dünya 'ne hal- de bulunacak? Netice ne olacak? Bütün bunler, en keskin siyasi ferasetlere bile “pes” dedirten zör- lu suzllerdir ve miktarı kolayca bir kaç misline çıkarılabilecek olân bu sualler, dünya siyasetinin takip e- deceği istikameti, ve varabileceği neticeyi, çözülmez bir bilmece ha- line sokmuştur. ün her rastgeldiğimiz va- tandaşa sorduk: — Dünya nersye gidiyor! Bu iş- lerin sonu ne olacak? Vatandaşların bu suallerimize verdikleri cevapları gözden geçire- rek, halkın siyasi duyuş ve görüşü hakkında bir fikir edinmek müm- kündür. Karaköy - Bebek trem- vaylarınn durak mahalli karşısın- da dükkân sahibi terzi Kemal Al tunişler: — Bence, diyor, Italya ve Al manya silerinden geleni ardlarına bırakmamakta yerden göğe kadar haklıdırlar, Onlarin yerinde, hangi millet olsa, bugünün şartları için- de böyle davranırdı: Düşünün bir kere: Almanya ve İtalya kend! kendilerini derin bir sefalet uçurumuna yüvarlamış bu- Hunuyorlar. Bu sefalet, ölde olun- ması imkânsız ve haksız davslur peşinde koşmak için göze alınmış büyük ve müsrifane hareketlerin tabii netibesidir. Bu vaziyete düş- tükten sonra, bu milletlerin her te- arruzu göze almalarıda tabiidir. Çünkü bunu yapmadıkları takdir- de kendilerini bekliyen âkibet bu tasrruzlar neticesinde uğrıyâbile- cekleri âkıbetten daha az tehlike- K değildir! Bu yüzden, Hubeşistana yürüdü- ler; Fakat gelin görün ki, orada, gözlerini ürkütecek bir mukave- melle karşılaşmadılar. Bilâkis kuv- vetli milletlerin bu harekete karşı lâkayt kalmaları, miltenrrizi büs- bütün cesaretlendirdi. Avusturya da #hukavemetsiz ye kıldı ve kuvvetli milletler, Avus” turya işinde de esaslı bir hareket göstermediler. İçinden yıkılmamiş, satılmamış olan bir milletin tek sokağı, tek evi bile, kan gövdeyi götürmeden basılmaz. Halbuki ko- ca Çekoslovakya, namusunu düş man çizmesi 4 sererken, man- tar tabancası bile patlatmadı. Bu arada, ilerliyenlerin karşılarına Çi- kar:lan yegâne silâhı radyo maki- peleriydi. Eloğlu bu lâkaydile fe- Tahlaysn yolu, tutturmuşken du- Tur mu? Başını kabadayı bir mille- tin göğsüne çarpınerya kadar yürü- yecek tabii! Vâkıa Arnavutlar ka- badayı çıktı. Fakat, ne vapsın bi- çareler? Tuyyareler keklik, zirhk- lat ördek, tanklar da tavşan değil Cebelitarık payını mi kçapacak dersiniz? (Fransız karikatürü) Mesnlini, nkoya: ler, evinde kal vende kalsın! (Fransiz karikatürü) me, şu &i Ki çifte ile avlasınlar! Fakat yünün birinde Çekler gibi müsellâh bir milletin. göğsünde de Arnavudun yüreği bulunacak elbet: O zaman, kahraman Arnavudun ruhu da şad olacuktır elbeti,, yni sırada dükkân bulunan kunduracı Fahir Sırım: “— Ben, diyor, bundan bir müd- det evvel, bazı İstanbu! gezetele- rinde, Almanların sadece, yabancı topraklarda kalmış bulunan mağ- dur Almanları kurtarmağa çalış tıklarını okumuştum. Ayni gazete ler, Itelyanların da istilâ emelleri beslemediklerini yazmışlardı. On- lar ds, iptidal memleketlere, sulh, asayiş, adelet, refah, hürriyet, hu- yur, ilim, fen, medeniyet gölüre ceklerdi. Şimdi akıl erdiremiyorum. Al. manyu Polonyadan, Litvanyadan, Letonyadan, Romanyadan, Holan- dadan, Tsviçreden ne İstiyor? Ora- larda da, esir yaşıyan. zulüm gö- ren mağdur Almanlar mı var? Ttalyanın Arnavutlukta, Yuna- nistanda işi ne? Bizim gszetelerimize © yazıları yazanlar, bu İşlerin uttuğu hakiki yolu görmüyorlar mı? Benim bildiğim, bu bahaneleri ortaya koyanlar, dünya milletleri. Dİ ya çocuk yerine, ya budala ye- rine koyuyorlar. Halbuki, bence, o sözlerle çocuklar bile kundırıla- maz. Benim dokuz Yaşırdaki ço. cuğum, evvelki gece suratıma iki tokat vurdu: “— Ne yapıyorsun? diyerek kaş. larımı çatacak oldum. Katla kati la gülerek; — Ne kızıyorsun baba? deği, sa- nâ “Sulh” getirdim! Ben bu cevabı alınca iki tokatla yakayı kurtarışıma şükür ettim: Ya çocuğum bana, sulhle birlikte, a- dalet, müsavat, hürriyet, huzur, medeniyet te getirseydi? Şimdi beni mutlaka hestanede bulurdunuz. Tıpkı Arnavut yaral. ları gibi” K araköy, Tünel caldesinde “Zafer,, isimli berber dük- kânı kalfası Hasan Bozan: “— Ben, diyör, Avusturya gi- bi, hele Çekoslovakya gibi millet- lerini dayaktan hoşlanan kadınlar gibi düşmana döğüşmeden teslim oluşlarına şaşıyorum. Onlar belki, zararını dahe hâlâ çektiğimiz U- mumi Harbin facinlarını hatırlıya- rak silâha sarılmaktan korktular. Fakat bugünün istiklâl, hürriyet, hak, adalet yiyerek yaşıyan sulhü, Umumi Harpten çok daha korkunş bir hal aldı, Nitekim, Arnavutlar gibi namuslu insanlar, bu günün sulhünden korktukları için harbi kabul ettiler: Eğer diğer küçük milletler, küvvet karşısında elele vermeyip te biribirlerile dalaşırlar- sa, ve Çinliler, Habeşler, Ispanyol- lar, Arnavutlar gibüı istiklâl ve na- mus uğrunda döğüşmek namuskâr- liğını gösteremezlerse, “dünya, bu korkaklıklardan istifade eden atik ve fırsatçı mütearrızların haysiyet- siz kölelerile dolacaktır!,, Ss irkeci, Meserrot oteli müste. eiri Ali: “— Bugün, diyor. küçük millet lerin vaziyetleri bana hep, meşhur kurtla kuzu hikâyesini hatırlatı- yor. Hani, aç kurt, dereden Su içen zavallı kuzuyu: “— Sen benim suyumu bulandı” rıyorsun ,, diyerek yemiş ya? İşte küçük milletler tıpkı bu kuzunun vaziyetinde. Almanlar: “— Vay; siz oradaki Alranlra dil uzatıyorsunuz ha" diyerek, kuvvetsiz milletleri birer birer yü- tuyorlar. Onları birer birer yuta- bilinmek için de, propagandalarla a- ralarını açıyorlar. Zavallı Arna- vutluk, Balkan ittifakına neden girmedi? Onun diğer milletlerle arasını aç- tıkları ve kendisini de: “— liç korkma, sana Aokunmı- yacağız!” diye kandırdıkları için deği mi? Şimdi biçareler, mermileri tüke- nince kaldirim taşlarını söküp, tanklı, tayyareli düşmanlara save rarak döğüşüyorlar, Halbuki, bizim gazetelerden biri- si: “— Biz onlara acımıyalım. Bu âkıbete müstahaktırlar. Çünkü Ar- navutlar, vaktile bizi arkamızdan vurmuşlardı"” diyor. Bu ne vicdansızca telkir! Bugün Arnavutliğa gidin. Herhangi bir Arnavudun büyük bir yemin et- mesini isteyin. Size vereceği cevap şudu; “Türkün başı için!” Bize, bu .derece bağlı olan.bir millete, Osmanlı imparatorluğunun Zülmüne kafa tuttuğu İçin düşman mi olalım? O zamanki Osmanlı idaresine, Arnavtluktaki o Arnavutlar kadar, buradaki Türkler de isyan etme mişler, diş bilememişler miydi? Kaldı ki, bence, istiklğli için, na- musu için bu derece kahramanca döğüşen zayıf bir millet, — en bü- yük düşmanımız bile olsa — bizden zebünkeşlik göremez! Bu itibarla, ben, Arnavutluğa a- cımıyanlara gcırım.” S irkeçi de İzmir gazinosu gar- sonlarından Mehmet Tek- yüz de: “— Ben, diyor, dünya işlerinden anlamam. Siyasete aklım “ermez. Bu işlerin günün birinde * bizimle de ilişiği olup olamıyacağını da kestiremem. Fakat ben, iç yüzlerini kavrayamadığım, dünya işlerini, rahat bir gönülle seyradiyorum, Çünkü ben Türküm: Yani, namusu, hürriyeti, istiklâli için ölmesin; en iyi bilen millete mensubum. Günün birinde, ya namusum, hürriyetim, istiklâlim ve Vatanım için ölece- gim, yahut ta, kendi vatanımda, namusum, hürriyetim ve İstiklâ- limle yaşıyacağım: Benim için. öy- le ölmek te, böyle yaşamak ta saa- det olduğuna göre, dünyanın gidişi Benim umurumda bile değil. Nore- ye giderse gitsin: Cehenname git- 86, yine vız gelir: Çünkü benim milletimi “Sırat köprüsünü geçmi. ye idmanlıdır!” SİM ği a acniğmek M i &