MEME A pa ö 3-4-939 Gündelik Gazete z v 'TAN'ın hedefi: Mabar- da, fikirde, herşeyde temiz, dürüst, samimi K, kariin gözeteni olmıya çalışmaktır. ABONE BEDELİ Türkiye Ecnebi 1400 Kr. 1 Sene (2800 Er. 150 , GAy o 1500 ,, 400 » 3 Ay 800 ,, 150 1 Ay 300 ,, tlerarası posta itumadına dahi) imıyan memleketler için abone yedeli müddet sırasiyle 30, 16, 9, 3,5 liradır. Abone bedeli peşindir. Adres değiştirmek 25 kuruştur. Cevap için mektuplar 10 kuruş. luk pul ilâvesi Mirımdir. Almanyaya Ismarlanan Vapurlar Meselesi ktısat Vekâleti Almanyaya 1s- marlanan vapurlar hakkında. ki tetkikatın neticesini neşretti, Bu rapordan öğreniyoruz ki Etrüsk &- pindeki vapurlarda mükaveleye uy- gun olmıyan muhtelif kusurlar bu- Tunmuştur. Gemileri şartnameye uy- gun yapmıyan Alman kumpanyalar rma bu noksanlar tamamlatıla <aktır. Gemileri şarinameye uy- gun olmadığı halde tesellim eden heyet te mesul edilecektir, Bu suretle aylardanberi devam © dön dedikodunun sonu alminiş olu- yor, . Yalnız bu rapor bize mühim bir hakikat öğretiyor: Alman firmaları gemileri matlâba muvafık şekilde yapmamışlardır. Niçin? Bunun sebebi meydandadır. Alman sanayli harp malzemesi hazırlamakla meşguldür. Bütün Al için şeferber edil e imkânlari yok. tur. Nitekim biz bu gemileri ısmar- lamak istediğimiz zaman Alman fir maları taahhüt altına girmek İste- şmemişler, bu gemileri İnşaya vakit- leri olmadığını, fabrikalarının çok meşgul bulunduklarını söylemekten şekinmemişlerdi. Fakat Almanyada tekilip kalmış paramız vardı. Bu paramızı kurtar. mak ihtiyacle Krup fabrikalarına mürücant liğe, Ken milemösesi, bu gemileri bizzat ynça edemiyeceğini, muhtelif firmaları, dağıtmağa mec- bur olduğunu bildirmişti, Biz para- mız kurtarmak en, 5 kabule ram olduk. #esile bu tekliği Netice ne oldu; İnşa edilen vaburlar slelâcele ve tlinasız Yapıldı. Şattnamay, çi edilmedi. Elimize Btrğkk sai pi çok noksanları bulunan “Evi bİr bir vapnr geçti, Sipariş edilen bu vapı him bir kısmı da tezgâhlara bj, namadı. Bu sebeple vaktinde medi, * z hükümetin siparişleri de. Bl, tüccarın da son zamanlardı Al manyaya yaptıkları siparişler ârza. ya uğramaktadır. Son aylar içinde bütün gazete idarehanelerinin Al manyadan getirttikleri kâğıtlar ya sakat, Ya bozuk veyahut siparişe, mugayir çıkmış ve sipariş edenleri, fabrikalar arasında ihtilâflara sehe. biyet vermiştir. Demek ki Alman sanayii Tuna ve Balkan memleketlerinden teminine çalıştığı zirai mahsul yerine mamul «sya verecek halde değildir. Çok bü- yük taahhütlere girmiş, fakat fabri- kalarını bu taahhütleri ifa edecek şekilde harp sanayii olmaktan kur- taramamıştır, Halbuki Doktor Funk, Balkan memleketlerini dolaştığı zaman, bu memleketlerle Almanya arasında €- könomik bir âhenk bulunduğunu, ve bu memleketlerden alacağı mahsul. lere mukabil Alman sanayiinin wa- mul eşyasını vermeğe âmâde bulun- duğunu söylemişti, Görülüyor ki Almanya, sanayini harp ihtiyaçlarma tahsis etmek mec- buriyetile bu taahhütlerini tutabile- «ck vaziyette değildir. mü. ko- verile. Neye firm > tomları parcalamak hu - susunda yapılan ilk ieseibelerde Joyllanılan, aça | lerde bahsetmiştik. O maka- lelerimde arzettiğim gibi ilk mermiler elektronlar, proton- lar ve helyum iyonlarından ibaret olan alfa şuaları idi. Ev- velki makalemde Helyum Lit- yum ve Berilyum adlı üç ha- fif eleman atomlarının alfa mermilerinden müteessir ol - madığını bildirmistim. Ilim adamları dururlar mi? Bu vadide çalışanlar, bilhassa Rut- herford'un lâboratuvarı ve Madam Kürinin kızı ile bunun kocası Go. lot bu meselenin mahiyetini anla- mak üzere dakik tecrübelere giriş- tiler. Alfa mermilerle bombardı- man' edilen Berilyum stomlarının bir radyo aktiv madde neşrettiği ve Berilyumun da yeni ve esrarengiz bir radyasyon memba olduğu meydana çıktı, ür ile kocası Goliot, bu hi- diseyi fiziğin ana direği o- lan (kudretin tahaffuzu) (1) pren- sipine zıt addettiler. Bu tahakkuk etse idi bütün ilim altüst olacaktı. Fakat ayni mesele üzerinde çalı- $an Rutherford'un muavini Cha- divick, bunun korpüsküler mabi- Yette bir radyasyon olduğunu mey- dâna koydu ve bunlara nütron is- mini verdi. Bu yeni mefhum 1933 sonlarında ortaya çıktı ve süratle Deşvünema buldu. (Nüve fiziği) denilen fim şubesini genişletti. 1934 te Londrada toplanmış olan beynelmilel fizik kongresinde üze- rinde konuşulan iki mühim mese- leden biri bu olmuştu. Fakat bu nütron nedir? Bu ma- kale serisinin birincisinde bildirdi- #im gibi normal bir hidrojen ato- Mmunda bir elektran bir pürüton et- Tafında devreder, Bu seyyare sis- teminin kutru santimetrenin yüz milyonda birile ölçülür. Bu elek- İron pürütona pek yaklaşır, kutur on bin defa küçülürse elektron ve Pürüton biribirinin elektrik hamu- lelerini #mha eder. Elektrik hamu- lesi kalmamış olan bu hidrojen a- tomuna nützon denir. Bu atomda pürüton ile elektron arasında bağ yüz binlerce defa artmış olur. Bir ATOM İlim Adamları Atomu Neden Parçalamaya Çalışıyorlar? TAN » Yazan: « Profesör 5 mütron da pürüton ile elektron a- rasındaki çekme kuvveti normal hidrojen atomundaki çekme kuvve- tinden pek büyüktür. Buna muka- bil kütleler arasında fark yok gi- bidir. Bu itibarla bir nütrona « e- lektrik hamulesi sıfıra inmiş - de- jenere olmuş bir hidrojen atomu gibi bakılmaktadır. Ünyelerinin pek O müstakar olmalarından dolayı nüt- ronlar kalın maden lev! ü fuz"edebilmektedir. Gerçi kütleleri bir helyum stomu kütle- sinden takriben dört defa küçük i- $e de kuturlarının on binlerce kü- çük olmasından dolayı atom nüve lerini kolayca delerler. Yani atom- ların nüveleri nütron için ödeta mesamatlı bir cisim gibi oluyor. Bu sebepten atomu parçalamak İ- $inde nütronların en iyl mermi ol. duğu anlaşıldı. Nütronların ikinel bir faydası var. Elektrikten mah- rum olmalarından dolayı atomla- rın elektrik sahalarının tesirlerine kapılmıyor ve yollarını değiştir. miyorlar, Nütronlarm istihsali Berilyum elemanma Alfa zerresile bombardı- man edilmesine inhisar etmiyor. Yani bu eleman nütron radyasyo- nunu hâsıl eden biricik eleman de dildir. Bunları hâsıl eden diğer ele- manlar vardır. Nütronun keşfi a- tom fiziğinde mühim bir yol aç- mıştır. Tlk mühim eserler suni rad- yo aktiv unsurların meydana gel- mesidir. Nütron bomburdımanma tâbi tutulan elemanlar kısa bir za- man için radyo aktiv eleman olu- yor. Tıpkı radyum sınıfındaki ci- simler gibi muhtelif şualar çıkarı- yor. Meselâ sodyumdan (radyo sodyum) elde ediliyor. Bu eleman kısa bir zaman için radyum yerine kullanılıyor. Evvelâ bu müddet pek kısa idi, sonradan sekiz on saale çi- karıldı, Bu suni radyo aktiv ele- manlardan hastanelerde kanser te- davisinde istifade (edilmektedir. Hâsılı bu unsurlar pek pahalı olan radyum yerine (kullanılmaktadır. İtalya, Berlin - Roma mihverinde muvaze neyi temine uğraşıyor (İngiliz karikatü ÂLEMİNDE CEVELÂN alih Mur ih Murat evvelki makalelerimin birin- de bildirdiğim gibi 92 ato- mü atom ağırlıklarına göre sıraya dizersek bir başta hidrojen ve di- ğer başta uranyum gelir, Bunlardan birineisinin atom numarası 1, ikin- cisinin stom numarası 92 dir. Diğer atomlar da bunlar arasina girer. Her atomun bir humarası ve bir de ağırlığı var. Atom numaraları ayni, fakat atom ağırlıkları farklı olan a- tomlara isotop denir, Meselâ (klor) gazının atom numarası 17 ve atom ağırlığı 35,5 tir. Yapılan dakik a- raştırmalarla anlaşıldığına güre, 8- tom numarası 17, fakat atom ağır. lığı 35. 36, 37... olan klor gazları var.Bu 35.5 adedi klor gazlarının va sati atom ağırlığıdır. Hidrojenden maâda atomun İsotaplar bulundu. Meselâ normal oksijenin atom nu- marası 8 ve atom ağırlığı 16 dır. Bu gazın atom ağırlığı 17 olan iso. topu var, 12500 oksijen atomundan biri budur. Bundan on sene kadar evvel Hidrojenin isotopu bulundu. Atom ağırlığı 2 olan bu ağır hid- tojene (Diplon) ismi verildi. Bu diplonlar da atomu parçalamak İ- şinde mermi olarak kullanılmıya başlandı. Bu ağır hidrojenden mü- rekkep olan su molekülüne (ağır su) denmektedir. Şimdi bir takım ilmi tecrübelerde kullanılan ağır su elektrikle âdi sudan istihsal e diliyor. Adi suda dört binde hir kadar ağır su var. Bu ağır su ödi suda yaşayan kücük mahlfikları ve bazı tohumları imha etmektedir. ın atomlar bunlarla parça- lâniyor. Iki ay kadar evvel Kolumbiya üniversitesinde Man- yum atomu nütronlarla parçalan. mıştır, Bunlar için türlü türlü gi- hazlar kullanılıyor. Eskiden çok yüksek voltajla —birkaç yüz bin ve hattâ milyon voltla — çalışıl- yordu. Şimdi daha az voltajla ça- lışılabiliyor. Bu cihazlar arasında seksen, doksan ton gelen çelik ya- Pılar vardır. Beş altı sene içinde yapılan ke- şifler arasında mühim yer tutan keşiflerden biri de positronun keş» | fidir. Positron elektronla ikiz kar- deşlerdir. Hamuleleri ve ağırlıkları biribirinin tamamile ayni. aradaki fark birinin müsbet ve diğerinin menfi oluşudur. Bunlar şimdiki bügimize göre, tabiatte en hafif olan zerrelerdir. eden, ilim adamları atomu parçalamağa (çalışıyorlar? Başlıca iki sebep vardır: 1 — Atomun ve binaenaleyh kâ- inat yapısı malzemesinin hakiki mahiyetini anlamak. 2 — Atomlardaki dahili enerji- den istifade etmek. Bu tecrübeler birineiye iyi ce vaplar vermektedir. Fakat ikinciye gelince, gerçi atom içinde çok e- nerji varsa da bunu elde etmek İ- çin çok sarfiyat var. Hedef küçük, mermi küçük, isabet ihtimali az.Bir milyon kuvvetinde enerji sarfedi. yoruz, buna mukabil ancak 500 ünitelik enerji alıyoriz. Şimdilik randıman pek az. Fakat ümitler kuvvetli, Eski kimyacilar her şeyden altın çikarmıya çalışıyorlardı. Köhne lâ. boratuvarlarında havan, pota ve ocaklar üzerinde uğraşırlardı, Bu- gün ilim adamları mükemmel lâ- boratuvarlarda yüksek riyaziye ci hazile çalışıyorlar. Kullandıkları â- letler alfa zerreleri, potonlar, nüt- ronlar, diplonlar, elektronlar, po- sitronlar; gama şuaları ve fotonlar. Bu yeni vesaitle bu ilim adamları simyacılarm yapamadıklarını mıya muvaffak olmuşlardır. Bak ım zaman bize daha neler göste recek? (1) Bu mehder göre trh'atte enerji gerginlik başgösterdiği zaman, İ gövdeml bana bırak, diyen bir ihtiyar s2 İIE Avrupa | Milletlerinin | Yüzünü Kim | Ağartacak ? Yazan: Sabiha Zekeriya Sertel U zak şarkta, Afrika kıtasında harp başladığı zaman, tecavd- ze uğrayan Çinlilere, Habeşlilere a- cıdık. Harp Avrupa kıtasma geçtiği, İspanya, İtalyan ve Alman askerle- sinin silâh patlattığı toprak halini aldığı zaman da, yine İstiklâli için dövüşen İspanyol eümkuriyetçileri- ne gönlümüz sızladı. olsa harp uzaktı. Orta Avrupaya hayp, silâhsz ve ilân edilmeden girdi. Avusturyanım istiklilinden tecridini, kanı akma- dan boğulan bir piliç gibi seğrettik; tecavüz Çekoslovak hududuna İndi- zam askeri techizatına, ordusunun mükemmelliğine, Fransızlar ve di- ğer milletlerle ittifakın: e bakarak, | Avrupa harbinin Çek budutlarından | Ortu Avrupaya sirayet edeceğini sandık, Muahedeler yırtıldı, vaatler yalandı, Çekoslocakya bir gece base İ kmma uğramiş bir köy gibi, istiklâ- İlinin beratını, bir damlacık kantnn kıymadan feda etti, Romanya ile Almanya arasındaki | Ro- manyanın ihtiyat askerlerini hudu- | da indirdiğini, her tecavüze karşı "| koyacağını, müttefiklerindet yardım | istediğini okuduk. Orta Avrupadaki | kansız, silâhsız yürüyen istilâ, bura. | da kılıca sarılacak sandık, Kaleyi i- çinden fetheden diplomasi, Roman - yanın canını canına kattıktan, Üze- rine korkuluk makamında bir istki- lâl cübbesi geçirdikten sonra, rota» yı Litvanyaya çevirdi. Memelin ba- şinı keserken, yeni istiklâline kavuş- İl muş bu genç milletin, kanı başma | İvurur sandık. Bacaklarımı kes de, gibi ellerini yukarı kaldırdı. Meyda- | nı boş bulan çelik miğferli istilâ, Bu” | yürüyüşle bütün dünyayı fethedebi- l leceğine neden Inanmaâsın? Polonya koridorundun, otomobil. le bir orman seyahatine çıkar gibi teze bava içerek tâ Rus hudutlarıma kadar inmek, bir cihangirin yüreği. ne taze can katar. Dövüşmeden mü vaffak olan cihangirin ayağı korido- run ucuna basar basmaz, büyük bir istiklâl savaşından çikan Polonezle rin sesini duyduk: 4 — Uğurlar ola çelebi. Kovadis? İspanya topraklarında kahraman- ca dövüşen İspanyollardan sonra, İs- tiklâlini silâhile bekliyen Polonyalı. win sesi, medeniyet ortasında soyu lurken, namüsu, istiklâli için canını veren bir kahraman Sesi gibi kulak- larımızda gürledi, Chamberlain'in vandinden ziyade, bu sesin sertliğine, bu sesin şiddetine kuloklarımın çe virdik. Orta Avrupada başlıyan harbin silâhı Polonyada mı patlıyacak? Hâ» disal o kadar süratle okıyor, şafak- tan guruba, geceden, gündüze bu- kalemun gibi o kadar renk ve kabuk değiştiriyor ki, bu silâhm mutlaka orada patlayıp opatlamıyacağını bi- lemeyiz, i Yalnız bildiğimiz bir şey v Orta Avrupa milletleri, kendi reyle" ri olmadan, devletlerinin hüküm R iradesine tâbi, canmı hile müdaf: etmeden sapır sapır dökülüyorlar... Hürriyet, aziz hürriyet, istiklâl, mu- he yaratılır ve ne de mba edilir; fakat bir şekilden diğer şekle tahvil edilir. Eğridirdeki Tabakhane Ka'dırılıyer Eğridir (TAN) — Müstesna bir manzaraya malik olan kasabamızm &€n güzel yerini çirkinleştiren, gölün temiz sularmı kirleten ve fena ko- kularile herkesi izaç eden debağha-| nenin, kasabamızdan yarım saat u- zaktaki Taşlıburun semtine kaldiril- ması tekarrür etmiş gibidir. Debağ- hane yerine belediyenin bir park yapması düşünülmektedir. kaddes istiklâl, sanki milletlere ©8 berletilmiş bir ilâhi idi, senelerce mektep çocukları gibi okudular, kâ- hil devre gelince unuttular. CİÇKİ İÇME) ALKOL'ün fenalığı say. makla tükenmez. Bimarha- ne ve hapishaneler bunun en güzel misalidir. Onun için içki içme! > Kurumu Genel Fakat nede 5 ği zaman, Çekoslovakyanın muaz- |