2 Mart 1939 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 5

2 Mart 1939 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

2-3-939 TAN ündelik Gazete pi TAN'ın hedefi Haber- de, fikirde, | herşeyde temiz, odürüş, samimi olmak, Karlin gazetesi olmıya çalışmaktır. ABONE BEDELİ Türki Ecnebi 2800 Kr. 1500 1400 Kr. 1 Sene m , 6 Ay 00, 3Ay 800 150 Ay 300 Milletlerarası posta ittihadın» dahi! olmıyan xemleketler için söcne bedeli müddet sırasiyle 30, 16 9. 3,5 liradır. Abone bedeli peşindir Adres değiştirmek 25 (Kuruştur nektuplar 19 kurus- Keli İSİNİN İİ Avrupada Okuyan Talebelerimiz Di” makine mühendisi Bedri de bir gençten bir mek: tup aldık, diyor ki: “10 sene kadar Avrupada bulun-! dum ve tahsilimi Avrupada tamam» ladım. Avrupada okuyan talebelerin Yaşadıkları muhitlerin tesiri altında kaldıkları hakkındaki neşriyatınız beni alâkadar etti, Bu mevzuda ken- dimde söz söylemek salâhiyelini gö- rüyorum. Çünkü tecrübem vardır. “Avrupaya talebe göndermek, on- ların irfanından istifade etmek şart ve lâzımdır. Bunun aleyhinde olama- yız. Fakat harici tesir ve nüfuzdan müteessir olabilecek bir çağında iken Avrupanın herhangi bir tarafına gön- derilen talebe, yazınızda bahsettiği- "iz neticeyi tevlit edebilir. Bunun böyle olduğunu isbat kolay. Fakat Mizumsuzdur. Avrupada | tahsilde i- ken ecnebi kadınlarile evlenmiş ©- lanlar yek mudur? Bu nilelerden do- tan çocuklar ekseriya kendilerini annelerinin vatanından saymazlar mu? Hangi millete mensup olursa ok eyokekei etiizmiş bir yerini La ra muhitinin telkii ve tesirinden kur- tulmasına imkân yoktur. Bunun ak- sini iddia etmek, telkinin ve terbiye- nin rolünü inkâr etmek olmas mı? “Bu yazınız münasebetile gürültü koparan gazete ayni nüshalurda Tür- kiyede bulunan Y. M. €. A, teşkilâ- tinm Türk gençlerini tanassur ettir- diğini iddin ediyor. Memleketimize sokulan tek bir müessese kendi mu- hitimzide bu neticeyi elde edebiliyor da, Avrupada talebemiz üzerinde te- sir yapmıya çalışan binlerce propa- Zanda müessesesi neden muvaffak 0- lamasın? Bu ne tezat ve ne demago- ? Jidir?,, * Biz memleket çocuklarını kurtar- mak, Avrupaya çocuklarını tahsile göndermek istiyen babaları ikaz et- mek maksadile yazdığımız yazının bir gazete tarafından demagoji mev- Zuu yapılması karşısında seyirci kal- mayı tercih ediyoruz, Bizim maksa- dımız faydalı olmaktır, demagoji Yapmak değil, Yoksa iddiamızı tevsik edecek yüzlerce canlı misal göster- mek hiç te güç bir iş değildir. Şayiacılığa Dair Son zamanlarda dolaşan bazı sayla- lat münasebetile Falih Rıfkı Atay di- yor kiz , “Öyle görülüyor ki, “Türkiyede son iktidar değişmesindenberi dilş- man propagandası hemen her ta rafta bir hayli işlemiştir. © “— Di Yorlar ki. diyor ki.. işittim ki... kaydile başlıyan bir sürü şayialar dinliyeceksiniz. Bu türlü türlü şa- Yialar iki esasta birleşmektedir: Biri Yeni Türkiye dış politikasına, diğeri lâyisizm davasına aittir. Bu kaynağın bizzat İstanbulun bazı köşe bucakları olduğunu söyle- mekle aykırı bir tahmin yanlışı yap- miş olmayız. İki türlü rivayetçilik vardır; Duy- duğunu nakletmek, yahut kendi ar zu ettiğini duymuş ve öğrenmiş gö- rünmek.. Bahsettiğimiz. rivavetler daha fazla bu ikinei nevidendir. Beş aylık zaman, şer faleılarını ta- kattan düşürmiye kâfi gelmiştir, sa- miyoruz. Fakat bu şayiacılığı daha süratle kökünden tedavi edecek en i- Yi ilâç bizzat biz Türklerin her türlü dedikodulara, karşı uyanık ve hassas bulunmamızdır... ahengi ihlâli TAN Muharrir, bu yazıda hukuk sahasındaki yeni cereyanları e bunların hukuk tekâmülündeki alarak etmediğini, fakat, mutlak surette birtakım değişiklikler vücude getirdiğini anlatıyor UKUK Telâkkisi eni Bir Dönüm Noktasında Mıdır? YAZAN: mumi Harpten sonra (bukuk) un tekâmül seyrinde mahsus bir sürat görülmiye başlayarak yeni bir takım hukuki fikirler ortaya atılmıştır. Bu fikirlerin mü- nakaşası hukukçuları çok meş gul etmektedir. Bunun netice- si olarak zamanımızda hukuk ilmi ile fazla uğraşılmakta- dır. Bilhassa hukukun esas noktai nazarından ve huku- kun tatbikatından ziyade fel- sefesi bakımından ehemmi- yetli meseleler münakaşa e- dilınektedir. Paris üniversite- sinde profesör Louis le Fur) un fikrine göre, orta çağdan- beri hiçbir devirde hukuk il- mi ile bu kadar çok uğraşıl- mamıştır, Hukuk sahasında görülen bu mü- him cereyanlar ve münakaşa edil- mekte bulunan bir takım yeni fi- kirler önünde insan kendi kendisi- ne şu suali soruyor: Acaba hukuk bir dönüm noktasından mıdır? Ortayz yeni bazı hukuk fikirle- rinin çıktığı muhakkaktır. Daha İ doğrusu, hakikatte eski olan bir ta- kım fikirlerin hayatımızın yeni #meeheeriimeiz niden meydana çıkarıldığı ogörük #nektedir. Onun için bü yeni fikir lerin hukukun tekâmülündeki a- bengi ihlâl etmemekle beraber bir değişiklik vücude getirdiklerinde şüphe edilemez. sırtlarına seretila se, B u.yeni fikirlerin en başında (İçtimai hukuk). meselesi vardır. Ferdi hukuk yanında bir de tiçtimal hukuk) dan bahsetmek- tedir. Hattâ bazı yerlerde (ferdi hu- kuklun inkârına kadar gidilmek is- tenmektedir. Bundan sonra şimdi- ye kadar siyasi plânda bulunan ik- tsadi ve beynelmilel mahiyetteki bir takım meselelerin hattâ dini bazı meselelerin siyasi sahadan çı- Karılarak hukuki sahaya sokulduğu ve siyasi bir mesele değil belki hu- kuki bir mesele olarak tetkik edil- diği görülmektedir, En nihayet hu- kuka sit yeni fikirlerin tetkiki ve münakaşası ameliyesinin bir ne- ticesi olmak üzere de bütün hukuk ilminde bir yeniliş manzarası mü- şahede edilmektedir. İşte bütün bu yeni fikirlerle hukuk ilmindeki ye nileşme cereyanlarının insanlara hukukun bir dönüm noktasında bu- lunduğu kanaatini uyandıracağı ha- tıra gelmektedir. Bu yeni fikirlerin henüz tetkik- leri yapılmaktadır ve bundan dola- yı da hukukçular arasında uzun münekaşalar cereyan etmektedir. Çünkü: yeni bir fikir bir terkip me. sele: Halbuki hukukta terkip bilhassa güçtür.Bu güçlüğün neden ileri geldiği ayrıca hatıra gelen bir sualdir. Bu güçlüğü doğuran un- surlardan biri hukukun mahiyeti- dir. Zira: Hukuk hem bir ilim, hem bir sanat - art manasile - hem bir nazariye, hem bir ameliye, hem bir kalde, hem de bir tenkittir Bu mahiyette olan bir mefhuma dair yapılacak herhangi bir terkip ko- lay meydana gelemez. İkirici derecede, hukuk sahasım- da . ilk bakışta - yekdiğerine zıd görülen bir takım fikirlerin meveüt bulunması da güçlüğü vücude geti. ren unsurlardan biridir. Filhakika hukukta bir tarafta: hâkimiyet - sutorite manasile - nizam ve yekdiğerine bağlı bir teselsül daha doğrusu bir tabliyet fikirleri var- ken. diğer tarafla da, ferdi teşeb- Şa ki dk ki e gi SİG büs; ve hürriyet fikirleri vardır. Bu yekdiğerine zıt olan iki tarafh fikirler her ne kadar hakikat halde müsavi derecede lüzumlu şeyler iseler'de her halde delâlet ettik- leri mefhumların yekdiğerini nak- zettikleri de meydanda bir keyfi- yettir. Yeni bir hukuk fikri ortaya atılacağı zaman bu tozatlı mefhum- Tara temas etmek lâzım geldiği va- kit müşkülâta rastlanacağında şüp- be edilemez. FE nihayet hukuk lisanının da fena yapılmış olduğuna işaret edecek olursak hukuki bir terkibin güçlüğünü daha kuvvet. li bir şekilde göstermiş bulunaca- ğiz. Hukuk lisanında kullanılan en mühim ıstılakların büyük bir kısmı muhtelif manada alınmıya müsteit kelimelerdir. Meselâ; Hâ- kimiyet, hürriyet, mülkiyet, hattâ hukuk kelimesi bile. İşte bütün bu saydığımız âmille- rin bir araya gelmesi neticesiledir ki, hukukçular daimi bir anlaşama- mazlık içinde bulunduklarını zan- —dğsrler va Man dolayı da yeni hukuki fikirlerin izahından dolayı uzun münakaşalar yapmak meğ - buriyetinde kalmışlardır. Şimdi bu yeni fikirlerin neden İs Hamdi Halim Mayatürk baret bulunduğunu telhis edeceğiz. Yukarda ismini yazdığımız profe- sör (Louis le Fur) bütün bu yenil fikirleri ve hukuk sahasındaki mü him cereyanları bir araya topla- yarak (hukukun büyük meseleleri - Les grandes problemes du droit) smile geçenlerde neşrettiği bir ki- tapta devrimizdeki hukuk fikirle- rinin son asırdaki fikirlerden başlı- ca dört noktada vezıh bir şekilde ay- rıldığını yazmaktadır: 1 -- Zamanımızda on skizinci ve on dokuzuncu asırların ferdiyetçi fikirlerinden geri dönüldüğü far - kedilmektedir. Şimdi (ferdi hukuk) un yanında bir de (içtimai hukuk) vardır, Halbuki geçen asırlarda a- şırı bir ferdiyetçilik vardı. Bilhas- sa 18 inci asırda ve 19 uncu asrın iptidasında her hakkın ferdi oldu- ğu iddia ediliyordu. Bu gün de her hak içtimsidir denilmektedir. İçti- mal hukuk fikri o kadar seri iler- liyor ki, bazı yerlerde ferdt huku- kun inkürina kadar gidilmektedir. Ferdin yalnız yaşamak için yara - tılmadığı ve bundan dolayı (eemi- yetiin de fert hukuk sahasın- da düşünülmesi lâzım bir unsur ol- düğü kâbul edilmektedir. 2 — Eskiden mukavele, kanunla birlikte, bütün hukukun doğduğu bir esas addedilirdi. Bu suretle hü- kuk ya ferdin veya hükümetin ira- desine istinat ederdi. Halbüki şim» di hukuka menşe olmak üzere gös- terilen yeni esaslar vardır. Mese- lü: (Müessese — institution). Za- manımızın hukuk telâkkisine göre mukavele ve kanundan masda bir takım müesseselerde hukuki mua- melelerimizin istikametini tayin et- mekte ve hukuki kaldelere ©sas teşkil eylemektedir. Halbuki eski- den (müessese) nin hukuka menşe olmak itibarile tuttuğu mevki ikin- ci derecede idi. 3 — Zamanımızda (tabit hukuk) meselesinde « pek şiddetli ihtilâf- lar çıkmıştır. Bir çok hukukçular için tabii hukuk hesaba katılmaz- sa bukuk yapılamaz. Diğerleri ise bukuk zaruri olarak pozitifdir di- yarlar. Hattâ bazıları daha ileriye giderek (tabii hukuk) ıstılahı bir tenakus Made eder demektedirler. Zamanımızda bu hukukun yerine kaim olmak üzere yeni bir takım ıstılahların çıktığını görüyoruz. 4 — En nihayet beşeri cemi- yetlerin mekanizması hak- kında yeni fikirler dermiyan edil- miştir. Eskiden (hukuk) (tabiivet - #ubordination) esasına müstenitti. Kanunlar, emirnameler prensip 0- larak hükümet tarafından vazedi- lirdi, Zağaanımızda (tabilyet) ten az bahsedilmektedir, Hattâ bazıları hukuktaki bu esasın ilgasını bile istemektedirler, Bugün beşeri ve- miyetlerin mekanizmasını ifade ve fert ile cemiyet ve hükümet ara- sındaki irtibatı ve hukukun esasını izah etmek için (ittihat - unlon); (birlikte çalışma < collaboration), (yekdiğerine tabiiyet - interdepen- dance) gibi ıstılahlar kullanılmak- tadır. Bu suretle hukuk tabiiyet e- sasına değil belki bir mesai birliği; cemiyetle fert arasındaki anlaşma €sasına İstinat ettirilmek istenmek- tedir. Bu fikirler henüz çok müna- kaşalıdır. Ayrıca da tafsile muh- taçtır. Hulâsa zamanımızın yeni hukuk! fikirlerini başlıca bu dört noktada toplayabildiğimiz takdirde de yine evvelki asırların hukukuna nazaran gayet esaslı farkların mev- cudiyeti görülmektedir ve huku » kun dönüm noklasında bulundu- Zunu iddia etmek istiyenlerin pek te haksız olmadıkları anlaşılmak - tadır, Bayraklı Tramvayların Geçişini Seyrettim! bdülhamit devrinde, hattâ Meşrutiyette iki şeye çok kızardım. Kızmak da ne? Gördük- çe yüreğimden vurulmuşlara dö- nerdim. Bu iki şeyden biri atlı tramvay- ların kaburgaları çıkmış manka- falaşmış beygirleri, ikincisi de im- tiyazlı kumpanyaların direktörleri âdi. O devirler kapitülâsyon devirle- riydi. Kapitülâsyon demek hukü- met veya hükümdar tarafından verilmiş bir takım haklar, imtiyaz» lar, inhisarlar demek değildi. Bel- ki siyasi hukuk kitapları böyle ya- zar, Fakat hakikatte kapitülâsyon demek, uğrıyan milletin esirliği, uşaklığı boğulması demektir. Siya- si, iktisadi, içtimai bakımdan ve her bakımdan. Kapitülâsyonlu memlekette her yabancı, bir hükümdar kesilir; Şe- yinden son ekselansına kadar. Müs- takil memlekette ecnebi ne kadar çelebi zatsa, hakka hakikate riayet, halka hürmet ederse; kapitülâsyon- Tuda, iş tam aksidir. Orada zorba- lık, hakaret ve keyfe göre hareket eder. Dünyanın ve emperyalist po- litikaların zagonu budur. Böyle olmakla beraber asıl bun ları yapabilecek mevkide olanların çok defa adamlık tarafları üstün ge- lirdi de yapma bir nezaket göste- rirlerdi, Fakat kavas yamakları ile tramvay beygirleri ve imtiyazlı kumpanya direktörleri böyle değil- Terdi. Onlar mensup oldukları mem Yazan: İ Aka Gündüz ; kalmazdı, En yüksek rütbeli res- mi bir ecnebi makama giderdiniz, sizi Avrupaca bir nezaketle kabul ederdi. Fakat bir kavas, bir tram- vay beygiri ve bir direktör sizi tem- muz karasineği gibi kovar, tahkir eder, yüzde yüz kabul etmezdi. Daha acısı var, bizden sanılan bir takım mayasızlar da bunlara hiz- met etmek, kul, köle olmağı şeref sayarlardı. Türkiye matbüuatını 0- kumamağı şeref saydıkları gibi. Kapitülâsvon tebaasından bir kol. tuk meyhanecisi zaptiye kımanda- nı ile Adliye mazırıma isterse ken- di . malüm - ağzı ile, İsterse kava- sın sırma püsküllü kılıcın kabza- sile kafa tutar. Kavas yamağı vezirden valiye gider! Konsolos beyin selâmı var! der ve İstediği kanunsuz hareketi yaptırabilir, Tramvay beygirleri'de böyle. Halkı ve memleketi hiçe sayarlar. Canları İsterse arahayı çekerler, İstemezse para vermiş halkı yere indirtirler, Kumpanya direktörleri de böy- le. Kendilerini bağlı oldukları mem leketin silâhsız müstevlileri sayar. Tar ve misafir oldukları kapitülâş. yonluya olmuyacak, akla gelmiye- cek maskaralıkları yaparlar, Halk ses çıkaramaz. Çünkü onlar seki. zinet sınıf uşakları vasıtasile gü- nün büyüklerini satın almışlardır. Bu alım satımın zehirli ucu da hal- kım vedevletin can evinede- kunur, Bunlar yalnız O hükü mete ve halka karşı terbiyesizlik ve soygunculuk yapmazlardı. Kendi kumpanyalarında boğaz tokluğuna çalışan tebanmıza da ayni haya- ğılığı ederlerdi, Hiç unutmam bir taribte bun - lardan biri devrin hükümetinden istediği üç beş bin lirayı çabuk a- labilmek için devletin hükümran- İliği altında bulunan Midilli adasını silâh donanma ile işgale kalkış muşta, Memleket o kavaslardan, o mey- hane miçolarından, o tramvay bey- girlerinden ve © direktörlerden temizlendi, dezenfekte edildi. Şimdi yeni rejimin, yeni hayatın ve tam istiklâlin icapları hâkimdir, Bu va. tanda çalışmak istiyenler bizim memnun olacağımız şekilde çalış mayı düstur edinmişlerdir. Zaten o nesil de göçtü. Yerine yeni Türki. yeyi bilen veni bir nesil geldi. Dün süslü bayraklı, celenkli tramvayların bayram ederek ge çişlerini sevrederken © devirleri andım ve alınmış öçlerin bir yük. sek gururunu daha duydum. Mesut yeni devrin kıymetini, mesut yeni nesillere iyice an- latabilmek için eski devirlerin iş- lerini, gidişlerini en ince noktaları- na kadar öğretmek vazifemiz olma- lıdır. NIZ Kurtuluş Bayramı Yazan: Sabiha Zekeriya Sertel tünel idareleri, dün ya bu müesseseleri şirketten de- vir almaları münasebetile bayram yaptılar. Bu bayram, yalnız onların değil, hepimizin bayramıdır. Ba şirketlerin bir asra yakın bir zaman bu milletin kesesinden sızdı- rıp' ecnebi memleketlere taşıdıkları 'kârla kaç tane İstanbul şehri imar e- dilirdi. Osmanlı saltanatının, istilâci emeller besliyen devletlere açık bi- raktığı serbest ticaret kapısından, bi- ze yol, tramvay, tren yapmak, şehir- lerimize elektrik, su vermek gibi gü- ya hayırhahane emellerle geldiler, kendi sermayelerini emniyet altına almak için kapitülâsyonları kabul et- tirdiler, Halka bir diktatör gibi fiyat, vergi kestiler, halkı soyup keselerini doldurdular. Osmanlı saltanatı kendi elile verdiği bu imtiyazlarla, mührü Süleymanı düşmanlara verdiğinin farkında değildi. Bunun acısını Bak kan Harbinde, Cihân Harbinde, İs- tiklâl Harbinde bu millet çekti, Bu ecnebi devletlerin kasasına altın şek» linde akan kâr o, kanile ödedi. İstiklâl Harbinde siyasi istiklâli- mizi kurtardık, kapitülâsyonları kal dırdığımız, ecnebi şirketleri devlete, millete mal ettiğimiz gün de milli is- tiklâlimiri, iktisadi isitklâlimizi kurs | tardık, Dünkü bayram bu kurtuluşun. bayramıydı. Keşki bunu bütün mil- lete mal etselerdi. i Nafıa Vekâleti bu şirketlerin faa- liyetine yalnız İstanbulda değil, w mum Türkiye dahilinde nihayet ver miştir. Ali Çetinkayanın senelerce bu şirketlerle müzakere, münakaşa, ve mücadeleden sonra kazandığı bu zafer, milli bayramların arasına geç“ miye çek değeri olan bir zaferdir. * Edremitte bir okuyucudan mektup aldım. Diyor ki: “Edremite elektrik. on sene evvel bir Türk şirketi tara fından verilmişti. Bu şirket herkes» ten, üç, beş lira depozit akçesi aldı. Şimdi şirket belediyeye devredildi, Bu defa belediye, eski şirketi mefsuh addettiği için bizlerden tekrar depo- zit parası aldı, İlk şirket neden bu de- pozit akçesini belediyeye devretme» di? O halde bu şirketin, abonelerden aldığı bu parayı müşterilerine inde etmesi lâzım. Şirkete müracaat ettik, defterlerin İstanbulda olduğu cevabt verildi, Üzerinden hayli zaman geçti, ne defterler İstanhuldan geldi, ne de bizim paramız ödendi? Şirketlerin be- lediyeye devrine, millileştirilmesine memnunuz. Fakat hakkımızın ziya» na memnun değiliz. Hâdisenin cereyan şekli böyle ise, okuyucunun hakkı vardır. Şirketleri | belediyelere mal ederken en büyük gayemiz halkın haklarım, menfaatini korumak, ister Türk, ister ecnebi, hu- susi şirketlerin istismarından kurtar. maktır. Edremit belediyesinin, şirke- t devir alırken halkın bu hakkını koruması gerekti, Fakat kaybolan hakları. ihkak için zaman geç- miş değildir. e Okuyucunun bu ri- casını, Edremit belediyesinin kabul edip, takip edeceğini ümit edelim, Şirketlerin millete, devlete devri is- tisnasız ber ferdi sevindiren hir bay» ramdır. Postalardan Şikâyet Ediliyor Kaş — Postalarda yeniden intizam- sızlıklar görülmiye başlamıştır. Bü Byn şehrimizin ismile Karsın karış- la adan ileri geldiği anlaşık maktadır. Dikkatsizlik (o yuzünden Kars mektuplarının Kaşa geldiği ve buravs gelecek mektup'arın da Kap- sa gittiği görülüver | Halk bundan: dolaw şikâyet etmektedir. # Alanva — Buraya naftade iki defa karadan. bir defa da deniz yo luyla posta gelmektedir. Fakat bu. postalar o zamanında gönderileceği yerde Antalyada biriktirilmekte ve bir hafta teshhurla gelmektedir.Pos. tahanenin nazarı dikkati celbedildi. ği halde, bugüne kadar müsbet bir. netice alınamamıştır. ,

Bu sayıdan diğer sayfalar: