18 Mayıs 1938 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 8

18 Mayıs 1938 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Oldürdü kö dır. Hâdisenin tafsi Elli yaşlarında “ J eşeğin tarlalara yapı Mz KIZILCAHAMAMDA: Yaşlı Bir Kadın Korucuyu Kızılcahamam, (TAN) — Kusure yünde bir eşek yüzünden cinayet işlenmiştir. Katil, yaşlı bir kadın - ibir kadının daima başıboş bıraktığı Ki İ İL : ADANADA: Saimbeyli Modern Bir Şehir Oluyor Adana, (Tan) — Su ve hava itibari le muhitimizin en güzel kasâbaların- dan olan Saimbeylinin kaymakamı H. Arı, birkaç yıl içinde kazada epey ce yenilikler yapmıştır. Vilâyet merkezinden başlıyarak Kozan, Fekke ve Kadirliden geçen tı şudur: Hanım” isminde zarardan her TAN > SAFRANBOLUDA : Zavallı Kız Rol Yaparken Vuruldu Safranbolu, (TAN) —Yaşköyü ilk okulunda verilen müsamere, dikkat- sizlik yüzünden bir facia ile netice- lenmiştir. Tafsilât şudur: 13 yaşındaki Bahaettin Günerin, rol icabı elinde tuttuğu çifte birden- 13.5.1938 << Yalnız bir tüb kullandıktan sonra aynaya bakınız! RADYOLİN'in Muallim İhsan Doğangönül Akdoğan Güzel Bir Numune Köyü Oldu (TAN) — Birkaç yol içinden geçtiği için çokları tara. findan bilinen Ankara şosesi üzerin- deki Akdoğan köyü, nümune bir hal almıştır. Çok mahsuldar olmakla beraber son zamanlara kadar bakımsız olan köy, yeni gelen muellim İhsan Do- gangönlün gayretile değişmiş, köyün etrafına 160 fidan dikilmiş, sebze bahçeleri açılmış, ziraai tecrübelere işilmiştir. Kızılcahamam, Köy mektebinin yüze yakın tale - besine bir örnek elbise de yaptırıl - mıştır. kes bizar olmuştur. Son defa eşek yine bir tarlada bulunarak kadına götürülmüş ve salıverilmemesi tem - bih edilmiştir. Lâkin eşek tarlalara #idip tahribata devam ettiğinden ko rucu tarafından yakalanmış ve köy ihtiyar heyetinin verdiği cezaya tev- İlkan başka bir ahıra hapsedilmiğtir. “Hanım”, bu ahırdan eşeğini alıp eve getirmiş, korucu bunu doğru bulmamış ve cezasını çektirmek ü - zere eşeği geri almak İstemiştir “Hanim”, kapıyı korucunun yüzü ne kapamış ve yukarıya çıkıp koca- sının rovelverini alarak korucu Yu- sufa ateş etmiştir. Yusuf, beyni da- ğilarak ölmüştür. Katil kadın yakalanmıştır, SİLİFKEDE : Av Tüfeği İle Vuruldu Silifke, (TAN) — Seyitli Yeğen- li, Şahmurlu köylerinden bir kısım halkın iştirak yapılan sürek evı, feci bir kaza ile neticelenmiştir. Seyitli köyünden 16 yaşlarında Kadirin, komşusu Hamidin bulun - madığı bir sırada evinden aldığı av tüfeği, bir istirahat esnasında patla- | göstermektedir. İ 240 kilometrelik şose bu yıl içinde Kayserinin Develi kazasına bağlans- caktır, O yol üzerindeki bir çok köp- rü ve menfezler, geçen sene tamir ©- dilmiştir, diğer noksanlar bu sene ik- mal edilecektir. Nahiyeleri ve köyleri biribirine ve kazaya bağlamak için inşa edilmek- te olan yollar önümüzdeki yıl bite-| cektir. Saimbeyli belediyesinin bütçesi 1550 liradır. Bu küçük para ile hiç- bir iş yapılamıyacağı aşikârdır, Bu- nun İçin, belediye bütçesinin artırıl masına kaymakamlık büyük ölâka| | Kassba içindeki küçük ahşsp köp- rüler ve umumi helâlar gibi, nisbe- ten ehemmiyetsiz inşaat, yarı bele- diyenin, yarı halkın muavenetile ya- pılmaktadır. Şimdiye kadar bir tek lokantası ol mıyan Saimbeyli, geçen ay bir lokan- taya kavuşmuştur. Bu suretle me- murlar sıkıntıdan kurtulmuşlardır. Şimdi bir de otel teminine çalışıl-| maktadır. —— Süleyman oğlu 30 yaşında Aliyi öl- dürmüştür, Müddelumumi muavini Nihat, tah mış, çıkan kurşun Yeğenli köyünden kikat yapmaktadır. bire patlamış, çıkan kurşunlar, rol arkadaşı Ulugeçit köyünden Muhar-! rem kızı 12 yaşında Şerife Çetinin başına saplanmıştır. Bir müddet son- ra ölen Şerifecik, göz yaşları arasın-| da gömülmüştür. Çiftenin köyden tedarik edildiği ve evvelce dolu olduğundan çocuğa böy- lece verildiği anlaşılmıştır. Tahkika-| ta devam olunuyor Şaziye Suya Atılarak Oldürüldü Safranbolu, (TAN) — Buradan bir buçuk saat uzaktaki Yörük köyünde, Mehmet Gülbaşın eşi olan İbbarit köyünden Ali kızı 20 yaşında Şaziye kaybolmuştur. Üç sene evvel Şaziye ile evlenen kocası, bir müddet evvel ekmekçi Hikte çalışmak üzere İstanbula gitti- ği, kaynanası ve kayınbabası da -köy lülerin ifadesince - kendisine hiç bir zaman güleryüz göstermedikleri için bu tagayyüp günlerce şüpheli ve es- engiz mahiyetini muhafaza etmiş! gine katı tir. Jandarma Genel Komutanlığı Komisyonundan : 1 — Bir kilometresi; seksen dört buçuk Jira değerlenen iki yüz elli altı kilometre vasıf ve örneğine uygun ağır sahra kablosu 19. 5. 938 per- şembe günü saat onda kapalı zarf usulile satın alınacaktır. 2 — Şartnamesi parasız komisyondan alınabilecek olan bu eksiltme ye girmek istiyenlerin 1623 liralık ilk teminat sandık makbuzu veya ban ka mektubunu ve şartnamede yazılı belgeleri muhtevi teklif mektup- larını belli gün saat dokuza kadar komisyona vermiş olmaları. Konya Asliye Hukuk Hâximliğinden: Ha liyeye izifetle Konya hâzine avun mümtaz Ataman tarafından Konya- Mükemmeliyeti hakkında en son ve en doğru sözü size o söyliyecektir. Bembeyaz, pırıl pırıl parlıyan sıhhatli diş etleri, temiz bir dil, mikropsuz bir ağız... ler, tatlı bir nefes, pembe, İşte Radyolinin eseri! DA (OJE ile sabah, öğle ve akşam her yemekten sonra muntazaman dişlerinizi fırçalayını: nkara Satınalma (1241) (2472) Dr. HAFIZ CEMAL Zelzele Felâketzedelei Yardım TRABZON Kızılcahamam, (TAN) — Zelzele felâketzedeleri için toplanan 300 Ji- ra kadar para gönderlimiştir.. MOj) » hakattan gelecek ianenin de epey bir yeküna baliğ çleçağıstahmim edir Yiyor. Pahalılıktan Şikâyet Ediliyor Kızılcahamam, (TAN) — Burada| pahalılık devam ediyor. En zayıf ku- 7u etinin kilosu 50 kuruştur. Un An karadan geldiği için pahalıdır. Her nedense sebze yetiştirilmek âdet ol- madığı için bu ihtiyaç Ankara, Çer - keş ve Safranboludan temin edili- yor. İspanak 20, kabak 25 kuruştur. Bu sene faydalı yağmurlar yağ - dığı için mahsulün bol olacağı anla- şılıyor. Yağ. yoğurt, süt fiyatları, yeşil ot bollanır bollanmaz, çok düş is ediyordu. Yabancıyı söyletmiye çalı- — Arkadaşlarınızın ne yapabileceklerini san) yorsunuz? Onların her bir neferine karşı, Madrittı bizim on bin neferimiz var, O hayal ınkisarına uğramış gibi ilâve etti: — Bunün ehemmiyeti yok. Onların vazifesi hü- cumdur. Daha bir süküt vakfesi geçti. Sokaktan veya ka- pının merdivenlerinden geldiği anlaşılmıyan seslerin içeriye âksettiği dakikada, o beklenmiyen bir sual sordu: — Beni öldürmeleri için emir verir misiniz? Bu bana romantik gururunu teşhir gibi göründü. Belki kadın arkadaşım orada olmasaydı, bu sözleri söylemiyecekti. Yabancıya ne demek istediğini anla- dığımı ihsas için, kadın arkadaşımın yüzüne baktım, Kendini muhakkak surette çeken bir kadının yanın- da kahraman görünmek istiyordu. Çünkü arkada- şım herkese cazip görünen bir mahlüktu. Ben cevap verdim; — Siz hâdiseleri evvelden görüyorsunuz. Bundan başka, sizi öldüreceklerini tahm'n ederek kahraman görünmek orsunuz. Cellâdın gelmesi için emir vermiyeceğim. Merak etmeyiniz. — İnsan ölmeyi bilmelidir, dedi. Bu ölüme karşı alâkasızlığını gösteren bir teyit dahi olsa, bunu gös- termeliir. Görüyorsunuz ya, ben ölmeyi bilirim. Onlar benin canımı alamadılar, fakat ben onu sizin ayaklarımza atıyorum. İlk defa olarak hararetlendi ve heyecanlandı. — Bu benim, mezar kazıcılara bahşişimdir. Bütün bu bana kalan hayatımı, her dakikası mutat olan ha- yatın b'r sehesine bedel olan hayatımı, size bir hedi- ye olarak veriyorum. Bu sizindir. Her şeyden nef- ret ediyorum, benim taraftar olduğum insanlardan da, niçin harp ettiklerini bilmiyen bizimkilerden de, HALKEVİNDE : Nihayet, Karabük yakınındaki Öğ lebeli köylüleri, oradan geçen Araç çayında, büyücek bir çalıya takılı bir kadın cesedi bulmuşlardır. Bu- Trabzon Halkevinde çocuklar güzel bir müsamere vermiştir. Bu resimde yavruları Konya zeybeği oynarken görüyorsunuz. nun, çok güzel ve çok iyi bir kadın o-| laşılmıştır. Ceset üzerinde otopsi yapan dok- torlar, kadının boğulmak suretile öl dürüldükten sonra suya atıldığını tes bit etmişlerdir. Tahkikat genişletil mektedir. Safranbolu. (TAN) — Halkevi başkanlığına eczacı Hidayet Derman seçilmiş ve işe başlamıştır. dam liği şa ln SIVASTA: Mezbaha Resmi İndirildi Sıvas, (TAN) — Şehir Meclisi, hâyatı ucuzlatmak için mezbaha res minden bir kuruş indirmiştir. dn beşinci Kolordu sekizinci şubede tüfek çi sübayı Şükrü ve İstanbul kumandanl; B islihküm tabur kumandan #usvini bir başı Muhsin ve Ankarada İmarat mahajle sinde Apalar rokuğında 9 numarada müto» kali askeri demirci ustan Cemil aleyhle- rine: Konyadan Afyönicarahismrına gönde metli muhâelif m, ve eşyayı Askeri - yenin vazifei memurelerinde ihmal ve te kâstilleri yüzünden noksan çıkmasına 96- bebiyet verdiklerinden mebliği mezkür 2213 lira 23 kuruşun faiz ve masarifi mu hakeme ve ücreti vekâlet ile birlikte mü - teselsilen kendilerinden tahsili hakkında ikame olunan davanın davacı hazine ve - kili Mümtaz Ataman ve müddeanleyhler- | den Şükrü ve Muhsin vekilleri avukat Ta hir Mihcı yicahlarında ve Trametgâhi meç bul olduğu anlaşılan diğer müddesaleyh demirci ustası Cemllin gıyabında leva ki- lınan muhakemesi peticesinde: tarafların #tifekila intihap edilen ehlivukuf marife- tile mübrez zabitnameler ve yollama def- teri ve kolordunun emimamesine bağlı ev rak üzerinden yapılan İnceleme netice - sinde müddenleyhlerin sevk ve irsal eyle dikleri eşya ve malzemeli askeriyeden nok san zuhur ettiği iddia edilen müddeabih Dahiliye Mütehassısı Pazardan maada saat (14,20 dan 18) e kadar. Salı, Cumartesi (9,30 dan 12) ye kadar fıkaraya meccanen Divanyolu No. 104 Telefon: 21044 - 22398 Zührevi. ve.cilt hastalık! " Dr. Hayri Ömer )ğleden sonra Beyoğlu Ağacam tarsşıımda No. 133 Telefon :435X RE EE TTC —ma lerin talimetname ahkâmına uygun ola - rak yaptıkları ehlivukuf raporundan anla şılmış ve bu rapor münderecatına kanssti tame hâml olmuş olmasına binaen mu- kame'davanın reddine dair sadir olup teb 3 olunmak üzere müddensleyhlerden de- misel ustam Cemil namına gönderilen 30. 12-597 tarihli ve 962 karar ve 226 esas sayılı ilim, mumalleyhin gösterilen daire de olmadığı ve bilen ve taniyan dahi bu- lunmadığı meşruhatila tebliğsiz olarak ge ri çevrilmiş olduğundan İşbu hülâsai hü « Belediyenin yaptırdığı mezbaha, 19 mayısta merasimle açılacaktır. —41— nasıl öldüreceğini bilmiyen, eğlence ve zevk gezin- çikımeş gibi silâh çekmeden'harp eden sizinki- lerden de, her şeyden ve herkesten nefret ediyorum. O kadar heyecanlandı ki, âdeta haykırıyordu: — Her şey yerin dibine batsın. Ben yaşamak iste- miyorum. Niçin? Eğer harbi bu gece kazansak dahi, bu ne biçim zafer olacak? Biz domuz tüccarı Otto yon Müller'in ve mandolinci Cabronni della Flores- ta'nın esirleri olmıya gidiyoruz. Asabi bir kahkaha ile güldü ve ayağa kalktı Ben, evvel ve simdi söylediği sözleri, jestleri, haykırma- ları, evvelki sükünetile telif edemiyordum. — Böyle birdenbire niçin değiştiğimi biliyor mu- sunuz? Bugün sol bir gazetede bir makale okudum. (Gazeteyi eebinden çıkarıp önüme fırlattı.) İspanya- yı, Almanlara İtalyanlara karşı müdafaa lüzumun- dan bahseden bir yazı okudum. İşte okuyunuz. (Parmağile yerde duran gazeteyi gösterdi): Bu ma- kaleyi okudum, onun fikirlerine iştirak ediyorum. Sizinle birleşmek.. Başını yana doğru eğdi. “Ne al- çaklık.. Bu benim içimde bir zâf, bir korkaklık var demektir. Korkudan sizinle birleşmek temayülü. Kendini cephelerde, gazetelerde İnsaniyetin müphem cümlelerini söyliyen bir milis zapiti olarak görüye- rum. Ve «yhi zamanda kendimi mükâfatlandırdığı- mı, ve cezalandırdığımi görüyorum. Meçhul edam, bir takım işaretler yaparak bağırı- yordu. Arkadaşım, canlı bir bakışla ona doğru koş- tu. Beni masanın üzerindeki revolverden ayıran fa- sılayı gözlerimle ölçtüm, ve ona oturmasını rica et- tim. Normai sesile mırıldanarak oturdu ve ceketini açarak: — Benim de sizin gibi göğsümde kırmızı bir ma- dalyam var, dedi. Fakat benimki hakikidir. Gömleğinin üstünde kırmızı bir kan lekesi vardı. Yara, sol yanile omuzu arasında idi. Ceketini tekrar kapadı. Ben ayağa kalktım, arkadaşım da beni takip etti. Yabancının bir intihar manyağı olduğunu anla- dım, ona hiçbir şey söylemeden, arkadaşıma en yakın bir hastaneden bir hastane arabası getirmesi- ni ri ettim. Yabancı bunu evvelâ şiddetle, sonra yalvarnrak reddetti. Ona hastaneye kâdar yürüyüp, yürüyemiyeceğini sordum. Yürüyeceğini söyledi. — Buraya, geldiğiniz gibi gidiniz, ben hiç bir şey bilmiyarum, Hiç bir şey görmedim. Buradan gidiniz, dedim, O ayağa kalktı, gitmek üzere idi. Arkadaşıma © nunla beraber gitmesini, onu en yakın imdadı sıhhi istasyonuna götürmesini işaret ettim. Arkadaşım da arkası sıra çıkıyordu ki, onu kolundan çektim: — Bu adamı tanıyor musun? O cevap vermedi, bundan adamı tanıdığını anla- dım. Ben eve geldiğim zaman onun, burada, benim evimde bu adamı bekleyip beklemediğini sordum. O © kadar masum bir tavırla “hayır, demiş ki, ben “e- vet,, anladim. Kadını kolundan ileri doğru sürdüm. çğlmimindilki nie miktarın ziyamda bir güna ihmal ve tekâ|küm tebliğ makamına kaim olmak Üzere sülleri görülmediği ve bu baptaki vazife- İlân olunur. Adamın arkasından o da gözümden kayboldu. Kütü- pane odama döndüm, ne yapacağımı kestiremeden bir kaç dakika aşağı yukarı, bir köşeden, ötekisine dolaştım. nihayet ben de dışarı fırladım. Ben evin merdivenlerinden aşağı iniyordüm ki, yukarı çıkmakta olan bir komşu ile karşılaştım. Bu seksen yaşlarında, çok ihtiyar bir doktordu. İhtiyar. ğına Teğmen hâlâ doktorluk yapıyor, hastalarına bakıyordu. Mesleğinde çok meşhur bir adamdı. Klâ- sik bir liberaldi, ve PiyMargall, #ederalist mektebine mensup olmakla iftihar ederdi. Gayet itina ile gi- yinmişti, Ev komitesi ona her gece bir iki saat çatı katında nöbet beklemek vazifesini vermişti. O, bu işi her gece, gece yarısına kadar yapıyordu. Bana bu vazifeyi nasıl yaptığını büyük bir heyecanla anlatı- yordu. Elinde bir kâğıt çanta içinde lâhana, patates, daha birtakım çiğ sebzeler vardı. Bans bunları, tay- yareler geldiği zaman evlerindeki ışıkları söndürmi- yen komşuları ikaz için evlerine fırlatmak üzere kul- landığını anlatıyordu. Müşahede nöbeti beklediği yüksek yerden geniş meydanlıkları ve bu meydân- lıkların etrafındaki evlerde kimin ışık yaktığını gö- rüyor ve patatesleri bunların pencerelerine atıp kır- mak suretile hem bunları ikaz ediyor, hem de cöz4- landırıyordu. Patates, pencerelerini yere indirir indirmez hemen ışıkları söndürüyorlardı. Merdivenleri hem çıkıyor, hem de biz gençlere ders vermenin lüzumundan bahsediyordu. Herkes benim gibi vazifesini yapmalıdır, du. Doktor vazifesini çok ciddi kavramıştı, eğer nö- bette olduğu gecelerden birinde tuyyareler gelmezse, kâğıt çantasının içindekileri kullanmadan, meyus damdan iniyordu. diyor. (Devami var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: