Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
—— 29-4-938 TAN Gündelik Gazete —— —— TAN'ın hedefi: Haberde, fikirde, her- şeyde temiz, dürüst, samimi olmak, kariin —gazetesi olmiya — çalışmaktır. eyi ABONE BEDELİ Türkiye Ecnebi 1400 Er, 2800 Kr, 750 Kr, 1500 Kr, 400 Kr, 8 Ay 800 Kr, iİ50 Kr, 1 Ay 300 Kr, Milletlerarası posta ittihadına dahil ol- Miyan memleketler için 30, 16, 9, 3,5 lira dir. Aboöne bedeli peşindir: Adres değiş- tirmek 25 kuruştur. Cevap için mektup lara 10 kuruşluk pul ilâvesi lâzımdır. p ae 1 Sene 6 Ay GÜNÜN MESELELERİ Nafıa Vekâletinin Cezri Bir Hareketi Nafıa Vekâleti birkaç gün evvel Noter yasıtasile İstanbul Elektrik Şirketine bir ihtarname göndermiş- ti. Bu ihtarnamede 1923 itilâfnamesi Nin 11 inci maddesinin ve esas şart- namenin 54 üncü maddesinin yerine getirilmesi isteniyordu. 11 inci dde bütün lerin Türk olacağına, şartnamenin 54 üncü maddesi de ancak Türkiye de bulmıya imkân görülmiyen mü - tehassısların hükümete bir listesi ve rilmek ve hükümetçe muvafık gö - Tülmek şartile dışarıdan tedarik edi- lebileceğine dairdir. Nafıa Vekâleti, Şirket tarafından hd İtalya, Arnavutluk Kralı göndererek yakın bir alâka gösterdi. Arnavutluk - eskidir ve küçük memleket Adriyatiğin anahtarı olması TAN Ahmet Zogo'nun evlenme merasimine Hariciye Nazırını ve bir Dükü İtalya münasebetlerinin tarihi hayli bakımından da İtalyayı şiddetle alâkalandırır. Muharrir, aşağıdaki yazıda bu yakınlığın bir. tarihçesini yapıyor. Arnavutlu Münasebetleri — YAZAN: — talyanın, Arnavutluk kralı Ahmet Zogo'nun evlenme törenine, hükümet namına Hari- ciye Nazırını ve kralı temsil için de bir dükü, Tirana göndermesi boş bir merasim icabı değil, herkesin bildiği gibi, Arnavutluk ile pek sı- kı ve kıskanç alâkasındandır. Arnavutluk, çok küçük bir mem- leket, İtalyanın ancak 15 te biri, en şimal ucundan en cenup köşesine kadar, 300 km. ya var, ya yok! Memleketin orta genişliği de 100 km. kadardır. Arazisinin yüzde 55"! ekine yararsa da ancak yüzde 10 kadarı işlendiği ve memlekette sö- ze değer bir sanayi olmadığı için, yoksul, umumiyetle dağlık, yolları az ve deniz kıyıları batak ve ma- laryalıdır. Bir milyon kadar hal- kı da bu sebeplerle iyi bir müşteri sayılmazlar. Fakat her şeye rağ - men, onun, İtalya için büyük bir önemi, Adiryatiğin anahtarı olma- Haai tiğnenen taahhütleri gözden geçi - rirken, bu mesele üzerinde de ehem- Miyetle durmuştur. Vekâletin talebi, © kadar haklı ve mukavele ve şartna Meye o kadar uygundur ki, şirket, teb liğin icabını derhal yapmayı zaruri ulmuş ve ecnebi müstahdemlerden Yedisinin hizmetine dün nihayet ver Miştir. Ortada cereyan eden muamele, mu üveleye aykırı olarak kullanılan di memurun vazifesine nihayet Verilmesinden ve yedi Türk vatanda- Şinin faaliyet fırsatı bulmasından i- Tet değildir. _N&'f,ı_a Vekâleti, eski kapitülâsyon ?Hyegine'âr'nil olnuştur Bu işte g?“'fdiği uyanıklık ve alâka çok ye- Tindedir, n GK"Pİ!'iilâs_von günlerinde Türkiye- şîı.k:'îllye( .hrsatı bulan imtiyazlı bi ilâ:'“; ilk gayesi Thrkle.re boy- emı"in;emeku Ancak tercüme k.a- a nazar boncuğu diye bir, lnı :l'üı-k bulundururlardı. İdare l“"slerinde daima birkaç Türk var e. Fakat bu meclislerin işler üzerin- lı M,Çbi'ı- mürakabe ve alâkaları yok “e-vî akit vakit toplanırlar, her şeye: iıeş efendim,, derler, mukabilinde ücret alırlardı. dl_Türk şirketi olan imtiyazlı şir “y;"n makanizmasında Türklere * MUİ C.dîlmesînden maksat, yağma Yuı; gidişi Türklerden gizlemekti, tu, Un çocuklarına emniyetleri yok İlımç::kü soyguncu bir gidiş kar - k“ z yürekleri yanacaktı, haki - Bu ':myüıden sızacak, duyulacaktı. ö hğkotn mazur göstermek için d efsane çıkardılar: “Ne yap Mnez, Bu işlere Türklerin aklı er - Bi y bunu bize, kendimize bile aşa- “ldu_ rı. inandırdıkları xl::: 8ün bu yalancı setleri kırdık. han :h_tekniıı teşkilât içinde imti - qmı::ll'dîk, Gördük ki, Türkler o Den K .hdır kendilerinden esirge ::w.:lıffıleri büyük bir iktidar ve le yapıyorlar. Bu imtiha- 'l’ım?n â tin ketj, zamanlar en imtiyazlı — şirketlerde Te faaliyet imkânı vermek i- 'Mgı'"l adım mücadeleler geçir - Mgeldi. kat (3Yet Nafın Vekâletinin attığı Uğruy, a bütün bir mazi tasfiyeye Ve kendimize saygı ve güven S'llıyn Hdan yeni ve güzel ufuklar a- r. ı'_kdi.). V_Gkileün tuttuğu cezri yol, Yikt, * İltiharla karşılanmıya lâ - ERBA ân r%; Erbaa :!I'_" Fena Vaziyette bep AN) — Tütün müstahsil- ; 'YE reisi Ziyanın reisliği v ışlar, tütün fiyatları Sziyeyyıduğu ıdı d ba yi Slde m SöTüşmüşlerdir. Neti - îçı:ylhn “kei;'îm tütünlerin matlü- % © satılmasının temini %“*w. » ve İktısat Vekâleti Tar vermişlerdir. N için çok müşkül olan | , ır. İtalya, Arnavutluğu elinde tut. makla, hem Doğu kıyılarını emni- yete almış ve Balkan Yarım Ada- sında sağlam bir basamak elde et- miş, heim de Yugoslavların cenu- ba sarkmalarına set çekmiştir. A- diryatiğin yegâne kapısı, Otranto'- ya Cenubi İtalya ile Arnavutluk sahilleri hükmederler ve bu boğaz ancak her iki taraftan tutulabilir. Birleşik İtalyanın Arnavutlukla alâkası, eskidir; 19 uncu çağın so- nuna doğru burasını bir müstem- leke yapmak istiyen Crispi zama- anAdan haslar N vakit — İtelvanın Bü emenne Avustırrya en'gel ol - muş ve 1912/13 Balkan: harpleri neticesinde müstakil bir Arnavut- luğun vücut bulmasını temin etmiş ti; ki Avusturyanın maksadı aşi- kârdı: İtalyanları Balkan Yarım Adasına bastırtmamak, Sırpları A- diryatiğe inmekten menetmek ve nihayet ileride kendisi için bir av hazırlamak... Büyük harpte, İtalyanın Avus - turyaya karşı harbe girmesinin se- beplerini karıştırırsak, Adiryatiğe hâkim olmak arzusunun başta gel- diğini görürüz. Filhakika, 1915 Londra mukavelesi, İtalyaya bol ke seden Adiryatik ve Dalmaçyada bazı yerler ve menfaatler teminin- - İtalya 'ısxoıdnl * V Tirana ,-” S S den başka, Arnavutlukta da, bir miktar hinterlandı ile beraber Av- lonya limanını ve bunun metha - lindeki Saseno adasını vadediyor- du; ayni zamanda, İtalya Arnavut- luğu harice karşı temsil edecekti. Yani Arnavutluk artık İtalyanin himayesine giriyordu. Fakat harp, İtalyanın iştirak ettiği tarafın za- feri ile bittiği halde İtalya, Arna- vutluğu elde etmek şöyle dursun, 1920 yazında, işgalindeki Avlon- yadan çıkmıya bile mecbur edil - miş ve elinde yalnız Saseno kal- mıştı. Üstelik Arnavutluk, Millet- ler cemiyetine alındı. B Üyük harp neticesi, Arna - vutluk bir cümhuriyet ol- muştu. İç ve dış harpleri, istilâlâr ve bin türlü mahrumiyetler, niha- yet memlekette esaslı bir milli his, ve vicdan uyandırmış ve ihtilâfları bir dereceye kadar süsturmuştu. Küçük bir entellektüel parti mem- lekette reformlar yapmıya çalış - mış ve bir dil birliği vücude getir- mekle beraber Arnavutça yazı için Lâtin harflerini kabul ettirmişti. Faşist İtalya, hiç bir şeye karış- miyor. ve Arnavutlukla bir ittifak kurmak için, zuhüru umulan silâh- hi ihtilâflar neticesinde, memlekete hâkim olacak bir reisin çıkmasını bekliyordu.. Nihayet bu reis, Mati eşrafından Ahmet Zogo oldu. 1895 te Orta Arnavutlukta do- ğan ve İstanbulda tahsil eden Ah- met Zogo, ince uzun, griye çalar mavi gözlü ve düzgün ağızlıdır; bi raz öne eğik yürür, zeki, cesur ve Arnavutluğun hemhudut olduğu memleketleri gösterir harita herşeyden evvel müteşebbis bir zattır. 18 yaşında, Osmanlı ordu- sunda, Sırplara karşı harp etmiş- ti. Onun Arnavutluk işlerinde ilk mühim faaliyeti, Müslüman olma sına rağmen, Prens Wilhelm zu Wied'i Esat Paşaya karşı müdafaa eden katolik Merdita'lıların reisi Prenk Bib Hoda tarafını tutmuş ol du. Büyük Harpte, Avusturyayı Ar navutluğun istiklâliyle alâkadar etmek istiyen Ahmet Zogo şüpheli bir adam olarak Viyanaya götü- rTüldü, nezaret altına alindı. Harpten sonra tekrar Arnavutluğa donmuş ve 1920 de, Sırplara karşı İşkodra- nın müdaf: da bul ştu. Ay ni sene Arnavutluğun Dahiliye Na zırı, 2 sene sonra da Başvekili ol- du. Fakat memleket çok geri, bü- tün vasıtalardan mahrumdu, Ve- rem ve türlü hastalıklar her taraf ta tahribat yapıyordu. Malarya yüzünden sahil boyunca nüfus kal mamıştı. Yabancı mektep ve darül fünunlarda yetişmiş genç Arna- vutlar, halkı hiç tanımıyarak, he- nüz kan davalarının hüküm sür- düğü bir memleketi, liberal büyük devletlerin demokratik ideallerine göre idare edebileceklerini umu- yor ve memleketi anarşiye düşü- rüyorlardı. Buna karşı Ahmet Zo- go diktatörce bir intizam temin et- mek istedi ve 1924 Şubatında düş tü. Haziran ayında, onun keskin bir düşmanı olan ortodoks papazı Fan Noli bir darbe ile Tiranayı e- le geçirince Belgrada kaçtı. Z O sırada, Yugoslavya ile İtalya arasırida, dostlük muahedesi akte- dileli henüz 6 ay geçmesine rağ- men, Dalmaçya meselelerinden do layı silâhlı bir ihtilâf çıkmak üze- re bulunuyordu; onun için Ah- met Zogo, Belgratta hüsnü kabul ve yardım görerek, Verangel ordu su bakiyesi Beyaz Ruslardan mü- teşekkil bir kıtanın başında Arna- vutluğa döndü, 1924 Milâdı İsa ge- cesi Tirana'ya girdi, Fan Noli A- merikaya kaçtı ve 1925 İkincikâ- nun ayında Zogo devlet başkanı ol- du. emlekete herşeyden önce yol, mektep, pulluk ve modern bir polis kıtası lâzımdı. Fakat pa- ra yoktu. Dost Belgratta da para- sızlıktan sıkıntı çekiliyordu. Tam bu sıra İtalyanın faşist reisi B. Mussolininin muktedir adamı, Ba- ron Aloisi, Tiranaya yetişti ve Ah- met Zogo ile arlaştı; artık, Arna- vutluk Romanın yedeğine takıldı. 23 Nisan 1935 te Svea kısa adlı bir İtalyan finans şirketi kuruldu ve Arnavutluğun imar işi için, Yo 'T3 faiz ve 40 sene vadeli 243 milyon liretlik bir istikraz temin edildi. Credito İtaliana bankası da, ayrıca banknot çıkarmak için 50 senelik bir imtiyaz ile bir Arnavut luk Devlet Bankası kurdu. Bu işlerle beraber ve hemen, Yu goslavya hududu tevkif tabyeleri ile teçhiz ve tahkim edilmiye baş- landı; bundan mıknı.t. kâfi de- recede İtalyan askerinin Draca ge- lip karaya rahatça ve tamamiyle çıkabilmesi için lâzım olan zama- nı kazanmak ve İtalyan kuvvetleri karaya çıkarken bir Yugosl or- GÖOPÜŞLER Yeni lsı'hcla'l'lcır2 SEM Yazan: SABİHA ZEKERİYA Birkaç gün evvel, Kırşehir zelze- lesi münasebetile Tevfik Fikretin “Verin Zâvallılara” şiirini neşret- miştik, Fikretten sonraki neslin e- serleri arasında böyle bir felâketi tasvir eden başka bir şiir bulama- dınız mı yollu, bir dostun tarizine de, yine bu sütunlarda, bulamadık ceva- bını verdim. Bu yazılardan birkaç gün sonra dusunun hududu aşarak sâhile ya- naşması ve İtalya ordusunu, arka- sı denize dönük bir vaziyette, mu- harebeye icbar etmesi gibi çok mahzurlu bir ihtimali kaldır- maktı. Ayni zamanda yol ve köprü in- şasına da başlandı. İtalyanlar da, diğer taraftan, Dracı birinci sınıf bir ticaret limanı haline getirdiler ve bütün bir donanmayı içine ala- bilecek olan Avlonya koyunda da icap eden tesisatı yaptılar. Bu ko- yun ağzında, en modern bir suret- te tahkim edilmiş olan, İtalyan Sa seno adası vardı. , Ahmet Zogo, bu arada, 1928 de, kendini kral ilân etmiş ve hükü- met merkezi Tiranayı da imar lâ- zım gelmişti. Bunun için, beyzi bir meydanın etrafına hükümet bi naları kuruldu, 30 mebus için bir parlâmento, —mahbus , ve hasta evleri, bir otel ve kral için de kü- çük bir saray yapıldı. Tirana etrafına, İtalyan zabit- lerinin talim ve nezaret ettiği yeni Arnavutluk kıtaları için kışlalar- da inşa olunmuştur. İtalyanlar Si- cilya ve Maltadan damızlık hay- vanlar getirterek Arnavutlukta ka saplık hayvan adededinin artma- sına ehemmiyet verdikleri gibi bir takım çiftlikleri isticar suretiyle de buralarını İtalyan ordusu için birer iaşe ambarı yaptılar. Arnavutluk imar programından mütevellit taahhütlerin e 70 ini İtalyan firmalarına vermek mec- buri olduğu gibi Arnavutluk dev- lot bankasının ihtiyat altını da Ro mada bülünuyurau. Aynı zamân- da, harici ticaretin yarıdan fazlası İtalya ile yapılıyordu. Bu suretle Roma, Arnavutluğu mali ve iktı - sadi cihetlerden eline geçirdiği gi- bi, 1936 ve 1937 senelerinde, ak- dettiği mukavelelerle de siyasi ve askeri nüfuzu altına almıştı. Bu mukaveleler Tiranayı, devlet büt- çesinin yarıdan fazlasını ordu ve polise tahsis etmiye mecbur edi- yordu, ki bundan maksat vari- datın büyük kısmını müsmer ol- mıyan yerlere sarfettirip Arnavut- lüğu daima mukrizin avcunda bu- lundurmaktır. Tirana, daha 1828 de faizi ödiye- mez bir hale gelmiş ve Ahmet Zo- go moratoryom istemişti. 3 sene sonra da, Svea'nın vereceği para- lar bitince Tirana yeniden parasız kaldı. Roma Arnavutluğa tekrar 100 milyon altın frank verdi. Bu para, Arnavutluk bütçesi 50 — mil- yon altın frangı aştığı zaman on senelik taksitlerle ve faizsiz ödene ceğinden bu bir borç değil âdeta bir hediye idi. akat Tirana mali taahhütle- rini yapamadığından İtal- yanın mali kontrolünü davet etti. Bu hal Arnavutların kanına do- kandı ve memlekette açık bir mu- halefet kaynaşmıya başladı. Kral da, İtalyan isteklerine karşı dur- du, İtalyan mekteplerini bile ka- padı; Roma buna karşı evvelâ Ar- navut ithalâtına güçlük — göster- mekle cevap verdi. Fakat, Tirana, malları için Yu- goslavya ve Yunanistanda yeni pa zarlar aradı. Kral Zogo, malik olduğu 1000 kadar erkek ve kadın muallim ve 75 i ilk ve 17 kadar da orta ve yük sek mektep ile Arnavutluğun üze- rinde manevi bir nüfuz tesis etmiş ve kendine sadık kıtalarla da kuv vet ve iktidarını arttırmıştı. Bu bakımdan kendine haklı olarak iti mat ediyordu. 1932 — 33 bütçesi- ni 31 milyondan 18 milyona indir- di ve bu suretle kendini toplama- yı bekledi. Fakat İtalya, Ahmet Zogonun zannettiği kadar bekl di. 1934 Abd h Tevfik imzalı bir genç, *“Taşlar utanır” başlıklı bir şiir gön- derdi. Ve bunu TAN sütunlarında neşrettik. Bu genç Anadolu zelzele- sinden aldığı ilhamları, temiz hisle- ri, şiirin bazı kusurlarına rağmen, iyi ifade etmişti. Dün de, Ziya Ka- ya isminde genç bir doktorun “Kel- oğlan” ismi altında neşrettiği bir şi- ir kitabı aldım. İstibdat devrindeki - Anadoluyu, tarihin bir noktasından başlıyarak Yeniçeri ağalarının, dere- beylerinin, sultanların kel ve çıplak bıraktığı Anadoluyu, terennüm edi- yor, Çok zengin duyguları, renkli tasvirleri olan bu şiir kitabını bir kkit gözüyle ok d Hata- ları üzerinde duracak değilim. Beni , sevindiren, yeni neslin yalnız “ego” larını dinliyen ve dinleten ediplerin ve edebiyatın tesirinden kurtulma- larıdır. Bütün bir milletin, cemiye- tin, halkın, hattâ insanlığın üstünde, kendilerine bulutlar arasında kur- dukları hayali kâş inden kâinata baktıkları zaman realiteyi bir du- man, kendilerini bir kâinat gören e- diplerin ve edebiyatın tesirinden de- mek istiyorum. Şiir de, edebiyat ta, resim de, hat- tâ bütün nefis sanatler, tabiati, in- sanı, cemiyeti, kâinatı aksettiren a- deselerdir. Sanatkârın benliği, şah- siyeti, mevzuu veriştedir, yoksa sa- natkâr mevzu değildir. Ayni tabiat manzarasını, veya herhangi bir mev- zuu, her ressam ayni renk, ayni çiz- gi, ayni mana, ayni Truhla çizmez. Mevzu ayni olduğu halde, değişen renk ve çizgiler sanatkârın şahsiye- tidir. Sanatkârın “ego” sunu sancak burada arayabiliriz. Sanatkâr, tabi- atten, cemiyetten, muhutinden aldığı mevzuları ve tesirleri sadece ifade eden adamdır. Cemiyetten ve muhi- tinden sıyrılıp, yalnız kendi içini ak- settiren, yalnız kendi “ego” sunu din- liyen adam, belki yüksek sanat eser- leri meydana getirebilir, fakat mu- hitindekileri alâkadar etmez. Yalnız kendi okumak üzere şiir yazan, veya odasında yalnız kendi seyretmek üze- re resim yapan: sanatkâr belki var- dır, fakat biz ne bu eseri, ne de ese- rin sahibini cemiyetin malı olarak telâkki edemeyiz. Bugün edebiyat, hayatın seyri için- de individualist çerçevesinden çıkıp, cemiyete ve halka inmek temayül- lerini göstermektedir. Zaten klâsik edebiyatta da, bilhassa on sekizinci asır edebiyatında bunun çok nümu- nelerini bulabiliriz. Bizim edebiyat- ta, halkın duygularını, terennüm e- den, onlarla alâkadar olan şair ve edipleri az buluyorsak, bunda, sa- natkârların eski günlerde yaşadıkları istibdat devirlerinin tazyikini de he- saba katmak lâzım, Yeni gençlerin, cemiyete ve halkın içine inen, muhitlerine bakan eser- leri, bu itibarla bizi sevindirir. Bu is- tidatların k le v h zin dileğidir, ? SÖKEDE : Sahte Liralar Yapıyormuş Söğüt, (TAN) — Dönmez köyün- den Ismail oğlu Halil Şahinin yüz ve elli küruşluk gümüş paraları taklit ettiği anlaşılmış, jandarma kuman- danı Tevfik Demir'in takibi ve mer- kez karakol kumandanı Sadettin Ça- vuşun gayretile kalpazan tutulmuş- tur. Üzerinde 16,5 lira sahte para bu lunmuş, şimdiye kadar 38 lira yaptığı ve bunun 21,5 lirasını sürdüğü an- yazında Barthou'nun, sırf İtalyan (Devamı 8 incidej k“rşunvg SKŞN ae ydan yapılmıştır, renki Ürlekletiesi nikğyan v Te