5 Nisan 1938 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 5

5 Nisan 1938 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Gündelik Gazete —— TAN'ın hedefi: Maberde, fikirde, her- #eyde temiz, dürüm, sapimi olmak, “İN gazetesi Oolmıya (o çalışmaktır. —— ABONE BEDELİ “Türkiye Ecnebi 400 Kr, 1 Sene 280 Kr, M0 Kr. 6 Ay 15400 Er, 400 Kr, 3 Ay sw Kr. W0 Ke, 1 Ay 300 Er, Milletlerarası posta Hiihadına dahil ol- mıyan memleketler için s0, 18, 9, 3,5 Ura dir. Abone bedeli pesineir. Adres değis- trek 25 kuruştur. Cevap için mektup lara 10 kuruluk pul âvesi lâzımdır. mM GÜNÜN MESELELERİ Sınai Kalkınmamızda Müsbet Rakamlar Sümer Bank, 1937 yılındaki çalış- malarının neticelerini almıştır. Nihai rakamlara nazaran bankanın geçen sene tahakkuk ettirdiği safi Kâr 1430.000.— lira gibi dikkate değer bir miktara baliğ olmuştur. Endüstrileşme programımızın tat bikatının dördüncü yılının sonlarına yaklaşırken bu işle vazifelendirilmiş olan hankanın, kuruluşundanberi ge- Şen kısa zaman zarfında başardığı 1$- leri kısaca gözden geçirmek faydalı olacaktır, Beş yıllık endüstri programın tatbiki devlet tarafından uhdesine tevdi edildikten sonra, Sümer Bank, Programa başlama tarihi olan 1934 Mayısındanberi aşağıdaki fabrikaları tesis etmişti | — Bakırköy pamuklu mensucat fabrikası, 2 — İsparta Gülyağı fabrikası 3 — Keçiborlu kükürt 4 — Kayseri bez 5 — İzmit kâğıt ve karton — Bursu merinos 7 — Gemlik Sunğipek 8 — İzmit ikinci kâğıt 8— ,, Selüloz 10 — Ereğli her E 12 — Karabük demir ve çelik fab. 13 — Malatya pamuklu fabrikası, Beş yıllık program mucibince ku- Tulmuş ve bürüün faaliyete geçmiş o- & pamuklu dokuma branşından dört yülk ünite, devlet endüstrisinin kı- mi #lde ettiği kazançların en a teşkil eder. Bugün, > ie İZ ve 2,500 tozgühlle senede A de kilo pamuk istihlâk ede- Di 2 milyon kilo bez ve iplik Bia ek bir kapasiteye erişmiş o- El vlet endüstrisi, Malatya bez - i kası heniz tamamlanmadan, pa- ii Ve pamuklu piyasamızda ehem- , Yetli bir nâzum rolüi ifa edebilecek eriyete gelmiş ve bunu, son sene za, andaki faaliyetile de ispat etmiş- wüEpi © se tamamlanarak Cümhur- mii Matlirk'ün huzurları ile işlet #slmış olan Bursa Merinos ve ti - ketimizde abrikaları, memle- | e lan yeni iki Tie m düstri şubesi teşkil et- mektedir. Bu iki faj 1 brikadan merinos | fabrikası, diğer pam, | Nü uklu fabrikalari- irlikte, memleketin, zirai kalkın- masında ehemmiyeti biz, rol oynamı- ya namzet bulunmaktad, 1937 senesi zarfında ey, lum lan işlerin en mühimi diğe Nine da Karabükte temeli atılmış olan d mir ve çelik fabrikaları me — Bu büyük fabrikalar, 1939 ortatarın doğru tamamlandığı zaman, bugün milyonlarca liramızı harice çeken demir ihtiyacımızın en mühimi kısmı, Türk teknisiyenlerinin ve işçilerinin emeğiyle, buradan temin edilecektir, Bu fabrikalar milli ekonomimizin g1. duğu kadar milli müdafaamızın da kuvvetli bir istinatgâhını teşkil ede- cektir. Yukardaki cetvelde gösterilen üni- telerden başka senevi 90 bin ton ima- lâtta bulunacak surette Sıvasta ku. nın tesisatı ihale edilmiştir. kadar meçhul 0-| Asabi onferanıçı evvelâ Charles K Richet tarafından keşledi- len tecrübevi anafilaksinin mahi- yetini izah etmiştir. Albümin ihti- Ya eden bir madde, oldukça yük- sek dozda zerkedilecek olursa sem- mi bir tesir husule gelmez. Fakat ayni madde pek çüz'i miktarda bi- le tekrar zerkedileçek olursa, İs- pazm, kan tazyikinin düşmesi ve ». gibi vahim hastalık ârazı görü- Yür. Hafif şekillerde, astma, ürti- ker gibi hâdiseler olur. Astma, ür- tiker, baş ağrısı gibi bütün bu hâ- diselerin anafilaktik olarak telâk- kisine profesör Flessinger muarız- dır, Bu ârazı “İntolerans,, tabirile ikretmektedir. £ Konferansçının mütaleasına göre bu tezahüratı bu sule getiren sebep süratle değişir. Meselâ: Bir şahısta çileğe karşı bir İ tartı hassasiyet görülebilir ve çi- İ lek yedikten sonra kendisinde ür- tker hâsıl olur. Aradan birkaç 28- man geçtikten sonra meselâ balık yemesini müteakip ve daha bir müddet sonra da $ırf asabi bir te- beyyücü müteakip kendisinde ür- tiker görülür. Profesör bu hususta gayet hos bir müşahedesini anlatmış ve bu müşahede dinliyiciler arasında bir çok gülüşmelere sebebiyet vermiş- tir, rofesörün yaşlıca (erkek hastalarından birinin pek sevdiği bir genç kadınla münase- beti varmış. Fakat sevgilisile be- raber bulunduğu her defa da ken- disinde şiddetli bir ürtiker husule gelirmiş. Ürtikeri, genç kadmın vücudunda bulunan bir âmilin hu sule getirdiği düşünülmüş ve du- hususta telkik etmişse de bunlar» dan hiçbirinin erkekte ürtiker hu- sule getirmediği görülmüş. Niha- yet profesör, hastasını ve bunun #evgilisfni bir taksiye bindirmiş ve kat'iyyen biribirlerile en hafif temasta bile bulunmamaları biz- zat murakabe etmiş. Buna rağmen erkekte, takside kadının yanına 0- turur oturmaz yine şiddetli o bir ürtiker hâsıl olmuş ve bu suretle İ bu ürtikerin sırf asabi teheyyüç- ten ileri geldiği anlaşılmış. Haki- katen de hâsta pek merbut oldu- ğu sevgilisini her görüşünde şid- detli teheyyüç geçirirmiş. Anafilaksi ve Intoleransta müş- terek olan histamin o namındaki maddenin vücutta serbest kalma- sıdır. Muayyen bir sebep tesirile histamini açığa çıkaran bir şahıs- ta,ilk zamanlarda histamine an- cak ayni tesirin tahtında meyda- na çikar. Fakat sonraları muhtelif sebeplerde ayni histaminin mey- dana çıkmasına vesile olabilir. Meselâ: Ultraviole şuan böyle histamini meydana çıkardığı anla- şılabilir ve eskidenberi de malüm- dur. Fakat profesör Flessenger, in bir müşahedesine göre su sat- hından akseden güneş şuaları da histamini meydana çıkarmıya kâ- fidir, Misal olarak profesör, ma- ruf bir Fransız edibinin kızı üze- rinde yaptığı müşahedeyi anlat- tesisatının ihalesi için müzakerelere başlanmıştır. Birinci beş yıllık programdan son. ra geriye kalan Seramik fabrikası- nın, yapılan dikkatli tetkikler neti. cesinde, İstanbulda kurulmasına ka- Tar verilmiş, bu sene zarfında İnşaa. tına başlanması takarrür etmiştir. Görüldüğü gibi, 1934 Mayısı s0- nunda tatbikine girişilmiş olan beş yıllık endüstri programı en mühim üniteleri ve en ehemmiyetli kısmı TAN Büyük Önder Atatürkü muayene eden, beynelmilel şöhreti haiz mütehassıs Pro- fesör Doktor Flessenger'in, Parise dönerken İstanbulda verdiği mühim konfe- ransı her taraftan derin bir alâka ile karşılandı ve ilim muhitlerinde dikkatle mevzuu bahsedildi. Profesör, burada verdiği konferansını, Pariste yazarak Üniversiteye yollıyacaktır. Bu mühim konferansın bir hulâsasını veriyoruz: Teheyyüçlerimizde Güneşin Tesirleri Anlatan: Profesör D r. Fiesen esimiimmei Dr. Fiesenje mıştır. Karada, en şiddetli günes te bile hiçbir tahammülsüzlük gös termiyen bu genç kız, su üzerinde bulunduğu zaman, hafif ve hattâ batmak üzere olan güneş şuaları- e GÖNÜL İŞLERİ Erkek, Gözyaşından Hoşlanmaz Erkeklerin çoğu gözyaşından hoş- lanmaz. Çünkü erkek ağlamaz, ya; madığı şeyi de anlamaz. Kadınm ağ lamasında biraz zaaf, hiraz da tehdit vardır. Bu iki haleti ruhiye de erkeği çıldırtır. Halbuki kadının silâh göz yaşıdır. Kadın nezini duydu mu, der- hal gözleri sulanır. Bazı erkekler ka- dının gözyaşına tahammül edemez- ler. Ağlıyan kadın, bazı erkeklerin himaye ve şefkat hissini tahrik eder. Bu da erkeğin gururunu okşar. Kadın davayı kazanır, Fakat, bu nadir vakalardandır. U- mumiyetle erkek ağlıyan kadını sev- mez. Erkeğin gözünde ağlıyan kadın haksızdır, Kabahatini örtmek için bu vasıtaya müracaat etmiştir. Böyle olduğu için de çok defa gözyaşı erke- Jdın derhal doğrulacak ve göz yaşları: ğin şefkat hissini tahrik edecek yer- nı unutacaktır. Kadın ağladığı zaman de, onu soğutur ve tiksindirir. Gözyaşı, dinamit gibi, ihtiyatla kul |rada istediği şey makul, fakat sert bir lanılması lâzimgelen bir silâhtır. Göz yaşı da, bomba gibi, tahrip edici bir silâhtır. Bütün diğer silâhlar kullanıl. madıkça bu silâha müracaat etmeme- lidir. Fakat, gözyaşı vardır ki, erkeği fet- heder. Şu sinemalarda gördüğünüz ie itibariyle filen tahakkuk ettirilmiş | dudaklardaki acı tebessümü düğüm- rulması mukarrer çimento fabrikası- | ve son kafınlar da tesis sahasına £ir- | liyen, ve gözlerde zaptedilen gözyaşı miştir, Bunlara sit tesisatın sipariş | erkeği fethedebilir. Fakat dikkat edi- İzmitte kurulacak olan Klor ve edildiği memleketler iş fazlalığı do- | niz: Sahnede kadın göz yaşlarını dö- Sudkostik epi sudkostik. makineleri |layısile teslimde gecikmeler yapma-| kebilmek için ya erkeğin köşeyi çe- sipariş edilmiştir. ZaçYağı ve Süper-|dıkları takdirde, program zamanın. | virmesini, ya arkasını dönmesini bek-İrür. Fakat, fosfat fabrikaları etrafındaki hazır-|da bütün teferrün! tamamlanmış |ler. Onun yüzüne karşı ağlamı liklar neticelendirilmiş. ve bunların | olacaktır. > olmazsa oral kendi yüzünü kapar ve göz. nın tesirile, bütün yüzünü gözünü şişiren ve yüksek ateşle seyreden bir ürtikere tutulmuş Bunun üze rine bu gibi hastaların histamine intoforez ile tedavi etmeyi düşün- yaşlarım göstermemiye çalışır. Samimi bir ağlama, insanın içinde toplanan heyecanlı havayı silip süpü- rür, Fırtınalı bir havada boşanan ani yağmur nasıl havayı temizlerse, göz- yaşı da ruhlarda bu vazifeyi görür. Fakat bunu erkeğin yanında yapma- yınız. Yatağın özerine düşüp doya do- İya ağlıyabilmek için erkeğin gitmesi. ni bekleyiniz. Göz yaşı karşısında erkeğe düşen vazifeler de vardır. Kadının gözyaşı karşısında erkek sevgilisinin başını, saçlarını okşıyarak onu teskine çalı- şir. Bu yanlıştır. Bilâkis kadını omuz larından yakalayıp silkmeli, - ne olu- yorsun, anlat bakayım?,, demeli, Ka- şefkat dilenmez. Bilâkis kadının 0 $ı- iki sözdür, — Öyle ise, gelecek defa yalvara- cağıma, sevgilim ağladığı zaman kol- larından tutar, silkip bağırırım. Diye düşünmeyiniz. Çünkü bu o kadar basit bir iş değildir. Erkek bu- ncak haklı olduğu zaman yapabi- lir. Kadın dn bunu bilir. Ve derhal ya tışır. Çünkü kadın, erkeğin hir hak- sızlık yaptığına kani olduğu için ağ- lar. luveriyor. Herşey, sanki bir babar müş ve iyi neticeler elde etmiştir. Meselâ bu genç kız da profesörün | tedavisile iyileşmiş ve artık hiç bir rahatsızlığa maruz kalmadan sahilde hattâ en kızgın güneşin altında dolaşabilmiş. ihayet konferansçı, anafilak siye mukabil bir de ksta- filaksiden bahsetti. Katafilakside, insanın bir uzvu, bir semmin tesis rile evvelâ oldukça hafif bir tara- da hastalanır. Meselâ: Bir şahsa kloroform narkozu tatbik edilir ve bunun zahiren hiçbir marazi tesiri görülmez. Üç hafta sonra ay ni şahsa tekrar kloroform verilir ve bu defa ise ağır bir karaciğer hastalığı ârazı göstererek Ölür. | Başka bir müşahedesi de buna bir misaldir. Bir çocuk duvara tulum- ba ile boya sıkıyormuş. Kimyevi muayenelerde zebirli bile olmadı- ğı anlaşılan bu boyanın tesirile s8- rılığa tutulmuş. Sarılık çoktanberi geçmiş ve ondan 40.gün sonra ç0- cuk tekrar tulumba ile ayni boya- yı sıkmıya başlamış, Bu sefer pek vahim bir sarılığa tutulmuş ve bundan kurtulamıyarak vefat et- miş. Profesör Fiessenger bu hâdi- seyi şu suretle izah ediyor. lik temasın (kloroform veya boya) te sirile ancak birkaç karaciğer hüc- resi hastalanmıştır. Bundan sonra kuvvetli bir rejenerasyon yani genç hücreler teşekkülü başlamış- tır. Halbuki bu genç hücrelerin hassasiyeti pek fazladır. Radium ve Röntgen şuslarına maruz kalan m pek tazla h siyet gösterdikleri esasen malüm- dur. Şimdi ise'bu genç hücrelerin üzerine gayet cüz'i miktarda ol- sun, kloroform veya boya tesir yapmıya başlarsa, mevcut fartı müjdeci İmadık, anlasak ta ne olacaktı. O FIKRA: Bahar (Yazan: Necdet Sander) Geçen gün baktım, karşıki bahçe- g deki büyük çınar tomüurcuklanmış.. Meyva ağaçları üdeta el çabukluğu. ile elbise değiştiriyorlar, kuru gördüğünüz dallar bir gece risinde yuvarlak bir pamuk yığını dün, kup” © Bir sene evvel bu zamanlarda A: nadolunum Cenubunda bir sahil rinde bulunuyordum. Candan sevdi ğim bir arkadaş bana iklimin cılara kolay kolay teslim olmıyan zelliklerinin sırrını gösteriyordu. Si suz topraklar üzerinde bile gü cömertliği ile hudutsuz fışkıran Gi nup nehatları, mavinin ve ışığın em sıkı bir Sentez'inden doğmuş bir ma, hiçbir ressamın tablosunda gör miyeceğimiz, görsek te inanmıyacı ğımız renklerle işlenmiş deniz. Dönüşte, çıktığımız tepeden ini; duk, sağımızda deniz ve solumuzda | üzerinde yer yer beyaz badanalı dört | köşe Arabistan evleri bitmiş yeşil © va uzanıyordu. Kulağımıza i delen, sonra dalga dalga yayılan 5s geldi: Biraz daha inince fi Beyaz bir damm üstünde kırmızı şal: varlı bir kadın haykırıyordu. Ne için haykırıyordu, ne söylüyordu? A: ir tike, da bizim içimizde doğan his, mel değil, sadece güzellikti. Sanki o kaz dını bu tablonun elzem bir parçası o ses bütün bu başıboş güzel musikisi idi, Tabiat bize, namiitenahi asırlardar beri yaratma cehdinin ilk göze görü nür neticesini bahar şeklinde göste” riyor. Buna rağmen her yıl onda taz€ | güzellikler bulabiliyoruz. Bir finalite | düşüncesi; barcket etseydik, tabi- atin biribirine zıt mevsimleri bi rinin peşi sıra getirmesinde insan- lara yeni zevkler ve yaşama hamle İleri vermek isteğinin gizli olduğunu da söyliyebil ik. Şimdilik hiç olmazsa günde bir iki dakika bizi hayatın yeknasaklığından kurtara- rak kendisini seyretmemiz ve ondan aldığımız ferahlık hissiyle ömrüz devam etmemiz için güzelliklerini nümüze seren bahara teşekktir ede İlim. d Fakat güretelere baktıkça “üi ruz ki baharı görmiyenler de Milletler Cemiyetinin sulhe yaj <eği en büyük iyilik, konseyler rin hassasiyet dolayısile vahim uzvi bir hastalık husule gelir. Halbuki hastalığın vahametile zahiren 2a- rarsız olan madde arasında bir nis bet mevcut değildir. Onun için kadınlara nasihatim ağ- Tamayinız. Erkek göz yaşı sevmez. Gönül Doktoru * CEVAPLARIMIZ ; M. M. imzasiyle mektup gönderen okuyucumuza: Anlattığınız mesele, sile saadeti bakımından üzerinde ehemmiyetle durulmıya değer bir mevzua temas ediyor. Herşeye rağmen, itidalinizi kaybetmemek, hattâ hislerinizi belli etmemek © vaziyetindesiniz. Kocanı- zın, bahsettiğiniz tarzdaki hareketi, belki zamanla değişebilir ve sizi haklı üzüntüye düşüren bu karar. sızlık ta bertaraf edilmiş olur, Fa- kat, bugünkü vaziyette herhangi bir müdahale, hattâ ikaz, onu sile | yuvasından büsbütün soğutmıya se bep olabilir, Herhalde, itidalle hare- ketten şaşmayınız ve ihtiyatı elden bırakmamıya gayret ediniz, * minde biri de aranılmaktadır. konferanilardan ziyade di, ve devlet adamlarını baharda on yirmi günlük miceburi bir istirı sevketmek olacak. Tâ ki gitsinler, tiraslarından uzakta, gökün mav Zini ve topraktan yükselen dık b rı ciğerlerine doldursunlar ve bu kü gazlarla zehirlemenin, bu toprağı kanla kirletmenin karşı ne büyük bir günah anlasınlar. İZMİRDE; ; Çobanı Yakarak Öldürmüşler wl İzmir, (TAN) — Kemalpaşanın ie meksiz köyü civarında başı taşla ezi- lerek tamamen ölmeden belden aşağı sı yakılan Mehmet oğlu 14 çoban Halilin bu feci akıbeti b daki tahkikat devam ediyor. 7 Erki ve 2 kadın çoban maznunen tevkif dilmişlerdir, isimleri şunlardır: Musa oğlu Kerim Sarvan, Veli oğ- lu Ahmet Dere, Malatyalı oğlu Musa, Mustafa oğlu Ali, oğlu Mehmet, Mehmet oğlu Mi Fettah oğlu Mustafa karısı Dudu, Ö.. i mer karısı Döne, İbrahim oğlu yi ? Yİ mafih katil henüz kati şekilde ti olunamamıştır. Dahili Komisyoncuların Vergisi “ Izmir, (TAN) — Borsada töuameles. * imzasiyle dert yanan o. Size yapabileceğim tavsiye, kızı ailesinden: istemenizdir. Çünkü, bu tarzdaki münasebetiniz gayrimeşru sayılabilir ve farkedildiği takdirde kız tarafı üzerinde menfi tesirleri o- labilir. Kızın da size karşı alâkasız Kadın göz yaşlarının arasından gö- erkek omuzlarıni düyü- nan çehrenin mütebessim olmasını İs- ter, duramadığını, evlenmenize © mâni başkaca hiçbir engel bulunmadığını yazıyorsunuz. Şu halde, tutacağınız yegâne dürüst yol, doğrudan doğru- Ya, babasına müracaat etmektir, | gören maddeler üzerinde çalışan das hili komisyoncular namına Ankara» ya giden heyetin vergi meselesi hak» kındaki teşebbüsatı iyi neticeler vet miştir. Buraya gelen malümütâ gö dahili komisyoneuların 1938 senesit den evvelki yıllarda beyanname mek mükellefiyetine dahil tutulu maları lâzım geldiği bükümeçe W bul edilmiştir. Bunlar, 938 takvi yı iptidasından itibaren beyan meli mükellef usulüne tâbi tutulaö lardır.

Bu sayıdan diğer sayfalar: