GİRESUNDA : Toprağın Takviyesi İçin Tedbir Alındı Giresun, (TAN) — Burada geniş değildir. Dünyaca tanınmış fındıkların Giresunda yetişmesi de| arazinin kıymetini bir kat daha artır| mıştır, | Çiftçiler, fındıklıklarını ve ikinci derecede mahsulleri olan mısır tar lalarını gübrelemek imkânını “bula- mamaktadırlar. Bunun sebebi, az miktarda o hayvan (| beslenmekte olmasıdır. Halbuki toprak, gübre- lenmediği için her yıl kuvvetini bi- arazi | raz daha kaybetmektedir. Ziraat müdürlüğü, toprağın gay- rihayvani bir gübre ile beslenmesi içih tetkikleryaptırmış. Yeşil güb- renin maksadı temin eyliyeceği ne- Hicesine varmıştır. Bu yolda İlk tat- bikat olarak İzmirden kâfi miktar- da bakla getirtmiş ve bunları köylü| ye dağıtmıştır. Köylü, toprağı kuv- vetlendirilmek istenilen sahalara bu baklaları dikmiştir. Ayni sahanın ke narlarına, toprağı kuvvetlendirmeyi W r eden levhalar asılmıştır. Yakın zamanda Giresunun her ye- rinde bu usulle toprağın takviye e dileceği anlaşılıyor. Giresün, (TAN) emin azlığından dolayı çok Hayvanlara | mahsus sıkıntı çekilmektedir. Bunun önühe geçilmek için Kayseriden yonca to- humu getirtilmiş ve köylüye dağıtıl Buştı Giresun, (TAN) — Burada bulun- mıyan *ve çoğaltılması istenilen kır! i tohumları Hopaya sipariş &- Rize vilâyeti narinciye fide dan buraya 2500 kadar fidan gönde- rilecektir. Yetişen diğer meyvaların. da ıslahı için iyi cins fidan ve aşı kalemleri getirtiznesine teşebbüs 0- ağın lunmuştur. BİGADİÇTE : Keyif İçin Atılan || Kurşun Öldürdü ;. (TAN) — Okçular köyün oğlu İsmail! kirken Jandarma rak çalgı heyeti tu içip eğlenmiye bi nada silâhlar atılırken, Mustafa oğ- lu İsmailin attığı kurşun, oynamak. ta olarsdelikanlılardan Ahmet oğlu Sadullabı öldürmüştür. İsmail tevkif 'Merzifonda Merzifon, (TAN) — Burada arpa, buğday, mısır şeker pancarı, afyon yetiştirilmekte, şarapçılık, demir- ellik kunduracılık, marangozluk, ço- rapçılık ilerlemiş bulunmakta olma- #ına rağmen en mühim kazanç vası- tasını dokumacılık teşkil etmekte- dir, z Kaymakam İbrahim Altıokun gay- retile bir dokumacılar kurumu tesis edilmiş, bu suretle hileli mal satma- nın önüne geçilmiş, dokumalara ev- Dokumacı- lar Cemiyeti Kuruldu imi tahribat yüzünden ağaçsız kal mış bulunmaktadır. Bu yüzden yağ- murlar az olmuştur, senevi yağmur vasatisi 360 milimetreyi geçmemek» tedir. Bir Havacılık Mektebi Açılacak Merzifon, (TAN) Burada bir hava mektebi açılacağı söylenilmektedir. Bu haber, muhitte bir sevinç uyan- dırmıştır. Merzifon ve civarı hava- safına göre damgalar yurulmaya | cılık için çok müsaittir. Birçok geniş başlanılmiştır. arazi parçaları, düz sahalar vardır. Merzifonun şekerpare Şarabi her| Merzifonda havacılık mektebi açıla- tarafta nam kazanmıştır. Vaktile ge-İcağı haberi, buranın gençlerini de niş ormanlara sahip olan muhit da- çök sevindirmiştir. ADANADA: Yeni Halkevi Binası Yapılıyor Adana, (TAN) — Şehrimiz Halke- vİ binasının temeli nisan ayı içinde atılacaktır Adana Halk Partisi ilyön kurul ve Adana Halkevi binası için evvelçe yapılmış olan plânlar dairesindeki inşaatın çok masraflı olacağı an şılmış, bu plânlrar tadil edilmiş, ye: — ÇINARCIKTA : Köylüler Park ve Şose Yapıyorlar Yalova, (TAN) — Buraya bağlı Çı narcık nahiyesinde, köylünün ve ha- hiye müdürü Nurinin © gayretlerile kiymetli eserler meydana getiril - mektedir. Şimdi, kazalarda bile en- der bulunan Atatürk büstünün di - kildiği Cümhuriyet meydanı güzel ve büyük bir park haline getirilmek- ni inşa edilecek binaya ait maket yapılmıştır. Adana halkevi binası plânı yapı- hrken, ilk evvel “iklim,, göz önüne alınmıştır. Yeni binada hem Halkevi ve hem de parti ilyön kurulu oturacaktır Binanın müsamere ve konferans #a- lonları çok büyüktür. Halkevinin misafirleri için de binada ayrıca bir daire olacaktır. tedir. Büyük nahiye konağının da bu- İlunduğu bu sahanın parka çevrilme. si için bir kroki yaptırılmıştır. Köy- Yüler, bir park ovücude getirilmesi için çalışacaklarını bildirmişlerdir. Bir sene içinde Çınarcıkta 15 kilo- metre ş080 yapılmış, İkİ tarafına ağaç dikilmiştir. Köylü, elektrik istemekte ve bu- nun da teminine çalışılmaktadır. ADANA HALKEYI BİNASI: edilmiştir. Ben sana karışıyor muyum? Memnun ol, işte, si- zin gibi eğleniyorum rişiyorum, daha ne İşte, dostla Ve delice içmeye başladım; ba dirin üstüne uzandım; adını bile bilmediğim gence yalvardım: — Getiriniz, bir kadeh daha. Bir, Yıldızın hayatında kimsenin görmediği bir arının arasına kâ- ım dönünce se- YAL. LÜLEBURGAZDA: Balta Ile Başından Yaralamış Lüleburgaz, (TAN) Sarmısaklı çiftliğinde bir hâdise olmuş, Hayre- bolunun Temrezli köyünden Muste- fa oğlu Nazif Yok, bir kadın mesele- sinden dolayı ayni köylü Kâmil oğ- lu Hüseyin Gülseven tarafından bi- çakla ağır surette yaralanmıştır. Carih ve arkadaşı Halil oğlu Hü- seyin yakalanmışlardır. İkinci hâdise de şudur: İzzet çift- Uiğinde çalışan Uzunköprünün Siğır- cık köyünden Mustafa oğlu Nuri ayni köyden Mehmet oğlu All ile gö rüşürken, Alinin oğlu Ömer tarafın dan balta ile başından çok tehlikeli surette yaralanmıştır. İ muştur, ÇT , KÜÇÜK HABERLER * rr * Müş OTAN) — Mayıs sonunda bitecek olan meli senenin ilk dokuz ayinde, vergi tahsilâtinın yüzde doksan beşi bulduğu memnuniyetle anlaşılmıştır. Hazirana İsa- dar tahsilâtın yüzde yüzü bulacağına şüphe edilmiyor. 4 İzmir, (TAN) — Bulgurca kirbekçi- lerinden Ali buraya gelirken attan © düş- müş, bu sanada tabancası.. patlıyarak aya- ğından ve karnından ağır surelle yarılan. aştı. * Çarşamba, (TAN) — Abdullah Ertiz belediye relsliğinden istifa etmiş, yerine Sulih Zeki Aker seçilmiştir. #4 Seferihisar (TAN) — Benler köyün! görbindeki Ziyaderesi civarmda, Çoban Mehmet oğlu İbrahim Pğridere, 25 metre boyunda bir kaplan öldürmüştür. # Erbas, TAN) — Halkevi sosyal yar- dim kolundan Eczeci Cenal Varol, Bale- diya Sinema salonunda, “Zehirli gazlar ve bu gazlardan korunma çareleri” hakkında bir konferans vermiştir. # İzmir (TAN) — Lehistan hükümeti, 988 İzmir fuarına İştirik edeceğini resmen bildirmiştir. Yeni Halkevi binasının inşaatına geçilmek üzeredir. Resimde, binanın İnşadan sonrak! manzarası görülüyor. kaşe ERLER BE. DONUYORUM Ömer tutul- Dişlerinizi Tecrübe Tahtası Yapmanın Manası Yoktur | | Radyolin dişleri temizliyerek sağ- | âza min ederek sizl y lık ve güzellik vermekte, sİZİ, şu ve- | bancı ve pahalı macunlardan kurt ya bu diş macununu deneyerek diş- | mıştır. Radyolin mikropları öld lerinizi bozmaktan kurtarmıştır. İrek diş etlerine ve bütün ağza te Radyolin terkil kudret ve ha- / lik ve sıhhat kazandırır ve bu neti lisiyetine rağmen âzami ucuzluğu ve | yi garanti eder. »YD)dOJEİN İstanbul Telefon Müdürlüğünden : İ © İstanbulda Şişlide yaptırılacak 66558,60 lira keşif bedelli telef! santral binası inşaatı kapa zarfla eksiltmiye konulmuştur. Eksiltme 94. 4.938 tarihine müsadif cumartesi günü saat 11.30 da İstanbul, Tahtakfğ, ledeki merkez binamızda toplanacak alım, satım, komisyonu huzurunüu yapılacaktır. Bu işe ait eksiltme, hususi ve fenni şartnameleri, projeler. ket hulâsasile buna mütefer:i diğer evrak 3335 kuruş mukabili her gün vazım dairemizden alınabilir. Muvakkat teminat 4878 liradır. ta, İsteklilerin teklif mektupları, en az 50000 lirahk bu işe bönzer İc. yaptıklarına dwir Nata Vekâletinden alınmış SAH tnlevimsenerine mit 0 teahhitlik ve ticaret odasi vesikalarile diplomalı mühendis veya mi olduklarını veya bunlardan birinin inşaat ve tesisatin fenni mesuliyet a deruhde ettiğini ve mukaveleye bu şartla İmza koyacağını havi bir tasi, bülnameyi ihtiva eden kapalı zarf larını mezkür tarihte saat 10,30 a Kİ dar satın alma komisyonuna vermeleri lâzımdır. (1880) ik. : Ne Galatasaray Lisesi Alım Satım Komisyonu I Başkanlığından : ke Muhammen bedeli İlk teminatı N Lira K. Lira K. Mi 1876 80 140 76 Kalörifer karam Galatasaray Lisesine alınıp yerine konacak olan muhammen mikdar Wİİ, ilk teminatı yukarıda yazılı kalörifer kazanının 4-4-938 Pazartesi günü s9 at 15 de İstanbul Kültür Direktörlüğü binasında Liseler Muhascbeciliği de toplanan komisyonda açık eksiltmesi yapılacaktır. Bu işe girecekleri" şartnameyi görmek üzere okul idaresine ve Ticaret odasının yeni seni vesikasile en aşağı bin liralık bu gibi kalöriler ve mümasili inşaat ve 18 miratını yaptığına dair resmi müesseselerden alınmış vesika ve temini makbuzlarile belli gün ve saatte komisyona gelmeleri. (1491) kaybettiğim Fikret gibi, bir görünüp bir kayboldu.- Onu artık bulamıyacağım... Fahir ağeby neden sahiden ölmedi; neden tek" rar geldi; bir daha ölerek beni bu ikinci ve dabi acı iztıraba atmak mi? İnsanlar, en büyükleri bile no kadar kalpsiz, ne kadar egpist!. Bunları düşündükten sonra beynimde yine bif şey isyan ediyor; töbe eder gibi, hayır, diyorum; bö > geceydi; Hasana göstermek istiyordum ki, onun ka» dınlarının yaptığı şey o kadar güç değildir. Ve üstüste yanımdaki, karşımdaki gençle birlikte içtim, içtim. Nihayet © da yalvarmaya başladı: — Belki rahatsız olursunuz, hanımefendi, bu ka- dar içmeseniz... — Hayır, dedim, bepinizden daha kuvvetliyim; Sedirden kalktım, masaya gittim, kadehi kendim doldurdum; cesaretiniz yoksa siz içmiyebilirsiniz, dedim; karşımdaki genç de yine benimle beraber kadehini doldurdu; bersber gülüşerek içtik. Sonra elimdeki kadehi bir kahkaha arasında yere fırlattım, Başım dönüyor, gözlerim kararıyardu; bir yar nımda Hasan: — Ne yapıyorsun, çıldırdın mı? diye kolumu çe- kip gözlerini deli gibi açarken karşımda, birdenbire kızıl çelikten, ağır bir s6 veren bir sütun yükseldi: — Sen de mi Yıldız? Salan döndü, küinat döndü ve ben son inadımla şişeden bir kadeh dahâ doldurdum, bir kahkaha için- de dudaklarıma boşalttım: — Evet, Fahir ağeby, ben,de!., Tunç yüzlü, çelik yapılı, yüksek bekışlı Fahir a- gabey karşımda donakaldı; başını eğdi, sapsarı ke- sildi... Sonra bir hızla arkasını dündü, salondan, a- partımandan da çıktı, gitti.. Fahir ağabey o gece ansızın bize gelmiş, beni © halde görmüştü... Arkasından ben de çıktım, yatak odama girdim; kapımı kilitledim; elbisemi parçalar gibi çıkardım, her şeyimi bir yana fırlattım; boğazımı tıkayan hıç- Kırıklar arasında YAZAN: ŞÜKUFE NİHAL —53 görmeye gelmedi; demek hayatımda artık onuda kaybetmiştim; bir sinir buhranı geçirdiğim, bil. hassa bile bile rol yaptığım bir gecenin günahını de- mek bu kadar büyük bir kayıpla ödeyecektim. Fa- hir ağabey bilseydi ki, Yıldız, yine o Yıldızdır; Fa- hir ağabey bilseydi ki Yıldız o gece o çılgınlıkları $aparken içinden dünyanın en yakicı zehirlerile kavruluyordu; onu böyle bırakır gider miydi? Lâkin Yıldız sevmesini, ta nasını, takdir etme sini bildiği kadar gururunu korumayı da bilir... Fa- bir ağabeyin benden uzaklaşmasına onun ölümüne yanar gibi yandım, bu, onu ikinci ve daha acı bir kayıp edişidi... Amma, hiçbir şey yapamazdım. Fa- hir ağabeye hayatımı da anlatamazdım; içyüzümü bu kadar acı ve çirkin yüzüyle o büyük insana gös- termek için ben, kendim bile beynimden ve kalbim- den boşalmak; boş bir kalip halinde kalmak isti- yordum. Kâinat yine karardı; ben yine um , sevgisiz AMA Kendimi A le, no başka bir iş yapmakla oyalayabildim. Fahir ağabey kafamın içinde bana gazap etmiş bir ilâh gibi, beynimi oyup duruyor... Kaç defalar, tepki o- un ölümünde Yaptığım gibi, başımı yine duvarla- ra çarpa çarpa, beş yaşında bir çocuk gibi ses vere- rek, haykırarak ağladım. Yine kendimi yerden yere m, ©, Istanbul içindeydi; bana yarım tesem, belki hemen gelecekti; belki o da benden bir haber bekliyordu; amma bunu -yapmıyacaktım; ona fena halde kırılmıştım. Bir anlık bir görüşe kapı larak benden yüz çevirmiş, bir daha aramamıştı, bile!.. Bu gurur, bu karar, bu muhakeme beni sakin- leştirdi mi, bilâkis inadımda devam ettim, lâkin Fa- hir ağabey her gün gözlerimde biraz daha yandı; kü- inat her an gözlerimde biraz daha karardı... * O yazı geçirmek için Adaya gitmiştik; Nizamda- ki setlerin denize bakan yamaçlarına dayanmış bir evimiz vardı. Ada güzeldi; çamlar güzeldi; deniz güzeldi; güneş, ay, yıldızlar, her şey, her şey güzel- di... Neye yarar, ben cennetimi, ben mabudumu kaybetmiştim. Bütün güzellikleri bir kurşuni buğu arasından görüyordum. Günlerin gecelerden, akşati- ların sabahlardan farkı yoktu.. Hasanın varlığile yokluğunun, iyi yahut fena olmasının, benimle &- lâkalı yahut alâkasız görünmesinin farkı yoktu. Korkunç bir melânkoli içindeydim; önüme koyma- salar, bir şey yemiyeceğim, yatmamı, uyumamı söy- lemeseler, uyuyamıyacağım; sormasalar söyliyemi- yeceğim... Her şey gözümde manasız. Gönlümde yalnız tunç yüzlü, çelik boylu, yüksek bakışlı bir hayal var... Onun hakiki varlığını kaybettim; o şim- di bir gölge, bir rüya... Tıpkı rüyamda dirildiğini, sıfatlar İnsanlara ait, bunları Fahir ağabey için söf lemiyorum, Ve yine mütevekkil, sessiz, onun göğ lerimdeki hayaline dalardım... * Bir akşamdı... Kâh kafamda bu duyguların çarp” i tığı, kâh sessizlik, melânkoli içinde asabımın uyuf' tuğu bir akşam. Heybeli tepelerine başını dayays#'f ne bin t renk oyuniyle ufukları büyü” Bahçeye çamların yeşil gölgesi muş. Bi andan bir ana eşyanın rengi, şekli değişiyor. yine her şeye yabancı, bu bahçe iskei uzu mış, adeta mihaniki bir hareketle, ne yaptığımı bif meden yete dökülmüş çam dikenlerile oynuyorum” Yanı başımda bir hışırtı, sonra karşımda bir gök ge... Başımı kaldırıyorum: o siz misiniz, Fahir ağabey? g Fahir ağubey, âylardan sonra; karşıma çıkı benden gördüğü bu telâşsız, soğukkanlı karşılamaY” şaşırmış gibi: — Benim, Yıldız, sevinmedin mi? Dudaklarımda acı bir gülüş.. Içimde bir kır” lık var. Yine o ayni sade, kayıtsız sesle söylüy” rum: .— Memnun oldum, Fahir ağabey... Yanımdaki kamış bahçe - iskemlesini gösteriY” rüm: — Oturmaz mısınız? Fahir ağabey oturmadan önümde eğiliy mi tutuyor, dudaklarına götürüyor; bir zaman ir; elle ge siz oturuyoruz, sonra yavaş bir sesle Fahir ağbi ave»